Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/712 E. 2022/393 K. 01.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/712
KARAR NO: 2022/393
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2014/310 Esas – 2019/200 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/04/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Ltd. Şti.’nin %85 oranında hissesinin müvekkili …’ye, kalan %15 oranındaki hissesinin davalı …’ya ait olduğunu, müvekkili …’nin 2009 yılında … Grubunun müşterilerinden sipariş alamadığını fark etmesi üzerine yapılan araştırma neticesinde davalı …’nın … Grubuna ilişkin edindiği tüm teknik, maddi, ticari sır ve bilgileri kullanmak suretiyle İzmir Serbest Bölgede davalılardan … ve bir kısım diğer kişiler ile birlikte davalı … Ltd. Şti.’ni kurduğunu ve kendi adına da Birleşik Arap Emirliklerinde … adı altında başka bir şirket kurduğunun öğrenildiğini, davalı …’nın … Grubunda öğrendiği imalat ve ticaret sırlarını, şirket veri tabanını haksız olarak kullanıp ifşa ettiğini ve diğer davalılar ile birlikte bu bilgileri kullanarak … Grubu ile iltibas yaratacak şekilde … adında yeni şirketler kurduklarını, kurulan yeni şirketler adına iş yapabilmek için işin maddi yönünün davalılar … A.Ş.ile … tarafından sağlandığını, tarafların bu şekilde yapılan işten payları oranında kazanç sağlamayı amaçladıklarını, … Grubuna ait unvan, logo, işaret gibi tanıtma vasıtalarını da kullanmak suretiyle üretici … firması ve yurt içinde mal verilen müşteriler nezdinde iltibas yaratarak ve buna müsait tedbirleri kullanarak haksız kazanç sağladıklarını, müvekkillerinin sürekli iş ilişkisinin olduğu firmalara davalıların hukuka ve ticari teamüllere aykırı şekilde mal vermesi üzerine müvekkillerinin maddi zarara uğratıldığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 10.000 TL maddi, 100.000 TL manevi zararın davalılardan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı taraf 05/11/2010 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemi yönünden talebini 316.805,76 USD arttırarak 450.360 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı karşı davacı … vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 1995 yılından bu yana … unvanlı şirketin iştiraki olan muhtelif şirketlerle ticari ilişki içinde olduğunu, … unvanının ilk olarak müvekkili şirket tarafından kurulan … Ltd. Şti.’nde kullanıldığını, 2003 yılında davacı ile ortaklık ilişkisi içinde kullanılmasının müsade edildiğini ve akabinde davacı şirketlerin kurulduğunu, bunun üzerine müvekkilinin müşterilerinin ve … unvanlı şirketin mamullerinin Türkiye’de pazarlanması işinin müvekkili tarafından bu şirketlere kaydırıldığını, dava dilekçesindeki iddiaların aksine müvekkilinin tüm teknik ve ticari bilgi, her türlü bağlantıları müvekkili tarafından tesis edildiğini, ayrıca … unvanı ve logo, işaret vb tanıtma vasıtalarının müvekkilinin ilk kurduğu şirkete ait olduğunu, dilekçesinde açıkladığı nedenlerle haksız rekabet unsurlarının bulunmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ederek devamında karşı davasında müvekkilinin davacı karşı davalılar ile olan ilişkisinin fiilen bitirmesi akabinde, davacı karşı davalı …’nin, müvekkilinin müşterileriyle olan ilişkisini bozmak amacıyla, haksız rekabet oluşturan hüsnüniyet kurallarına aykırı davranışlarda bulunduğunu, müvekkilinin faaliyetlerini yanlış ve yanıltıcı beyanlarla kötülediğini, bu nedenle müvekkilinin müşterilerinden aldığı ve alacağı bazı siparişlerini kaybettiğini, müvekkilinin zarara uğratıldığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği nedenlerle şimdilik 10.000 TL maddi zararın davacılardan tazminine karar verilmesini talep ve karşı dava etmiştir. Davalılar …, … A.ş. Ve Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketler ile … arasında distribütörlük veya yetkili satıcılık hakkında hiçbir sözleşme bulunmadığını, dava dışı bu şirketle olan iş ilişkisinin davalılardan … tarafından sağlandığını ileri sürerek dilekçesinde ayrıntılı olarak bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davalı … A.