Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/684 E. 2021/212 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/684
KARAR NO : 2021/212
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2019
NUMARASI : 2017/873 Esas – 2019/321 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25.02.2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının akademik kariyerini sonlandırdıktan sonra özel bir şirkette satış personeli olarak çalışmaya başladığı ve usun yıllar halıcılık sektöründe faaliyet gösteren bu şirkette maaşlı olarak çalışmaya devam ettiği; davacının liseden eski bir arkadaşı olan … adlı şahsın davacının akademik geçmişi, iş hayatında edindiği tecrübe ve müşteri çevresi, halıcılık sektörüne ilişkin bilgi ve deneyimini kullanıp kâr etmek amacıyla, davacıya birlikte şirket kurma teklifinde bulunduğu; emekliliği yaklaşan davacının, emeklilik döneminde maddi yönden mağdur olmamak adına, okul arkadaşı … güvendiği ve teklifini kabul edip onunla ortak iş yapmakta tereddüt duymadığı; tacir sıfatıyla ticaret hayatının içinde hiç yer almamış, şirket kurma ve yönetme konusunda tecrübesiz olan davacının, daha önce pek çok şirket kurmuş ve yönetmiş olan arkadaşı … güvenerek tüm işleri onun fiili idaresine bıraktığı; onun yönlendirmesi doğrultusunda hareket ettiği; … gerek bizzat gerek özel hayatında birlikte olduğu ve menfaat birliği içinde bulunduğu davalı … vasıtasıyla verdiği bilgi, talimat ve talepleri hiç sorgulamayıp harfiyen yerine getirdiği, … davacıyı şirket kurma fikrine ikna ettikten sonra davalı … ile birlikte 15.03.2013 tarihinde 50.000.-TL sermaye tle … Ticaret Anonim Şirketi’ni kurduğu, şirketin 25.000.-TL’lık payı …, 25,000-TL’lik payı da davalı … ait olarak kurulduğu; davacıya emekli olması ile birlikte hisselerin bedelsiz şekilde kendisine devredileceğinin ifade edildiği; davalı … hesabına şirket sermayesinin ödenmesi için para yatırmasının istendiği; davacının da eşi … vasıtasıyla davalı … banka hesabına sermaye bedeli olarak 02.07.2013, 09.07.2013 ve 15.07.2013 tarihlerinde toplam 39,389-TL havale ettiği; davalı … 02.07.2013 ve 15.07.2013 tarihlerinde gönderilen paraları aynı tarihlerde şirketin banka hesabına aktardığı; 11.09.2013’te şirket sermayesinin … ve davalı … kararıyla 170.000-TL’ye çıkarıldığı; 25.11.2013 itibariyle … tarafından şirket sermayesinin %50’si olan 85.000.’TL’yi temsil eden, her birinin nominal değeri 1.000-TL olan payların davacıya devredildiği (1 nolu pay devri); bu devrin şirket pay defterine kaydedildiğinin ve 03.01.2014 tarihli TTSG’de davacının adının geçtiğinin davacıya gösterildiği ve davacının da kendisine vaat edilen devrin gerçekleştiğine inandığı; yine 25.11.2013 itibariyle şirket sermayesinin 60,000-TL’sini temsil eden ve her birinin nominal değeri 1.000.-TL olan payların … tarafından davalı … devredildiğinin (2 nolu pay devri) davacıya beyan edildiği; davalı … adının pay defterine yazıldığı fakat buna ilişkin ne bir devir sözleşmesi ne de başkaca bir bilgi ve belgenin davacıya verilmediği; 14.102014 tarihinde şirket sermayesinin S5.000.-TL’sini temsil eden ve her birinin nominal değeri 1.000 TL olan payların davalı … tarafından davacıya (halihazırda şirketin %50 ortağı olduğuna inandırılarak) devredildiği (3 nolu pay devri); bu amaçla davacıya bir devir sözleşmesi imzalatıldığı; devir bedeli olarak davacının davalı … 235.000,-USD ödediği; davacının bu bedeli ödememesi halinde şirketin işlemez hale geleceği, zararının büyüyerek devam edeceği, sektördeki itibarının sarsılacağı, ekonomik olarak davacının da kötü duruma düşeceği mülahazalarıyla davalı … tarafından aldatıldığı; 1 nolu pay devrinin geçersiz bulunduğu; davacının