Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/649 E. 2022/162 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/649
KARAR NO: 2022/162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2018
NUMARASI: 2016/106 Esas-2018/1051 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
İlk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili; dava dışı firma ile … arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine davalıların müteselsil kefil olup, kullanılan kredinin geri ödemesi yapılmadığından hesabın kat edildiği, müvekkili tarafından temlik alınan alacağın tahsili için yapılan icra takibine davalıların haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesin talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekilleri davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, toplanan deliller ve banka kayıtlarında yapılan inceleme sonucu alınan kök rapor ve ikinci ek rapor doğrultusunda; dava dışı … A. Ş. ile … A. Ş. arasında 10.09.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında adı geçen şirketin kredi kullandığı ve kredi borcu ödenmediğinden, banka tarafından hesap kat edilerek, dava dışı asıl borçlu, … A. Ş. ve davalı kefillere Beşikaş … Noterliğinden, 23.07.2015 tarihli ihtarname gönderildiği, davalıların 10.09.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine, 16.000.000,00 Euro azami meblağla kefil oldukları, 19.09.2013 tarihli kefalet sözleşmesinin, yasaya uygun olup, kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının olduğu, …’ın alacağını, davacı … A. Ş.’ye devrettiği dosyada bulunan Beyoğlu … Noterliği’nin 12.08.2015 tarihli, … yevmiye nolu, ” Devir ve Temlik Sözleşmesi “nden anlaşıldığı, 23.07.2015 tarihli kat ihtarının davalılar … A.Ş iye … A.Ş’ye tebliğ edilemediği bu nedenle … A.Ş iye … A.Ş’nin takip tarihi olan 24.12.2015 tarihinde, diğerlerine tebliği tarihi ile verilen ödeme süresine göre, … ve …’in 02.08.2015 tarihinde, davalılar … Tic.A.Ş’nin 31.07.2015 tarihinde temerrüde düştüğü, akdi faizin yıllık %25 olup, genel kredi sözleşmesinin 13. maddesine göre, temerrüt faizinin yıllık % 50 oranında olduğu, davalıların temerrüt tarihindeki kur esas alınarak her bir davalının kefalet sınırının belirlendiği gerekçesiyle kök rapor ve ikinci ek rapordaki hesaplamalara göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yonula başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN STİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece müteselsil kefillerin sorumlu olduğu temerrüt faizli bakiyenin kefalet limiti ile sınırlı tutulduğu oysa 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 589/1.md. gereği kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu, Dava dışı asıl borçlu ve müteselsil kefillerin Beşiktaş … Noterliği 23.07.2015 tarihli ihtarnamesi ile temerrüde düşürüldüğü kabul edilmekle, gerekçeli kararın hüküm kısmında müteselsil kefillerin sorumluluğunun, temerrüt faizli kefalet limiti ile sınırlı tutulması yasa ve usule aykırı olup, bu hali ile hüküm kısmının kararın kendisi ile de çelişkili olduğu, zira; kefilin asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumlu bulunduğu, ancak kefilin kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğunun başladığı, Reddedilen kısım yönünden red gerekçesinin belirtilmediği gibi davalılar yararına hesaplanan vekalet ücreti fahiş olup yasa ve usule aykırı bulunduğu, kararda red edilen miktar üzerinden hesaplanan 104.410,05 TL ücreti vekaletin ( …A.Ş’ye en fazla 15.190,96 TL, davalılar … ve …’e en fazla 17.733,21 TL verilmek kaydı ile ) davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş ise de sözkonusu kararın hangi sebebe dayandırıldığı gerekçe kısmında belirtilmediği, Dosyada mübrez 18.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda yer alan temerrüt faizine faiz işletildiği hususundaki tespitlerin hatalı olduğu, raporda 3095 sayılı Kanun 3. maddesinden bahsedilerek temerrüt faizine faiz işletildiği ifade edilmiş bu sebeple temerrüt öncesinde hesaplanan faiz, hesaplama dışında tutularak asıl alacağın hatalı ve eksik tespit edildiği, kredi borcunun hesaplanmasında dava dışı bankanın hesap kat tarihine kadar ve kat tarihinden temerrüde kadarki sürede anaparaya akdi faiz işletip bulunan toplamın asıl alacağı oluşturacağı ve temerrütten itibaren de bu asıl alacağı oluşturan toplam tutara temerrüt faizi işletilebileceği, akdi faizli tutar asıl alacak olduğundan bu miktara temerrüt faizinin uygulanması gerekip, faize faiz uygulamasının söz konusu olmadığı, kaldı ki, bilirkişi raporunda da atıf yapılan ve dosyada mübrez 10.09.