Ş.’ne yönelik açılan dava yönünden yapılan inceleme sonrasında; adı geçen davalının, TTK 57/5-6.madde hükümlerine uygun bir haksız rekabet eyleminin bulunmadığı, davacı tarafça bu davalıya yönelik açılan haksız rekabet iddiasının ispatlanamadığı anlaşıldığından davalı … A.Ş.’ne yönelik açılan davanın reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu kök ve ek raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; davacı şirketlerin 2003 ve 2005 tarihlerinde kuruldukları, davalılardan …Ltd. Şti.’nin ise davalı … ile birlikte dava dışı … tarafından 2008 yılında kurulduğu, bu şirketin ünvanında “…” sözcüğünün bulunması nedeniyle davacı şirketlerin ünvanlarıyla “iltibas” yaratmaya dolayısı ile, TTK’nın 57/5.maddesi kapsamında haksız rekabete sebebiyet verdikleri; diğer yandan davacı limited şirkette yönetici olan …’nın, davalı şirketin kuruluşu sırasında belli bir bedel karşılığı her türlü bağlantıyı ve müşteri sağlamayı üstlenmesi nedeniyle davalı şirket ve ortağı olan davalı … …’ın yine TTK’nın 57/6.maddesi kapsamında davacılara karşı haksız rekabette bulundukları anlaşılmaktadır. Davalı …’nın ise; davacı limited şirkette yönetici olduğu göz önüne alındığında, daha kuruluşu sırasında davacı şirketlerle haksız rekabet halinde olduğu anlaşılan davalı şirkete belli bir kar karşılığı iş bağlantısı ve müşteri sağlamak suretiyle TTK’nın 57/8.maddesi kapsamında davacılara yönelik haksız rekabetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla asıl dava yönünden yapılan inceleme sonrasında; davalılar …, … ve … Ltd. Şti.’nin yukarıda açıklandığı şekliyle haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle davacıların uğradığı maddi zararın benimsenen bilirkişi kurulu raporuna göre 301.931,00 USD olduğu, davanın yasada öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinde açıldığı dolayısı ile TTK’nın 58.madde gereğince tazmininin gerektiği anlaşıldığından, bu davalılara yönelik açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı taraf manevi tazminat isteminde de bulunmuş ise de; davalıların yukarıda açıklandığı biçimde gerçekleştiği anlaşılan haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin, davacı tarafın ticari itibarı ve saygınlığını zedeleyici nitelik ve boyutta bulunmadığı, dolayısı ile manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından bu istem yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Karşı dava yönünden yapılan inceleme sonrasında; karşı davada davacı taraf, karşı davalıların, kendi müşterilerine gönderdikleri ihtarname ve e-postalarla kendilerinin suçlu gibi gösterip kötülediklerini ve bu nedenle haksız rekabette bulunduklarını ileri sürmüş ise de; haksız rekabete neden olduğu iddia edilen “…’nın sahip olduğumuz şirkete karşı işlemiş olduğu suçlardan dolayı Şişli Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma başlatılmıştır” biçimindeki mail ve ihtarname içeriklerinin, taraflar arasında yaşanan hukuksal sürece ilişkin bilgilendirme amaçlı tepkiye bağlı nitelendirmeler olduğu, dolayısı ile haksız rekabet oluşturacak nitelik ve boyutta eylem niteliğinin bulunmadığı kanaatine varıldığından, karşı davanın reddine, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı/Karşı Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 28.12 2017 günlü duruşmada bizzat kendi tanığı … verdiği ifadesinde 2006-2015 yılları arasında davacı şirkette çalıştığını, davalılardan İzmir’deki şirket üzerinden iştigal konusu ürünlerin satıldığını bildiğini, açık ve net bir şekilde ifade ettiklerini, şirket bünyesinde çalışan bir eleman dahi şirket dışı ticari işlemi bildiğine göre, şirketin ortağı ve müdürü olan …’nin bu işlemleri bilmediğinden ya da haberi olmadığından bahsedebilmenin, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla, her şekli ile davacı ortağı