adının şirket pay defterine gerekli usul izlenmeyerek kaydedildiği; 2 nolu pay devrinin geçersiz bulunduğu; şirket ana sözleşmesi uyarınca yönetim kurulunun onayı olmadan yapılan böyle bir işlemin geçerliliğinin bulunmadığı ve bu devrin yönetim kuruluna hiç intikal ettirilmediği; 3 nolu pay devrinin geçersiz bulunduğu, davacının maaşlı çalıştığı ış hayatı boyunca edindiği birikimin bir bölümünü aslında hiç ortak olmadığı ama ortak olduğunu zannettiği şirkete tahsis ettiği; ayrıca, şirketin işleri için canla başla çalıştığı; davacının 1 nolu devrin aslında hiç yapılmadığının farkında olmaksızın ve şirketin %50’sinin kendisine ait olduğunu sanarak, şirketin tamamının sahibi olacağını zannederek, istemeden dahi olsa davalı … talep ettiği fahiş bedeli evini satmak pahasına ödediği; davacının şirkete hiç ortak olmadığını bilseydi böyle bir devir olasılığını aklından bile geçirmeyecek olduğu, devredildiği iddia edilen hisselerin tamamının mülkiyeti davalı … ait değil iken böyle bir devrin geçerliliğinden bahsedilemeyeceği; davalı … davacıdan fahiş bir pay devir bedeli tahsil etmekle kalmayıp kendisine doğacak gelir vergisinden de kaçmak adına pay devir bedelinin sözleşmede payın nominal değeri üzerinden gösterilmesi konusunda davacıyı aldattığı; hile, desise ve baskı ile davacıyı sözleşmeyi imzalamaya zorladığı; ancak, davacıya e-posta ile gönderilmiş sözleşme taslağında devir bedelinin 235.000.-USD olarak gözüktüğü ve davacının 21.09.2014’te davalı … vekiline gönderdiği e-posta mesajında da payların devri için 235.000.-USD ödemeyi kabul ettiğini yazdığı; pay devir bedelinin ödendiğini gösterir bloke çekin fotokopisi üzerinde davalı … kendi el yazısı ile “çek asimi teslim aldım” yazıp imzaladığının görüldüğü ve tarih olarak 14,10,2014 yazıldığı; 1 ve 2 no.lu pay devirlerinin geçersiz olması sebebiyle 3 no.lu devrin de açıkça kesin hükümsüz olduğu; 1 no.lu devrin geçersizliğini ileri sürerek İstanbul Anadolu 6, Asliye Ticaret Mahkemesi huzurunda 2016/74 E. sayıiı davayı açtığı ve durumun düzeltilmesi için … ödenen hisse devir bedelinin kendisine de ödenmesini talep ettiği; aleyhine açılan böyle bir dava karşısında avukata başvuran işbu davanın davacısı …’ın istismar edilmiş, aldatılmış ve kendisine ait olduğunu sandığı paylara ilişkin devirlerin aslında hükümsüz olduğunu ancak avukata başvurduktan sonra öğrendiği ileri sürülerek, davalı … ile davacı arasında imzalanmış 14.10.2014 tarihli pay devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile geçersiz pay devrine dayanılarak davalıya yapılan 235.000.-USD bedelin faiziyle birlikte davalıdan istirdadına karar verilmesi; pay devrinin geçersizliği iddiasının kabul görmemesi halinde, davacının hile ile aldatılarak ve tecrübesizliği nedeniyle istismar edilerek (gabin) açıkça orantısız bir bedelle yapılmış olan pay devir işleminin iptaline ve iptal edilen pay devrine dayanılarak davalıya yapılan ödemenin istirdadına, istirdat talebinin kabul görmemesi halinde aynı tutarın BK md.39/2 uyarınca tazminat yolu ile davacıya ödenmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır. Ancak 10/04/2019 tarihli karar celsesinde ise, davalı vekili; “önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, çeke ilişkin ihtilaf yoktur, davacı taraf uzun süredir şirket yönetimini münferiden elinde bulundurmaktadır, defter tutma yükümlülüğü de kendilerine aittir, kendi kusurundan fayda sağlamaya çalışmaktadır, davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Dava dışı … Ticaret A.