Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/694 E. 2022/226 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/694
KARAR NO: 2022/226
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2019
NUMARASI: 2017/820 Esas – 2019/267 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davalı borçlunun, müvekkil şirketten talep ettiği 20.03.2017 gün … sayılı sipariş mektubu kapsamındaki ürünlerin, 30.06.2017 tarihinde müvekkili tarafından davalıya teslim edildiğini, karşılığında toplam 1.094.099,78 USD tutarında faturalar düzenlendiğini, davalıya faturalara dayalı borcu sebebiyle ödeme yapması hususunda 24.07.2017 tarihli noter ihtarnamesinde ilk kez ihtar edildiğini, bunun üzerine davalının 28.07.2017 tarihinde 47.351,30 USD, ve 31.07.2017 tarihinde de 123.218,50 USD de ödemiş ise de, müvekkiline keşide ettiği 31.07.2017 tarihli ihtarnamesinde, teslimde 50 günlük gecikme olduğundan 231.800,80 USD gecikme cezası tahakkuk ettirdiklerini beyanla kalan tutarı ödemediğini, davalının bu hususta düzenlediği faturanın kabul edilmeyerek iade edildiğini, gecikmenin müvekkilinden kaynaklanmadığını, davalının teslim öncesinde, gerek teslim zamanında ve gerekse sonrasında herhangi bir çekince koymadığını, dolayısıyla davalının ifaya ekli cezai şart alacağına dayalı olarak tanzim etmiş olduğu cezai şart faturası koşullarının bulunmadığını, faturalardan kaynaklı bakiye alacağın tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı şirketin sipariş mektubunda kararlaştırılan takvime uygun hareket etmediğini, borcunu ifada temerrüde düştüğünü, sözleşme konusu emtianın teslimatını 50 günlük gecikme ile ancak 30.06.2017 tarihinde gerçekleştirdiğini, teslimatın gecikmeli yapıldığından gecikilen 50 gün için sipariş mektubunda düzenlendiği şekilde gecikme tazminatı uygulaması yapılacağının 24.07.2017 tarihinde, davacıya fax yolu ile iletildiğini, akabinde dava konusu 28.07.2017 tarihli faturanın düzenlenerek davacının cari hesap alacağından mahsup edildiğini, davacıya borcun bulunmadığını, sözleşmenin 5. maddesinde gecikme olması durumunda ödenecek cezanın gecikme tazminatı olduğunu, bu hükmün alacaklının borcun geç ifa edilmesi dolayısıyla uğradığı zararı karşılamayı amaçladığını, gecikme tazminatının istenebilmesi için teslimde ihtirazi kayda gerek bulunmadığını, söz konusu madde ile kararlaştırılanın TBK’ nın 179/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza koşulu değil, aynı Kanunun 125. maddesinde öngörülen gecikme tazminatı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için söz konusu maddenin ifaya ekli cezai şart olduğu varsayılsa dahi, ifaya ekli ceza uygulamanın koşullarından olan ihtirazı kayıt, teslimden sonra ifayı kabulden önce de istenebileceğini, zira müvekkilinin ürünleri teslim anında derhal kontrol etmesi mümkün olmayıp kabule uygun olup olmadıklarını değerlendirmek üzere makul bir süreye ihtiyaç duyduğunu, nitekim müvekkilin ifayı kabulden önce davacıya yaptığı yazılı bildirim ve de sözleşme bedelini gecikme cezasını mahsup ederek ödemesi müvekkilin ceza isteme hakkını saklı tuttuğu anlamına geldiğini, müvekkil şirketin somut olayda 231.800,80 USD’lik gecikme tazminatını uygulamasının koşulları gerçekleştiğini, mücbir sebebin de bulunmadığını, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, taraflar arasındaki sipariş mektubunun bir sözleşme hükmünde olduğu ve bu sözleşmenin 5.maddesindeki düzenlemenin başlığının “Gecikme Cezası” şeklinde olduğu, gecikme tazminatı yazmadığı gibi Yargıtay uygulamalarında da sıkça görüldüğü üzere ve doktirinde de cezai şart ve gecikme tazminatı kavramlarının karıştırıldığı bir durumda taraf iradelerinin belirlenmesi gerektiği belirtilmiş olup, cezai şartına bazen gecikme cezası bazen de gecikme tazminatı şeklinde tanımlamalarla yer verilirken gecikme tazminatı ile cezai şart arasındaki farkların da ortaya konulması gerektiği, gecikme tazminatının, TBK m. 118’de; cezai şart ise TBK m.179’da düzenlendiği, gecikme tazminatından temerrüde düşen borçlunun kusuru aranmakta iken cezai şartta gereği gibi, hiç veya istenilen yer veya zamanda yerine getirilmemiş olması yeterli görülmüş ve bunun için