Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/622 E. 2022/72 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/622
KARAR NO: 2022/72
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2019
NUMARASI: 2014/668 Esas – 2019/298 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/01/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirkette 20.09.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile “Satış Temsilcisi” olarak çalışmaya başladığını, 06.10.2012 tarihinde kendi isteği ile istifa ettiğini, 20.09.2011 tarihinde İnsan Kaynakları El Kitabını okuduğunu beyan ettiği belgede görevinin “Satış Temsilcisi”, çalıştığı birimin de “Pazarlama ve Satış” olarak gösterildiğini, müvekkilinin iştigal konusunun plastik hammadde imal ve satışı olduğunu, satış temsilcilerinin müşteriler ile temasa geçen kişiler olarak müşteri çevresini ve pazar payını korumak ve arttırmakla yükümlü olduklarını, şirketin dışarıya yansıyan yüzleri olduklarını, satış temsilcisinin müvekkilinin müşteri çevresi ve yaptığı işlere vakıf olabileceğini, bu sebeple Rekabet Yasağı Sözleşmesinin “Rekabet Yasağına Giren Haller” başlıklı 3. Maddesiyle satış temsilcilerinin rekabet teşkil eden davranışlarının sayıldığını, davalının sözleşmesini haklı bir neden olmaksızın feshederek müvekkilinin rakibi konumundaki dava dışı … Tic. AŞ’de yine satış temsilcisi olarak çalışmaya başladığını, bu hususun müvekkilinin müşterilerinden öğrenildiğini, rekabet yasağının süresinin 2 yıl, sınırının da Marmara ve Ege Bölgeleri olarak belirlendiğini, rekabet yasağına aykırılığın 100.000 Euro cezai şart olarak belirlendiğini, buna rağmen davalının İstanbul İkitelli’de yerleşik dava dışı …’ta ve yine satış temsilcisi olarak çalışmaya başladığını, …’ın davalı ile rakip konumda olduğunu, davalının müvekkili şirkete ilişkin vakıf olduğu bilgiler ile …’ta çalışmasının müvekkilini zarara uğratacağını, davalı aleyhine İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesi nezdinde iş akdinin haklı neden dayanmaksızın ve ihbar öneli vermeksizin feshetmesi nedeniyle ihbar tazminatı talepli olarak 2013/533 E. ile dava açıldığını belirterek 20.000 Euro cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin görevsiz olduğunu, talep edilen tutarın açıklanması gerektiğini, müvekkilinin davacı şirkette satış temsilcisi olduğunu, ancak davacı şirkette huzursuz olması kariyeri için yeterli imkanlar sunulmaması ve maaşının beklentilerin altında kalması gibi sebeplerle ayrılma kararı aldığını, başka sebepler de bulunduğunu ama gündeme getirmek istemediklerini, ihbar tazminatını ödemek için davacı şirkete gittiğinde davacı şirket yetkililerinin ihbar tazminatı dışında 5.000 USD daha istediklerini ve vermezse sektörde iş bulamayacağı ile tehdit ettiklerini, daha sonra ihbar tazminatı alacağı için müvekkiline dava açtıklarını, müvekkilinin sonradan Kompleks adlı bir boya firmasında çalıştığını, 4-5 ay orada çalıştıktan sonra ayrılıp … firmasında 1 ay çalıştığını, sonrasında da şu anki şirkette çalışmaya başladığını, 1 yıldır bu şirkette çalışmaya başladığını, davacının 9 ay önce bunu öğrenmesine rağmen şimdi dava açmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, taraflar arasındaki belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile tarihsiz rekabet yasağı sözleşmesinin cezai şart açısından geçersiz olduğunu, rekabet yasağı sözleşmesinin iş sözleşmesine bağlı fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurduğunu, hizmet sözleşmesinin “Özel Şartlar” başlıklı 12/u maddesinde cezai şartın tek taraflı olarak belirlendiğini, tarihsiz Rekabet Yasağı Sözleşmesi 9. maddede düzenlendiğini, İş Sözleşmesinde işçi aleyhine tek taraflı olarak cezai şarta yer verilemeyeceğini, bu sebeple