Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/691 E. 2022/232 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/691
KARAR NO: 2022/232
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2018
NUMARASI: 2017/259 Esas-2018/865 Karar
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacılar vekili, davalı şirketin üç ortaklı bir şirket olup, iki ortağının müvekkilleri, diğer ortağının ise dava dışı … olduğu, müvekkili … ile dava dışı ortağın şirket müdürü olup, münferit imza ile temsil yetkilerinin bulunduğu, dava dışı müdürün hukuka aykırı eylem ve işlemleri nedeniyle şirketi zarara uğrattığı, müdürlük görevini kötüye kullandığı, şirketin fiilen bir faaliyette bulunmadığı, bu nedenle arzu edilen kar payına ulaşamadığı dolayısıyla başlangıçtaki ortaklık şartlarının ortadan kalktığı, şirketin devamının müvekkilleri bakımından çekilmez hale geldiği gibi güven ilişkinin ortadan kalktığı, taraflar arasındaki ihtilaflar nedeniyle ortaklık gayesinin gerçekleşmesinin imkansız olduğu, şirketin resmi dairelere olan borcunun müvekkili … tarafından ödendiğini belirterek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, müvekkili …’in şirketten olan alacaklarının tespiti ile şimdilik 1.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep etmiş, 24.05.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle, alacak talebini 40.839,83 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalıya tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmamış olmakla birlikte yargılama sırasında şirketin fesih ve tasfiyesine bir itirazın bulunmadığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicilinde kayıtlı olup, ana sözleşmesinin 14.03.2014 tarihinde tescil edilerek 21.03.2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, her türlü kozmetik, güzellik ürünleri , parfümeri ve ıtriyat ürünleri ve müstahzarlarının ve ana sözleşmede yazılı v.s. ürünlerin imalat, ithalat, ihracaat, ürünlerin toptan, parekende satışını yapmak üzere kurulduğu, şirketin sermayesinin 2000 pay karşılığı 50.000,00 TL olduğu, pay adedi ve sermaye tutarının ortaklara göre dağılımının …’ın 900 pay 22.500,00-TL, …’in 900 pay, 22.300,00-TL ve …’ün 200 pay, 5.000,00 TL olduğu, şirketi temsile, …, …’in münferiden yetkili oldukları, davalı şirketin de son celsede, fesih ve tasfiye talebinde bulunduğu, şirketin sadece 03/07/2015 tarihinde olağanüstü genel kurul yapmış olup, bunun dışında yapılan herhangibir genel kurul yada alınan karar bulunmadığı, şirket ortakları arasında güven ve işbirliği duygusunun tamamen yitirildiği ve şirketin 3 ortağının da şirketin fesih ve tasfiyesini talep ettikleri, mevcut durumda şirketin ticari faaliyetini sürdürmesi ve başarılı olmasının olanaklı bulunmadığı, mali müşavir bilirkişi tarafından tespit edildiği üzere şirketin öz sermayesini tamamen kaybettiği, aktif değerler içinde 129.570,61-TL aktif varlığın bulunmasına rağmen, bu meblağın şirket kasasında olmadığı, bunun fiktif nitelikte olduğu, şirketin borca batık olduğu dolayısıyla davacıların diğer ortak …’ın şirket zararına, yani herhangibir mal karşılığı olmaksızın çek ihdas etmek, yada şirket adına alacakları şahsı adına tahsil ettiği hususlarının da bir bakıma doğrulandığı, davalı şirketin varlığının sürdürülmesinin ekonomik açıdan ve hedeflerin gerçekleştirilmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak talep doğrultusunda …’in atanmasına, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiğinden davacı …’nin alacak isteminin, konusu kalmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; adres değişikliği