ve müdürü …’nin bilgi ve kabulünde olan ticari işlemler dolayısıyla haksız rekabet oluşmadığını, Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan TTK 62. maddeye göre; “dava, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” ki, kanunun bu açık hükmüne ve davacı …’nin de durumu biliyor olmasına bağlı olarak huzurdaki dava, en geç 07.08.2009 tarihine kadar ikame edilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın 24.12.2009 tarihinde, yani kanunda açıkça belirtilmiş bir yıllık süreden 4 ay 17 gün sonra açılmış olmakla, zamanaşımına uğradığını, bilirkişilerin kök raporlarının 11. sahifesi b.2) bendinde dava dışı …’nin genel manada … firması ile yaptığı ticaret kârının 82.100.—USD olarak hesaplandığını belirtmişlerdir ki, bilirkişilerin eksik inceleme ile yaptıkları bu tespitin gerçeklere aykırı ve hatalı olduğunu, yine kök raporun 11. sahifesi b.2) bendi devamında dava dışı …’nin yaptığı bazı ticareti dava sonrası gibi bir ayrıma tabi tutarak haksız rekabet tazminatına konu olacak bedele eklemediklerini, gerçekte dava dışı …’nin yaptığı ticaretin, davacı … ile davalı …’nın yapmış oldukları ticaret ile bir ilişiği olmadığını, aynı şekilde 82.100.—USD’nin de, dava öncesi ya da dava sonrası gibi herhangi bir ayrıma tabi tutulmaması, dolayısıyla, hesaplamaya dahil edilmemesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile bilirkişilerin bu bedeli de hesaba eklemediklerini, arz edildiği şekilde, bir an için bilirkişilerin haksız rekabet yönünden tespitlerinin varid olduğu farz edilse bile, haksız rekabete konu olabilecek bedel; hiçbir şekil ve manada kabul anlamına gelmemek üzere bilirkişiler tarafından beyan edildiği gibi 301.931.—USD değil, en azından bu bedelden 82.100.—USD nin çıkartılması sonrasında elde edilecek 219.831.—USD olması gerektiğini, bilirkişilerce, gerek Dubai’deki dava dışı şirket ve gerekse İzmir’deki şirketin; kuruluş, işletme ve ticaret için yaptığı masraf nazarı itibara alınmamış, sanki akreditiflerde belirtilen bedellerin tamamı net gelirmiş gibi ele alınarak, doğrudan bu bedeller üzerinden rapor tanzim edilmiş ve hüküm de buna dayandırılmadığını, bu hususun da hatalı olduğunu, 05.11.2010 tarihli dilekçeleri ile davacıların, 10.000.—TL maddi tazminat için ikame ettikleri davayı, 440.360.—TL eklemek suretiyle ıslah ederek taleplerini 450.360.—TL’ye yükselttiklerini, bu hesabı yaparken davacıların, bilirkişilerin tespitlerinden hareket ettiklerini, davacıların zikrettikleri rakamların da hatalı olduğunu, bilirkişilerin; 219.831.—USD İzmir’deki davalı şirket, 82.100.—USD Dubai’deki dava dışı şirket olmak üzere tazminata konu olabilecek bedeli toplamda 310.931.—USD olarak belirttiklerini, dolayısıyla, hiçbir şekil ve manada kabul anlamına gelmemek üzere dosya muhteviyatına göre haksız rekabet iddiasının varid olabileceği farz edilse bile, tazminata konu olabilecek ve mahkemece nazarı itibara alınması gerekecek azami bedelin; davacıların talep ettikleri gibi 324.000.—USD karşılığı 450.360.—TL değil, rekabet ile hiçbir ilişiği bulunmayan Dubai’deki şirketin işleri dava dışı bırakılmak suretiyle tespit edilen 219.831.—USD üzerinden 305.565.—TL olması gerektiğini, bu bedelin dahi fahiş olduğunu, 419.684,09TL tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, her türlü delili ile davacı …’nin müvekkilimiz aleyhine yürüttüğü haksız ve hukuki mesnetten yoksun iftira, hüsnüniyet kurallarına aykırı davranışları ve müvekkilin ticari itibarını zedeleyici davranışları sabit iken, yerel mahkemece bu hususların değerlendirilmediğini ve konudaki tazminat talebini muhtevi karşı davalarının incelenmeden reddedildiğini, bu hususun ayrıca kararın kaldırılmasını gerektirir nitelikte olduğunu, tarafımızca ileri sürülen beyanlara riayet edilmediğini, talep ettiği delillerin toplanmadığını, ek rapor talebinin hakkında karar verilmediğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı/karşı davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl davada zararımızın türk lirası karşılığı ikame edilmiş olup, ıslah harcının yatırılması amacıyla TL’ye çevrildiğini ancak mahkeme gerekçesinde hatalı olarak, ıslah tarihindeki türk lirası değerinden karar verildiğini, davalı …. Tic. A.