geçersiz olduğunu, hizmet sözleşmesinde taraflar arasındaki sözleşme sona erdikten sonra rekabet yasağı sözleşmesinin akdedileceği, rekabet yasağı sözleşmesinin tarihsiz ve dolayısıyla geçersiz olduğu, rekabet yasağının baskı ile imzalatılmış olabileceği, kaldı ki tek taraflı olması ve miktarı itibariyle işverenin sorumluluğunu aşması sebebiyle geçersiz olduğunu, tarihsiz rekabet yasağı sözleşmesinin içeriği itibariyle hukuka aykırı olduğunu, Ege ve Marmara bölgeleri dışında bu sektörde iş bulmanın oldukça zor olduğu, anayasal çalışma hürriyetinin ortadan kaldırıldığını, davacının rekabet yasağı getirmede bir menfaatinin bulunmadığını, davacı şirketin müvekkili gibi satış temsilcilerinin çok sınırlı bilgiye sahip olduklarını, ürünlerin maliyeti ve karı, ürünlerin formülasyonu, üretim şekli ve süreçleri, satın almalar, maliyetler gibi bilgilere sahip olmadıklarını, müşteri bilgilerinin ise gizli bilgiler olmadığını, davalının hangi iş veya üretim sırrına ait hangi bilgileri kullanarak davacıya ne tür zararlar verdiği konusuna hiç değinilmediğini, cezai şartın fahiş olduğunu, BK m. 182 uyarınca indirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Somut uyuşmalıkta hakimin müdahalesi ile giderilebilecek hükümsüzlük hali bulunduğu, davacı şirketin merkez adresi Çekmeköy/İstanbul olduğu, davalının çalışmaya başladığı dava dışı şirket merkezinin Başakşehir/İstanbul olduğu, davacı tarafça davacı şirketin iş ve müşteri çevresinin hangi bölgeleri kapsadığı ispat edilemediği, rekabet yasağının ancak şirket merkezi olan Çekmeköy/İstanbul için geçerli olabileceği, davacının satışlarında düşme olmadığı, aksine artış olduğu, buna göre zarar ile illiyet bağı kuramayan bilirkişi kurulunun raporu esas alınarak davalının rekabet yasağına coğrafi bakımdan hakkaniyete aykırı aşırı nitelikte bir sınırlama getiren sözleşmenin ancak şirketlerin merkez adresleri çerçevesinde geçerli olabileceği, bunun da Çekmeköy ilçesi ile sınırlı olabileceği davalının bu adreslerde bir çalışması olmadığı, dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın reddine ilişkin kararın genel ispat kurallarına ve cezai şart ve rekabet yasağının temel ilkeleri amaçlarına aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin isabetli olarak dava konusu olaya TBK hükümlerinin uygulanacağını belirtmiş ise de yasağın coğrafi konum bakamından sınırının uygulanmasını imkansız kılacak derecede sınırlandığını, yer bakımından uygulanma sınırının Çekmeköy ilçe sınırları olarak kabul edilmesinin aynı kararda değinilen TBK’nın 445/2. Md. Hüküm altına alınmış olan bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle ilkelerine aykırı olup rekabet yasağının uygulanmasını imkansız hale getirdiğini, Mühendislik Plastiği imal ve satışı ile iştigal eden davacı şirketin müşterilerinin plastik mamul üreten firmala olup davacı şirket söz konusu firmalara üretecekleri plastik mamulün hammaddesini tedarik etmekte olduğunu, plastik mamul imalatı sanayli ülkemizin tüm coğrafi bölgelerine yayılmış oldukça büyük bir sektör olup satış temsilcileri işlerini sadece bir ilçe sınırlarında değil yurtiçi ve yurtdışında gezerek icra ettiklerini, Marmara ve Ege Bölgeleri bir bütün olarak düşünüldüğünde davalının dahi davacı şirketten ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı rakip firma gibi yüzlerce şirketin, üretimlerini farklı yerlerde yapsalar bile şirket merkezinin, temsilciliğinin bulunduğu İstanbul’da faaliyet gösteren davacı şirketin iş ve müşteri çevresinin de yoğun olarak istanbul’da bulunacağı izahtan vareste olup davacı şirket açısından iş ve müşteri çevresinin yoğun olarak İstanbul’da olduğunun fiili bir karine olduğunu, fiili karinenin aksini ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, cezai