nedeniyle, davanın açılmasından aylar sonra ancak mahkemece istenen bilirkişi raporunun beklendiği aşamada tesadüfen davadan haberdar olunduğu ve davaya müdahil olarak bilirkişi raporunu incelemek için süre istendiği, gerek bilirkişi raporunun sonucunda, gerekse Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/664 – 2017/981 E.K. sayılı kararıyla davacıların iddia ettiği gibi …’ten alınan çekin … tarafından tahsil edilmediği, alınan belli miktarda bir mal karşılığı … Ltd. Şti. şirketince tahsil edildiğinin ortaya çıkmasıyla, davacıların müvekkili aleyhine ortaya attıkları iddaların ve alacak taleplerinin asılsız olduğunun kanıtlanmış olması üzerine, artık ortaklar arasından yaşanan ihtilaf ve güven kaybı nedeniyle fiilen ticari faaliyetlerini sürdüremez hale gelen … şirketinin tasfiye sürecini uzatmamak adına herhangi bir cevabı beyan ya da itiraza gerek duymaksızın, tarafsız bir uzmanın tasfiye memuru olarak atanması suretiyle şirketin tasfiye sürecinin başlamasının talep edildiği, ne var ki mahkemece hem genel mantık kurallarına ve hukukun temel ilkelerine hem de dava sürecinde ortaya çıkan açık delilere aykırı olarak, “şirketin muhasebe kayıtlarında görünen aktif varlığın fiktif nitelikte olduğu, dolayısıyla davacıların diğer ortak …’ın şirket zararına, yani herhangi bir mal karşılığı olmaksızın çek ihdas etmek ya da şirket adına alacakları şahsı adına tahsil ettiği hususlarının da bir bakıma doğrulandığı” şeklinde, kendi içinde bile apaçık çelişkilerle dolu akıl almaz bir gerekçeyle, hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na müvekkili tarafından yapılmış suç duyurusunda yer alan, delliler ve şahitlerce doğrulanan hakaret, şantaj, tehdit, tefecilik, ticari itibarı zedeleme, güveni kötüye kullanma gibi ciddi iddialara rağmen, ihtilafın taraflarından biri olan şirket ortaklarından münferit imza yetkisine sahip müdür sıfatına sahip …’i tasfiye memuru atayarak, ortaklar arasındaki ihtilafı daha da derinleştiren ve tasfiye sürecini zora sokan kabul edilmesi imkansız bir karar alındığı, İhtilaf sürecinde birçok kereler hukuka ve ahlaka aykırı her türlü davranışı fütursuzca sergileyerek şirketi ve şirket ortaklarını maddi ve manevi zarara uğratan bu davacının tasfiye memuru olarak yetkilerini kendi şahsi çıkarları doğrultusunda kötüye kullanacağının aşikar olduğu, dolayısıyla ortaklar arasında yaşanan ihtilafın nedenlerinin davacılardan kaynaklandığı, dava dışı ortağın şirketin feshinde kusurunun bulunmadığı, …’ın münferit imza yetkisine sahip şirket müdürü olup, şirketin zararına hareket ettiği, haksız kazanç sağladığı iddiasının doğru olmadığı, adı geçen müvekkilinin eğitimli ve başarılı bir iş adamı olduğu, davacı …’in ile zamanla müvekkilinin dostluğunu kazanmış olması nedeniyle arkadaşı … ile birlikte şirketin kurulduğu, Müvekkilinin güven duyduğu …’in de şirkette münferit imza yetkili müdür sıfatıyla yer almasını istediği ve tüm ön muhasebe kayıtlarının yer aldığı yazılım programını …’in kişisel bilgisayarına kurdurarak, muhasebe ve finans işlerinin takibini kendisine bıraktığı, müvekkilinin geliştirdiği yenilikçi ürün, şirketin faaliyete geçmesinin ardından çok kısa bir sürede piyasada yer edinerek kendi alanındaki ünlü markalarla rekabet eder hale geldiği ve bir yıl gibi kısa bir sürenin sonunda yüzlerce eczane ve parfümeride raflarda satışa sunulduğu, nihayetinde tüm Türkiye dağıtımının, sektörün köklü markalarından … tarafından üstlenilmesiyle ulusal bir satış ve dağıtım ağına sahip olma fırsatını yakaladığı, yabancı ülkedeki distribütör firmalarla iletişime geçilerek