Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/68 E. 2020/121 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/68
KARAR NO: 2020/121
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2017/43 Esas – 2018/584 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 06/06/2013 tarihinde davalı şirket ile acentesi olarak faaliyete başladığını, davacıi şirkete … acente kodu verildiğini, davacı acenteliğin tesisinden itibaren davalı şirket nam ve hesabına poliçelerin tanzimininde aracılık yaptığını, acente komisyonlarını almaya hak kazandığını, sözleşmenin feshi tarihi olan 22/07/2016 tarihine kadar davacıi şirketin üretim yaptığını, davalı şirkete portföy kazandırdığını, davalı şirketin Beykoz … Noterliği … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih edeceğini beyan ettiğini, daha sonra davacı şirketin sözleşmesini 22/07/2016 tarihinde fesh ettiğini, davalı şirketin fesih gerekçesinin üretim yetersizliği ve portföyünün teknik zarar kaydetmesi olarak gösterildiğini, T.C Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Sigortacılık Müdürlüğü’ne gönderdiği 01/11/2012 tarih ve 17348 sayılı yazıdan da anlaşılacağı üzere ”Bu kapsamda prim üretim ölçüleri önceden belirlenmeksizin üretim yetersizliği veya bağlı bulunan sigorta şirketince belirlenen riziko kabul esaslarına uygun biçimde acentelere aracılık edilen sigorta sözleşmelerinden elde edilen prim gelirleri ile tazminat ödemeleri arasındaki dengesizlik nedeniyle portföyün verimli olmamasının gerekçe gösterilmesi gibi hallerin ”acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması” kapsamında değerlendirilmesinin ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı ” yönünde bildirmiş olduğu ilke karar da dikkate alındığında davalı şirketin fesih sebebi olarak teknik zarar edilmesinin gösterilmesi feshin haksız ve hukuksuz olduğunu gösterdiğini, feshin haksız olması dolayısıyla davacının denkleştirme tazminatı istem hakkı doğduğunu, davacıi şirketin acentelik süresi boyunca davalı şirkete yeni müşteriler kazandırdığını, davalı şirketin sigortalılara tanıttığını, en iyi şekilde temsil ettiğini, davacı şirketin sözleşmesinin ani olarak sonlandırıldığını, ticari açıdan zor durumda kaldığını, iş kaybına uğradığını, acenteliğin haksız ve hukuksuz olarak feshi ve davalıya hatırı sayılır sayıda sigortalı kazandırmış olması sebebiyle davacı şirketin TTK 122 maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep etme hakkı bulunduğunu, davalarının belirsiz alacak davası olduğunu, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL’si acenteliğin feshinden dolayı denkleştirme tazminatının acenteliğin feshi tarihinden itibaren reeskont faizi masraf ve ücreti vekaletle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; TTK122.maddesinin 4. Fıkrasına göre denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemeyeceğini, dolayısıyla davalının atıfta bulunduğu acentelik sözleşmesinin 23. Maddesi kanunun açık hükmüne aykırı olduğunu, son dönemde üretim hedeflerinin tutmamasının davalı şirketin poliçelendirme kriterlerinde yaptığı değişikliklerden kaynaklandığını, dava konusu olayda haklı fesih bulunmadığını, davalıya fesih bildiriminde bulunulmasının feshin haklı olduğunu göstermeyeceğini beyanla davanın kabulüne karar verilmesin talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı şirket arasında 06/06/2013 ve 26/02/2015 tarihinde acentelik sözleşmeleri imzalandığını, acentelik sözleşmesi sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olduğunu, bu tür sözleşmelerde fesih olağan ve olağan üstü olmak üzere iki şekilde yapıldığını, olağan fesihte TTK 121. maddesi ile belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin 3 ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla