Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/696 E. 2022/178 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/696
KARAR NO: 2022/178
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2017/313 Esas-2019/217 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne dair hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişkinin USD üzerinden devam edip, faturaların TL cinsinden düzenlendiği, ancak ödemelerin, ödeme tarihindeki kur üzerinden yapıldığı, faturaların içeriğinde de kur fark faturası kesileceğinin açıkça belirtildiği, müvekkilinin 37.355,19 USD kur farkı alacağının bulunup, bu alacak için düzenlenen 2015 tarihli faturaya dayalı icra takibine davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, takip konusu faturanın tebliğ edilmeden takibe geçilemeyeceği gibi taraflar arasında 2011 yılından itibaren devam eden ticari ilişkide, kur farkı ödeneceği konusunda bir anlaşma veya uygulama olmadığını belirterek davanın reddi ile alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen kök rapor ve iki ayrı ek rapor doğrultusunda; taraflar arasında 2011 yılında başlayan ticari ilişkide taraf defterlerinin birbirini teyit ettiği, aradaki farkın davaya konu 105.000 TL miktarındaki fatura olduğu, bu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, davalının ödemelerini çekle yaptığı, 2014 yılında düzenlenen 4.5000 TL değerindeki kur farkı faturasının davalı tarafından ödendiği ayrıca 2011 tarihli sipariş teyit formunda alım satımın ve ödemelerin USD üzerinden yapılacağının belirtildiği, davacının 31.847.34 USD kur farkı alacağı olup, takip konusu faturanın düzenleme tarihi olan 01.10.2015 tarihindeki döviz alış kuru 3,0174 TL ile hesaplandığında, 96.096,16 TL * 94 18 KDV 17.297,30 ilavesi ile 113.393,46 TL davacının alacaklı olduğu olduğu ancak taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne davalının itirazının iptaline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkeme kararının sadece dosyada mevcut bilirkişi raporlarının bir dökümü olup, davaya karşı verilmiş olan cevap ve iddialarımızın değerlendirilmesinin yapılmadığı, gerekçesinin anlaşılamadığı, Takibe ve davaya esas faturanın tebliği edilmediği, davacı tarafından PTT gönderisinin sunulduğu, tüm itirazlarda bu hususun belirtilmesine rağmen mahkemece hiç bir inceleme yapılmadığı, takibin faturaya dayalı olması nedeniyle TTK gereğince faturanın öncelikle usulüne uygun olarak gönderilmesi ve müvekkilinin bu faturayı kabul edip etmediğinin beklenmesi gerektiği, ilk kez ödeme emri ile fatura ile karşılaşan müvekkilinin avukatlık ücreti ve icra harç ve masrafı ödemek zorunda kaldığı, yine ikame edilmiş olan davada bir kur farkı alacak davası değil, bir itirazın iptali davası olup takip talebine bağlı olduğu, takibin de bir faturaya dayandığı oysa faturanın müvekkiline gönderilmediği, bu durumun … barkod nolu gönderi akıbet ve içeriğinin PTT internet sayfası üzerinden veya müzekkere ile sorgulanması ile kolayca elde edilebilecek bir bilgi olup, bu yönde bir inceleme talep ettiği, Yine kök bilirkişi incelemesi sırasında davacı tarafça, mahkemece verilmiş olan kesin süreye rağmen raporun tebliği sonrasında sunulan bir sipariş formunun bilirkişi tarafından dayanak yapıldığı, belgedeki imzaya itiraz edilmesine ve hiç bir şekilde kabul edilmemesine rağmen mahkemece bu itirazın değerlendirilmediği, geçerliliği olmayan bu teyit formu bir an geçerli bile kabul edilse sadece 9072USD’ lik 2011 senesine ilişkin bir alıma ilişkin olup, dava konusu fatura ile hiçbir ilgisinin olmadığı, 2011 senesinden beri yoğun şekilde ticari ilişkide bulunan taraflar arasında bir yılda 105.000.TL kur farkı ortaya çıkmasının mümkün olmadığı zira 2011-2014 arası sadece 4.500TL kur farkı faturasının bulunduğu, kur farkı faturasının kabul edilemeyeceği, şayet bir kur farkı uygulaması araştırılması yapılacaksa bunun 2011-2014 senesi arasındaki ticaretin ve oluşan kur farkının incelenmesi ve sonucunda çıkan rakam ile düzenlenen 4500.TL.lık faturanın orantılanması ve sonrasında dava konusu fatura için hesap edilen kur farkı ile oluşturulan faturanın orantılanmasının kur farkı uygulaması var ise ne yönde olduğunun tespiti gerektiği bu yöndeki beyan ve itirazların da dikkate alınmadığını belirterek re’sen gözetilecek nedenlere ışığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kur farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemidir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince, istinaf nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosyada mevcut bilirkişi kök ve ikinci ek raporunda; taraflar arasındaki ilişkinin 2011 yılında başladığı, her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olup, TL cinsinden tutulan hesapların birbirini teyit ettiği, davacının USD cinsinden tuttuğu hesapta 40.341,80 USD kur farkı alacağının bulunduğu, 6.850,00 USD kur farkı iskontosu” açıklaması