Ş’nin 21/03/2013 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan esas sözleşmesinin tetkikinde; hisselerin devri başlıklı 15.maddesinde “Nama yazılı hisseler iş bu maddenin ilgili hükümleri saklı kalmak şartı ile aşağıda belirtilen şekilde devredilir. Nama yazılı hisselerin her türlü devri Yönetim Kurulunun onayına tabi olup pay defterine kaydedilmesi gerekir. Türk Ticaret Kanunun ilgili maddeleri hükümleri saklı kalmak şartı ile Yönetim Kurulu Ana Sözleşme Hükümlerine veya kanuna aykırı hisse devirlerini kayıttan imtina edebilir.”hükmü getirilmiştir.Yine esas sözleşmesinin 6.maddesinde “Hisse senetleri nama yazılıdır” ibaresinin yer aldığı görülmüş ne var ki dava dosyasından, şirket nezdinde yapılan incelemeden, dava dışı şirketin pay senedi bastırdığına ilişkin bir bilgi yansımamıştır. Mevcut durum itibariyle dava dışı şirket hisseleri pay senedine bağlanmamış olmakla, hisse devir işlemleri alacağın temliki hükümleri gereğince, yazılı şekilde yapılmalı, yanı sıra esas sözleşmesinin 15.maddesi gereği yönetim kurulunun onayı alınmalıdır. Dava dışı şirket sicil dosyası ve pay defteri incelendiğinde kurucu ortaklar davalı … ile dava dışı … tarafından 25.000 TL bedel karşılığı 25’er hisse ile kurulduğu, 17/09/2013 tarihinde sicil gazetesinde yayınlanan 09/09/2013 tarihli genel kurul kararı ile şirket sermayesinin 170.000 TL’ye yükseltildiği, o haliyle davalının mevcut 25 payı aynı kalırken dava dışı ortak … payının 145 paya karşılılık 145.000 TL ‘na çıkarıldığı görülmüştür.Ortaklar pay defterinin tetkikinde davalıya 25/11/2013 tarihinde 60.000 TL tutarlı hissenin …’dan alış suretiyle devredildiğinin, sonrasında 14/10/2014 tarihinde davacıya devir yapıldığının yazıldığı belirlenmiştir.Davacı yönünden pay defterinin tetkikinde ise 25/11/2013 tarihinde “… alış” ibaresinin bulunduğu, ancak herhangi bir imza içermediği görülmüştür.Uyuşmazlık konusu 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin tetkikinde ise davalının, dava dışı … Ticaret A.Ş ‘nde mevcut 85 paya karşılık 85.000 TL ‘lik hissesinin tamamının 85.000 TL bedelle davacıya devredildiğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.Anılan hisse devir sözleşmesi, yazılı yapılmış olması itibariyle şekil şartına uygundur.Ne var ki dava dışı şirket karar defterinin tetkikinden, anılan pay devirleri yönünden alınmış bir yönetim kurulu onay kararı bulunmadığı tespit edilmiş olmakla, hisse devirlerinin dava dışı şirket esas sözleşmesine uygun olmadığı, devir prosedürünün tamamlanmadığı anlaşılmıştır.Bu kapsamda davacının, pay defterindeki kaydın aksine, dava dışı … 25/11/2013 tarihinde 85.000 TL bedelli hisseyi iktisap etmediği gibi davalının da yine 25/11/2013 ‘te … 60.000 TL bedelli hisseyi iktisap etmediği anlaşılmıştır.Netice itibariyle davalının 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin yapıldığı tarihte mevcut hissesi, kuruluştaki 25.000 TL bedelli hisse kadardır, davacının ise dava dışı şirkette usulen iktisap ettiği hissesi bulunmamaktadır.Davaya konu 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinde davalının 85.000 TL bedelli hisseyi devrettiğine ilişkin sözleşmesinin 60.000 TL ‘lik hisseye ilişkin hükmü, davalının o tutarda hisseye hiç sahip olmamış olması itibariyle hükümsüzdür, sözleşmenin ancak 25.000 TL bedelli hisse yönünden geçerliliği söz konusu olabilir. Ancak TBK 27/2 maddesindeki “Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.” düzenleme ile davacının, dava dışı, … yapılan hisse devrinin de esas sözleşmedeki usulle yapılmadığı dikkate alındığında, mevcut durum itibariyle davacı tarafça açıkça sözleşmenin yapılmayacağı, TBK 27/2 maddesi gereğince sözleşmenin tamamının hükümsüz olduğuna dair mahkememizde kanaat hasıl olmuştur. Davaya konu hisse devir sözleşme içeriğinde hisse bedelinin 85.000 TL olduğu belirlenmiş ise de, dosyaya