Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/722 E. 2021/1028 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/722
KARAR NO: 2021/1028
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2019
NUMARASI: 2018/726 Esas – 2019/441 Karar
DAVA: Tasfiye Memurunun Azli
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı … dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin % 45 oranında hissedarı olduğu şirkette davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları, şirketin genel kurulu yapmadıkları ve Ticaret sicilinin şirkete yaptığı bildirim ve ilana rağmen bu gereği yerine getirmedikleri ve sicilden terkin edilmesin neden oldukları, şirket ortaklarından … tarafından açılan Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 esas sayılı dosyasında 2017/593 karar sayılı kararla, şirketin ihyasına ve eski yönetim kurulu üyeleri davalılarında tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiği, adı geçen davalıların yönetim kurulu üyesi oldukları dönemde kasti ve ihmali davranışları ile şirketi zarara uğrattıkları, davalı …’ın 84 yaşında olduğu, diğerlerinin ise yurt dışında ikamet ettikleri, şirketin içini boşaltmaya yönelik eylemleri bulunan davalıların tasfiye memurluğu görevini de gereği gibi yerine getirmelerinin beklenemeyeceğini ileri sürerek Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 esas, 2017/593 karar sayılı kararı ile tasfiye memuru olarak atanan davalıların azli ile yerine tarafsız bir tasfiye memuru atanmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının haksız olup, aksine şirket zararına işlem yapanın davacı olduğu, müvekkillerinin, yönetim kurulu üyesi oldukları dönemde haksız ve hukuka aykırı bir eylemde bulunmadıkları gibi o dönemde yapılan iş ve işlemlere dayanarak tasfiye memuru görevlerinden azlinin istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davalıların tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin mahkeme kararı kesinleşmiş olup, kararın kesinleştiği tarihten sonraki haklı nedenlere dayalı olarak azil istenebileceği, atandıkları tarihten sonra azli gerektirecek haklı nedenlerin iddia ve ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu, davalıların tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin kararın 28/09/2017 tarihinde kesinleştiği, bunun üzerine eldeki davanın açıldığı, davanın reddine yönelik kararın taraf teşkili sağlanmadığı gerekçesiyle BAM 14 Hukuk Dairesi tarafından kaldırıldığı ve yargılamaya devam edildiği, davalıların şirketi yönetimsiz bıraktıkları, tasfiye memuru olarak atandıkları 28/09/2017 tarihinden bu yana hiç bir işlem yapmadıkları buna rağmen davanın reddine karar verildiği, TTK 539 maddesinde tasfiye memurlarının görevlerinin sayıldığı ve davalılarca bu işlemlerin hiçbirinin yerine getirilmediği, tasfiye sürecinin başlaması hem şirket alacaklıları hem de ortakları zarara uğrattığı, atanma kararının kesinleştiği tarihten bugüne kadar geçen 20 aylık sürede tasfiye sürecine başlamadığı, davalılardan biri çok yaşlı diğerlerinin de yurt dışında yaşadıklarının delilleri ile ortaya konulduğu, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/611( yeni 2017/2) esas sayılı dosyasında şirket aleyhine olan kararı yönetim kurulu üyesi olan davalıların temyiz etmedikleri, anılan dosyada yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulduğu ancak davalıların vekilleri aracılığı ile sundukları dilekçelerle davanın davanın reddini istedikleri, davalılar vekili tarafından 28/08/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan vekaletnamelerin gerekli şekil koşullarını taşımadığı, noter onayı tarih veya kaşesinin bulunmadığı, bu vekaletnameleri itirazların mahkemece dikkate alınmadığı, müvekkili ile tasfiye memurları arasında husumet bulunduğu zira davalılar tarafından Datça C.Başsavcılığının 2012/49 sayılı dosyasında müvekkili hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan suç duyurusunda bulunulduğu, şirket ortakları ile tasfiye memuru arasındaki husumetin tasfiye memurlarının azli için haklı neden olduğu, TTK 442/2 maddesine göre, sadece görevdeki seçilmiş olan değil, henüz fiilen göreve başlamamış olan tasfiye memurları için de haklı nedenle azil hükümlerinin uygulanabileceği, azil için tüm nedenler oluşmasına rağmen davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, 6102 Sayılı TTK 537. maddesi kapsamında tasfiye memurlarının haklı nedenle azli istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı … tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf nedenleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. 