Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/69 E. 2020/194 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/69
KARAR NO : 2020/194
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2018
NUMARASI : 2016/591 2018/124
DAVA:Şirketin Feshi/Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Taraflar arasındaki asıl şirketin feshi-alacak karşı şirketin feshi istemli asıl ve karşı davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, karşı dava yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı/karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %40 hissedarı ve üç şirket müdüründen biri olduğunu, ancak, buna rağmen kendisine kanunen tanınmış olan kar payı haklarının yanı sıra bir maaş dahi alamadığını, bilgi alma ve inceleme hakkının bir yılı aşkın süredir kanuna ve ahlaka aykırı olarak engellendiğini, bu hususta keşide edilen ihtarnamelerin semeresiz kaldığını, diğer davalı ortaklar tarafından müvekkilinin şirket merkezine alınmadığını, şirketin iş ve hesapları hakkında bilgi alamayan müvekkilinin şirketteki hisselerini bedelsiz olarak devrederek ortaklıktan çıkmaya zorlama amacı güdüldüğünü ileri sürerek davalı şirketin haklı nedenle feshine, müvekkilinin şirketten doğan hak ve kazançlarının tespit edilerek dava tarihinden itibaren en yüksek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı tarafça 22/11/2016 tarihinde dosyaya sunulan dilekçesi ile; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla alacak olarak talep ettiği dava değerini 300.000 TL olarak belirtmiş, buna ilişkin harcı yatırdığına dair makbuzu da dosyaya ibraz etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, öncesinde merkezi Yalova olan ancak 29.09.2014 tarihinde merkezinin Beşiktaş/İstanbul’a taşıyan müvekkili şirkete davacının müşterek imza yetkilisi olarak atandığını, 01/10/2014 tarihinde ise, şirket yetkilisi … tek hissedarı olduğu şirkete olduğunu, müvekkili şirketin 3.müdürü olan davacının şirket müdürü olan diğer müvekkili … şirket çalışanı … şirketin sözde vergi borçlarını ödeyeceğini belirterek ödeme aldığını, oysaki şirketin böyle bir borcunun bulunmadığını, davacının sahte tahakkuk fişleri düzenlediğini, bu nedenle savcılığa şikayette bulunulduğunu, davacının bilgi almasının engellenmediğini, davacı ile iletişimin koptuğunu, davacının genel kurula katılmadığını, bu nedenle şirket işlerinin aksadığını, davacının kar payı ödemesi taleplerinin abesle iştigal olduğunu, zira kar bulunmadığını, aksine ödenmesi gereken borçların olduğunu bulunduğunu, davacının müvekkili şirket ve diğer şirket ortaklarını uğratmış olduğu zararlar ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle yürüyen bir savcılık soruşturmasının yanında 3 adet başlatılmış icra takibinin olduğunu, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine, karşı davasında, davacı ile şirketin diğer ortakları arasında davacı hakkındaki şikayetler, davacının şirket ve ortaklara karşı girişmiş olduğu usulsüzlükler nedeniyle taraflar arasında güven ilişkisi sona erdiğinden şirketin feshine karar verilmesini istemiştir.Davacı/karşı davalı vekili, davalıların karşı davasında ileri sürdüğü iddiaların kendi beyanları ile çeliştiğini, yeni kurulmuş ve kurumsallaşmaya çalışan her şirkette olacağı gibi, müvekkilinin de 3 şirket müdüründen biri olarak, şirketin ilk zamanlarında gerek kendi parası ile gerekse diğer ortakların gönderdikleri paralar ile şirketin ihtiyaçları için gerekli ödemeleri yaptığını, müvekkilinin, sadece şirketin kurumsallaşmaya çalıştığı ilk aşamalarda şirket müdürü sıfatıyla görevlerini yerine getirerek daha sonra mali konularla ilgili bir çalışmada bulunmadığını, kaldı ki basiretli bir tacir olduğunu belirten şirket ortağı …’nin vergi borçlarını ödemesi için müvekkiline para verdiğini iddia etmesinin hayatın olağan akışan ters düştüğünü, zira, henüz kuruluş aşamasında ve gelir kazanmaya başlamamış bir şirketin vergi borcundan sözedilemeyeceğini, davalı ortağın “bilgisizliğinden”, “zor durumundan” istifade edilerek dolandırıldığını iddia etmesinin dayanaksız olduğunu, savcılığa intikal eden soruşturmada, iddialara ilişkin somut delil sunulamadığını, davalı ortakların, şirket ortağı ve müdürü olan müvekkilini şirket içinde müdür ve ortak sıfatıyla hiç bir