Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/72 E. 2020/406 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/72
KARAR NO : 2020/406
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/07/2018
NUMARASI : 2015/561 Esas – 2018/834
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 01.06.2015
İSTANBUL 11.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN (BİRLEŞEN) 2015/624 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: TAZMİNAT
DAVA TARİHİ: 12.06.2015
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10.12.2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı- birleşen davada davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında aktedilen 26/01/2014 tarihli Ürün Alım Satım Sözleşmesi kapsamında oluşan 89.594,39 TL cari hesap alacağını tahsil amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali ile takibin devamına alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesiyle, Taraflar arasında imzalanan 16/03/2011 ve 01/02/2015 tarihli sözleşmeler çerçevesinde, davacıdan alınan barkot etiketlerinin sözleşmeye aykırı olarak ruloda olması gereken sayıdan ortalama % 8 az çıktığı böylece zarara uğratıldığı, dört yıl boyunca davacıdan alım gerçekleştirildiği ve zararın fahiş tutara ulaştığı, davacının takibe konu alacağı ile müvekkilinin zararının takas mahsup edildiği, bu nedenle davacıya borçlarının bulunmadığı, Beykoz…. Noterliğinden keşide edilen 11/03/2015 tarihli ihtarname ile davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle sözleşmenin feshedildiği, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafından ürünlerin sözleşmeye uygun teslim edilmediği ve sözleşmenin 6. maddesine göre, borcun henüz vadesi gelmediği halde icra takibine geçilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile aralarındaki 16/03/2011 tarihli ve daha sonra aktedilen 01/02/2015 tarihli sözleşmeler kapsamında davacıdan satın alınan etiketlerin, sözleşmeye aykırı olarak rulolarda olması gereken sayıdan ortalama % 8 oranında az olduğu, ayrıca bizzat davacı tarafından üretim yapılması gerektiği halde başka şirketlere imalat yaptırdığı zira 01/02/2015 tarihli sözleşmenin 11.maddesinde, sözleşmeden doğan hakların ve borçların üçüncü kişilere devir ve temlik edilmeyeceğinin belirtildiği, bu hususta, müvekkiline teslim edilmek üzere … A.Ş isimli şirkete barkod siparişi verdiğine ilişkin e-postanın olduğu, üstelik her bir ruloda 300 adet etiket olması gerekirken aynı e-posta içeriğinde rulolarda etiketlerin 280 adet olacağının bildirilerek sipariş verildiğinin anlaşıldığı bu şekilde müvekkilinin zarara uğratıldığı, öncelikle davalının dava dışı … AŞ ye ürettirdiği ruloların adetlerinin, miktarının ve işin toplam süresinin tespitinin talep edildiği, taraflar arasındaki ilişkinin 16/03/2011 tarihli sözleşmeyle başladığı ve 01/02/2015 tarihli sözleşmeyle devam ettiği yaklaşık 4 yıl boyunca müvekkilinin edimlerin eksiksiz yerine getirdiği, davalının ise sözleşmeye aykırı davranarak müvekkilini zarara uğrattığı, Beykoz ….Noterliğinde 05/03/2015 tarihli tespit tutanağı ile müvekkilinin işyerinde, davalı tarafından teslim edilen rulolardan 48 adetinden rastgele 2 adet rulo seçilmiş olup, yapılan sayımda 274, diğerinde ise 275 adet etiket bulunduğunun tutanak altına alındığı, zararın daha da büyümesinin önüne geçilmesi amacıyla 11/0/32015 tarihli noter ihtarnamesiyle sözleşmenin feshedildiğini belirterek belirsiz alacak davası niteliğinde olmak üzere şimdilik 50.000,00 TKL zarar bedelinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından gönderilen ihtarnamede ve dosyaya ibraz edilen 23/02/2015 tarihli soruşturma raporunda zararın 585.216,00 TL olduğunun belirtildiği, bu durumda belirsiz alacak davası açılamayacağı veya eksik harcın tamamlatılması gerektiği, taraflar arasındaki 16/03/2011 tarihli sözleşmenin 31/05/2012 tarihinde sona erdiği ve yenilenmediği, yazılı bir sözleşme olmadan davacının, müvekkilinden barkod almaya devam ettiği ve daha sonra taraflar arasında 01/02/2015 tarihli Ürün Alım sözleşmesinin imzalandığı ve davacının bu sözleşme kapsamında satın aldığı ürünlerin bedelini ödemeyerek sözleşmeyi ihlal ettiği, müvekkilinin alacağını tahsil için davacıya karşı icra takibine geçildiği, müvekkilinin 01/02/2015 tarihli sözleşmenin 11 maddesine aykırı davrandığı iddiasının doğru olmadığı, davacının dayandığı 280 adetlik … A.