Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/709 E. 2022/465 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/709
KARAR NO: 2022/465
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2017
NUMARASI: 2016/981 Esas-2017/970 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; davalı şirkete, siparişi 2016 yılı Şubat ayında verilen … marka araç için 18.03.2016 tarihinde 212.000 TL kapora ödemesi yapılmasına ve anacın Haziran ayına teslim edilecek olmasına rağmen, teslim edilmemesi üzerine Ağustos ayında keşide edilen ihtarname ile araç alımından vazgeçildiği bildirilerek ödenen bedelin iadesinin istendiği ancak davalı tarafından iade edilmemesi nedeniyle bu alacağın tahsili için yapılan takibe haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan delililer ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; tarafların 26/02/2016 tarihli sipariş belgesi ile … tip … araç alımı-satımı onusunda anlaştıkları, davacı tarafından banka kanalıyla davalı tarafa açıklama kısmında TBK 177 manasında bağlanma parası (kapora) olarak verildiği belirtilen 212.000 TL ödeme yapıldığı, aracın uzun süre teslim edilmemesi nedeniyle davacı tarafından noter kanalıyla ihtarname gönderildiği, ihtarnameye cevap verilmemesi ve ödeme yapılmaması üzerine davacının alacağını tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlattığı, davalının süresinde itirazı üzerine takibin durduğu davacının süresinde iş bu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, davacı tarafından yapılan 212.000 TL tutarlı ödemenin 6098 Sayılı TBK.nun 177.maddesi kapsamında bağlanma parası olarak ödendiği ve davacıya iadesinin gerektiği alınan bilirkişi raporunda her ne kadar vekalet ücretinin 3/4 hesaplanmış ise de borcun tamamının ödenmediği dikkate alındığında vekalet ücretinin hatalı hesaplandığı basit matematik işlemi niteliğinde olması sebebiyle tekrar rapor alınmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla takip tarihine kadar işlemiş faiziyle birlikte 212.588,88 TL üzerinden vekalet ücreti (18.702,93 TL) hesaplanmak suretiyle bakiye alacak belirlenmiş davalı tarafından yapılan ödeme mahsup edildiğinde her ne kadar 31694,43 TL üzerinden dava açılmış ise de davacının yapılan ödemenin BK 100 gereği mahsubu ile bakiye 30.030,02 (212.000 TL asıl akacak+548,88 TL işlemiş faiz+18.702,93 TL vekalet ücreti+ 29,20 TL başvuru harcı+1.062,74 TL peşin harç+4,30 TL vekalet harcı +10,00 TL masraf+ 9.670,97 TL tahsil harcı – 212000 ödeme = 30.030,02 TL) borcunun bulunduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; davacının dava dilekçesinde ve ödeme ihtarnamesinde gösterdiği adresin müvekkili şirketin merkez adresi olmadığı, ihtarın ve dava dilekçesinin tebliğinin usulsüz olup, ihtardan ve dava dilekçesinden haberdar olmadığı bu nedenle davaya cevap verilemediği, davadan gerekçeli kararın tebliği ile haberdar olunduğu, adil yargılanma hakkının kısıtlandığı, icra dosyasındaki ödeme emrinin müvekkilinin merkez adresine gönderildiği, dava dilekçesinin tebliği edildiği adresin müvekkili ile ilgisinin bulunmadığı ayrıca hem ihtarın hem de dava dilekçesinin tebliğ edildiği kişinin tebligatı almaya yetkili olmadığı, Tebligat Kanununun 12 ve 13. maddelerine uygun tebligat yapılmadığı, tüzel kişilerde tebligatın yetkili temsilcisine yapılması gerektiği, temsilcinin olmaması halinde gerekçesi belirtilerek çalışanlarına tebligat yapılabileceği, yerleşik yargı kararlarının da bu yönde olduğu, müvekkilini temsile yetkili 31 kişi olup, dilekçesi ekinde imza sirkülerinin sunulduğu, bu yetkililerden hiç birisine tebligat yapılmayıp, … adlı kişiye tebligat yapıldığına ilişkin bir açıklama olmadığı, icra takibine itiraz edilmesinin tek nedeninin davacının sözleşmeyi feshettiğine ilişkin ihtarnameden haberdar olunmaması olduğu, icra dosyasındaki ödeme emri ile fesihten haberdar olunması üzerine 212.000 TL’nin derhal ödendiği, davacının siparişinin Almanya’da kurulu üretici firmaya iletildiği, müvekkilinin üretici olmayıp satıcı olduğu, aracın üretimi tamamlanmış olmakla birlikte henüz müvekkiline teslim edilmeden icra takibi ile karşı karşıya kaldığı, takibin haksız olduğu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, bir an için ödeme ihtarnamesinin usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve icra takibinin yerinde olduğu kabul edilse dahi, ödeme emri 05.