Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/658 E. 2022/129 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/658
KARAR NO: 2022/129
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2017/437 Esas – 2019/458 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket davalı … Bayinden … plakalı … model şasi no: … aracı 2014 yılı sonunda satın alındığını, tüm perodik bakımlar yetkili serviste yapıldığını, aracın satın alınmasından sonraki dönemde 18 Ağustos 2016 günü araç motor arızası ile yolda kaldığını, ESP uyarısı ve gaz almaması sonucu yürüyemeyen araç çekici ile … Davutpaşa merkezine tamire gönderildiğini, aracın sahibi çalışır halde teslim aldığını, 19 Ağustos 2016 günü aynı şekilde araç İstanbul 15 Temmuz şehitler köprüsünde tekrar arıza yaptığını ve yolda kaldığını, yine aynı şekilde çekici ile yine aynen …’ya gönderildiğini ve tamiri 23/08/2016 gününe kadar devam ettiğini ve akabinde çalışır halde teslim alındığını,30/08/2016 tarihinde araç tekrar motor arızası ile tekrar otoyolda kaldığını, araç yine çekici ile … Davutpaşa’ya gönderildiğini, bu sefer motor tesisatının değişeceği müvekkiline ilettiğini ve araç 10/10/2016 tarihine kadar serviste işlem gördüğünü, bu süreçte yolda hizmet veren kurtarıcı çekici her gün yolda kalan … modellerini çektiğini ilettiğini, müvekkili şirketin yetkilisi sürekli yolda kalan araç sonucu işini yapamaz hale geldiğini, görüşmelerinin aksadığını, gecikmeler yaşandığını, aracının olmamasından kaynaklı sorunlar yaşadığını, kullandğı tek araç olduğu için çocuğunu okula gösteremez, özel hayatını dilediği şekilde yaşayamadığını, müvekkilinin aracının üretimden kaynaklı hasarı mevcut olduğu, müvekkiline ayıplı araç satıldığını, müvekkilinin ayıpsız araç ile ayıplı araç bdeli arasından farktan dolayı kaybı olduğunu, bu farkın hesaplanarak ödenmesi için fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 500-TL müvekkilinin aracının 47 gün serviste kaldığı süre dikkate alınarak müvekkili tarafından yapılan tüm masraflar ve müvekkilinin maddi zararı nedeniyle 5.000 TL tazminat bedeli ödenmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılar yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf davaya cevap vermemiş ancak süresinden sonra sunulan dilekçe ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Feri müdahil vekili dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava, ayıplı araç satışından kaynaklı tazminat ve aracın serviste kaldığı süre boyunca uğranılan zararların tazmini isteminden ibarettir. Davacı şirketin davalıdan dava konusu … plakalı, … model, şasi no: … aracı 19/12/2014 tarihinde satın aldığı, aracın ilk olarak 18/08/2016 tarihinde arızalanması üzerine aynı gün gerekli tamiratın yapılarak davacıya çalışır şekilde teslim edildiği, 19/08/2016 tarihinde aracın yeniden arızalanarak 23/08/2016 tarihine kadar serviste kaldığı ve bu tarihte davacıya çalışır halde teslim edildiği, son olarak 30/08/2016 tarihinde araç tekrar arızalanıp 10/10/2016 tarihine kadar serviste tamirat için kaldığı ve bu tarihte davacıya teslim edildiği, taraf delilleri toplandıktan sonra bilirkişi heyetinden alınan rapora göre söz konusu araçta halen devam eden bir arızanın bulunmadığı, arızaların üretim hatasından kaynaklanmadığı, gizli ayıp niteliğinde olmadığı, garanti süresi içersinde ortaya çıkan ve davalı tarafça giderilen üç farklı arıza olduğunun tespit edildiği ayrıca arızalar nedeniyle tamir süresinin Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliğinde öngörülen süreyi aşmadığı, hal böyle olunca davacının gizli ayıp niteliğinde olmayan arızalar nedeniyle ayıpsız bir araçla ayıplı araç arasındaki fark bedeli davalıdan talep edemeyeceği ayrıca aracın serviste kaldığı süre boyunca uğranılan zarara ilişkin somut bir beyan ve delil ileri sürülmediği anlaşıldığından ispat edilemeyen davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının Yargıtay 19. Hukuk dairesinin 2016/3442 Esas 2016/14132 sayılı kararı gerekçesine aykırı olduğunu, taleplerinin söz konusu aracın uzun süre serviste makul süreyi aşan şekilde immobilize olmasından dolayı bu sürelerde aracını kullanamayan davacının oluşan zararının tazminine ilişkin olduğunu, bu sürelerde aracından mahrum kalınmasının makul telafisi gerektiğini, Davalı cevap vermemiş, davayı dikkate almamış, 1 yıl sonra Davaya feri müdahalede bulunulmuş olup dava dışı şirketin talebinin reddi gerekmesine rağmen dilekçesinin kabul edildiğini, hukuki olmadığını, yetersiz