Ş ye gönderdiği 02/08/2012 tarihinde taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin de olmadığı, bu dönemde 1 ruloda kaç etiket olacağı konusunda yazılı veya sözlü bir anlaşmanın bulunmadığı, davacı tarafından ibraz edilen 23/02/2015 tarihli soruşturma raporunun Nisan 2013 ve Aralık 2014 tarihlerinde teslim edilen ürünleri kapsadığı anılan yıllarda taraflar arasında bir sözleşmenin ve etiket adeti konusunda bir anlaşmanın bulunmadığı, ilk sözleşmenin sona erdiği 31/05/2012 ile ikinci sözleşmenin yapıldığı 01/02/2015 tarihleri arasında yazılı bir sözleşme olmadan ticari ilişki yürütüldüğü gibi rulo üzerinden değil adet üzerinden telefonla sipariş verildiği, anılan raporda belirtilen etiketlerin müvekkiline ait olup olmadığının dahi belli olmadığı, davacı tarafın ayıplı olduğu iddia ettiği ürünleri teslim aldığı 2012 ağustos 2013 nisan ve aralık 2014 döneminde TTK 21 ve 23 maddeleri uyarınca ayıp ihbarında bulunmadığı, davacı tarafından tüm ürünlerin teslim alındığı ve esas davaya konu olan alacak dışında ödemelerin yapıldığı belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, benimsenen iki ayrı rapor doğrultusunda, esas davaya dayanak icra takibine konu cari hesap alacağının taraf defterlerinde göründüğü, her iki tarafın defterine göre davacının takip tarihi itibarıyla bakiye 89. 594,39 TL cari hesap alacağının bulunduğu, birleşen davada ise, taraflar arasındaki 16/03/2011 tarihli sözleşmenin 31/05/2012 tarihinde sona erdiği, bundan sonra yapılan 01/02/2015 tarihli sözleşmeye kadar taraflar arasındaki ilişkinin yazılı bir anlaşma olmaksızın yürütüldüğü, aynı zamanda 16/03/2011 tarihli sözleşmede bir ruloda kaç adet etiket olacağı yönünde bir düzenlemenin olmayıp, bu yöndeki düzenlemeye 01/02/2015 tarihli sözleşmede yer verildiği, sözleşmede tanımlanan işi başkasına imal ettirilmesinin sözleşmenin 11. maddesine aykırılık teşkil etmediği, davacının dayandığı noter tespit tutanağında bahsi geçen ürünlerin davalı tarafından imal edilip davacıya teslim edilen ürünler olup olmadığının anlaşılamadığı, davacının zarar iddiasını kanıtlayamadığı, asıl davada davacının cari hesap alacağı bulunduğunun sabit olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı esas davada davalı birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı- birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taraflar arasında 16/03/2011 tarihli sözleşme ve 01/02/2015 tarihli sözleşme çerçevesinde yürütülen ticari ilişkide müvekkilinin tüm edimleri eksiksiz yerine getirdiği, yapılan denetimlerde sözleşmeye aykırı olarak rulolarda olması gereken sayıdan ortalama % 8 oranında daha az etiket bulunduğu ve müvekkilinin zarara uğratıldığı, davacının sözleşmeye aykırı olarak etiket üretimini başka bir firmaya yaptırdığı oysa her iki sözleşmede de, sözleşmeden doğan haklar ve borçların üçüncü kişilere devredilemeyeceğinin kararlaştırıldığı buna rağmen dava dışı başkaca firmalara etiket üretimi yaptırdığının belirlendiği, bu hususta 02/08/2012 tarihli e-postanın bulunduğu, bu e-postayla davalının dava dışı … A.