bir çoğuyla anlaşma aşamasına gelindiği, bu süreç boyunca, tüm üretim, pazarlama, ihracat faaliyetleri müvekkili … tarafından yönetildiği, Şirketin kuruluşundan itibaren ihtilafın başladığı tarihe kadar, resmi kuruluş belgeleri dahil olmak üzere, tüm resmi evrak ve faturalar …’in uhdesinde yer adığı, alınan ve kesilen tüm faturalara …’e teslim edilmiş ve tüm muhasebe verileri …’in kendi şirketinde çalışan, aynı zamanda da yakın akrabası olan … tarafından, …’in kişisel bilgisayarında yer alan ön muhasebe yazılım programına girilmek suretiyle takip edildiği, şirketin sahadaki satış temsilcilerinden gelen satış verileri, satın almalar, stok bilgileri vb. tüm finansal verileri, tüm ortakların diledikleri zaman online olarak ulaşabileceği şekilde, Google Tablolar uygulamasında yer alan dosyalara, yine fiziki olarak …’in kendi şirketinin ofisinde çalışan ama maaşı … tarafından ödenen ve …’in aile dostu ve arkadaşı olan … tarafından günlük olarak girilmek suretiyle kaydedilerek, şeffaf ve gerçek zamanlı olarak yapıldığı, dolayısıyla şirket ortakları … ve … şirketle ilgili tüm gelişme ve faaliyetlerden anlık olarak haberdar olup, tüm muhasebe ve finans kayıtları …’in kolaylıkla ulaşabileceği, kendisine yakın kişiler tarafından tutulmakta ve yine kendi kişisel bilgisayarında saklandığı, şirketin tüm banka hesaplarına ait bankamatik kartları ve internet şifreleri şirketin kuluşundan itibaren yaklaşık bir yıl boyunca sadece …’in uhdesinde ve yönetiminde olmuş, çek ve nakit tüm tahsilatlar …’e teslim edilmiş, tüm ödemelerin … tarafından yapıldığı, bu süreç boyunca … şirketin nakit ve çek varlıklarını uhdesine alarak kendi şirketi için kullandığı ve bu durum ancak ortaklardan …’ün uyarısıyla müvekkili tarafından fark edildiği, bunun üzerine müvekkilinin ancak bir yıl sonra kendi adına şirketin banka hesaplarına ait giriş şifrelerini ve banka kartlarını alarak banka hareketlerini takip etme ihtiyacı duyduğu, buna rağmen …’in banka hesaplarına sınırsız erişimi ve kontrolü, ihtilaf başladığı güne kadar devam ettiği,… iddiaların tam aksine, mali açıdan zor durumda olduğunu bahane ederek, şirket faaliyette olduğu süre boyunca, şirketin nakit varlıklarını şahsi ihtiyaçları için kullandığı ve şirket adına kesilen kısa vadeli çekleri kendi şirketine cirolayarak yerine uzun vadeli kendi çeklerini şirkete vermek suretiyle şirketi sürekli olarak nakit sıkıntısına soktuğu, bir kısmı dava dosyasında ve müvekkili tarafından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunun ekinde yer alan ve her biri talep edildiği takdirde belgeler ve şahitlerle doğrulanabilecek bir bilgiler ışığında, müvekkili …’ın şirketi kendi menfaati doğrultusunda yönettiği, davacıları şirket yönetimi dışında tuttuğu, tüm ortaklık boyunca haricen tahsilatlar yaptığı, bu tahsilatları kendi uhdesine aktardığı, kendisine kazanç aktarımında bulunduğu, şirketin mali durumuna ilişkin yapmış olduğu faaliyetlerini davacılardan gizleyerek, davacıların ve şirketin zarara uğramasında sebebiyet verdiği, münferit imza yetkisini kendi menfaatleri doğrultusunda kullandığı, davalı şirketi iyi yönetmediği gibi fiili faaliyette de bulunmadığı, bu nedenle şirketin arzu edilen kar payına ulaşamadığı, hukuka aykırı ticari ilişkilerde bulunduğu, ortaklarına gerçek dışı ithamlarda bulunduğu, şirketi kötü niyetli yönetimi üzerine şirket ortakları arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu şeklindeki iddiaların asılsız olduğu,… Tic. AŞ. tarafından verilen toplamda 120.000.00-TL’lik çekin şirket kasasına girmediği, daha sonra bu çeklerin …’ın şahsı için