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi 33.2. maddesinde dönem faizine faiz işletileceğinin belirtildiği, bilirkişi raporunda ise gecikme faizine faiz yürütüldüğünün açıklandığı ancak bu tespitin nasıl yapıldığının ise açıklanmadığı, Davalıların ihtarlara ve ihbarlara hiç bir itirazlarının olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ve temlik alınan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. … A.Ş ile dava dışı … A.Ş arasında imzalanan 10.09.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine davalıların 16.000.000 Euro limitle müteselsil kefil oldukları, banka tarafından 47 ay geri ödemeli kullandırılan 14.250.000 Euro döviz kredisinin geri ödemesi yapılmadığından hesabın 23.07.2015 tarihinde kat edilerek aynı tarihte keşide edilen kat ihtarının gönderildiği, ihtarın davalılar … A.Ş ile … A.Ş’ye tebliğ edilememesi nedeniyle bu davalıların takip tarihi itibarıyla, diğer davalılardan … ve …’in tebliğ tarihi ve verilen ödeme süresine göre, 02.08.2015 tarihinde, … A.Ş ile … A.Ş’nin de 31.07.2015 tarihinde temerrüde düştükleri ihtilafsızdır. Mahkemece benimsenen kök ve ek raporda; kat tarihindeki ana para ile yıllık %25 oranındaki akdi faiz ve faizin gider vergisinden oluşan alacağa temerrüt tarihine kadar yine akdi faiz ve faizin gider vergisi uygulanarak temerrüt tarihi itibarıyla asıl alacak belirlenmiş, bu asıl alacağa genel kredi sözleşmesinin 33. maddesine uygun olarak tespit edilen yıllık % 50 oranındaki temerrüt faizi ve faizin gider vergisi işletilip, temerrütten önceki 887.615,58 TL gecikme faizinin temerrüt faizine eklenmesiyle takip tarihindeki alacak tutarı tespit edilmiş ancak temerrüt tarihinden önceki gecikme faizinin dayanağının ne olduğu denetime elverişli bir şekilde gösterilmediği gibi davacının bu faizin akdi faiz olduğuna ilişkin itirazları da karşılanmamıştır. Öte yandan karar gerekçesinde de bu hususta bir açıklamaya rastlanmamıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 589. maddesine göre, kefil, kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktarla sınırlı olmak üzere, asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından sorumlu olduğu gibi kendi temerrüdünün sonuçlarından ayrıca sorumludur. Buna göre,kefilin sorumlu olduğu miktarın belirlenebilmesi için öncelikle asıl borçlunun borcu ve temerrüt durumunun tespiti gerekir. Asıl borçlunun sorumlu olduğu asıl alacak ve fer’ilerinin toplamı kefalet limitinin altındaysa, kefil bu alacağın tamamından sorumludur. Bundan ayrı olarak kendi temerrüdünün sonuçlarından kefalet limiti ile bağlı olunmaksızın sorumludur. Genel kredi sözleşmelerinde asıl alacak, kredi ana parası ile sözleşmesel akdi faiz ve faizin gider vergisinden oluşur. Kredi hesabının kesilmesi veya kat edilmesiyle alacak muaccel hale gelmekle birlikte kefiller bakımından temerrüt, ödeme istemini içeren kat ihtarının tebliği ile gerçekleşecektir. Somut olayda, davalıların kefaletleri, 6098 sayılı TKB 583. maddesi uyarınca, kefalete ilişkin koşulları taşımakta olup, geçerli olan kefaletleri kapsamında, sorumlu oldukları tutarın tespiti yönünden; dava dışı asıl borçlunun borcunun tüm fer’ileri ile belirlenip, belirlenen bu tutarın, davalı kefillerin, kefalet limitlerinin altında kalması halinde davalıların bu tutarın tamamından ve kendi temerrütlerinin sonuçlarından ayrıca sorumlu oldukları gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi dayanağı ve hesaplama şekli gösterilmeksizin temerrüt faizi olarak kabul edilen 887.615,58TL faizin akdi faiz olduğu yönündeki davacı itirazları karşılanmadan denetime olanaklı olmayan raporun hükme esas alınması da doğru değildir. Öte yandan kök ve ikinci ek rapordaki hesaplama doğrultusunda, davalıların itirazlarının iptaline karar verilmesine rağmen çelişki oluşturacak şekilde hükmün devamında; her bir davalının kefalet limitinin ayrı ayrı gösterilerek sorumluklarının bu limitle sınırlı olduğunun belirtilmesi de usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan ölçütlere uygun bilirkişi incelemesi yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi bakımından dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/02/2022