şartın talep edilebilmesi içim zarara uğranması gerekmediğini, rekabet yasağı hakkaniyete uygun sınırlamalar içermekte olup hem esas hem de şekil yönünden geçerli olduğunu, Aleyhe olan görüş ve tespitleri kabul anlamına gelmemek kaydıyla, gerek 08.09.2017 tarihli Hukukçu Bilirkişi raporu gerekse yukarıda arz ve izah ettiği somut olayın özellikleri göz önünde bulundurulduğunda 13.12.2018 tarihli Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bilirkişinin raporuna üstünlük tanınıp hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmesi yerinde olmadığını, davalının eylemleri ile rekabet yasağını ihlal ettiğini, Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda müşterilerin bilgilerinin verilmediği belirtilmiş ise de 2011 yılında satış yapılan 483 müşterinin 383’ü, 2012 yılında satış yapılan 599 müşterinin 451’i Marmara bölgesinde faaliyet gösterdiğini, Ancak davalının, çalışmak için Marmara Bölgesinde başka bir ili dahi tercih etmemiş, doğrudan müvekkil şirketle aynı il sınırları içinde faaliyet gösteren rakip firmada yine satış temsilcisi olarak çalışmaya başlamış, bununla da kalmamış bir de davacı şirketin müşterisine o rakip firma adına giderek satış yaptığını, beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi tarafından davanın açılış tarihindeki değeri olan 59.240.-TL üzerinden AAÜT’ye göre 6.866,40.-TL vekalet ücretine hükmedildiğini, Yerel mahkemenin davanın esastan reddine yönelik söz konusu kararı usul ve yasaya uygun olmakla birlikte vekalet ücreti açısından yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Alacaklının dava dilekçesinde 20.000.-Euro alacağının yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ettiğini Yargıtay Hukuk Dairelerinin kararlılık gösteren uygulamalarında yabancı para cinsinden alacaklarda karar ve ilam harcının o yabancı paranın karar tarihindeki Türk Lirası karşılığı üzerinden hesaplanacağı kabul edildiğini, 20,000.-euro’nun karar tarihindeki, hesaplanacak olan (Karar tarihinde T.C.Merkez bankası Euro satış kuru karşılığı 6.1360.-TL olup TL karşılığı yaklaşık 122.720,-TL dir) Türk Lirası karşılığı üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenecek olan vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın açılış tarihindeki değeri esas alması usule ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle yerel Mahkemenin vekalet ücreti açısından kararının Kaldırılması/Bozulmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 444 vd. maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır.Taraflar arasında 20.09.2011 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalının işyerindeki pozisyonu iş sözleşmesi ve eki belgelerde “satış temsilcisi” olarak belirtilmiştir. Davalı 06.10.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere istifa etmek suretiyle iş akdini feshetmiştir. SGK kayıtlarına göre, davalı işçi, davacı nezdindeki iş akdini feshettikten sonra, 10/06/2013 tarihinde dava dışı …Tic. A.Ş. nezdinde “satış temsilcisi/plasiyer” olarak çalışmaya başlamıştır. Davacı taraf, işçinin iş sözleşmesiyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu(e.BK)’nun 348/1. Maddesinde, iş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerinin esrarına nüfuz etmek hususlarında işçiye müsait olan bir hizmet akdinde her iki tarafın, akdin hitamından sonra, işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapamamasını ve rakip bir müessesede çalışamamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olamamasını, şart edebilecekleri, 2. Fıkrada ise, rekabet memnuiyetine dair olan şartın, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfuzundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar husulüne sebebiyet verebilecek ise, caiz