Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/660 E. 2022/113 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/660
KARAR NO: 2022/113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2015/959 Esas-2019/318 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/02/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 27.01.2015 tarihli bayilik sözleşmesinin 24/b maddesinde, davalının 30 gün alım yapmaması veya bir önceki yıla göre alımlarında %20 ‘den fazla düşüş olması ile 16/e maddesi uyarınca, verdiği çeklerin karşılıksız çıkması bonoların vadesinde ödenmemesi veya aldığı emtia bedelinin ödememesinin haklı fesih nedeni olarak kararlaştırıldığı, davalının anılan maddelere aykırı davranışı nedeniyle sözleşmenin 09.09.2015 tarihli ihtarla süresinden önce haklı nedenle feshedildiğini belirterek anılan sözleşmenin 27. maddesi uyarınca hesaplanacak kar mahrumiyeti alacağından şimdilik 5.000 TL, sözleşmenin 28. maddesi gereğince de 50.000- Euro cezai şart alacağından şimdilik 50.000 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, müvekkili şirket ve müteselsil kefil olan diğer müvekkili ile davacı arasında bayiilik sözleşmesi imzalandığı, Trabzon da, doğalgaz kullanımı ile LPG kullanımının azalması üzere bayiliğin davacının izni ve rızası ile 04.02.2014 tarihli protokol ile …’e devredildiği dolayısıyla 24/b maddesinin ihlal edildiği iddiasının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi doğrultusunda; davalının alımlarında %20’den fazla düşüş olduğu tespit edildiği gibi fesih tarihi itibarıyla cari hesaptan alacaklı olduğu, bu nedenle davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, sözleşmenin 27. maddesine göre, fesih tarihinden sözleşme süresi sonu olan 27.01.2020 tarihi arasındaki 53 aylık dönem için maddede açıklandığı şekilde hesaplanacak kar mahrumiyetinin davacı tarafından talep edilebileceği, belirlenen miktarın 120.075,50-TL olduğu ayrıca sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesine göre yine 28. maddede kararlaştırılan 50.000-Euro cezai şart alacağı talebinin yerinde bulunduğu, diğer davalının da, davalı şirketin temsilcisi olup, geçerli olan kefaleti gereği bu borçtan sorumlu bulunduğu gerekçesiyle davacının talebi ile bağlı kalınarak 5.000- TL kar mahrumiyeti, 50.000-TL cezai şart alacağının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesiyle; müvekkili firmanın satışlarının doğalgaz nedeni ile düşüşü; bu nedenle davacının mağdur olmaması açısından yeni bir firma bularak ticari hayatını devrettiği, aleyhe olan hususlar kabul edilmemekle birlikte davacı tarafın iddiasının aksine sadece 5.000,00 TL tutarında zarar gördüğünün ortada olduğu, mahkemenin 6098 sayılı yasanın 182. maddesine aykırı olarak fahiş miktarda cezai şarta karar vermesinin kabul edilmeyeceği, zira 6098 sayılı yasanın 182. maddenin 3. fıkrasında “hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmüne yer verildiği, davacı tarafın da talep ettiği gibi 5.000,00 TL zararın 10 katı oranında cezai şarta karar verildiği, müvekkillerinin, davacının zarara uğramaması için ellerinden geleni yaparak ve tüm portföylerini de kullanarak ayrıca davacının da rızasını alarak yeni bir firma ile ticaretin devam etmesini sağladığı, raporda bahsedildiği gibi sadece 5.000,00₺gibi çok cüzi bir zarara sebebiyet verildiği halde 50.000,00 TL gibi fahiş bir miktarla ağır bir ceza ile karşı karşıya kaldıkları, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinde davacı tarafında aynı oranda kusuru olduğu zira doğalgazın kullanılmaya başlanmasından sonra aynı hedeflerin tutulamayacağı ve yeni firma ile daha düşük hedefler üzerinde anlaşma yapılmış iken, ağır şartların müvekkillerinden istenmesinin kusur hallerinden sayılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve cezai şart alacağının ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin haklı feshedildiği iddiasıyla mahrum kalınan kar ile cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen nedenlerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı ile davalı şirket arasında arasında 27.01.2015 tarihli beş yıl süreli Tüplü LPG Bayilik Sözleşmesi akdedilmiş, davalı şirketin