Ş ye sipariş vererek üretimi bu firmaya yaptırdığı gibi her bir ruloda 300 etiket olması gerekmesine rağmen 280 adet etiket olacağı şeklinde bildirim yaptığı, sözleşmeye göre davalıdan satın alınacak her barkod rulosunda 300 adet barkod etiketi bulunması gerektiği ancak davacı tarafından 280 adet olarak sipariş verildiği, buna göre her bir ruloda % 8 oranında az etiket olduğunun anlaşıldığı, müvekkili tarafından bu durumun öğrenilmesinden sonra 9 farklı bölgeden alınan stoklarda bulunan rulolarda ortalama % 8 oranında eksik etiket olduğunun tespit edildiği, etiket eksikliğinin noter vasıtasıyla da tutanak altına alındığı, bilirkişi raporunda, bu tutanağın hatalı değerlendirildiği, noter tarafından kapalı paketler içindeki etiketler üzerinde tespit yapıldığı, paketlere müvekkilince müdahale edilmeyip, teslim alındığı haliyle noter huzuruna sunulduğu, kullanılmış etiketler üzerinde inceleme tespit yapılmadığı kaldı ki noter tarafından kullanılmış etiketlerle ilgili tespitin yapılmasının mümkün bulunmadığı, ihale şartnamesinde ve fiyat teklifinde 300 adet etiket bulunması gerektiği şartı belirtilmiş olup, mahkemenin bu konuda özel şart bulunmadığına ilişkin gerekçesinin hatalı olduğu, müvekkili tarafından 300 adet etiket bedeli ödendiği halde % 8 oranında az etiket teslim edildiği, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda son sözleşmeden önceki dönem için 300 adet etiket şartı bulunmadığının belirtildiği, baştan beri davalı tarafla aynı şartlarla çalışılmış olup, 300 adet etiket taahhüdünün aslen baştan beri bulunduğu, müvekkilinin en baştan beri 300 adet etiket sipariş etmiş olup, buna göre 300 adet etiket bedeli ödediği, rulolardaki usulsüzlükler ve dosyada mübrez e-postanın ortaya çıkması sonucunda son sözleşme dönemi ve önceki dönemde satın alınmış rulolardan Türkiye genelinde toplanabilen numuneler üzerinde noter vasıtasıyla tespit yaptırıldığı, 2011 yılından itibaren müvekkilinin uğradığı zarar nedeniyle davacının cari hesap alacağının olmadığı zira her iki alacağın takas mahsup yapıldığı, davalının üretim yaptırdığı … A.Ş nin kayıtlarında inceleme yapılması talebinin kabul edilmediği, kaldı ki takip tarihinde sözleşmenin 6. maddesine göre, borcun vadesinin de gelmediği, ürünlerin sözleşmeye uygun olarak teslim edilmediği açık olduğu gibi borcun vadesi gelmediği halde takibe geçilmesinin de mümkün olmadığı belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas davanın reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Esas dava, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında oluşan cari hesap alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Birleşen dava ise, sözleşmeye aykırılık ve eksik teslim nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle esas davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmiş, bu karar, esas davada davalı- birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf incelemesi, HMK 355 maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır.Esas davada davacı taraf, taraflar arasında imzalanan 26/01/2014 tarihli 01/02/2015 tarihinde yürürlüğe giren Ürün Alım Sözleşmesi çerçevesinde oluşan cari hesap alacağının bulunduğunu ileri sürmüş ve tarafların ticari defterleri ile cari hesap mutakabakatına dayanmıştır. Davalı ise, taraflar arasındaki sözleşmeyi ve davacının cari hesap alacağının bulunduğunu kabul etmekle birlikte davacının sözleşmeye aykırı davranışı ve eksik ürün teslimi nedeniyle uğradığı zarardan kaynaklı tazminat alacağının doğduğunu ve cari hesap alacağı ile bu tazminatın takas-mahsup edildiğinde davacının alacağının bulunmadığını savunmuştur.Dosyada mevcut bulunan ve tarafların defterlerinin incelenmesine ilişkin bilirkişi raporunda da, her iki tarafın usulüne uygun tutulan 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ticari defterlerine göre, davacının takip tarihi olan 07/05/2015 itibarıyla davalıdan cari hesaptan 89.594,39 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Esasen, davalı taraf, davacının cari hesaptan alacağı olduğu kabul edilmekle birlikte takas mahsup nedeniyle davacının alacaklı olmadığını savunmaktadır. Taraflar arasındaki 26/01/2014 tarihli sözleşmenin 6. maddesinde, satıcı olan davacı tarafından fatura kesildikten 1 hafta sonra davalı tarafından 60 gün vadeli çekle ödeme yapılacağı hükme bağlanmıştır. Defter incelemesine göre düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, davacı tarafından düzenlenen son fatura 10/03/2015 tarihli olup, davalı tarafından ödemenin bu tarihten bir hafta