bilirkişi raporu ve eksik inceleme sonucu davanın reddine yönelik verilen kararın aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. Feri müdahil … A. Ş. vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Mahkemeni usulüne uygun olarak dosyayı bilirkişilere gönderdiğini, bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen rapordaki tespitlere uygun olarak karar tesis ettiğini, Yargıtay İçtihadlarına ve maddi vakıalara açıkça aykırı istinaf talep ve iddialarının kabulünün mümkün olmayıp, mezkur dava dosyasından alınmış olan rapor dava konusu araçta gizli ayıp bulunmadığının tespit edildiğini, davacının “1 yıl sonra davaya feri müdahale de bulunulmuş olup davadışı şirketin talebinin reddi gerekmesine rağmen dilekçesi kabul edilmiştir” şeklindeki iddiası HMK 61. hükmüne aykırı olup “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir” denildiğini, yasal düzenlemeye uygun olarak davanın ihbar edilmiş olduğunu bu nedenlerle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesi kapsamında ayıplı olarak teslim edildiği iddia olunan ayıp nedeniyle ayıp oranında satış bedelinde indirim ve ayıp nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sözleşmeye konu aracın ayıplı olup olmadığı, aracın makul sürede onarılıp onarılmadığı, makul sürenin aşılmış olması halinde davalının bu nedenle oluşan zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Davacı şirket, davalıdan 2014 tarihinde … plakalı araç davalıdan satın almıştır. Bu husus taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Dava konusu araç 18.08.2016 tarihinde aracın, motor arıza ışığı yanıyor. ESP devre dışı, araç gaz yemiyor şikayetleri ile çekici ile servise getirilmiş ve araç onarılarak 18.08.2016 tarihinde davacıya teslim edilmiştir. 19.08.2016 tarihinde aracıç, motor arıza ışığı yanıyor şikayeti ile çekilerek servise getirilmiş ve onarımın ardından 23.08.2016 tarihinde teslim edilmiştir. Dava konusu araç son olarak 30.08.2016 tarihinde aracın motor arıza ışığı yanıyor, ekranda arıza işaretleri yanıyor şikayeti ile çekici vasıtasıyla servise getirilmiş ve onarımın ardından araç davacıya 10.10.2016 tarihinde teslim edilmiştir. Davacı taraf, satılan aracın ayıplı olması nedeniyle aracın ayıpsız misli ile ayıplı hali arasındaki farkın tahsili ve uğradığı zararın tazmini istemiyle eldeki davayı açmıştır. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır(Yargıtay HGK’nın 24.05.2017 tarih, 2017/19-1633 E.- 2017/1013 K. Sayılı kararı). Dava konusu araç, arıza nedeniyle çekici ile getirildiği serviste her seferinde garanti kapsamında işlem görerek bedelsiz onarılmıştır. Davalı taraf araçtaki arızaları garanti kapsamında kabul ederek onarımını gerçekleştirdiğine göre araçtaki arızanın ayıptan kaynaklandığı ve ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü gerekir. Satış sözleşmesinde, satıcı zapttan ve ayıptan ari bir şekilde satılanın, mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. TBK’nın 227/2. maddesinde, alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklı tutulmuştur. Davacı taraf bu kalemden olmak üzere araç mahrumiyeti zararını da talep etmektedir. Araç mahrumiyeti, aracın onarımda kaldığı süre boyunca kullanılamaması nedeniyle oluşan zarardır. Ayıp nedeniyle sorumluluğu bulunan davalı, onarım işini, alıcının haklı menfaatlerini gözeterek özenle yürütmekle yükümlüdür. Bu kapsamda ayıplı araçtaki onarımın makul ve mümkün olan en kısa sürede tamamlanması gerekir. Her ne kadar bilirkişi heyeti Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliğine atıf yaparak onarımın süresinde yapıldığı kanaati bildirilmiş ise de, bahsi geçen yönetmelik 6502 sayılı TKHK hükümlerine dayanarak hazırlanmış olup her iki tarafın tacir olduğu eldeki davada uygulanma olanağı yoktur. Ancak, TBK’nın 118. Maddesinde, temerrüde düşen borçlunun, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Taraflar arasında onarım işinin yapılması gerektiği süreye ilişkin bir belirleme olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. TBK’nın 117/1. Maddesinde, muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceği düzenlenmiş olup, aracın onarımda kaldığı süre içerisinde böyle bir ihtar ile davalının temerrüde düşürüldüğüne dair dosyada herhangi bir belge bulunmadığından iddia olunan geç ifadan dolayı davalının, davacıya karşı sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenlerle sonuç olarak Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 10/02/2022