Ş’ye açılan davanın kabulü gerekirken aksi yönde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, dava konusunun haksız rekabet teşkil eden eylemler sebebiyle müvekkiller nezdinde oluşan manevi kayıpların tazmini gerektiğini, TTK md 56/1-e ve TBK m. 58/1 hükümleri doğrultusunda haksız rekabet sebebiyle mağdur olan tarafın manevi tazminat isteme hakkının olduğunu, manevi tazminata karar verebilmek için haksız rekabet oluşturan fiilin aynı zamanda maddi zarara yol açmasına gerek olmayıp, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre haksız rekabet fiili sabit ise maddi tazminat oluşmasa da davacı lehine uygun bir manevi tazminat hükmedilmesi gerektiğini, müvekkillerin müşterileri nezdinde ve iş çevrelerine karşı zor durumda kalarak mağdur oldukları ve bu suretle yıllardır emek ve çaba ile belirli bir yere getirdiği ticari itibarlarının zedelendiği aşikâr olup, manevi tazminat koşullarının oluştuğunu, davalılar …, … ve … Ltd. Şti.’nin haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle müvekkilerin uğradığı maddi zararın tazmini ve davalı/karşı davacı …, …cının davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile karşı davanın reddi yönünde verilen kararlar usul ve yasaya uygun olup, davalıların istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, maddi tazminat talebinin ıslah dilekçesi ile 301.931,00 USD’nin fiili ödeme tarihi ile Türk Lirası cinsinden ödenmesine, .. Tic.A.Ş hakkında açılan davanın kabulüne ve manevi tazminat koşullarının oluşmuş olması sebebiyle manevi tazminata hükmedilmesi yönünde karar verilmesi gerektiğini, ret edilen kısım yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile; kararın düzeltilerek, talebi doğrultusunda, 301.931,00 USD’nin fiili ödeme tarihindeki türk lirası karşılığı maddi tazminata ve 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine ve karşı davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalılar … Ve Tasfiye Halinde … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat davasının … yönünden reddi gerektiğini, …ın diğer müvekkil şirketin ortakların biri olup davacılara karşı şahsi olarak haksız rekabet oluşturacak bir fiilde bulunmadığını, …’ın bahsi geçen şirkete ortak olmasının sorumluluğuna yol açmadığını, …’ın davacılara karşı haksız rekabet oluşturabilecek hiçbir eylemde şahsen bulunmadığını, iş bu davalın müvekkil … tic.a.ş. Yönünden olduğu gibi … yönünden de reddi gerektiğini, maddi tazminat talebinde bulunmak için kanunun aradığı şartların müvekkil davalılar yönünden oluşmadığını, davacı şirketler …’in belli ürünlerinin Türkiye’deki tek satıcısı ve distribütörü olmadığından müvekkillerinin eylemleri davacılar yönünden haksız rekabet oluşturmadığını, bu davanın açılmasından yaklaşık 1 ay önce 19/11/2009 tarihli e-posta yoluyla davacı şirketlerin sahibi olduğunu … Yetkilisine bildirilen …’nin açtığı akreditif, … yetkilisi tarafından “temsilcimiz sayın bay mazıcı olduğundan sadece …, Dubai üzerinden işlem kabul edebiliriz, çünkü Sayın … %100 hisselere sahiptir.” gerekçesiyle reddedildiğini, 19.11.2009 tarihinde ve öncesinde davacıların … ‘in tek satıcısı ve distribütörü olmadığı, hatta muhatap dahi kabul edilmediğini, Mahkeme gerekçeli kararında müvekkil Tas. Hal. …’nın elde ettiği net karın belirlenmesi amacıyla ticari defter ve kayıtları üzerinde İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesi kanalıyla yaptırdığı incelenme sonucunda düzenlenen 21.11.2012 tarihli kök rapor, 10.04.2013 ve 10.09.2014 tarihli bilirkişi ek raporlarına yer vermediğini, dosyada bulunan bu raporları neden kabul etmediğini açıklamadığını, Tazminat ilkelerine göre davacının gerçek