olduğu düzenlenmiştir.Gerek e.BK’nın gerekse TBK’nın rekabet yasağına ilişkin düzenlemeleri benzer mahiyette olup, her iki kanuna göre de rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterli görülmüştür.Taraflar arasında fesihle sonuçlanan 20.09.2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi uyarınca imzalanan Rekabet Yasağı Sözleşmesinin 3. Maddesinde, rekabet yasağına giren haller işçinin işverene ait işyerinde veya işyerinden sayılan yerlerde çalışırken öğrendiği ve/veya öğreneceği üretimin ve/veya geliştirilmesine ilişkin kimyasal formüllerin, müşteri çevresinin, tedarikçi çevresi, tescil edilemeyen değerler, iş ve ticaret sırlarının, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra işveren’e zarar verecek biçimde kullanılması ve/veya bu tür davranışlarda bulunması, bu bilgileri işverenin rızası olmadan açıklaması, işveren ile rekabet etmesi, kendi hesabına rakip işletme açması, başka bir rakip işletmede çalışması ve/veya bunların dışında rakip işletmeyle başka türden herhangi bir menfaat ilişkisine girişmesi ve/veya rakip işletmeye ortak olması olarak belirlenmiştir. Sözleşmenin 6. Maddesinde rekabet yasağının süresi iş akdinin feshinden itibaren 2(iki) yıl olarak tespit edildikten sonra, 7. Maddesinde rekabet yasağının coğrafi sınırı Marmara ve Ege Bölgesi olarak belirlenmiş, 9. Maddede ise işçinin rekabet yasağına aykırı hareket etmesi halinde 100.000,00 Euro cezai şart ödeyeceği kararlaştırılmıştır.Davalı hizmet akdi sona ermeden önce davacı şirket nezdinde satış temsilcisi olarak çalıştığından alelade bir çalışan olmadığı açıktır. Davalının davacı şirketteki pozisyonu, davacının müşteri çevresi, fiyat ve pazarlama politikası ile işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı vermektedir. Bu haliyle rekabet yasağı sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydı anılan Kanuni düzenlemeye uygun olup geçerlidir.Davalı taraf cevap dilekçesinde, şirketteki görevinin“satış temsilcisi” olup, dosya ya sunulan “görev tanımında” da yer aldığı gibi görevinin müşteri ziyaretleri yaparak yeni müşteriler kazandırmak ve eldeki müşteriler ile davacının ticari ilişkisinin devamını sağlamak olduğunu, İnterplast firmasında da yaklaşık bir yıldır çalıştığını, iş hayatına yeni atılan ve çalışmaktan başka çaresi olmayan bir insanın iki yıl süre ile bu bölgelerde çalışmasına engel olmanın Anayasa ile güvence altına alınan çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağını beyan etmiştir. Davacı tanığı …, davalı sayesinde İnterplast ile çalışmaya başladıklarını ve davacı ile de alışverişi sürdürdüklerini; davalı tanığı … ise, davacı ile dava dışı İnterplast firmasının ağırlık verdikleri sektörlerin farklı olduğunu beyan ettikten sonra ortak müşterilerin de bulunduğunu; davalı tanığı … ise, kendisinin bir süre İnterplast firmasında çalıştığını, davalınında bu süre içinde İnterplast firmasında çalışmaya başladığını, davalının müşteri portföyünü getirmediğini ve davacı ile İnterplast firmasının rakip olduklarını ifade etmişlerdir. Gerek davalı tarafın beyanları gerekse tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacı ile dava dışı İnterplast firmasının her ikisi de İstanbul İlinde, aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı müşteri çevresini hedefleyen rakip firmalar olduğu anlaşılmaktadır.Davalı taraf, rekabet yasağı sözleşmesinin 3. maddesi ile hizmet sözleşmesinden sonra 2 yıl süre ile işverenin iş alanına giren başka bir rakip işletmede çalışmayacağını taahhüt etmesine rağmen, davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada, iş akdinin sona erdiği 06/10/2012 tarihinden itibaren 2 yıl geçmeden SGK kayıtlarına göre 10/06/2013 tarihinde “satış temsilcisi/plasiyer” olarak çalışmaya