tahsil edildiği, …’ten alınan 40.000 TL.’lik, 26/10/2015 keşide tarihli çekin, … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ine şahsi borçlarına karşılık ödemede kullandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı zira davacı … ile ihtilafın nedeni olan son görüşmelerinde, kendi şahsi şirketinin mali açıdan zor durumda olduğunu söyleyerek …’ten alınan herbiri 40.000-TL tutarındaki üç çeki müvekkilinden kendisine vermesini istediği ve müvekkilinin ise şirketin kendi ödemeleri olduğunu söyleyerek bu talebi reddettiği, daha sonra çeklerden birini müvekkili şirket borçlarının bir kısmını ödemesi için …’e verip, kalanı da bankalardan şirket adına nakit kredi almak için teminat olarak kullanacağını kendisine beyan ettiği, ne var ki …’in şirket borçlarını ödemek yerine elindeki çeki kendi şirketine cirolayarak şahsi ihtiyaçları için uhdesine geçirdiği ve … Grafik deposunda paketlenerek satışa hazır hale getirilmek üzere, emaneten duran ve şirketin toplam mal stoğunun büyük bir kısmını oluşturan yaklaşık 50.000.00-TL tutarındaki mamül ve yarı mamülü alacağına karşılık kendi şahsi şirketine faturaladığı ve bu durumu da müvekkiline gönderdiği 08.03.2015 tarihli ihtarnamede, açıkça kabul ve beyan ettiği, Alacaklı durumda olan şirket tedarikçilerinden … Grafik yetkilisi … de ifadesinde, “…’in önce ödemeyi yaptigini soyledigini, sonra vazgeçip ‘…’ dediğini açıkça belirtmiş ve “Sonra mayıs ayı içinde …” diyerek çeklerden birini müvekkilim …’dan aldığını beyan ettiği, …’in bizzat kendisinin ve tanıkların ifadelerinden açıkça görüldüğü gibi, … şirket yetkilerini kendi şahsi çıkarı için kullanarak şirketi zarara uğratırken, … çeklerden birini alacaklı konumdaki tedarikçilerden … Grafik’e diğerini ise yine alacaklı konumdaki tedarikçilerden … Ltd. Şti.’ye vermek suretiyle, basiretli bir tüccar ve sorumluluklarının bilincinde bir şirket yöneticisi olarak, çekleri kendi ukdesine geçirip şirketin içini boşaltarak şahsi çıkar sağlamak yerine, şirketinin çıkarlarını ve devamlılığını korumaya çalıştığı ayrıca … Ltd. Şti’ye yapılan ödemeye de şirket yetkilerini kötüye kullanarak, müvekkili …’a haber vermeksizin mahkeme yoluyla itiraz ettiği ve ihtilaf başlamadan önce yapılan iş karşılığı vermiş olduğu kendi şirketine ait ve yine kendisi tarafından imzalanarak cirolanan 25.000-TL tutarındaki çeki de geri almaya çalıştığı, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/664 – 2017/981 E.K. sayılı kararıyla … Ltd. Şti.’ye gerçek bir hizmet karşılığı ödeme yapıldığı bilikişi raporları doğrultusunda kanıtlanması üzerine, …’in bu iddiasının asılsız olduğunun ortaya çıktığı,Şirketin muhasebe kayıtlarında görünen aktif varlığın fiktif nitelikte olduğu, dolayısıyla davacıların diğer ortak …’ın şirket zararına, yani herhangi bir mal karşılığı olmaksızın çek ihdas etmek ya da şirket adına alacakları alacakları şahsı adına tahsil ettiği hususlarının da bir bakıma doğrulandığı” şeklindeki mahkeme gerekçesinin yerinde olmadığı, bu hususun Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/664 – 2017/981 E.K. Sayılı kesinleşen kararı ile sabit olduğu, Mahkemenin, bilirkişi raporunda yer alan “Şirketin muhasebe kayıtlarında görünen aktif varlığın fiktif nitelikte olduğu” ifadesine atfen şirketin içinin boşaltıldığı yönündeki kanaati genel finans ve muhasebe tekniği açısından hatalı olduğu, şirket kasasında görünen 129.570.61 TL’lik tutarın, 50.000.00-TL’si şirket kuruluşu için gerekli şartları karşılamak amacıyla ortaklar tarafından bankaya yatırılan ve hemen ardından çekilen şirket sermayesi olduğu, bu