sunulan mail yazışmaları, çek sureti, çek tutarının davalı tarafından 15/10/2014 tarihinde tahsil edildiğine ilişkin yazı cevabı birlikte değerlendirildiğinde hisse devrinin 235.000 USD tutar karşılığında ve dosyaya sureti sunulu çek ile ödenmek suretiyle yapıldığı anlaşılmakla davanın kabulüne yukarıda anlatıldığı suretle, davaya konu 14/10/2014 tarihli sözleşmenin hükümsüzlüğüne ve sözleşme bedeli olarak davalı tarafça tahsil edilen 235.000 USD’nin davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı geçersiz olduğunu iddia ettiği hisseleri yıllardır sorunsuz hakimiyetinde bulundurmakta, davadan sonra bile pay defterine uygun olduğu beyanlar ile genel kurullar yapmakta olmasına rağmen bir yandan da bu senetlere ilişkin devirlerin geçersiz olduğunu ileri sürdüğünü, şirketin bütün defter ve kayıtları ve bunlar üzerinde işlem yapma yetkisinin de davacı olduğunu, mahkemenin önüne gelen bir davada dava ve cevap dilekçesindeki taraf beyanlarını yorumlayarak davanın hukuki nitelendirmesini yapması gerekirken ( ticaret sicil evrakları davacı’nın şirket hisselerinin yüzde yüzünün maliği olduğunu beyan eden genel kurul evraklarının neden kabul edilmediği) gerekçeli kararda itirazlardan bahsetmediğini ve bu evrakların hukuki yorumuna dair beyanda bulunmadığını, herhangi bir husumet olmamasına rağmen davanın hangi menfaat ile açıldığını, araştırmadığını, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne hisselerin yüzde yüzünün kendisi tarafından sahip olunduğunu beyan eden ve bu durumunda pay defterine uygun olduğunu imzası ile genel kurul tutanaklarında ve hazirun listelerinde sabit olan davacı’nın bu davada menfaatinin ne olduğunun araştırılmadığı gibi gerekçeli kararda da açıklanmadığını, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı ve evrensel hukuk ilkeleri arasında yer alan “hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” ilkesinin bilirkişi tarafından göz önünde bulundurulmadığını, davacının yıllar sonra birden müvekkilinin hisseleri devralırken sahibi olmadığı iddiasını ortaya atmış, kendi kontrolünde olan şirket defterleri ve şirkete birden sahip olmadığı iddiası ile bu davayı açtığını, oysa bir yandan ilgili hisselerden doğan hakları kullandığını, diğer yandan kendisinden başka da müvekkilinin devrettiği hisseler üzerinde mülkiyet iddiasında bulunan ve/veya bu hakları kullanan üçüncü bir kişi bulunmadığını, davacının yıllarca orduda görev yapmış ardından da yöneticilikte bulunmuş olmasına rağmen tecrübesizlikten bahsetmekle iyiniyete aykırı davrandığını, davalı veya herhangi bir üçüncü şahıs hisselerin malikinin müvekkili dışında biri olduğunu ileri sürmediğini, bu hisseler hakkında mülkiyet iddiasında bulunulmadığını, gerekçeli karar yazılırken hisselerin mülkiyetinin ve yönetiminin kime ait olduğunun yazılmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE : Dava, hisse devir sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti ve ödenen bedelin istirdatı davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, hisse devir sözleşmesinin geçerli olup olmadığı ve devre konu hisselerin devirden önce davalıya intikal edip etmediği noktasındadır.Davaya konu hisselerin ait olduğu dava dışı …. Ticaret A.Ş’nin 25.000 TL bedel karşılığı 25 hissesi davalı … ile 25.000 TL bedel karşılığı 25 hissesi dava dışı … ait olmak üzere 15/03/2013 tarihinde kurularak ticaret siciline tescil ve ilan olunmuştur. 