hiçbir gerekçe göstermeden feshedilebileceğinin emredici bir şekilde düzenlendiğini, nitekim 6012 sayılı TTK 121 maddesinin bu şekilde olduğunu, 26.02.2015 tarihli acentelik sözleşmesinin 27 madde’ 1-İşbu acentelik sözleşmesi 06.06.2013 tarihinden itibaren süresiz olarak yapılmıştır, 2-Taraflardan biri 3 ay evvel noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü mektup ile feshi ihbar etmek suretiyle sözleşmeyi her zaman feshedebilir’ hükmünde olduğunu, acentelik sözleşmesinin davalıi şirketçe kanundan doğan kanuni hak ve acentelik sözleşmesinden doğan sözleşmesel hak kapsamında 3 aylık ihbar mehiline uyularak fesih edildiğini, davacı acenteye gönderilen Beykoz …Noterliğinin 21.04.2016 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile acenteye 3 aylık mehil verildiğini ve bu mehilin bitmesine müteakip sözleşmenin 22.07.2016 tarihi itibariyle fesih edildiğini, olağanüstü fesihte ise belirli veya belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin devamı sırasında ortaya çıkan sözleşmede veya kanunda belirtilen muhik haller dolayısı ile sözleşmenin devamı taraflardan birisi açısından çekilmez hale geldiğinde kullanılan fesih yöntemi olduğunu, bir an için sözleşmenin davalıi şirketçe ihbar süresine uyulmadan fesih edilmiş olduğu düşünülse dahi acentelik sözleşmesinin davalıi tarafından haklı sebeple feshedildiğini, sözleşmede taraflara bir takım edimler yüklendiğini, bunlardan en önemlisinin Portföy Geliştirme Borcu olduğunu (madde 11), davacının acentelik sözleşmesinin feshinin sözleşmenin 12. maddesine dayanılarak haklı nedenle yapıldığını, sözleşmede belirtildiği gibi davalıi tarafından yapılan ihtara rağmen makul süre içinde beklenen hedefe ulaşılamaması nedeni ile acenteliği haklı olarak feshedildiğini, davacıya davalıi şirket tarafından gönderilen 12.06.2015 tarihli yazı ile 2013 yılı prim üretiminin 127.945,00 TL – 2014 yılı prim üretiminin 285.200,00 TL olarak gerçekleştiği, prim üretiminin arttırılması halinde acentelik sözleşmesinin fesih edileceğinin ihtar edildiğini ve akabinde prim üretiminin artmaması sebebiyle acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, davacı şirketin portföy tazminatı talep hakkı olduğu düşünülse dahi, davalıi şirkete kazandırdığı müşterilerin biten sigorta poliçelerini devam ettirdikleri ve söz konusu müşterilerin davacının kendi çabası kazandırdığını ispat etmesi gerektiğini, diğer ispatı gereken hususun kazandırılan yeni müşterilerin acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonrada davalıi şirkete önemli menfaatler elde ettiği olduğunu, diğer bir ifade ile davacı acentenin sözleşmesi devam ettiği sırada kazandırdığı yeni müşterilerin acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra poliçelerini yenilememişlerse portföy tazminatı ödenme şartının gerçekleşmemiş olacağını, burada yapılacak değerlendirmenin tek-tek müşteri bazında yapılacak değerlendirme olmadığını, önemli olanın acentelik sözleşmesi sonrasında davalı … şirketi nezdinde yenilenen poliçelerin toplam rakamının davalıi sigorta şirketinin genel ve ciro karlılığı ile mukayese edildiğinde önem arz edecek tutarda olması gerektiğini, delilleri arasında ibraz etmiş oldukları şirket kayıtları ile acentenin son yıllara ait toplam poliçe sayısı ve numaraları ile acentelik feshinden sonra doğrudan veya başka acenteler vasıtasıyla yenilenen poliçe bilgileri, prim tutarları ve komisyon oranlarının arz edildiğini, bu kayıtlara göre acentenin feshinden sonra sadece 3 adet sigorta poliçesinin yenilendiğini, bu durumun davalı şirketin acentenin feshinden önem menfaat elde etmediğini gösterdiğini, maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında “taraflar arasında 06/06/2013 tarihli