durumun yeni kurulan hemen tüm şirketlerde gerçekleştirilen bir uygulama olduğu, bilirkişi raporunda yer alan şirketin nakdi varlıklarının fiktif olduğu ifadesi, ihtilaf oluştuğu sırada henüz tüm belgelendirmelerin tamamlanmamış olduğunu gösterdiği, oysa günlük finans ve ön muhasebe kayıtlarında yapılan tüm faaliyetler ve nakit akışları anlık olarak görülebildiği, şirket ortakları arasında ihtilafın başlamasının ardından, şirketin yetkili muhasebecisi …, hukuksuz bir işleme olanak vermemek adına, ortakların o tarihten sonra getireceği ihtilaf dahilindeki hiç bir evrağı kayda almayacağını ve ihtilafa ilişkin hukuki süreç devam ettiği sürece evrak kabul etmeyeceğini beyan ettiği, dolayısıyla tedarikçilere elden yapılan ödemelerin ve o dönemde gerçekleşen masrafların bir kısmı doğal olarak belgelendirilemediği, şirketin tedarikçilere ve çalışanlara olan borçlarının büyük bir kısmı müvekkili … tarafından, ihtilaf sonrasında dahi ödenmeye devam edildiği, şirket kasasında görünen nakit tutarın büyük bir kısmının, banka hesaplarını tek başına kontrol ettiği dönemde, … tarafından şahsi ihtiyaçları için uhdesine geçirildiği, o dönemdeki banka hareketlerinin hangi ortağın şifresi ve banka kartıyla gerçekleştirildiği bankalardan resmi olarak istendiği takdirde, …’in bankalardaki paraları şahsen çekmek suretiyle ukdesine geçirdiğinin açıkça görüleceği, Mahkemece, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na müvekkili tarafından yapılmış suç duyurusunda yer alan, deliller ve şahitlerce doğrulanan hakaret, şantaj, tehdit, tefecilik, ticari itibarı zedeleme, güveni kötüye kullanma gibi ciddi iddialara rağmen, ihtilafın taraflarından biri olan şirket ortaklarından münferit imza yetkisine sahip sorumlu müdür sıfatına sahip …’i tasfiye memuru atanmasının ortaklar arasındaki ihtilafı daha da derinleştiren ve tasfiye sürecini zora sokacağı, bu nedenle adı geçenin tasfiye memuru olarak atanmasının hatalı bulunduğu zira yetkilerini kötüye kullanacağının aşikar olduğu, Davacıların müvekkili aleyhine ortaya attıkları iddiaların ve alacak taleplerinin asılsız olduğunun kanıtlanmış olması üzerine, artık ortaklar arasından yaşanan ihtilaf ve güven kaybı nedeniyle fiilen ticari faaliyetlerini sürdüremez hale gelen … şirketinin, adaletli bir şekilde süreci yönetebilecek ve maaşı şirket ortaklarından payları oranında alınarak ödenecek şekilde, tarafsız bir uzmanın tasfiye memuru olarak atanması suretiyle, şirketin tasfiye sürecinin başlamasının talep edildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına ve davanın reddine olmadığı takdirde atanacak tarafsız bir tasfiye memuru ile fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılamasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, TTK 636/3.maddesine dayalı olarak açılan limited şirketin feshi ve tasfiyesi ile alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda fesih ve tasfiye talebinin kabulüne, alacak isteminin konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava sebebinin dayandığı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebep kavramı yasada açıkça tanımlanmamış ise de her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen nedenlerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi sebepler haklı sebepler olarak sayılmıştır. Yargıtayın konuya ilişkin içtihatları da aynı doğrultudadır. ( T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No:2014/17528 Karar No:2015/12310K.). Somut olayda, davalı şirketin 2000 pay karşılığı 50.000 TL sermayeli üç ortaklı bir şirket olup, ortaklarının 900’er pay 22.500,00’şer