şekilde barındırmamak niyetinde olup, kendisini şirket iş ve işleyişinden bihaber bırakarak kendilerine davalı şirket ile aynı adreste başka bir şirket kurduklarını, müvekkiline gerek hisselerinin karşılığını gerek hak kazandığı kar paylarını vermemek üzere şirketin tüm iş ve işlemlerini yeni kurdukları ve müvekkili ile bağlantısı olmayan bu şirket üzerinden yürüttüklerini davalı taraflarca da kabul edildiği üzere, artık bir psikolojik savaş halini almış olan bu süreci davalı tarafların davranışları ve kötü niyetiyle başlamış olup; artık şirketin devamı müvekkili açısından imkansız hale geldiğini belirterek asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, tarafların arasında şirket kuruluşundan sonra gerçekleşen ve dava dosyasında bulunan savcılık soruşturma dosyasına yansıyan olaylar nedeniyle taraflar arasındaki güvenin ortadan kalktığı, buna göre de şirketin feshinde her iki tarafın da menfaatinin bulunduğu, asıl davada şirketin feshine ve tasfiyesine ve tasfiye memuru olarak … atanmasına karar verilmekle, karşı dava olarak talep edilen diğer davalı karşı davacıların şirket feshi davası yönünden, feshine karar verilecek şirket bulunmadığından, karşı dava yönünden dava konusuz kaldığı, asıl dava yönünden davacının 300.000 TL’lik talebi yönünden ise, şirketten herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığı, aksine şirkete sermayeden kaynaklı borcunun bulunduğu, bu talebin yerinde olmadığı gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin TTK’nin 636/3 maddesi gereğince haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak … atanmasına, davacının alacak davasının reddine, asıl davada feshi istenen şirket hakkında fesih ve tasfiye kararı verilmiş olmakla konusuz kalan karşı dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı/karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı/karşı davalı vekili tarafından, karşı davaya yönelik cevap dilekçesi, istinaf dilekçesi olarak sunulmuş olmakla, karşı davaya yönelik cevap dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ederek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirketten doğan hak ve alacakların tahsili, karşı dava ise, şirketin haklı nedenle feshi istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, asıl davanın kısmen kabulü ile şirketin feshine, alacak isteminin reddine, karşı davada ise, karşı davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Her ne kadar davacı /karşı davalı vekilince, ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, istinaf başvuru dilekçesinde, istinaf sebepleri ile gerekçesi gösterilmemiş, karşı davaya yönelik cevap dilekçesindeki beyanların aynen tekrarı ile yetinilmiştir. HMK’nın 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre, resen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Bu hususu açıklayan aynı Kanun’un 342/2-e maddesinde istinaf dilekçesinde başvuru sebep ve gerekçelerinin gösterileceği; 352. maddesinde de başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği hallerde duruşma yapılmaksızın gerekli kararın öncelikle verileceği düzenlenmiştir.6102 sayılı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebeplerle ortağın şirketin feshini talep edebileceği, mahkemece bu istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle; bir kişiyi ortak olmaya yönelten şartlar ortadan kalktığında, yani o kişinin ortaklıktan ayrılmasını gerektiren ve haklı sebep olarak nitelendirilebilecek sebepler doğduğunda, ilgili her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkemenin, fesih talebi yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilir. 6102 sayılı TTK.nun 641/I maddesinde; “ Ortak şirketten ayrıldığı takdirde esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini isteme hakkına haizdir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre, fesih istemi ile açılan davalarda feshe karar verilmemesi halinde alternatif olarak hangi kararın verilebileceği gösterilmiştir. O halde, dava sebebinin dayandığı TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebep kavramı yasada açıkça tanımlanmamış ise de her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen nedenlerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi sebepler haklı sebepler olarak sayılmıştır. Yargıtayın