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve müvekkilin ana para borcunu 08.09.2016 tarihinde ödediği düşünüldüğünde vekalet ücretinin 3/4 yerine tam hesaplanmasının hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, araç satım sözleşmesi kapsamında verilen kaporanın iadesi amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında mercedes marka araç satımına ilişkin sözleşme bulunduğu ve bu sözleşme kapsamında, davacı tarafından 212.000 TL kaporanın davalıya ödendiği ancak aracın davacıya teslim edilmediği ihtilafsızdır. Davalının, icra dosyasından ödeme emrini tebliğ alarak ödeme süresi içerisinde takip konusu asıl alacak olan 212.000 TL’yi ödediği ancak faiz ve icra masraflarını ödemediği ve borca itiraz ettiği anlaşılmakta olup, davacı da, icra dosyasına ödenmeyen ve itiraza edilen faiz ve icra masrafları olan 31.694,43 TL yönünden davalının itirazının iptalini istemiştir. İstinafa gelen uyuşmazlık, davacının keşide ettiği fesih ve ödeme istemli ihtarı ile dava dilekçesinin tebliğinin usulsüz olup olmadığı konusundadır. Davalı taraf, icra dosyasındaki ödeme emrinin şirketin sicilde kayıtlı Beyoğlu’da bulunan merkez adresine gönderilmesine rağmen öncesinde ihtarnamenin ve itiraz üzerine açılan davada da, dava dilekçesinin Zeytinburnu adresine gönderildiği ve bu adreste yapılan tebligatın da 7201 sayılı yasanın 12. ve 13. maddelerine aykırı olduğu ve davadan haberdar olunmadığı ve savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. 7201 sayılı Tebligat Kanununun davalı şirketin sicilde kayıtlı adresi Beyoğlu/ İstanbul olup, dava dilekçesi ve diğer belgelerin tebliğe çıkarıldığı Zeytinburnu’n da kurulu adresin sicilde kayıtlı olmadığı görülmektedir. Tüzel kişilere tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanununun 12 ve 13.maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20 ve 21. Maddelerinde düzenlenmiş olup, tüzel kişilere ve ticari işletmelere tebligat ile tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligatın nasıl yapılması gerektiği açıklanmıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 12. maddesinde; “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir”, 13. maddesinde ise; “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır” hükümleri yer almaktadır. Tebligat Yönetmeliğinin 21. maddesinde ise, tüzel kişi adına tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması gerektiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı belirtilmiştir. Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat parçası incelendiğinde; “gösterilen adreste şirket yetkilisi şirket dışında olduğundan daimi çalışan …’e tebliğ edildi” ibaresi bulunmakta olup, tebliğ işlemi sırasında, tebligatı alan şahsın şirket yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak almaya yetkilendirilmiş, evrak müdürü gibi bir çalışan olup olmadığı tespit ve şerh edilmeden ve yine bu işlerle görevlendirilmiş başka bir çalışan olup olmadığı araştırılmadan doğrudan tebligat yapıldığı, buna göre Tebligat Kanunu’nun 12. maddesi ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesinde belirtilen sıra nazara alındığında dava dilekçesi tebliğinin, anılan düzenlemelere aykırı olup, usulsüz olduğunun kabulü gerekir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27.maddesi hükmüne göre, davanın taraflarını dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hüküm verilemeyeceği aksi durumun, davalının savunma hakkının ihlal edilmesine yol açacağı gözetilmeden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan mahkemenin kabulüne göre de; takip öncesi işlemiş faiz için temerrüt ihtarı tebliğinin usulsüz olup olmadığı, buna göre takip öncesi işlemiş faizin talep edilip edilemeyeceği araştırılmaksızın, takip öncesi faiz alacağının bulunduğunun kabul edilmesi ayrıca icra dosyası borcu ödenirken borcun kapak hesabı yaptırılarak tamamen ödenmemiş olması halinde yapılan ödemenin kısmi ödeme olarak kabulü ile bu ödemenin TBK 100.maddesine göre, önce işlemiş faiz alacağından mahsup edilip, kalan kısmın dava konusu edilebileceği, icra masrafları ve icra vekalet ücretinin mahkemece yapılacak yargılama sonucunda verilecek karara göre, icra dosyasında infaz aşamasında değerlendirilebilecek olup ayrıca dava konusu tutar içerisinde gösterilemeyeceği, bunun dışında yine kabule göre, ödeme süresi içerisinde yatırılan 212.000 TL asıl alacak üzerinden hesaplanan icra vekalet ücretinin A.As.Üc.Tarifesinin 11. maddesi uyarınca 3/4’ünün talep edilebileceği nazara alınmadan, yazılı şekilde tamamının hüküm altına alınması da doğru görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve taraf teşkilinin yasaya uygun şekilde sağlanarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-Davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022