Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/610 E. 2021/1479 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/610
KARAR NO: 2021/1479
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2018
NUMARASI: 2017/692 Esas – 2018/1340 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin arkadaşı dava dışı asıl borçlu …’nın davalı bankanın …-Balıkesir şubesi aracılığı ile yaptığı “genel kredi ve teminat sözleşmesi”ne arkadaşının ricası ile kefil olmak istediğini, ancak müvekkilinin evli olduğundan sözleşmenin imzalanması sırasında kendisine eşinin kefalet sözleşmesine muvafakat etmesi gerektiğinin belirtildiğini, bunun üzerine müvekkilinin eşine durumu anlattığını ancak eşi …’ın kefalete muvafakat etmediğini ve sözleşmeyi imzalamadığını, müvekkilinin de eş rızası olmadığından imzaladığı sözleşmenin geçersiz olduğu kanaati ile bankaya tekrar gitmediğini, daha sonra Beyoğlu … Noterliği’nin 05/05/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilince bankadan eşinin rızasının alındığını ve sözleşmeyi imzaladığını öğrendiğini ancak müvekkilinin eşi …’ın hiçbir zaman böyle bir muvafakat vermediğini bunun üzerine müvekkilinin eşi adına sahte imza atıldığının anlaşıldığını ve Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı’na bu konu ile ilgili şikayette bulunulduğunu, soruşturmanın 2017/10508 numarasında kayıtlı olduğunu, anılan soruşturma dosyasında imza incelemelerinin devam ettiğini belirterek müvekkili ile davalı banka arasında imzalanan müteselsil kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine, müvekkilinin davalı banka ile dava dışı … arasında imzalanan genel kredi ve teminat sözleşmesi ve müteselsil kefalet sözleşmesi dolayısı ile davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının davasının kabul ettiklerini ancak sehven gönderilen ihtarnamenin davacının hukuksal durumunda herhangi bir değişiklik yaparak onu borçlu durumuna getirmediğini, kaldı ki başlatılan icra takibinde davacıya borçlu olarak yer verilmediğini, davanın açılmasına müvekkili bankanın sebebiyet vermediğini, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı gibi esasen tespit davası açılmasının koşullarının oluşmadığını belirterek davanın kabulüne ve fakat davanın açılmasına sebebiyet verilmediğinden müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller doğrultusunda, davalı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu vekaletname belgesinde “Davayı Kabul” yetkisinin olmadığı görülmekle davayı kabul yetkisini içeren vekaletname belgesini dosyaya ibraz etmek üzere davalı vekiline süre verilmiş olup, davayı kabul yetkisi içeren vekaletname belgesi dosyaya sunulmadığı, İİK 72. maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açabileceği, somut olayda davacı aleyhine icra takibi açılmamış ise de, davalı banka tarafından davacıya Kadıköy … Noterliği’nden 12/07/2017 tarih … yevmiye numaralı, 23/06/2017 tarih … yevmiye numaralı, 27/07/2017 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamelerin keşide edildiği, somut olayın bu özelliği karşısında davacının iş bu davayı açmakta hukukî yararının bulunduğu, uyuşmazlık konusu olan 26/08/2013 tarihli 500.000,00-TL limitli genel kredi ve teminat sözleşmesinde kefil olan davacı …’ın eşi …’a atfen atılı imzanın sahte olduğu, bu durumda 6098 sayılı TBK 584 maddesi uyarınca davacının kefalet sözleşmesi geçersiz olup, anılan sözleşme nedeni ile sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı banka vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi müvekkil aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin de doğru olmadığını, sehven gönderilen ihtarname nedeni ile davacının sorumlu hale gelmediğini, nitekim hakkında icra takibine girişilmediğini, davanın kabul edildiğini, buna göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, kefaletin geçersizliğine dayalı olarak davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı banka vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı banka tarafından keşide edilen kat ihtarında borçlu olarak gösterildiğini ve kefaletinin olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın ödenmesinin ihtar edildiğini, kredi sözleşmesinde eşinin muvafakatına ilişkin alınan imzanın sahte olduğunu, kefaletinin geçerli olmadığını belirterek kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı banka vekili, davayı kabul etmiş ise de, vekaletnamesinin kabul yetkisini içermediği ve bu eksikliğinin tamamlanmadığı davalı vekilin de kabulünde olduğuna göre, geçerli olmayan kabul beyanı doğrultusunda karar verilmemesinde isabetsizlik yoktur. Borçlu, kendisini ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit eden kişiye (alacaklıya) karşı, böyle bir borcu olmadığının tespiti için daha ortada icra takibi yok iken menfi tespit davası açabilir (İİK m.72/I). İcra takibinden önce menfi tespit davası açabilmesi için borçlunun borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Somut olayda, davalı banka tarafından muhtelif tarihlerde keşide edilen birden çok kat ihtarnamelerinde, davacının kefil/borçlu olarak gösterilerek kat ihtarında belirtilen tutarın ödenmesinin ihtar edildiği, bu haliyle basiretli tacir gibi hareket etme ve özen yükümlülüğü bulunan davalı bankanın ihtarnamenin sehven gönderildiği şeklindeki savunmasının yerinde olmadığı gibi, davacı borçlunun kendisi hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı “böyle bir borcunun bulunmadığının saptanması için de menfi tespit davası açmasında korunmaya değer hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, davalı bankanın kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için keşide ettiği ihtarnameyi davacıya göndermek suretiyle bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 8.494,35+44,40 TL harcın, alınması gerekli olan 31.759,64 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23.220,89 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 31,5 TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021