zararın doğması gerekmediği gibi, tazminatta zarar doğmuş olması, yine zarar ile kusurlu eylem arasında illiyet bağı olması gerekirken cezai şartta bunların aranmadığı, gecikme tazminatı ayrı bir edil iken, cezai şart asıl edimin ferisi niteliğinde ve gecikme tazminatı belirlenebilir veya bilahare tespit edilebilir iken cezai şart ise sözleşmeden miktar veya orantısal olarak baştan belirlenebildiği, cezai şart istenebilmesi için sözleşmenin ayakta olması gerektiği, ya da dönme cezası ise ancak bu şekilde sözleşmeden haklı olarak dönüldüğünde talep edilebilecekken ve yine borcun belirlenen zaman ve yer de ifa edilmemesi halinde ancak baştan ihtar veya en geç ifa anında ya da ifadan hemen sonra yapılması gerektiği, aksi halde cezai şartın istenemeyeceği, taraflar arasındaki sipariş mektubunun 5.maddesinin açıkça yukarıda zikredilen gecikme tazminatı ile olan farklılıklardan dolayı tipik bir cezai şart olduğuna kanaat getirildiği, buna göre taraflar arasındaki 5. maddenin cezai şart olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle bunun da hukuki tasnifinin mahkemeye ait olduğundan bilirkişinin bu kısma ilişkin görüşleri dikkate alınmadığı, davalı taraf ifanın öncesinde anında veya hemen akabinde, ifaya eklenen ceza şart hükmünde olan bu maddeye dayalı olarak davacıyı ihtar etmediği ve ifayı kabul ettiği hususu dikkate alındığında itirazının yersiz olduğu ve ifayı kabul etmiş olması nedeniyle de mal bedelinden eksik kalan 231.800,80-USD’yi davacıya ödemekle yükümlü olduğu, taraflar arasındaki davaya konu bakiye alacak faturadan kaynaklı ödenmeyen kısım olduğundan ve taraflar arasında ihtilaf konusu olmadığından davalı tarafça miktar bilinir, likit olduğundan davalının itirazının da iptaline karar verilmiş olması nedeniyle, itirazında haksız çıkmış olmasından dolayı davacı lehine kabul edilen dava değeri 231.800,80-USD üzerinden hesaplanan 164.583,20-TL inkar tazminatının da davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmenin 5. Madde hükmünün cezai şart olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını, bu konuda kararının yeterli gerekçeyi ihtiva etmediğini, kararda cezai şart ve gecikme tazminatı ile ilgili doktrinsel açıklamalara yer verildiğini, ret ve üstün tutma sebeplerinin, sabit görülen vakıalar ve bunlardan çıkarılan sonuçların izah edilmediğini, sözleşmedeki hükmün hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşüldüğünü, söz konusu madde ile kararlaştırılanın TBK’nın 179/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli ceza koşulu değil, aynı Kanunun 125. maddesinde öngörülen gecikme tazminatı olduğunu, tarafların bu maddeyi düzenlerkenki gerçek iradelerinin tespit edilmesi gerektiğini, bu durumda taraf iradelerinin gecikme tazminatını gösterdiğinin aşikar olduğunu, niteki dosyada alınan bilirkişi raporunda da sözleşme hükmünün gecikme tazminatı olduğunun belirtildiğini, kaldı ki, sözleşmenin ‘Gecikme Cezası’ başlıklı 5. maddesinde gecikme tazminatı uygulanmayacak olan mücbir sebep durumları sayılmış olup davacı tarafından ileri sürülen iddiaların hiçbirinin sözleşmede sayılan mücbir sebepler kapsamında kalmadığını, gecikme tazminatından davacının sorumlu olduğunu, söz konusu sözleşme hükmünün ifaya eklenen cezai şart olduğu varsayılsa dahi ifanın kabulü, teslim edilenin (ifanın) muayenesini müteakip ifanın sözleşmeye uygun olduğunun beyan edilmesi suretiyle yapılacağından ceza, en geç ifayı kabul anına kadar istenmemişse en geç ifayı kabul anında çekince konması gerektiği göz önüne alındığından cezai şart koşullarının oluştuğunun kabulü gerektiğini, yargılama gerektiren bir alacak bulunduğundan alacağın likit bir alacak olduğundan söz edilemeyeceğinden icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesinin de doğru olmadığını, bilakis davacının dava konusu alacağın % 20’ sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, faturalara dayalı ödenmeyen bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunuluştur. HMK 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında akdedilen 20.03.2017 tarihli “Sipariş Mektubu” başlıklı sözleşmede, yurt dışından tedarik edilecek 8.800 adet fotovoltaik