Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/718 E. 2022/432 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/718
KARAR NO: 2022/432
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2017/529 Esas – 2018/1031 Karar
DAVA: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkil şirkete uyguladığı faiz oranının fahiş olduğunun ve yasal ticari oranının uygulanması gerektiğinin tespitine, fahiş faiz oranı nedeni ile kesilen faturalardan kaynaklı taraflarınca fazlaca ödenen tutarların tespiti ile davalıdan tahsiline karar verilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; Davacının iddialarına katılmadıklarını, müvekkili ile davalı arasında akdedilmiş olan Serbest Faiz Anlaşması ve Tahhütnamesi ile taraflarca kabul edilen faiz oranının %12 olduğunu, davacının talep ettiği, 19.917,70 TL’nin ödenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, Sayın mahkemeden; haksız davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “taraflar arasında akdedilen yetkili satıcılık sözleşmesinin her iki tarafın tacir olması ve ticari işletmelerini ilgilendirmesi nedeni ile ticari sözleşme niteliğinde olduğu, sözleşmedeki hükümlerin hukuka, ahlâka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmadığı sürece geçerli olacağı, taraflar arasında kararlaştırılan vade farkının hukuki niteliği itibariyle geçerli bir sözleşme hükmü olduğu, davalının davacıdan vade farkı talep etmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, vade farkının gecikme faizinden farklı olduğu, gecikmenin oluştuğu tarihten itibaren taraflarca kararlaştırılan (veya kararlaştırılmamışsa yasal) faiz talep edilebileceği ancak vade farkının temerrüt tarihine kadar işleyecek bir alacak niteliğinde olduğu, davalının kararlaştırılan vade farkı alacağının aylık %12 olmakla birlikte bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere yıllık %36,5 üzerinden vade farkı hesaplanarak davacıdan tahsil edildiği, sözleşmenin eki niteliğindeki davacının imzasını içerir taahhütname doğrultusunda aylık %12 vade farkı ve temerrüt faizi oranı kararlaştırıldığı, faturalarda öngörülen vadenin geçirilmesi nedeni ile tahakkuk ettirilen vade farkının sözleşmeye, davacıya tebliğ edilen faturalara ve ticari kayıtlara uygun olduğu anlaşılmakla davacı bayiinin bu tahsilatların haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle davalı sağlayıcıya yönelttiği iade talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece haksız ve hukuka aykırı olarak taleplerinin kabul edilmediğini, huzurdaki davanın basit yargılamaya tabi olup, davalının yasal süre içerisinde cevap ve delil sunmadığını, bu durumda davalı cevap ve delillerinin hüküm kurulurken dikkate alınması HMK hükümlerine aykırı olduğunu, davalının yasal süre geçtikten sonra 04.10.2017 tarihinde cevaplarını sunduğunu, ön inceleme aşamasından sonra dosyaya yeni delil sunulmuş ve ön inceleme aşaması geçtikten sonra sunulan sözleşme vasfına sahip olmayan metne dayanarak karar verildiğini, hükme gerekçe yapılan sözleşmeye sunulan itirazlarımız hüküm metnine geçirilmediğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmede vade farkına ilişkin hiçbir hüküm bulunmadığını, davacı tarafından imzalanan sözleşmeye ait nüshalar dosyaya ibraz edilmiş olup, davalı yanca dosyaya ibraz edilen taahütnamenin davacının elinde bulunmadığını, taahhütnamede tarihinde bulunmadığını, Şirket yetkilisinin böyle bir taahhütnameye imza attığını bilmediğini, Davalı taraf ile sadece sözleşme imzaladığını, davalı tarafın bu belgeyi imza aşamasında sözleşme sayfaları arasına katarak imza almayı başarmış olabileceğini, taahhütnamedeki imzanın davacı şirket yetkilisinin imzasına benzemekle birlikte imzanın kendisine ait olup olmadığından emin olmadığını, taahhüt metninde aldatma olduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarihte güncel banka faizleri YILLIK % 10 – % 12 civarlarında olduğunu, taahhüt metni incelendiğinde tek bir yere “aylık” kelimesi eklendiğini bunun dışında faiz oranından bahsedilen hiçbir kısımda faizin aylık olduğundan bahsedilmediğini, bu sözleşmede güncel piyasada faiz oranları yıllık % 10 %12 olduğu bir ortamda aylık %12 yazmak yani normalin 12 katı bir oran yazmak açıkça fahiş bir oran olup bu oranın sözleşmenin aleyhine olan tarafça kabul edilmeyeceğini, Davalı Firmanın burada karşılıklı müzakere yapılamayacak bir ortamda imzalayanın algılayamayacağı bir şekilde kelime oyunu yaparak haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, söz konusu taahhütnamenin hukuken hiçbir geçerliliği bulunmamakta olup yok sayılması gerektiğni, davalının defter incelemesinden imtina ettiğini, davacının faturalara itiraz ettiği , iade faturası kestiği de Sayın Mahkeme tarafından hüküm kurulurken gözardı edildiğini, davacının söz konusu fatura bedellerini davalıdan mal