konuya ilişkin içtihatları da aynı doğrultudadır ( T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No:2014/17528 Karar No:2015/12310K.). Bu açıklamalar çerçevesinde, istinaf incelemesine esas dava konusu somut olaya gelince, davalı şirket ortakları arasında savcılığa intikal eden güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarından dolayı yürüyen adli soruşturmanın bulunduğu, şirket ortakları arasında güven ilişkisinin geriye dönülemez şekilde sarsıldığı, şirketin feshinde her iki tarafın da menfaatinin bulunduğu dosya kapsamıyla sabit olduğundan, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde ise de,şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterli olup,husumet mahkemece resen gözetilmesi gereken bir husus olup, şirket ortak ve müdürüne de husumet yöneltilmesi doğru olmadığından ilk derece mahkemesinin kararının bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle davacı/karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunu kabulü ile HMK 355 ve 33. Maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesinin kararının resen düzeltilmesi gerektiğinden, şirketin fesih ve tasfiyesi talebi yönünden şirket ortak ve müdürüne husumet yöneltilemeyeceğinden davalılar … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine şeklinde düzeltilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı/karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni yönünden KABULÜNE, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/591- 2018/124 Karar sayılı vi 22/02/2018 tarihli kararının HMK.’nun 33,355ve 353(1)b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA 1- Asıl Davanın KISMEN KABULÜ ile a) Dava konusu yapılan davalı … SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.’nin feshi istemine yönelik davanın kabulüne ve adı geçen TTK’nin 636/3 maddesi gereğince haklı nedenlerle feshine ve tasfiyesine, Tasfiye memuru olarak … atanmasına,10.000 TL tasfiye memuru ücreti ile 3.000 TL tasfiye masraf avansının karar kesinleştiğinde her iki tarafında tasfiye talebinde bulunmuş olmaları nedeniyle taraflarca karşılanmasına,Belirlenen tasfiye memuru ücreti ile masrafların tasfiye memuru tarafından tasfiye giderlerine eklenmesine, b) Davalılar … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,c) Davacının alacak davasının reddine,2-Asıl davada feshi istenen şirket hakkında fesih ve tasfiye kararı verilmiş olmakla konusuz kalan karşı dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Asıl Dava Yönünden; 3-Davacının kabul edilen şirket feshine ilişkin talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 6,70 TL’nin davalılardan alınarak hazineye irat kaydedilmesine,4-Davacının reddedilen 300.000 TL’lik alacak kısmına ilişkin davası yönünden alınması gereken 35,90 TL maktu red harcının peşin yatırılan 4.000 TL’den mahsubu ile 3.964,1 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 23.950,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, 7-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı, 35,90 TL karar harcı, 4,30 TL vekalet harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti ve 188,00 TL tebligat posta gideri olmak üzere toplam 1.757,40 TL’nin 1/2’si 878,70 TL’sinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 8-Davalılar tarafından yatırılan 12,0 TL vekalet harcı ve 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.512,90 TL’nin 1/2’si 756,45 TL’sinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, Karşı Dava Yönünden;9-Davalı karşı davacısının konusuz kalan karşı davası yönünden alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin yatırılan 13,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 22,80 TL harcın davacı karşı davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydedilmesine, 10-Davacı-karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınıp davacı-karşı davalıya verilmesine,11-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, 12-İstinaf yargılaması yönünden;a-Davacı/karşı davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harcının Hazineye irad kaydına,b-Davacı/karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına13- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(3) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi