Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/642 E. 2022/169 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/642
KARAR NO : 2022/169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2019
NUMARASI: 2017/632 Esas – 2019/277 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı/davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili şirket ile davalı/borçlu şirket arasında akaryakıt ve bayilik sözleşmesi akdedildiğini, tarafların arasında uzun süredir devam ticari iş ilişkisi olduğunu, davalı/borçlunun müvekkili şirketten aldığı yağ/akaryakıt/gaz vb ürünlerden doğan bakiye borcunun yanısıra davalı/borçlunun bayilik sözleşmesini sona erdirmesi sonucunda ortaya çıkan otomasyon sökümü, kimlik sökümü vb sebeplerden ötürü borcu bulunduğunu, davalının 11.852,25-TL borcu bulunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı borçlunun takibe, borca, faize ve tüm ferilerine yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına, davalı şirketin %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasındaki Oto LPG bayilik sözleşmesi ve bu sözleşme kapsamında sürdürülen ticari ilişkinin 30/01/2017 tarihi itibarıyla sona erdiğini, ticari ilişkinin sona erdiği tarih itibarıyla, müvekkili şirketin gerçekleştirmiş olduğu Oto LPG satışları nedeniyle davacı şirketten alacaklı olduğu faturaya bağlandığını ve davacı taraf kayıtlarına da girerek kesinleşmiş tutarlar mevcut olduğunu, davacı tarafından bu tutarlar müvekkiline ödenmediğini, ticari ilişkinin tasfiyesi sırasında, müvekkili tarafından davacıya olan borçları ödenirken, müvekkilinin faturaya bağlı, kesinleşmiş durumdaki alacakları mahsup edildiğini, dolayısıyla, müvekkilinin aradaki ticari ilişkiden kaynaklanan ve ödenmemiş bir borcu bulunmadığını, bu nedenle haksız ve dayanaktan yoksun talepler içeren davanın reddine, müvekkili aleyhine haksız ve kötüniyetli olarak icrai takibata geçen davacı aleyhinde % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı tarafın defter ve belgelerinin 6102 sayılı TTK 64. Md. ve 213 sayılı VUK 221. Md. göre açılış ve kapanış tasdikleri usulüne uygun olduğu, HMK 222. Maddesine göre kendi lehine delil vasfını taşıdığı, Davacının defter kayıtlarında davalıdan Takip tarihi olan 03.05.2017 tarihi itibariyle 11.852,25 TL alacaklı olduğu, davalı taraf bu meblağın kendisi tarafından davacıya olan borçları ödenirken faturaya bağlı, kesinleşmiş durumdaki alacaklarının mahsup edildiğini, dolayısıyla, aradaki ticari ilişkiden kaynaklanan ve ödenmemiş bir borcu bulunmadığını savunmuş ise de, hangi kesinleşmiş alacağın mahsup edildiğinin dosya münderecatı itibariyle ispata muhtaç kaldığı, dolayısıyla davacının takip konusu meblağı davalıdan talep edebileceği, Davalının ticari defterleri incelenmek suretiyle talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre, Davalıya alt 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllan defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin T.T.K’nun 64/3. ile 213. sayılı. V.U.K.’nun 220. ve 222. inci maddelerinde öngörülmüş olan esaslara uygun olarak yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kayıtlama sistemi olarak Tek Düzen Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebllği’ne ve Muhasebe İlke ve Kurallarına uygun olarak tutulduğu, Davalı Ticari Defter ve belgelerine göne Davacının davalıdan Takip tarihi ( 03/05/2017 ) ve dava tarihi ( 12/07/2017 ) itibari ile 11.852,91 TL alacaklı olduğunun göründüğü, Her iki tarafın ticari defterlerine göre davacının takip ve dava tarihi itibariyle 11.852,25 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla; Davanın kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin aynı şartlarla devamına, asıl alacağın % 20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme her ne kadar davalı tarafından hangi kesinleşmiş alacağın mahsup edildiğinin anlaşılamadığını ileri sürmüş ise de; bu yönde davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında Talimat mahkemesinde ek bir araştırma yaptırmadığını, bu yöndeki iddia için öncelikle davalı şirket ticari defter ve kayıtları incelenmeli iken; dosyaya sunulan Talimat Mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda bu konuda hiçbir değerlendirmede bulunulmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin 30.01.2017 tarihinden önce sona ermesinden evvel gerçekleştirilen satışlardan davalı şirketin hak kazandığı prim bedellerinin tahsili amacıyla davalı tarafından 24.01.2017 tarih ve 6.929,83-TL bedelli ve 30.01.2017 tarih ve 4.922,42-TL bedelli iki ayrı fatura düzenlendiğini, ticari ilişkinin tasfiyesi sırasında da davalının bu iki faturadan kaynaklanan alacakları, davacı şirketin cari hesapta bulunan alacağından mahsup edilerek, tüm hesabın bu şekilde kapatıldığını, Asıl Mahkemece aldırılan raporda davacı yanca iade faturası düzenlenerek bu faturaların kabul edilmediği raporun 3. sayfasında izah edilmiş olduğundan; Yerel Mahkemece müvekkilin gerçekte bahse konu faturalarda belirtilen şekilde prim bedeline hak kazanıp kazanmadığı konusunda araştırma yapılması gerekmekte iken, bu yönde araştırma yapılmadan itirazlara rağmen eksik inceleme ile karar verildiğini, anılan rapor sadece defter kayıtlarının incelenmesinden ibaret şekilde salt mali müşavir bilirkişi tarafından hazırlanmış diğer bilirkişilerin hiçbir katkısı olmadığını, sunulan dilekçelerininde de bahse konu faturaların taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sona ermeden 2016 yılı Aralık ayı ve 2017 yılı Ocak ayına ilişkin lpg satışlarından doğan prim alacağı nedeniyle düzenlendiğini, rapora itiraz dilekçesi ekinde bu prim alacağına hak kazanıldığını gösterir önceki benzer fatura-ödeme uygulamasını gösterir kayıtlar da sunularak bu yönde inceleme yapılması açıkça talep edilmiştir anılan 24.01.2017 tarih ve 6.929,83-TL bedelli ve 30.01.2017 faturalar ile ilgili hukuka uygun araştırma yapılmadığını, davacı yanca da kabul edildiği üzere söz konusu faturalar prim alacağı ile ilgili olup, bu faturalara karşı süresinde ve usulüne uygun şekilde itiraz edilmek yerine iade faturası düzenlenmesinin hukuka uygun olmadığını, Bu hususu dilekçemizin devamında detaylı açıklayacağımızı beyanla, söz konusu faturaların davacı yan defterlerinde iade faturası düzenlenerek defterlere kaydı yapılmadığı asıl dosyada aldırılan bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de; uzman heyetten aldırıldığı belirtilen raporda davacı yanca iade faturası kesilmesinin hukuka ve muhasebe tekniklerine uygun olup olmadığı değerlendirilmediği gibi, 8 gün içerisinde iade faturalarının kesilmemiş olduğu konusunda hiçbir tespit ve değerlendirmede bulunulmadığını, asıl faturanın bir ticari ilişkinin ifasına yönelik olması sebebi ile, bu faturanın doğruluğu karine olarak (TTKnın itiraz etmemeye bağladığı sonuç bakımından) kabul edildiği oysa “itiraz” amaçlı iade faturasına konu olan bir mal iadesi söz konusu olmadığı için bu faturanın hangi ilişkinin ifasından dolayı tanzim edildiğinin belirsiz olduğunu, 8 günlük süre içerisinde kesilmeyen iade faturasının geçersiz olduğunu, davacının iade faturasını 28.02.2017 tarihinde kestiğini, oysaki davalı tarafından düzenlenen savunmalarına konu prim alacağı faturaları 24.01.2017 ve 30.01.2017 tarihli olu hal böyle iken 8 günlük itiraz süresi içerisinde usule uygun şekilde itiraza uğramayan bu faturalar sebebiyle davalının cari hesapta gerçekleştirdiği mahsup işleminin hukuka uygun olduğunu, TTK m.21/f.2 hükmü gereği faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağını, davacının, taraflar arasındaki ilişkinin geçmişini sayın mahkemeye izah etmediğini, huzurdaki davadan önce İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada zaten ariyet bedelleri ile ilgili alacak talebinde bulunulmuş olunduğundan; aynı ariyetler yönünden bu kez söküm masrafından bahisle huzurdaki davanın açılması hukuka uygun olmadığını, Yüksek Mahkeme akaryakıt bayilik sözleşmesinin sona ermesini müteakip, bayilik sözleşmesinin geride kalan işletildiği dönem için dahi gerekli olan, ancak sözleşme süresinin sona ermesi ile birlikte taşınmaz üzerinde kalan sabit yatırım bedellerinin “işletme için her halükarda yapılması zorunlu olan giderler” olduğu gerekçesiyle talep edilemeyeceğini, bu sebeple sözleşmenin erken feshedildiği ve intifa hakkının kullanılmayan süresi olduğundan bahisle talep edilemeyeceğini kabul etmekle, bu ariyetlerin sökülmesine dair masrafların da hiçbir şekilde talep edilemeyeceği, bu sebeple davalı tarafından yapılan itiraz son derece haklı olduğundan, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, beyanla beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine; ancak talebimiz gibi karar verilmeyecek ise huzurdaki dosyanın da istanbul 16. asliye ticaret mahkemesinin 2017/544e. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Davalı’nın istinaf dilekçesi ile, Dava’nın aslı ve konusu ile ilgisi olmayan bir başka davaya ilişkin olarak, yargılama usulü açısından yersiz ve zamansız ileri sürülmüş derdestlik, birleştirme gibi bugüne kadar hiç dile getirilmemiş taleplerini tümüyle reddettiklerini, istinaf aşamasında dile getirilen talebi kötü niyetli, hukuki dayanaktan yoksun, akıl karıştırarak zaman kazanmaya yönelik olmakla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, cari(açık) hesaba dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının prim alacağına ilişkin faturalarının davacı alacağından mahsubunun gerekip gerekmediği ve davalının birleştirme talebinin yerinde olup olmadığı noktasındadır.Taraflar arasında otogaz bayilik sözleşmesinin uzunca bir süre devam ettiği ve bu sözleşmenin sona erdiği ihtilaf konusu değildir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “.cari hesap alacağı” sebebine dayalı olarak 11.852,25 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 03/05/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur.Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Mahkemece bilirkişi aracılığıyla tarafların ticari defterleri incelenmiştir. Davacının incelenen ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 11.852,25 TL alacaklıdır. Davalının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacıya 11.852,91 TL bakiye borcu bulunmaktadır. Davalı taraf davacıya hizmet bedeli açıklamasıyla 24.01.2017 tarihinde 6929,83 TL ve 30.01.2017 tarihinde 4922,42 TL bedelli iki adet fatura kesmiş ve bu faturalar davacı tarafça ticari defterlerine kaydedilmiştir. Bundan sonra davacı taraf bu faturalara ilişkin iki adet iade faturası kesmiş ve bu faturalar da davalı tarafça ticari defterlerine kaydedilmiştir. Taraflar arasındaki ihtilaf bu iki faturanın toplamı 11.852,25 TL’den kaynaklanmaktadır. Borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerekir(Yargıtay 23. HD’nin 10/02/2016 tarih ve 2015/4576 Esas – 2016/621 Karar sayılı ilam). Zira, davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtlar aleyhine delil teşkil eder(Yargıtay 19. HD’nin 09/11/2016 tarih ve 2016/3391 Esas – 2016/14472 Karar sayılı ilam). Bu durumda davalı davacının iade faturalarını benimseyerek ticari defterine kaydettiğine göre, kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerekir. Davalı taraf eldeki dava dosyasının İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/586 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi talep edilmiş ise de, sözü edilen dava dosyası alım taahhüdünün yerine getirilmemesi iddiasın dayalı kar mahrumiyeti alacağına ilişkin olup eldeki cari hesaba ilişkin alacak davasını etkileyecek nitelikte değildir. Ayrıca 03.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda davacının alacağının 24.01.2017 ve 30.01.2017 tarihli akaryakıt faturalarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Davalının birleştirme talep ettiği İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/621 esas sayılı dosyasının tarafları eldeki davanın taraflarıyla aynı olmakla birlikte söz konusu dava sözleşmenin sona ermesi nedeniyle ariyetlerin iadesinde ilişkin olup eldeki cari hesap alacağına ilişkin dava ile ilgisi bulunmamaktadır. Davacının bildirdiği diğer dosyaların davacısı da … A.Ş. olup, bildirlen dava dosyaları bakımından davaların birleştirilmesi şartları mevcut değildir. Bu nedenlerle mahkemece birleştirme talebi yerinde görülmeyerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 202,41 TL harcın, alınması gerekli olan 809,62 TL harçtan mahsubu ile bakiye 607,21 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacının gider avansından karşılanan posta ve tebligat gideri 53,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/02/2022