alabilmek için ödemek zorunda kaldığını, davalının bu yüzden mal sevkiyatını yavaşlattığını, ancak davacının davalı tarafa dava konusu edilen faturaları kabul etmediğine dair iade faturası göndermiş, davalı tarafa faturalara itiraz ettiğine dair ihtarname tebliğ etmiş olup tüm bunlar dikkate alındığında davacı tarafından ödenmek mecburiyetinde kalınan bedelin itirazı kayıtla ödendiğini, Esasa ilişkin istinaf taleplerimizin kabul görmemesi halinde; Davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti de yüksek ve hatalı olup; davacıya iadesine karar verilen harç bedelinin de düşük hesaplandığını, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: HMK madde 128’de açıkça “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” dendiğini, vakıaların tamamını reddetmiş sayılan tarafın ise buna yönelik delillerini sunulabileceği, bu durumun delil bildirme ve savunmasını ispat etme hakkını ortadan kaldırmayacağını, davacı tarafın tacir olup ticari ilişkilerinde basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olduğunu, bu nedenle de her ne ilişki kuruyor ve sözleşme imzalıyorsa bu evrakları titizlikle incelemeli ve neye imza attığını da bilerek sonuçlarını göz önünde bulundurması gerektiğini, davalı şirket tarafından davacının hiçbir şekilde zorla bir evrağı imzalamaya zorlanmamış olup aldatmanın söz konusu olmadığını, Bütün bunların dışında davacı tarafından istinaf dilekçesinde yazılmış olan diğer iddiaların davanın esasıyla hiçbir ilgisi bulunmadığını ve davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, temerrüt faizinin fahiş oranda uygulandığı iddiası ile yasal faizin üzerinde kalan kısmın istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, taraflar arasındaki faiz oranının sözleşme ile belirlenip belirlenmediği ve fazla ödendiği iddia olunan kısmın iadesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Taraflar arasında 27/01/2015 tarihinde yetkili satıcılık sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı tarafından, davalı muhatabına çekilen Kadıköy … Noterliği’nin 14/04/2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile fahiş oranlı kesilen vade farkı faturalarına itiraz etmiş olup buna karşılık halen yürürlükte bulunan yasa ve teamüller uyarınca ancak yasal ticari faiz üzerinden kesilecek faturaların kabul edilebileceğini bunun dışında ki tüm faturaların ise iade edileceği beyan edilerek cari hesaptan tahsil edilen ve yasal faiz oranı dışında kalan 19.917,70 TL’nin ödenmesi ihtar edilmiştir. Davalı tarafından davacı muhatabına çekilen Kadıköy … Noterliği’nin 27/04/2017 tarih ve … YN’lu cevabi ihtarnamesi ile, bahsi geçen iddiaların kabul edilmediği bildirilmiştir. Davacı taraf, yasal ticari faiz üzerinde kalan ve ödenen tutarların istirdatı istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre davalı tarafından davacıya 09/09/2016-28/02/2017 tarihleri arasında 8 adet vade farkı faturası olarak toplam 25.439,69 TL tutarlı fatura kesmiştir. Bu faturalar davacının ticari defterlerinde kayıtlı olup bedeli de ödenmiştir. Davaya konu vade farkı faturalarında %36,5 oranında faiz uygulanmış olup yıllık %10,5 avans faizi üzerinden hesaplanması halinde 19.917,70 TL fark bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça dava konusu edilen tüm faturalara itiraz edildiği ve bu fatura tutarlarının tamamının davalıya geri fatura edildiği ileri sürülmüş ise de, dosya içerisinde faturalara itiraz edildiğine ilişkin bir kayda ve iade faturasına rastlanmamıştır. Bilirkişi raporu ekinde bulunan cari hesap dökümünde de iade faturasına rastlanılmamıştır. Kaldı ki davacı taraf faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydetmiştir. Ayrıca salt iade fturası düzenlenmiş olması dahi alacağı ispata elverişli değildir. Bu haliyle davacı taraf faturalara itiraz ettiğini ve iade faturası düzenlediğini ispat edememiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. Maddesinde, bir fatura alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Davalı tarafından, temerrüt faizine ilişkin olarak kesilen faturalarda, yasal ticari fazi üzerinde faiz uygulanarak tahsilat yapılmış ise de, davacı bu faturaları ihtirazi kayıt koymadan davalıya ödemiştir. TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen tutarı kabul edilmiş sayılır. Davacı fatura içeriğine itiraz etmeyip ödeme yaptığından, davalıdan fazla ödemenin iadesini isteyemez(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 27/04/2016 Tarih 2015/10737 Esas ve 2016/7621 Karar sayılı ilamı). Davacı faturaları benimseyerek ticari defterine kaydedip ödemek suretiyle rıza göstermiştir. Sözleşmenin haklı sebeble fesih imkanı var iken kullanmayan davacının faturalara itiraz etmeden ticari defterlerine kaydedip ödediği bu bedelleri davalıdan talep edebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022