21/03/2013 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan şirketin esas sözleşmesinin, 6. Maddesinde hisse senetlerinin nama yazılı olacağı düzenlenmiştir. Hisselerin devrine ilişkin 15.maddesi “Nama yazılı hisseler iş bu maddenin ilgili hükümleri saklı kalmak şartı ile aşağıda belirtilen şekilde devredilir. Nama yazılı hisselerin her türlü devri Yönetim Kurulunun onayına tabi olup pay defterine kaydedilmesi gerekir. Türk Ticaret Kanunun ilgili maddeleri hükümleri saklı kalmak şartı ile Yönetim Kurulu Ana Sözleşme Hükümlerine veya kanuna aykırı hisse devirlerini kayıttan imtina edebilir.” şeklindedir. Şirketin, 09/09/2013 tarihli genel kurul kararı ile sermayesi 170.000 TL’ye yükseltilmiş ve bunun 25 paya karşılık 25.000 TL’sinin davalı … , 145 paya karşılık 145.000 TL’sinin … ait olduğu karalaştırılmış ve önceki sermayeyi teşkil eden 50.000,00 TL’nin ödendiği belirtilmiştir. Bu karar 17/09/2013 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanmıştır. Bunun dışında pay devrine ilişkin ticaret sicil gazetesinde yayımlanmış herhangi bir karar ve ilan bulunmamaktadır.Şirketin ortaklık pay defterinde, dava dışı … sayfasında, kuruluştan 25 hissesi bulunduğu ve sermaye artışı ile 120 hisse daha kayıtlanmış, kuruluştan gelen 25 hisse ile sermaye artışı ile oluşan 120 hissenin 60 hissesi 25/11/2013 tarihinde davacı …’a, kalan 60 hissenin ise davalı … devredildiği kaydedilmiştir. Davalı … sayfasında, kuruluştan 25 hissesi bulunduğu ve 25/11/2013 tarihinde 60 adet hisse dava dışı …. alış suretiyle kaydedilmiş, daha sonra 14/10/2014 tarihinde 85 hissenin davacı …’a devredildiği kaydedilmiştir. Davacı …’ın sayfasında, 25/11/2013 tarihinde 85 adet hisse dava dışı … alış suretiyle kaydedilmiştir.Taraflar arasında imzalanan 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesine göre, davalı … dava dışı … Ticaret A.Ş’deki 85 paya karşılık 85.000 TL’lik hissesinin tamamını 85.000 TL bedelle davacıya devretmiştir. Şirket ana sözleşmesinde, hisse senetlerinin nama yazılı olacağı kabul edilmekle birlikte, dava dışı şirketin pay senedi bastırdığına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı gibi bu yönde bir beyana da rastlanmamıştır. Davalı …. dava dışı … Ticaret A.Ş’deki devre konu 85 paya karşılık 85.000 TL’lik hissesi davalının kuruluştan gelen ve sermaye artışından sonra da korunan 25.000 TL’ye tekabül eden 25 hissesi ve pay defterinde 25/11/2013 tarihinde 60 adet hisse dava dışı …. alış suretiyle kaydedilmiş bulunun 60 hissenin edinilmesinden oluşmaktadır. Bu 60 hissenin ilk sahibi dava dışı … tarafından dosyamız davacısı …’a karşı açılan İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/74 esas sayılı dosyada görülen davada, … Ticaret A.Ş.’nin kurucu ortağı ve son olarak da 85.000,00 TL nominal değerli 85 payın maliki olduğunu, bu hisselerin geçerli bir devir olmaksızın ve bedeli ödenmeksizin pay defterinde … adına kaydedildiğinden bahisle bunun düzeltilmesi için davalı … ödenen miktar kadar kendisine ödeme yapılmasını dava etmiştir. Bu dosyada … vekili sunduğu cevaba cevap dilekçesinde müvekkiline ödenmesi gereken tutarın diğer %50 paya ödenmiş olan bedel olduğunu ve ayrıca …’ın … hisselerini devralarak şirketi tek başına temsil ve ilzam ettiğini beyan etmiştir. …. tarafından dosyamız davacısı …’a karşı bu hususları ihtiva eden ve 85 payın devrine ilişkin hisse devir sözleşmesi yapılması ve bedelinin ödenmesi hususunda noter ihtarnamesi keşide edilmiştir. İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/74 esas sayılı dosyasındaki bahsi geçen ihtar ve beyanlar değerlendirildiğinde …, kuruluştan gelen 25 hisse ile … kendi paylarını asaleten … paylarını vekaleten yaptığı genel kurulda sermaye artışı ile oluşan 120 hissenin 60 hissesinin 25/11/2013 tarihinde davacı … adına pay defterine kaydedilmesi ile ortaya çıkan 85 pay üzerinde hak ettiği ve hatta son olarak şirkette bu miktar payının bulunduğu beyan edilmiştir. Bu