sonra verilecek 60 gün vadeli çekle yapılması gerektiği, böyle bir çek verilmediği gibi başka bir şekilde ödeme yapılmadığının da anlaşıldığı dolayısıyla sözleşme hükmüne göre davacı tarafından icra takibinin yapıldığı 07/05/2015 tarihinde borcun vadesinin geldiği kaldı ki sözleşmenin davalı tarafından 11/03/2015 tarihli ihtarname ile feshedildiği böylece o tarihe kadar taraflarca yerine getirilen edimlerin karşılığı alacakların muaccel hale geldiği açık olduğundan davalının borcun vadesi gelmeden icra takibine geçildiğine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince esas davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Birleşen davada davacı taraf, taraflar arasında aktedilen 16/03/2011 tarihli ve 01/02/2105 tarihinde yürürlüğe giren 26/01/2014 tarihli sözleşmelere göre, 2011 yılında başlayan ticari ilişkide davalının, her iki sözleşmede de hükme bağlanan devir yasağına aykırı hareket ederek barkod etiketi üretimini başka firmaya yaptırdığı gibi her bir ruloda 300 etiket olması gerekirken ortalama % 8 oranında eksik etiket teslim ettiği halde 300 etiket bedelinin tamamını tahsil etmek suretiyle 4 yıldır devam eden ticari ilişkide zarara uğratıldığını ileri sürmüş, davalı ise, 16/03/2011 tarihli sözleşmede, teslim edilecek her bir ruloda kaç etiket olması gerektiği konusunda bir hüküm bulunmadığı gibi süreye ilişkin 4. maddesine göre 31/05/2012 tarihinde sona erdiği, bu sözleşmenin sona erdiği 31/05/2102 tarihinden 01/02/2015 tarihinde yürürlüğe giren 26/01/2014 tarihli sözleşmenin imzalandığı tarihe kadar taraflar arasındaki ticari ilişkinin yazılı bir sözleşmeye bağlı olmaksızın adet üzerine verilen sipariş usulü devam ettiği ve bir ruloda bulunması gereken etiket sayısı ile ilgili sözlü bir anlaşmanın da bulunmadığı, verilen siparişe göre fatura düzenlenip etiketlerin teslim edildiği ve davacı tarafından fatura bedellerinin ödendiği dolayısıyla zarar iddiasının dayanaksız olduğu savunulmuştur.Taraflar arasındaki 16/03/2011 tarihli sözleşmede davalı tarafından davacıya teslim edilecek etiketlerin sayısı ile ilgili bir düzenleme olmadığı, sözleşme süresine ilişkin 4. maddesinde, sözleşmenin 31/05/2012 tarihinde sona ereceği, sözleşme müddetinin uzatılması konusunda mutakabata varılması halinde yeniden sözleşme düzenleneceği belirtilmiştir. Taraflarca 2011 tarihli bu sözleşmenin sona erdiği 31/05/2012 tarihinden sonra yapılan tek bir sözleşme sunulmuş olup, bu sözleşme de 26/01/2014 tarihinde imzalanan sözleşmedir. Bunun dışında 31/05/2012 tarihinden, ikinci sözleşmenin yapıldığı 26/01/2014 tarihleri arasındaki süreyi kapsayan yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Esasında bu husus taraflar arasında ihtilaflı da değildir. Davacı tarafça, ilk sözleşmenin imzalandığı 2011 tarihinden itibaren her bir ruloda 300 adet etiket bulunacağı konusunda taraflar arasında sözlü bir anlaşmanın bulunduğu ileri sürülmüşse de, yukarıda ifade edildiği üzere 2011 tarihli sözleşmede bu yönde bir düzenleme olmadığı gibi sözleşmenin ayrı bir düzenleme ile tadil edildiği veya ek bir hüküm getirildiği konusunda yazılı bir belge veya başkaca yazılı bir delilin ibraz edilmemesi karşısında davacının bu yöndeki iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı ve istinaf nedenin de yerinde bulunmadığı kabul edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan diğer 01/02/2015 tarihinde yürürlüğe giren 26/01/2014 tarihli sözleşmenin eki olan teknik şartnamede, etiketlerin özelliklerinin belirtildiği ve miktarının da 300 sarımlık olarak açıklandığı anlaşılmaktadır. Bu sözleşme tarihinden sonra davalı tarafından davacıya teslim edilen etiketlerin sözleşmedeki koşullara uygun olması gerektiği açıktır. Davacı tarafından bir ruloda 300 adet etiket olması gerekirken % 8 oranda daha az olacak şekilde 280 adet etiket olduğu böylece eksik teslim yapıldığı iddia edilmiş ve zarar iddiasını ispat zımnında 23/02/2015 tarihli soruşturma raporu, davalı tarafından dava dışı …A.