TL ile davacı … ile dava dışı … ve 200 pay 5.000,00 TL ile davacı … olduğu, şirket ortağı dava dışı … ve davacı …’in şirketin müdürleri olup, şirketi münferiden imza ile yetkili oldukları ihtilafsızdır. Davalı şirket davaya cevap vermemekle birlikte yargılama sırasında davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itirazlarının bulunmadığı beyan edildiği gibi şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmakta olup, davalı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde de, ortaklar arasından yaşanan ihtilaf ve güven kaybı nedeniyle fiilen ticari faaliyetlerini sürdüremez hale gelen … şirketin fesih tasfiyesinin tarafsız bir tasfiye memuru tarafından gerçekleştirilmesinin talep edilmesi ve şirketin 2015 yılından beri ortaklar kurulu toplantısının yapılmaması, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde, şirketin ticari ilişkide bulunduğu firmaya karşı açılan menfi tespit davasında, şirket ortağı ve aynı zamanda münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili müdürleri olan davacı … ile dava dışı …’ın aralarındaki ihtilafı anılan dosyaya yansıtmaları ve yine dava dışı ortak ve müdür …’ın, şirketin diğer müdürü davacı … hakkındaki suç duyurusunda bulunması nedeniyle adı geçen davacı aleyhine soruşturma açılması karşısında, şirket ortakları arasındaki güven ilişkisinin tamamen ortadan kalktığı ve ortaklığın sürdürülmesinin çekilmez hale geldiği ve şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varıldığından mahkemece şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Esasen istinafa gelen uyuşmazlık, davacı …’in tasfiye memuru olarak atanması konusundadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 536. ve devamı maddelerinde tasfiye memurlarının tayini, görev ve sorumlukları düzenlenmiştir. Şirketin fesih ve tasfiyesine mahkemece karar verilmesi halinde, tasfiye memuru, fesih ve tasfiye kararının kesinleşmesiyle göreve başlayacak olup, somut olayda, kararın kesinleşmemesine göre davacı tasfiye memurunun henüz göreve başlamadığı anlaşıldığı gibi adı geçenin tasfiye memuru olarak atanmasına da yasal bir engel bulunmadığı, davalı tarafından da aksi yönde bir delilin sunulamadığı, davacı hakkında şikayette bulunulması üzerine savcılık tarafından açılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verilmiş olup, bu soruşturmanın tasfiye memuru olarak atanmasına engel olamayacağı diğer taraftan tasfiye memurunca görevinin gereği gibi yerine getirilmemesi halinde TTK 644. maddesi yollamasıyla TTK 553. maddesi kapsamında sorumlu oldukları da dikkate alındığında davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin diğer istinaf nedeni; şirket ortaklığının çekilmez hale gelmesinde kusurun davacı …’e ait olup, dava dışı şirket müdürü …’ın her hangi bir kusurunun bulunmadığına yönelik olup, eldeki davanın şirket müdürünün azli veya şahsi sorumluluk davası olmadığı bir yana adı geçen ortak müdürün davada taraf sıfatı bulunmadığından ileri sürülen bu nedenlere itibar edilemez. Öte 6100 sayılı HMK 357. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez ve yeni delillere dayanılamaz. Davalı şirket tarafından ilk derece mahkemesinde bu hususlara yönelik itirazın ileri sürülmediği gözetildiğinde; HMK 357. maddesi hükmünegöre, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususların istinaf mahkemesinde dinlenmesi mümkün olmadığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen nedenlere göre istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf peşin harcının alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022