başlayarak rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiğine e.BK’nın 351. (TBK’nın 446.) maddesi uyarınca rekabet yasağının bağlandığı cezai şarttan sorumludur. Davacı firma ile dava dışı … firması Marmara bölgesinde yer alan İstanbul sınırları içerisinde bulunmaktadır. Davacı firmanın faaliyet gösterdiği bölgelerin rekabet yasağının yer itibariyle sınırlandırılmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Her iki firmada İstanbul’da faaliyet gösteren rakip firmalar olduğuna göre Mahkemece rekabet yasağının uygulanacağı yerlerin firmaların ticaret siciline kayıtlı adresleri ile sınırlandırılması doğru olmamıştır. TBK’nın 182/3. Maddesine göre, Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan tazminat bordrosuna göre, davalının işten ayrılmadan önceki son aylığı net 1.816,49 TL’dir. Rekabet yasağı kaydına ilişkin davacı iş verenin üstlendiği karşı bir edim de bulunmamaktadır. Buna göre davalı işçinin bir aylık ücreti ve işverenin üstlendiği karşı bir ediminin bulunmaması ayrıca davalının ücretinin Türk Lirası olarak belirlenmesine karşın cezai şartın Euro cinsinden belirlenmiş olması birlikte değerlendirildiğinde rekabet yasağı kaydında kararlaştırılan cezai şartın hakkaniyete uygun olmadığı ve aşırı nitelikte bulunduğunun kabulü ile cezai şarttan %97 oranında bir indirim yapılması uygun, makul ve gereklidir. Buna göre sonuç olarak davacının, davalının rekabet etmeme yasağı nedeniyle 3.000,00 Euro cezai şart alacağı bulunmaktadır. Davalı daha önce temerrüte düşürülmediğinden temelde iş ilişkisinden kaynaklanan bu alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmalıdır. Ayrıca sözleşme ile tayin edilen bir cezai şartın tahsilini istemek hakkını haiz olan davacının açtığı dava sonunda cezai şartın mahkemece fahiş görülerek hakimin takdir hakkını kullanarak tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilemeyecektir. Bu sebeplerle Mahkemenin somut olaya uygun düşmeyen ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.Davalı tarafça hüküm vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiştir. Yabancı para veya yabancı para karşılığı Türk Lirası’nın tahsili amacıyla açılan davalarda vekalet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak takdir edilecektir(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2011 tarih ve 2010/966 E. – 2011/10441 K. Sayılı kararı). Dolayısıyla mahkemenin kabulüne göre de davalı lehine vekalet ücreti takdirinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesinin kabulüne göre vekalet ücreti yönünden kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; Mahkemece rekabet yasağı sözleşmesinin ancak şirketlerin merkez adresleri ile sınırlı olabileceğinden bahisle eldeki davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın cezai şarttan indirim yapılmak suretiyle kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; Davacı vekilinin İstinaf talebinin KABULÜ İLE; istinafa konu mahkeme kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın KABULÜ ile, 3.000,00 Euro’nun dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine 2-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.011,7 TL harcın alınması gerekli olan 607,04 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 404,66 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 25,20 TL, posta ve tebligat gideri 261,50 TL, bilirkişi ücreti 1550,00 TL, olmak üzere toplam 1836,70 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 6-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 71,00 TL olmak üzere toplam 192,30 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,c-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,d-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/01/2022