ve 26/02/2015 tarihli Acentelik Sözleşmeleri olduğu, davalı … şirketi tarafından davacı acenteye önce 12/06/2015 tarihli yazı ile acentenin performans değerlendirmesi kapsamında 2013 ve 2014 yıllarında yıllık üretim hedefine ulaşılamadığı ve üretimin ağırlıklı olarak kaza branşından oluştuğu, risk seçimine özen gösterilmesi ve portföyün çeşitlendirilmesi suretiyle üretim hedefine ulaşılmasının beklendiği yönünde bilgilendirildiği, daha sonra Beykoz …Noterliğinin 21/04/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde; davacı acentenin son iki yıllık performans verilerinin gözden geçirildiği, 2014 yılı prim üretiminin 285.200 TL, 2015 yılı prim üretiminin 293.192 TL olarak gerçekleştiği ve ağırlıklı olarak kaza branşından oluştuğu, ayrıca teknik zarar kaydedildiği belirtilerek Acentelik sözleşmesinin “Sözleşmenin Süresi” başlıklı ” …Taraflardan her biri, 3 ay evvel Noter aracılığı ile veya iadeli taaahütlü bir mektup ile feshi ihbar etmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir… ” maddesi doğrultusunda 22.07.2016 tarihi itibarıyla resen feshedileceğini ihtar ve ihbar ettiği, taraflar arasındaki Sözleşmenin “Sözleşmenin Süresi” başlıklı 29. Maddesine göre: “işbu acentelik sözleşmesi 26.02.2015 tarihinden itibaren süresiz olarak yapılmıştır. Taraflardan her biri, 3 ay evvel Noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü bir mektup ile feshi ihbar etmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Ancak, Acente yasal düzenlemelere, bu sözleşme hükümlerine ve Şirketçe verilecek emir ve talimata uymazsa ve/veya diğer herhangi bir haklı sebep varsa Şirket sözleşmeyi 3 aylık ihbar süresi aranmaksızın derhal feshedebilir. Acente, mevzuatta emredici şekilde düzenlenen haklar ve işbu sözleşmenin 35. Maddesindeki haklar saklı kalmak kaydı ile hangi ad altında olursa olsun hiçbir tazminat isteyemez, talepte bulunamaz.” şeklinde olduğu, davalı … şirketi tarafından gönderilen ihtarnamede her ne kadar “Sözleşmenin Süresi” başlıklı maddesinde yer alan fesih hükmü belirtilmiş olsa da, ihtarname içeriğinden fesih nedeninin, performans düşüklüğü, ağırlıklı tek branş ve teknik zarar olduğunun anlaşıldığı, Yargıtay 11.HD, 2014/7542E-2014/16209 sayılı kararında da belirtildiği gibi sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi, bu hükme dayanılarak sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunmasının gerektiği, sözleşmede yer alan “sebep gösterilmeksizin fesih” hakkının kullanılmış olması sadece bu hükme dayanılarak gerçekleştirilen feshi haklı hale getirmediği, yine bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi teknik zararın acentenin kusurundan kaynaklanmadığı ve tek başına haklı bir fesih sayılamayacağı ancak davalı … şirketinin davacı acenteye gönderdiği az yukarıda detayı belirtilen 12.06.2015 tarihli ihtarnamede sözleşmenin tek taraflı feshi yerine, davacı acentenin durumunu ve bu durumu nasıl düzeltebileceğini bildiren bir uyarı göndererek davacıya yardımcı olduğu, sigorta şirketlerinde riskin azaltılmasının, portföy çeşitliğine ve zenginliğine dayanmakta olup, böylece teknik karlılık artmakta ve operasyon rasyosunun da daha iyi sonuçlar verdiği, davalı … şirketinin bu davranışı, acentesine durumunu düzeltmesi için bir şans vermesi, böyle bir uyarıdan sonra bir yıl daha beklemesi ve taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinin ll’nci maddesi “Portföyü Geliştirme Borcu” başlığı altında düzenlenen “Acente, mevzuata uygun olmak koşulu ile üretimini arttırmak ve Şirketin vereceği satış hedeflerini gerçekleştirmek zorundadır. Acentenin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve Şirketçe yapılan ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen/taahhüt edilen düzeye