Ş ye gönderilen 02/08/2012 tarihli mail ve 05/03/2015 tarihli noter tespit tutanağı ve ticari defterlere dayanılmıştır. 05/03/2015 tarihli Beykoz 2. Noterliğinin “Düzenleme Şeklinde Tutanak” başlıklı belge incelendiğinde, davacı tarafından notere sunulan koli ve fotoğrafların olduğu ve kolinin açılarak içerisindeki 48 adet rulodan iki ayrı rulonun rastgele seçildiği ve sayıldığında birinden 274 adet, diğerinden 275 adet barkod etiketinin çıktığını tespit edildiği ve tutanağa bağlandığı anlaşılmıştır. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda işaret edildiği üzere, anılan koli ve içerisindeki ruloların davalı tarafından davacıya teslim edilen barkod etiketlerinden olup olmadığının anlaşılamadığı zira davalının tarafından teslim edilen hangi fatura veya irsaliye içeriği ürünler olduğunun dahi belirtilmediği, yeterli açıklıkta bulunmayan tutanağın, eksik teslim iddiasını kanıtlayıcı nitelikte bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yine 23/02/2015 ve 25/02/2015 tarihli raporların davacının kendi elemanları tarafından tek taraflı düzenlendiği gibi 26/01/2014 tarihli 01/02/2015 tarihinde yürürlüğe gireceği kararlaştırılan sözleşmeden önceki dönem olan Ağustos 2012, Nisan 2013 ve Aralık 2014 tarihlerinde teslim edilen ürünlerle ilgili olduğu, anılan dönem bakımından taraflar arasında 26/01/2014 tarihli sözleşmenin henüz imzalanmadığı ve bu dönemde teslim alınan tüm ürünlerin bedelinin ödendiği konusunda taraflar arasında bir ihtilafın bulunmadığı bunun dışında her bir ruloda bulunması gereken etiket adeti konusunda yazılı veya sözlü bir anlaşmanın varlığı da kanıtlamadığına göre davacının sözleşmeye aykırı olarak olarak eksik teslim yapıldığı iddiasının da yerinde olmadığı kabul edilmelidir. Diğer taraftan 16/03/2011 tarihli sözleşmenin 8. maddesi ve 26/01/2014 tarihli sözleşmenin 11. maddesinde, satıcı ve yüklenici olarak tanımlanan davalının, sözleşmeden kaynaklanan hakları ve borçlarını üçüncü kişilere devredemeyeceği belirtilmiştir. Bu düzenlemelerin sözleşme devir yasağını içerdiği açık olup, sözleşmenin devri yasağının, davalının sözleşmedeki karakteristik ve asli edimi olan teslim borcunu veya alacağını başkasına temlik edemeyeceği anlamına geldiği dolayısıyla davalı tarafından etiketlerin davacıya teslim edilmek üzere başka bir firmaya imal ettirmesinin sözleşmenin devri yasağının ihlali olarak kabul edilmeyeceği, bunun dışında 26/01/2014 tarihli sözleşmenin “Satıcının Yükümlülükleri” başlıklı 2. maddesinde, satıcının (davalının) sözleşme konusu ürünleri imal ve/veya temin ederek davacıya teslim etmeyi kabul ve taahhüt ettiği belirtildiği buna göre, ürünlerin münhasıran davalı tarafından imal edilmesi şartının da bulunmadığı kaldı ki davacının bu iddiasına dayanak olarak gösterdiği mailin Ağustos 2012 tarihli olduğu nazara alındığında bu dönemde taraflar arasındaki ilk sözleşmenin sona erdiği, diğer sözleşmenin ise heniz imzalanmamış olduğu anlaşılmakla davalının devir yasağına aykırı davrandığı yönündeki iddia ve istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Bu durumda davacı tarafından, sözleşmedeki devir yasağının ihlali ve eksik ürün teslimi ile buna bağlı olarak zarara uğradığı yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı ve ilk derece mahkemesince birleşen davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre esas davanın kabulüne birleşen davanın reddine ilişkin kararında isabetsizlik olmadığı gibi kamu düzenine aykrılığın da bulunmadığı anlaşıldığından esas davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Esas davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esas ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı REDDİNE,2-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Kanunu ‘na göre alınması gerekli bakiye 4879,66TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalı … birleşen dosya davacısı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) haftaiçinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/12/2020