zararını kanıtlamasının zorunlu olduğunu, ancak uygulama, haksız rekabet halinde haksız rekabete maruz kalan tarafın gerçek zarar miktarını ispat etmesinin çok zor, hatta imkansız olduğunu ortaya koymuş olup bu sebepledir ki; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, haksız rekabetin varlığı halinde şartları oluşmuş ise; hüküm altına alınacak olan tazminat miktarının davalının elde ettiği net menfaat miktarı olduğunu kabul ettiğini, kök raporda davacı şirketlerin 2008 ve 2009 yılı yevmiye ve kebir defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığı ve ayrıca anılan yıllara ait envanter defterlerinin ibraz edilmediğinin tespit edildiğini, davacıların ticari defterlerinin kendileri lehine delil teşkil etmesinin kanunen mümkün olmadığını, bilirkişi kurulunun zarar miktarını hesaplarken yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre elde edelin gelirden düşülmesi gereken gider kalemlerinin hiçbirini düşmediğini ve düşmeme nedenlerinin hukuki dayanaktan yoksun basit açıklamalara dayandırdıklarını, bilirkişi raporunun aksine tas. hal. …’nın elde ettiği net karın talimat yoluyla alınan 10.09.2014 tarihli bilirkişi 2. ek raporunda belirlendiği gibi, kira ile kuruluş masraflarının gider olarak kabul edilmek suretiyle vergi öncesi 146.123,59 adb doları, vergi sonrası ise 116.898,87 abd doları olarak belirlenmesi gerektiğini, mahkemenin doğan zarardan hangi davalının ne miktarla sorumlu olduğunu belirtmediğini, kararda zarar miktarı toplam 301.931ABD Doları kabul edilmiş olup bilirkişi raporlarına göre bu zararın 82.100ABD Doları tutarındaki kısmı, diğer davalı …’nın dubai’de kurduğu şirket üzerinden gerçekleştirdiği eylemler neticesinde oluştuğunu, bu bakımdan müvekkillerin, uğranıldığı iddia edilen toplam zararın 82.100 abd doları tutarındaki kısmından sorumlu olmaması gerektiğini, beyanla maddi tazminat davası yönünden müvekkiller aleyhine olan kısmının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Asıl ve Karşı Dava, haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, haksız rekabet teşkil edip etmediği ve asıl dava yönünden talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasındadır. Dava tarihi itibariyle davacı … Ltd. Şti.’nin %85 hissesi davacı …’ye kalan %15 davalı …’ya aittir. Davalı … Ltd. Şti. İse … ve … tarafından 31/07/2008 tarihinde kurulmuş ve 25/06/2019 tarihinde tasfiyeye girmiştir. Davacı tarafça, “… Grubunun” … firmasının kompresör, ısıtma-soğutma sistemleri ile beya eşya ürünlenin … distribütörü ve tek yetkili satıcısı olarak ithal ve satışını yaptığını beyanla davalı …’nın “… Grubuna” ilişkin edindiği tüm teknik-ticari sır ve bilgileri kullanarak, davalılar … A.Ş. Ve …’ın yeni kurulan … Ltd. Şti.’nin iş yapabilmesi ve özellikle yurt dışı işlemlerinde akreditifler açabilmesi için maddi imkan sağlayarak ve ayrıca davalıların “… Grubuna” ait logo, anted, döküm, ünvan, işaret gibi tanıtma vasıtalarını kullanarak ve …’nın da şirket ortağı olmasından yaralanarak … firması ve müşteriler nezdinde iltibas yaratılarak haksız kazanç elde ettikleri ve bu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği iddiasıyla haksız rekabetin tespiti ve meni ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı-Karşı davacı … İse, davacıların …’nin müşterilerine kendisi hakkında yanıltıcı ve yanlış beyanlarla kötüledikleri ve müstesna kabiliyete sahip oldukları izlenimi uyandırmaya çalışmak suretiyle haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespiti ve meni ile maddi tazminata karar verilmesi istemiyle eldeki karşı davayı açmıştır. Davalı taraf ise, istemin zamanaşımına uğradığını savunmuştur. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu(e.TTK)’nun 62. maddesinde; 58 inci maddede yazılı davaların, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her halde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrayacağı ifade edilmiştir. Davacı taraf, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin 2009 yılının başından itibaren müşterilerden sipariş alamadığının fark edilmesi üzerine öğrenildiğini beyan etmiştir. Davacı tarafın iddia olunan eylemleri ve davalı … Ltd. Şti.’nin kurulduğunu beyan ettiklerinden daha önce öğrendiklerini gösterir dosyada herhangi bir belge ve ispat bulunmamaktadır. Dava 24/12/2009 tarihinde açılmış olup, bu haliyle zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Bu nedenle davalı tarafın zamanaşımı savunması yerinde değildir. e.TTK’nın 56. maddesinde haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir, şeklinde tanımlanmıştır. e.TTK’nın 57. Maddesinin 5. Bendinde, başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak; 8. Bendinde ise hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği veya öğrendiği imalat veya ticaret sırlarından haksız yere faydalanmak veya onları başkalarına yaymak hususiyle hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler arasında sayılmıştır. Her şeyden önce davacı taraf “… Grubunun” … firmasının kompresör, ısıtma-soğutma sistemleri ile beya eşya ürünlenin … distribütörü ve tek yetkili satıcısı olarak ithal ve satışını yaptığını iddia etmiş ise de, dosyaya bu yönde bir sözleşme ve belge sunulmamıştır. Davacı tarafça dava dilekçesinde, davalı …’nın “… Grubuna” ilişkin edendiği tüm teknik-ticari sır ve bilgileri kullanarak haksız kazanç sağladığı ve bu durumun haksız rekabet teşkil ettiği iddia edilmiştir. Ancak dosya kapsamı itibariyle taraf şirketlerin üretim faaliyetinde bulunmadığı, sadece … firmasından alınan ürünlerin müşterilere pazarlama işiyle uğraştıkları anlaşılmaktadır. Davacı tarafça davalı …’nın hangi teknik-ticari sır ve bilgileri kullandığı somutlaştırılmadığı gibi taraf şirketlerin ve davalı …’nın bilirkişi raporunda tespit edilebildiği kadarıyla 2000’li yılların başından beri aynı sektörde ve belli müşteri çevresine ilişkin iş yaptığı değerlendirildiğinde müşteri bilgilerinin ticari sır olarak kabulü de mümkün değildir. Bu halde davacı tarafın bahsi geçen iddiası ispatlanabilmiş değildir. Davacı tarafça ayrıca davalıların “… Grubuna” ait logo, anted, döküm, ünvan, işaret gibi tanıtma vasıtalarını kullanarak ve …’nın da şirket ortağı olmasından yaralanarak … firması ve müşteriler nezdinde iltibas yaratılarak haksız kazanç elde ettikleri iddia edilmiştir. Davacı … Ticaret Limited Şirketi, davacı …, davalı … ve dava dışı … tarafından 07.02.2003 tarihinde kurulmuştur. Diğer davacı şirket … Kollektif Şirketi … ve Ortakları ise şirkete davacı … davalı … ve dava dışı …’nin ortak olması ile19.07.2005 tarihinde unvan değişikliği yaparak bu unvanı almıştır. Ayrıca davalı …’nın ortakları arasında yeraldığı … Ltd. Şti. 12/02/1993 tarihinde kurulmuş ve 24/09/2013 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin edilmiştir. Bilirkişi heyetince davalının dosyaya sunduğu belgelerden davacı şirketlerin kuruluşundan önceki yazışmaların … Ltd. Şti. unvanı altında … ile yapıldığı tespit olunmuştur. Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi dosya kapsamındaki … firması ile yapılan yazışmalardan ve davalının zaten … Ltd. Şti.’nin bulunmasından dolayı , “…” ifadesinin … tarafından davacı şirketlerin kurulmasından çok önce kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalı …’nın “…” ismini kullanarak iltibas yarattığının kabulü mümkün değildir. Davalı …’nın “…” ibaresi dışında başka neyi iltibas yaratacak şekilde kullandığı dava dilekçesinde belirtilmemiş ve yargılama sırasında da ispat edilmemiştir. Bu kapsamda davalı …’nın … firması ve müşteriler nezdinde iltibas yarattığı iddiası ispatlanamamıştır. Davalı … tarafından dava tarihinden sonra 17/01/2010 tarihinde …’a gönderilen mail’de ***@…com olan ultranın hesaplarının ***@…com olarak değiştirildiği bildirilmiştir. Bu mail dava tarihinden sonra gönderilmiş olmakla birlikte mail adreslerinde … ibaresinin kullanılması yukarıda açıklandığı üzere davalı … bakımından iltibas olarak kabul edilemeyecektir. Kaldı ki “…” ibaresi davalı şirketin ticaret ünvanında kullanılmış olup bu unvan ile ticaret siciline tescil edilmiştir. Bu haliyle … Ltd. Şti.’nin bünyesinde yapılan yazışmalarda “…” ibaresinin kullanılmasında bir aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca davalı … şirketin ortağı olup ticaret unvanındaki iltibas iddiasının ortağa karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Davalı …. Tic. A.