çıkaramaması, acentelik sözleşmesinin feshi bakımından haklı neden oluşturur” maddesi kapsamında değerlendirildiğinde; davacı acentenin, kendisine yapılan uyarıdan sonra, üretim durumunu kendisinden beklenen düzeye çıkaramadığı takdirde, sözleşmesinin feshedileceği bilgisine sahip olup, yapılan anlaşma ile de bunu kabul ettiği, dolayısıyla davalı … şirketinin feshinin haklı nedenlere dayandığı kanaatine varıldığı, kaldı ki fesih haksız olsa dahi bilirkişi raporunda belirtildiği üzere dosyaya sunulan belgeler çerçevesinde davacı acentenin portföyünde mevcut olup da sonradan başka acenteler tarafından tanzim edilen, davacı acentenin feshinden sonraki bir yıl içinde davacı acentenin portföye önceden kazandırdığı müşterilerinden sadece iki tanesinden ve toplamda üç adet olmak üzere düzenlenen poliçelerden vergi öncesi toplam üretilen prim tutarının 2.110,61 TL olduğu ve buradan acentenin alacağı komisyonun da 131,20 TL olduğu, bu durumda 6102 sayılı TTK’nın 122/1 fıkrasında ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 23/16 fıkrasında yer alan “sigorta şirketinin, sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi” kriterinin de sadece üç adet poliçe karşısında ispat edilemediği ve dolayısıyla davacı acentenin denkleştirme tazminatına hak kazanamadığı kanaatine varılarak davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; TTK122.maddesinin 4. Fıkrasına göre denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemeyeceğini dolayısıyla bilirkişinin atıfta bulunduğu acentelik sözleşmesinin 29. Maddesinin kanunun açık hükmüne aykırı olduğunu, son dönemde üretim hedeflerinin tutmamasının davalı şirketin poliçelendirme kriterlerinde yaptığı değişikliklerden kaynaklandığını, hedeflerin tutmamasında sorumluluğun davalı şirkete ait olduğunu, üretim hedeflerini kendisi belirleyen ve ayrıca poliçelendirme kriterlerini kendisi belirleyen davalının hedeflerin tutmamasında davacıyı tek taraflı olarak kusurlu bulmasının kabul edilemeyeceğini, davacıya 3 aylık fesih ihbar süresi verilmesinin sözleşmenin haklı olarak fesih edildiği neticesini doğurmayacağını, T.C.Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Sigortacılık Müdürlüğü’ne gönderdiği 01/11/2012 tarih ve 17348 sayılı yazısında bildirilen ilke kararı da dikkate alındığında davalı şirketin fesih sebebi olarak teknik zarar edilmesinin gösterilmesi feshin haksız ve hukuksuz olduğunu gösterdiğini, feshin haksız olması dolayısıyla davacının denkleştirme tazminatı istem hakkı doğduğunu, bilirkişi raporunda teknik zararın neden ibaret olduğu nasıl hesaplandığı hasar prim oranının yıllar içinde ne kadar olduğuna ilişkin bir veri belirtilmeden soyut bir biçimde hasar prim oranının belirlenmesi gerektiğinden bahsedilip davalının hasar prim oranının yüksek olduğu ve teknik zarara uğradığı yönünde soyut bir görüş bildirildiğini, mahkemesinin bilirkişi raporunun bu bölümünü hükme dayanak yaparak acentelik sözleşmesinin portföy geliştirme borcu kısmına atıfta bulunarak benzer durumdaki acentelerin üretim bakımından geri kalması kapsamında değerlendirerek ve feshin haklı fesih olduğunu kabul ettiğini, davacı acentenin poliçe tanzim etmekle sigorta şirketine müşteri datası kazandırmasıyla müşteri datası elinde bulunan sigorta şirketi sigortalıların tüm bilgilerine sahip olduğunu, sigortalıların tüm kişisel verileri data halinde davalı şirkette oluşmuş olduğundan ileride bu sigortalıya verilecek fiyatlar ve poliçelendirme esaslarının belirlenmesi açısından bu müşteri datasının davalı şirket tarafından kullanılacağını, TK122/1 maddesinin denkelştirme tazminatı için sadece” şartlar ve hakkaniyet gerekiyorsa” denkleştirme tazminatına hükmedilebilir şeklinde bir kriter belirlediğini, acentenin