ile USD hesabından indirildiği ve 31.12.2015 tarihi itibariyle hesap bakiyesinin 33.491,80 USD olduğu, davalı defterinde kur farkı borcunun görünmediği, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı tarafından çekle veya nakit olarak ödendiği ayrıca davalının düzenlediği iade faturalarının davacı alacağından tenzil edildiği, 2011 tarihli sipariş teyit formunda alım satım ve ödemelerin USD üzerinden yapılacağının yazılı olduğu, belgenin her iki tarafça imzalandığı, davacının TL olarak düzenlediği satım faturaları üzerinde fatura bedelinin ayrıca USD olarak yazıldığı ve o tarihteki kur oranının gösterildiği, davacı tarafından sadece 2014 yılında bir adet 31.12.2014 tarihinde KDV dahil 4.500,00 TL kur farkı faturası düzenlendiği ve bu faturanın davalı tarafından ödendiği, kur farkı faturası USD döviz tutarı 1.644,56 USD nin, davacının USD hesap bakiyesi 33.491,80USD’den tenzili ile davacının 31.847,24 USD kur farkı alacağının olduğu, bu miktarın takip konusu faturanın tanzim tarihindeki alış kuruna göre karşlığının 113.000 TL olduğu, ancak davacının talebinin 105.000 TL olmasına göre davanın takip konusu miktar karar alacaklı olduğu açıklanmış ve mahkemece bu açıklamalar aynen benimsenerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Kur farkı alacağının talep edilebilmesi için taraflar arasında yazılı bir sözleşme veya yabancı para üzerinden devam eden ticari ilişkinin bulunması gerekir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2008/6163 E-2008/7544 K sayılı kararı) Yabancı para cinsinden olan borcun, TL üzerinden düzenlenen çek ile ödenmesi halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edileceğinden alacaklı kur farkı isteminde bulunulamayacaktır. Somut olayda, taraflar arasında 2011 yılında başlayan ticari ilişkide davacının satım bedeline ilişkin tüm faturalarını TL cinsinden düzenlemekle birlikte faturalar üzerine bedel ayrıca USD olarak yazıldığı gibi düzenlenme tarihindeki döviz kuru da belirtilerek kur farkı faturası düzenleneceğine dair kayıt düşülmüştür. Bu faturalar davalı tarafından kabul edilip ticari defterlerine kaydedildiğine göre artık taraflar arasındaki ticari ilişkinin yabancı para cinsinden olduğunun kabulü gerekmekte olup, dosya içerisinde rastlanmamakla birlikte satımın ve ödemelerin USD cinsinden yapılacağına ilişkin davacı tarafından sunulduğu belirtilen 2011 tarihli sipariş teyit formundaki imzanın davalı tarafından kabul edilmemesinin ve mahkemece bu hususta araştırma yapılmamış olmasının neticeye etkisi bulunmamaktadır. Zira taraflar arasındaki ticari ilişki yabancı para üzerinden devam edegelen bir ticari ilişki olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ne var ki takibe ve davaya esas kur farkı faturasına dayanak satım faturalarının, 2011,2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin faturalar olup, ikinci ek raporda gösterildiği üzere bu fatura bedelleri TL bazında düzenlenen çeklerle ödenmiştir. Davalının ödemelerini, TL cinsinden çeklerle yaptığı ve çekle ödeme yapılması halinde kur farkının fiyatlandırılarak çekin miktar hanesine yazıldığı kabul edileceğinden davacı artık kur farkı talep edemez. Çek ödeme vasıtası olup, çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı istenemez. Davacı TL cinsinden düzenlenen ve teslim tarihindeki satım bedeli karşılığı olan çekleri alırken yabancı para cinsinden oluşacak kur farkını saklı tutmadığı gibi TL ile ödeme yapılmasına rağmen kur farkı alacağının baki kalacağına ilişkin bir sözleşme hükmü de bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. HD 2020/2682 E 2020/5731 K 08.12.2020 tarihli ilamı) Dolayısıyla davacı tarafından sadece 2014 yılında tanzim edilen bir adet kur farkı faturasının davalı tarafından ödenmiş olması da bir önem arzetmeyip, takibe dayanak kur farkı faturası düzenlenmesine esas teşkil eden satım faturalarının, davalı tarafından TL olarak verilen çeklerle ödenmesi ve bu çeklerin davacı tarafından ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin kabul edilmesi karşısında, davacının artık kur farkı talebinde bulunamayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından açıklanan nedenlerle; davanın reddine, davacının icra takibinde kötü niyetli olduğu davalı tarafından ispatlanamadığından, davalının icra inkar tazminat isteminin de reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Davalının yasal koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.268,14-TL harçtan, alınması gerekli 80,70 TL karar ilam harcının mahsubu ile fazla alınan 1.187,44‬-TL harcın karar kesinleştiğinde, istem halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu masrafların üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 13.925-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 162,10 TL, posta ve tebligat gideri 39-TL olmak üzere toplam 201,1‬0-TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022