temsilcisi olan diğer davalı da bu sözleşmeyi 50.000 Euro limitle müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Sözleşmenin 24. maddesinde, davalının 30 gün süre ile hiç LPG alımı yapmaması veya LPG alımlarında bir önceki yılın aynı ayına ait LPG alımından %20’den fazla düşüş olması halinde akdi ihlal etmiş sayılacağı ve bu durumda davacıya tek taraflı fesih hakkının tanındığı belirtilmiş, 16/e maddesinde de, bayi tarafından verilen çeklerin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması, bonoların vadesinde ödenmemesi, bayinin senetli veya senetsiz satın aldığı LPG ve diğer emtia bedelini zamanında ödememesi sözleşmeyi ihlal ettiği ve temerrüde düşmesi sebeplerinden sayılacağı ve ihtar ya da ihbara gerek olmadan davacıya sözleşmeyi tek taraflı fesih hakkı tanıyacağı hükme bağlanmıştır. Sözleşme 09.09.2015 tarihli ihtarla davacı tarafından feshedilmiştir. Davacı taraf, davalı şirketin alımlarında bir önceki yıla göre %20’den fazla düşüş olması davalının aldığı ürün bedelini ödememesi nedeniyle sözleşmenin 24 ve 16/e maddeleri uyarınca fesihte haklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini kabul etmekle birlikte davacının rızası ve bilgisi ile bayiliğin 04.02.2015 tarihli protokolle başkasına devredildiği gibi doğalgaz alımı nedeniyle LPG alımında düşüş olacağının davacı tarafından bilinmesine ve yeni bayi ile alım oranlarına daha az tutmasına göre, fesihte davacının da kusurlu bulunduğunu savunmuştur. Sözleşmede alım miktarına ilişkin bir taahhüt olmadığı gibi davacının fesih ihtarında bahsi geçen alım taahhüdüne ilişkin ek protokole dosya kapsamında rastlanmamıştır. Ayrıca sözleşmenin 27.01.2015 tarihli olduğu ve henüz bir yıl dolmadan feshedildiği gözetildiğinde; davalının bir önceki yıla nazaran alımlarında %20’den fazla düşüş olduğu iddiası dinlenemez. Her ne kadar 27.01.2015 tarihli sözleşmenin yenilenen sözleşme olduğu ve davalının 2013 ve 2014 yıllarındaki sözleşmeler kapsamındaki alımlarına göre düşüş olduğu tespit edilmişse de, anılan sözleşmeler dosyaya ibraz edilmediği gibi 27.01.2015 tarihli sözleşme içeriğinde yenilenen sözleşme olduğuna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Her sözleşmenin kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmekte olup, bir önceki yıl yapılan alımlardaki azalma, o sözleşme kapsamında yapılan alımlar esas alınarak tespit edilmelidir. Bu nedenle alımlardaki %20 oranındaki azalma haklı fesih olarak olarak kabul edilemez ise de; davacı şirketin usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde, fesih tarihi itibarıyla davalı şirketten 49.453,00 TL alacaklı olduğunun saptanmasına göre, davalının aldığı ürün bedelini zamanda ödemediği ve davacıya cari hesaptan borçlu bulunduğu ve davacı tarafından cari hesap alacağının tahsili için icra takibi yapıldığı gözetildiğinde, davalının temerrrüde düştüğü sabit olduğundan, sözleşmenin 16/e maddesinin davalı tarafından ihlal edildiğinin anlaşılmasına göre davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Bayilik sözleşmesinin 27. maddesinde, akdin ihlali sebebiyle fesih halinde kar kaybı, 28. maddesinde ise 50.000 Euro cezai şart istenebileceği kararlaştırılmıştır. Mahkemece, sözleşmenin 27. maddesi kapsamında yapılan hesaplama doğrultusunda ve davacının talebi ile bağlı kalınarak kar mahrumiyeti ve 28. maddesi gereğince de cezai şart alacağı yine taleple bağlı kalınarak hüküm altına alınmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 22 maddesi uyarınca; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez.” Ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde bir indirime gidilebilmesi için borçlunun ekonomik durumu yönünden inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şartı ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerekmekte olup, taraflar arasındaki sözleşmede cezai şartın 50. 000 Euro alarak kararlaştırılmasına, davanın da kısmi dava olarak açılmasına göre, mahkemece bu hususta araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususta hiç bir araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,3-Davalılar tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 02/02/2022