davalı … şirketine geçmiş dönemlerde birlikte çalışmaları sonucu elde etmiş olduğu menfaatlerinde değerlendirilmesi gerektiğini, acentelik süresi boyunca davacı acentenin davalıya sigortalı kazandırdığını, hükme dayanak yapılan raporda sigorta şirketinin kayıtlarının tamamını incelemiş olsa idi davacının kesmiş olduğu poliçeler incelendiğinde bu hususun ortaya çıkacak nitelikte olduğunu, raporda bilirkişilerin poliçe incelemesi yapmadığından eksik inceleme yaptıklarını, bu sebeple Bilirkişiden davalı … Şirketinin kayıtları üzerinde müvekkil acentenin kesmiş olduğu poliçelerin incelenmesi için ek rapor alınmasını talep ettiklerini, TTK 122. Maddesi bir bütün olarak değer gereği davacını denkleştirme tazminatı talep etme hakkı bulunduğunu hususlarını istinaf ederek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, acentelik sözleşmesinin müvekkil tarafından haksız feshedildiği iddiasına dayalı olarak acente tarafından açılan denkleştirme (portföy) tazminatı, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalı … şirketi tarafından acentelik sözleşmesinin haklı feshedilip edilmediği, acentenin müşteri kazandırıp kazandırmadığı ve davalı … şirketinin bundan önemli bir menfaat sağlayıp sağlamadığı ve nihayetinde davacı acentenin denkleştirme tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasındadır.
Davalı … şirketince davalıya gönderilen performans değerlendirilmesi konulu 12/06/2015 tarihli yazıda acentenin yıllık üretim hedefine ulaşılamadığı, üretimin ağırlıklı olarak kaza branşından oluştuğunun görüldüğünü bildirerek belirtilen hususlar dikkate alındığında acentelinin risk seçimine özen göstermesi, portföyün çeşitlendirilmesi sureti ile üretim hedefine ulaşılmasının beklendiği ihtar edilmiş, bundan sonra Beykoz … Noterliğinin 21/04/2016 tarih ve … yevmiye no’lu fesih bildirimi ile, davalı … şirketinin prim üretim miktarı ve prim üretiminin ağırlıklı olarak kaza branşından oluştuğu ve ayrıca teknik zarar kaydedildiği gerekçesiyle acentelik sözleşmesi, “sözleşmenin süresi” başlıklı maddesi uyarınca 22/07/2016 tarihi itibariyle feshedilmiştir. 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. Maddesi ve TTK’nın 122/1. Maddesine göre, acentelik sözleşmesi, acente tarafından haklı feshedilmişse ya da sigorta şirketi tarafından haksız feshedilmiş ise sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Taraflarca imzalanan 26/02/2015 tarihli acentelik sözleşmenin portföy geliştirme borcuna ilişkin 12. maddesinde acentenin mevzuata uygun olmak koşulu ile üretimini artırmak ve şirketin vereceği satış hedeflerini gerçekleştirmek zorunda olduğu ve ayrıca acentenin üretimini benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketçe yapılan ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen/taahhüt edilen düzeye çıkaramamasının acentelik sözleşmesinin feshi bakımından haklı neden oluşturacağı düzenlenmiştir.Davalı vekilince cevap dilekçesinde davacı acente ile aynı il ve ilçede faaliyetini sürdüren başka bir acentenin üretim dökümanlarına göre davacı acentenin ortalamanın çok altında seyrettiği beyan edilmiş ve buna karşı cevaba cevap dilekçesinde davacı vekilince üretim hedeflerinin tutmamasındaki sorumluluğun davalı şirkete ait olduğunu, davalı şirketin poliçelendirme kriterlerinde yaptığı değişikliklerin davacının üretimini etkilediğini, üretim hedeflerini kendisi belirleyen davalının hedeflerin tutmamasında davacının tek taraflı olarak kusurlu kabul edilemeyeceğini beyan etmiştir. Buna göre üretim hedeflerinin tutmadığı davacı tarafında kabulündedir. Ayrıca davalı … şirketince davacı acenteye gönderilen 12/06/2015 tarihli yazıda yıllık üretim hedefine ulaşılamamasının yanı sıra üretimin ağırlıklı olarak kaza branşından olduğunu