halde sermaye artışı ile oluşan 120 hissenin kalan 60 hissesinin davalı … adına pay defterine kaydedilmesiyle ilgili olarak bir niza çıkarılmadığı gibi çekilen ihtarnamede de … payının 85 adet olduğu belirtilmiştir. Tüm bunlar karşısında davalı …. sermayeden gelen 25 hissenin yanında, başta … ait iken pay defterinde davalı adına kaydedilen 60 payın malikinin de davalı …. olduğu anlaşılmaktadır. Davaya konu hisse devir sözleşmesinin TBK’nın 184/1. Maddesine uygun olarak yapıldığı tespit edildiğine göre ve hisse devir sözleşmesi gereğince davalı …. edimini ifa ederek devrettiği 85 pay pay defterinde davacı adına kaydedildiğine göre 14/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin geçersizliği sonucunu doğuracak herhangi bir neden söz konusu değildir. Dolayısıyla davacının eldeki davayı açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır.6098 sayılı TBK’nın 28/1. Maddesine göre, bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Ancak Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl içinde kullanmalıdır.Davacının kendi sunmuş olduğu mail yazışmalarında hisse devir bedelinin görüşüldüğü ve davacı tarafça önerilen bedelin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu halde davalı tarafın sömürme kastıyla hareket ettiği ispatlanabilmiş değildir. Kaldı ki davacı hisse devrinden sonra 15/10/2014 tarihinde yapılan genel kurulda yönetim kurulu seçimi yapılmış ve … ve …. yönetim kuruluna seçilmiştir. Aynı tarihte yönetim kurulu toplantısı yapılmıştır. Bu tarihten sonra davalının şirketle ilişiği kalmamıştır. Bu halde davacının ileri sürdüğü gabin sebebini bu genel kuruldan makul bir süre sonra öğrenmesi gerekir. Bu kapsamda davacının gabin nedenine dayalı olarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını davalıya bildirmediğine göre bu aşamada sözleşmenin gabin nedenine dayalı olarak geçersizliğinin ileri sürülmesi mümkün değildir. TBK’nın 39. Maddesinde de, yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Az önce açıklandığı üzere davacının iddia ettiği irade fesadı halini hayatın olağan akışına göre hisse devrinden sonra en geç 2014 yılı içerisinde öğrenmesi gerekir. Bu nedenle dava tarihi nazara alındığında davacının irade fesadı iddiasıyla sözleşme ile bağlı olmadığı iddiası dinlenemez. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece eldeki davanın hisse devir sözleşmesinin geçerli olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin İstinaf talebinin KABULÜ İLE; istinafa konu mahkeme kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1- Davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle USULDUN REDDİNE, 2 Başlangıçta peşin olarak alınan 9.159,76 TL karar ve ilam harcının işin hitamında ödenmesi gereken 59,30 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı Harçlar Kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 9.100,46 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya ödenmesine,3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-Davalı yargılama sırasında kendini vekil ile temsil ettirdiğinde hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2. Maddesi uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,5- Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya; davalının artan avansının kendisine iadesine,6-İstinaf yargılamasına ilişkin olarak;a-Davalı tarafından yatırılan 9.116,00 TL ve 44,4‬0 TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL ve posta masrafı 23,63 TL olmak üzere 144,93 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,c-Hükümden sonra davacı gider avansından karşılanan posta ve tebligat masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25.02.2021