Ş. ve …’ın yeni kurulan … Ltd. Şti.’nin iş yapabilmesi ve özellikle yurt dışı işlemlerinde akreditifler açabilmesi için maddi imkan sağlayarak elde edilen haksız kazanca ortak oldukları da davacı tarafın iddiaları arasındadır. Davalı … Limited Şirketi’nin 01.08.2008 tarihinde tescil edilmiş ve 08.08.2008 tarihli RG’de ilan edilmiş esas sözleşmesine göre ortakları … ve …’dir. Davalı … bu şirkete ortak değildir. Davalı … ve … AŞ vekili tarafından gönderilen 02.12.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye göre, … bu şirketin kuruluşu itibariyle her türlü iş bağlantısını yapıp müşteri sağlamayı, şirketin karından brüt %20 oranında bedel ödenmesi karşılığında kabul edildiği ifade edilmiştir. Davalı … davalı şirketin ortağı olup, bilirkişi raporuna göre akreditiflerin davalı … Limited Şirketi üzerinden yapıldığı da nazara alındığında davalı …’ın haksız rekabet eden bir eylemi ispatlanamamıştır. Davalı …’nın yeni kurulan şirkete müşteri sağlayacak olması tek başına haksız rekabeti ispata elverişli değildir. Ayrıca davalı … Limited Şirketi ve davalı …’ın bahsi geçen müşterilerin davacı tarafın müşterileri olacağını bilerek davacı zararına hareket etmesi halinde haksız rekabetin unsurları gerçekleşmiş olur. Dolayısıyla bahsi geçen ihtarnamede geçen beyanlar ihtarnameyi keşide eden davalılara kusur izafe edilmesi için tek başına yeterli değildir. Bu doğrultuda davalı … Limited Şirketi ve davalı … yönünden bilerek davacı tarafın zararına hareket edip etmedikleri üzerinde durulmadan davanın sonuçlandırılması isabetli olmamıştır. Yukarıda belirtildiği gibi davalı … ve … AŞ vekili tarafından gönderilen 02.12.2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnameye göre, … bu şirketin kuruluşu itibariyle her türlü iş bağlantısını yapıp müşteri sağlamayı, şirketin karından brüt %20 oranında bedel ödenmesi karşılığında kabul edildiği ifade edilmiştir. Davalı … da dilekçelerinde davacı şirketin finans sıkıntısına girmesi nedeniyle önce davacı tarafın bilgisi dahilinde önce …’nin ortaklarını tandığı … Ltd. Şti. ile daha sonra ise davalı … Ltd. Şti. İle çalışıldığı ve ihtilafın çözülememesi üzerine …’nin davalı … ile çalışmayı tercih ettiğini savunmuştur. Davalı … tanığı … davacı şirketin durumunun iyi olmadığını işlerinin bozuk olması nedeniyle kendisinden finansman desteği istendiğini ve bunun üzerine davacı firma ile aralarında kar ortaklığı sözleşmesi yapıldığını, buna göre kendisinin ithalat yapacağını, davacı şirketin de ithal edilen bu malları piyasaya satacağını, elde edilen karın da %50 oranında paylaşılacağını beyan etmiş ve … şirketi ile yapılan sözleşmeyi dosyaya sunmuştur. Ancak davalı … Ltd. Şti. İle davacı taraf adına çalışıldığına dair bir sözleşme sunulmamış ve bu husus ispatlanmamıştır. Bu dönemde …’nın davacı şirketin yetkilisi olması ve davalı … Ltd. Şti. ile davacı tarafın bilgisi dahilinde iş yapıldığı veya elde edilen karın davacı tarafa aktarıldığı ispatlanamadığına göre şirket yöneticisi olduğu şirketle faaliyet alanı itibariyle rekabet halinde bulunan davalı … Ltd. Şti. Üzerinden ve bu şirkete müşteri sağlamak suretiyle yapılması müdürün rekabet yasağının düzenleyen e.TTK’nın 547. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca davalı …, davacı şirket müdürü olduğu dönemde Dubai’de … firmasını kurmuş ve bilirkişi raporuna göre bu firma aracılığıyla Türkiye piyasasına satış yapmıştır. Bu durum da e.TTK’nın 547. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Limited şirketler hakkında da uygulanan 6762 sayılı TTK’nın 335. Maddesinde rekabet yasağını ihlal eden idare meclisi azasından şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan muameleyi şirket namına yapılmış addetmekte ve üçüncü şahıslar hesabına akdolunan mukavelelerden doğan menfaatlerin şirkete aidiyetini talep etmekte, serbest olduğu düzenlenmiştir. Davacı taraf ise eldeki davada tazminat istemiştir. Bu halde açıklanan sebeplerle davalı …, davalı … Ltd. Şti. Üzerinden ve Dubai merkezli firma tarafından Türkiye’de yapılan satışlar nedeniyle oluşan davacı tarafın zararından sorumludur. Rekabet yasağının ihlali halinde, tazmini talep edilen zarar, yasak kapsamındaki iş ve işlemin şirketin ad ve hesabına yapılmamış olmasından doğan kazanç kaybı şeklinde oluşabilir. Bilirkişi heyeti tarafından davalı … Ltd. …nin, … A.Ş ile … A.Ş.’ye yapılan satışlar nedeniyle 219.831,00 USD kar ettiği hesaplanmıştır. Ayrıca …@…com adresinden aynı mail adresine gönderilen 22.02.2009 tarihli mailde net kar olarak 212.831,00 USD gösterilmiştir. Bilirkişi aradaki 7.000,00 USD’lik farkın şirketin kuruluş masrafı olarak gösterilen tutarın hesaba alınmamasından kaynaklandığı raporda belirtilmiştir. Ayrıca bilirkişiler tarafından dava dışı … firmasının. … A.Ş., … Ltd. Şti. Ve … A.Ş.’ye yapılan satışlar nedeniyle dava tarihine kadar 82.100,00 USD kar ettiği hesaplanmıştır. Dava dışı … firmasının yaptığı ticaretin, davalı … tarafından davacı … ile davalı … Isıtmanın yapmış olduğu ticaretten satıcı, alıcı, ürün ve müşteri olarak farklı olduğu ve … firmasının … ile yaptığı işlemlerden elde ettiği karın haksız rekabete konu olmayacağı savunulmuştur. Ancak davalı …’nın dava dışı … firmasını kurmasının rekabet yasağını ihlali olarak değerlendirilmesi için rekabet yasağının kapsamının belirlenmesi gerekir. Rekabet yasağının kapsamına dair belirlemelerin, şirketin faaliyet konusuna ilişkin yapılması ve faaliyet konusunun şirketin fiilen faaliyet gösterdiği alanlarla sınırlı olması gerekir. Bu halde dava dışı … firmasının … A.Ş., … Ltd. Şti. Ve … A.Ş.’ye …’nin Tayland bölümünden ithalat yapması nedeniyle bahsi geçen şirketlerin davacı müşterisi olup olmadığı ve davacı tarafın … Tayland’dan ithalat yapıp yapmadığının tespiti gerekir. Ancak itibar olunan bilirkişi raporunda bu yönden bir inceleme yapılmamıştır. Bu haliyle eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır. Karşı dava yönünden ise bilirkişi heyeti, davacı tarafça müşterilere gönderilen mailde davalı …’yı gereksiz yere incitici ve kötüleyici beyanlar bulunduğunu ifade ederek haksız rekabette bulunulduğu ifade edilmiştir. E.TTK’nın 57. Maddesinin 1. ve 2. bentlerinde, başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek; başkasının ahlakı veya mali iktidarı hakkında hakikata aykırı malumat vermek hususiyle hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler arasında sayılmıştır. Ancak bahsi geçen mail ve bu mail nedeniyle davalı/karşı davacı …’nın zarara uğrayıp uğramadığı üzerinde yeterince durulmamıştır. Dolayısıyla mahkemece karşı davanın yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile sonuçlandırılması doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı/karşı davacı … vekili ve davalı … Limited Şirketi ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf başvurusu bu aşamada incelenmeksizin davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı/karşı davacı … vekili ve davalı … Limited Şirketi ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3-Davalı/karşı davacı … tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 4- Davalı … Limited Şirketi ve davalı … vekili tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf başvurusu bu aşamada incelenmediğinden davacı tarafça yatırılan istinaf karar harçları ile istinaf başvuru harcının istem halinde ayrı ayrı iadesine, 6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.01/04/2022