belirtilerek acenteden risk seçimine özen gösterilerek portföyün çeşitlendirilmesi sureti ile üretim hedefine ulaşmasının beklendiği nazara alındığında davacının sözleşmenin feshine kadar geçen süre içerisinde uyarı yazısında belirtilen hususları yerine getiremediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, acentenin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmediği de iddia ve ispat edilmemiştir. Her ne kadar T.C Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Sigortacılık Müdürlüğü’ne gönderdiği 01/11/2012 tarih ve 17348 sayılı yazısında prim üretim ölçüleri önceden belirlenmeksizin üretim yetersizliğinin sözleşmenin feshine haklı gerekçe oluşturmayacağının görüş olarak bildirildiğine dayanılmış ise de eldeki davada davacı tarafın üretim ölçütlerinin kendilerine bildirilmediği şeklinde bir iddiası olmadığı gibi davalı … şirketinin üretim hedefinin tutturulamadığına ilişkin yazısına da üretim ölçütlerinin bildirilmediği yönünde itiraz edildiği de iddia ve ispat edilemediğinden basiretli bir iş adamı gibi davranmakla yükümlü olan davacının üretim ölçütlerini bildiği kabul edilmelidir. Sözleşmenin 12. Maddesinde acentenin, benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketçe yapılan ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen/taahhüt edilen düzeye çıkaramamasının acentelik sözleşmesinin feshi bakımından haklı neden oluşturacağı düzenlenmiş olup, davacıya gönderilen uyarı yazısından sonra üretimin yükseltilememesi nedeniyle acentelik sözleşmesinin sigorta şirketince haklı olarak feshedildiğinin kabulü gerekir. Sözleşme sigorta şirketince haklı olarak feshedildiğinden davacının denkleştirme/portföy tazminatı isteme hakkı bulunmamaktadır. Davacı acentenin portföyünde mevcut olup da sonradan başka acenteler tarafından tanzim edilen, davacı acentenin feshinden sonraki bir yıl içinde davacı acentenin portföye önceden kazandırdığı müşterilerinden sadece iki tanesi için üç adet poliçe düzenlenmiştir. Bu durumda 6102 sayılı TTK’nın 122/1. ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 23/16. maddelirinde yer alan “sigorta şirketinin, sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi” kriteri gerçekleşmemiştir. Her ne kadar davacı vekilince davacı acentenin poliçe tanzim etmekle sigorta şirketine müşteri datası kazandırdığını, müşteri datası elinde bulunan sigorta şirketi sigortalıların tüm bilgilerine sahip olduğunu, sigortalıların tüm kişisel verileri data halinde davalı şirkette oluşmuş olduğundan ileride bu sigortalıya verilecek fiyatlar ve poliçelendirme esaslarının belirlenmesi açısından bu müşteri datasının davalı şirket tarafından kullanılacağını, bu hususun denkleştirme tazminatına hak kazanılması için yeterli olduğunu beyan etmiş ise de yalnızca iki müşteri ile üç poliçe düzenlendiği nazara alındığında bahsi geçen dataların davalı … şirketine davacı acentenin bulduğu müşteriler ile yeniden sözleşme yapmasına imkan sağlamamış olması karşısında bu datalardan dolayı sigorta şirketinin önemli bir menfaat elde ettiği ispatlanamamıştır. Tüm bunların yanı sıra somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, davacıya denkleştirme tazminatı ödenmesini ödenmesinin hakkaniyete uygun olduğunu gösteren dosyada herhangi bir delil yoktur. Feshin haksız olduğu kabul edilse dahi davacıya denkleştirme tazminatı ödenmesi şartlarının oluşmadığı yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 170,78 TL istinaf karar harcının işin hitamında ödenmesi gereken 54,40 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı Harçlar Kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 116,38 TL harcın istem halinde davacıya ödenmesine, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.08/10/2020