6102 sayılı TTK 537/2.maddesi uyarınca, pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme de tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar. Somut olayda, şirket ortaklarından … tarafından açılan ve Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 esas sayılı dosyasında görülen davada, mahkemenin 2017/593 karar sayılı 07/06/2017 tarihli kararıyla, ihyası istenen şirketin 09/10/2014 tarihinde TTK geçici 7.maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilmesi ve şirket aleyhine devam etmekte olan Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/611 esas sayılı dosyası ve başkaca davaların bulunması nedeniyle ve şirket ortağı olan davacının ihya davası açmakta haklı menfaatinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile şirketin ihyasına ve eski yönetim kurulu üyelerinin tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Uyaptan yapılan araştırmaya göre ihya kararının 28/09/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. TTK geçici 7. maddesine uyarınca, bir şirket hakkında dava devam ederken o şirketin sicilden terkin edilmesi mümkün olmamakla birlikte böyle bir durumda menfaat sahiplerince ihya davası açılabileceği gibi bir şirketin sicil tarafından re’sen terkin edilmesinden itibaren 5 yıl içinde şirketin pay sahipleri, alacaklıları veya hukuki menfaati bulunanlar tarafından haklı nedenlere dayalı olarak şirketin ihyası istenebilecektir. Nitekim Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 esas sayılı ihya davasında, davacı taraf, şirket hakkında devam eden bir çok davanın bulunduğunu ileri sürerek ihya talebinde bulunmuş ve mahkemece şirketin ihyasına ve davalıların tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Son zamanlardaki Yargıtay kararlarında, sicilden re’sen terkin edilen şirketin ihyasına karar verilmesi halinde tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmadığına zira şirketin tasfiye halinde olmadığına işaret edilmesine göre; esasen re’sen terkin edilen şirketin ihyası ile birlikte tasfiye memuru atanmış olması da şirketin tasfiye halinde olduğu anlamına gelmeyecektir. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuatta bir şirketin hangi hallerde ve ne şekilde tasfiyeye gireceği açıklanmıştır. Dolayısıyla anılan ihya kararında, tasfiye memuru atanması nedeniyle şirketin tasfiye haline girdiğinin kabul edilmesi mümkün olmayıp, mahkemece tasfiye memuru atanmasının nedeni, şirket hakkında devam eden davalarda, taraf teşkilinin sağlanması, yargılama faaliyetinin yürütülmesi ve bu faaliyetin devamı niteliğinde infaz işlemleri neticesinde ortaya çıkan durumun tasfiyesinin sağlanması olduğu kabul edilmelidir. Diğer taraftan tasfiye memurunun azli için, haklı neden, bu görevin yerine getirilmesi sırasında yapılan hukuka aykırı ve zararlandırıcı iş ve eylemlere dayalı olarak ileri sürülebilecek nedenler olup, somut olayda, davalıların tasfiye memurluğu görevinden önce yönetim kurulu üyeliği görevlerinin ifası sırasındaki eylem ve işlemlerinin hukuka aykırılığı tasfiye memurunun azli davasına haklı neden olarak gösterilemez. Davacının, dayandığı nedenler, davalıların tasfiye memurluğu görevlerinin icrası sırasında yapılan iş ve eylemlere ilişkin olmayıp, bu görevlerinden önceki dönemde yapılan işlemlere yönelik olduğu dosya kapsamı ile sabit olduğundan, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan tüm istinaf nedenlerinin esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcından alınması gereken 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,9‬0 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/09/2021