modül cinsi emtianın toplam 927.203,20 USD bedel karşılığı davacı tarafından davalıya satış ve tesliminin kararlaştırıldığı, sözleşme konusu malların teslim tarihi 10.05.2017 tarihi olarak belirlenmiş olmasına karşın, davacının da kabulünde olduğu üzere, ürünlerin belirlenen teslim tarihinden 50 gün sonra 30.06.2017’de davalı şirkete teslim edildiği ihtilafsız olup, uyuşmazlık davalının davacıya düzenlediği 28.07.2017 tarihli “Sipariş Sözleşmesinden Doğan 50 Günlük Gecikme Cezası (Tazminatı)” açıklamalı 231.800,80 USD bedelli faturadan kaynaklanmaktadır. Taraflar arasındaki 20.03.2017 tarihli sözleşmenin “Teslim Tarihi” başlıklı 2. maddesinde; “En geç yükleme tarihi 10 Nisan 2017, en geç millileştirilmiş olarak araç üstü teslim tarihi 10 Mayıs 2017. Erken teslimat tercih sebebidir.”; “Gecikme Cezası” başlıklı 5’inci maddesinde ise; “Mücbir sebepler dışında gecikme olması durumunda gecikilecek her gün için, sipariş tutarının %0,5 oranında gecikme cezası uygulanacaktır (Gemide yangın, denizde oluşabilecek, tayfun vs. Süveyş Kanalında olabilecek problemler, gümrük bölgesinde yapılan işlemlerde kontrolümüz dışında olan gecikmeler)” denilmektedir. Sözleşmenin 5.madde hükmünün gecikme tazminatı mı yoksa ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup olmadığının tartışılması gerekir. Bu bakımdan uyuşmazlığın çözümü için öncelikle TBK m. 179/II’de düzenlenen “ifaya ekli cezai şart (ceza koşulu)” kavramı üzerinde durulması gerekir. TBK m.179/II ifaya eklenen cezai şart koşulunu düzenlemiştir. Buna göre, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi halinde ödenmek üzere ceza kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça vazgeçmiş ya da ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte kararlaştırılan cezanın ödenmesini de isteyebilir. İfaya ekli ceza koşulunda koşul gerçekleştiği takdirde alacaklı hem ifayı hem de cezayı talep eder. Başka bir ifadeyle, asıl borcun ifa zamanı veya ifa yeri belirlenmiş olup da, borçlu borcunu bu zamanda ya da yerde hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda, alacaklı ceza koşulundan vazgeçmemiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmemiş olmalıdır. Alacaklı ifayı bir çekince koymadan kabul ederse, ceza koşulundan vazgeçmiş sayılır (EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2020, s.1315-1316). Bu durumda, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5. maddesinde; “Mücbir sebepler dışında gecikme olması durumunda gecikilecek her gün için, sipariş tutarının %0,5 oranında gecikme cezası uygulanacaktır (Gemide yangın, denizde oluşabilecek, tayfun vs. Süveyş Kanalında olabilecek problemler, gümrük bölgesinde yapılan işlemlerde kontrolümüz dışında olan gecikmeler)” şeklindeki hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğunun kabulünde isabetsizlik görülmemiştir. Taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi bulunmaktadır. Satış sözleşmesi ani edimli bir sözleşme niteliğindedir. Buna göre, satıcının borçlandığı zilyetliğin ve mülkiyetin devri tek bir edim olup, o da zaman dilimi içinde belirli bir anda ve bir defada yerine getirilir. Bu durumda, davacı satıcının üstlendiği sözleşmeye konu emtianın davalı alıcıya teslim edimini 30.06.2017 tarihinde ifa ettiğine göre, davalı alıcının ifa anında herhangi bir çekince koymadan ifayı kabul ettiği gibi, ifanın öncesinde veya hemen akabinde, ifaya eklenen ceza şart hükmünde olan bu maddeye dayalı olarak davacıyı ihtar etmediği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir. İİK m.67/II gereğince, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının itirazın iptali davası sonunda haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunların yanında, alacağın likit (hesap edilebilir) olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Bu durumda, dava konusu alacak faturaya dayalı olup, likit-bilinebilir olduğundan davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince, esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 14.053,35 TL harcın, alınması gerekli olan 56.213,40 -TL harçtan mahsubu ile bakiye 42.160,05-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.24/02/2022