Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/601 E. 2021/1512 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/601
KARAR NO: 2021/1512
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2019
NUMARASI: 2014/1019 Esas-2019/158 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalı şirket ile müvekkili arasında imzalan 24/12/2009 tarihli teklif mektubu kapsamında satılan mal karşılığında davalı şirketin keşideci, diğer davalının da müteselsil kefil olduğu senetlerin alındığı, alacağın tahsili için daha önce kambiyo senetlerine özgü icra takibinin İcra hukuk mahkemesince iptal edildiği, davalı şirketin tekneleri için motor ve şanzıman satılıp teslim edilmesine rağmen bedelinin ödenmediğini belirterek 70.200 Euro’nun 15.09.2010 tarihinden itibaren aylık %3 akdi faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili … hakkındaki davanın husumetten reddi gerektiği zira davacı ile arasında ticari ilişki bulunmadığı, davacı tarafından müvekkili şirkete teslim edilen motor ve şanzımanın ayıplı olduğu, teklif mektubundaki özellikleri taşımadığı, davacı şirket yetkililerinin Muğla 1. Ağır Ceza mahkemesinin 2011/210 esas sayılı dosyasında dolandırıcılık suçundan yargılandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; satıma konu teslimi gerçekleştirilen motorların orjinal türde olmadığı, deniz suyu soğutma devrelerin sonradan monte edilerek marine motor olarak yapıldığı, … teknesinin motor etiketinde motor imalat yılının 2006 yılı olarak kaydedilmesinden ötürü motorların eskiliğinden dolayı kabul edilebilir olup olmadığının alıcının takdirinde olacağı yönünde rapor düzenlendiği, arızaya ilişkin tutulan 29/05/2012 tarihli dış servis formuna göre, yapılan kontrollerde motorların fatura edildiği şekilde yeni ve hiç kullanılmadığı, boyaların düzgün olduğu, motorların herhangi bir revizyon görmediği, fatura edildiği günden bu yana tersanaye ait kapalı alanda muhafaza edildiği, motorların montajının müşteri tarafından yaptırıldığı, iki sene kullanılmadığından termostatları ve yakıt daireleri sökülerek kontrol edileceği, makinalar denize indiğinde çalıştırılarak stardup işlemi tekne tamamen bittikten sonra müşterilerin kendilerine 3 gün önceden bildirilmesini istendiği, formda davalının imzasının bulunduğu, buna göre teslimden 3 sene sonra dış servis formları uyarınca kontrolleri yapılmış olup, davalı tacir tarafından teslim alınmasına müteakiben gerekli muayene ve kontroller bizzat yapılmadığı, bu yönde bir delil ibraz edilmediği, davalının 818 sayılı eBK 198 (6098 sayılı TBK 223), 6762 sayılı eTTK 25/3, (6102 sayılı yeni TTK 23/1-c) maddeleri uyarınca gerekli inceleme, muayene ve ihbar külfetini yerine getirmediği,, ceza dosyasındaki beyanlardan anlaşılacağı üzere esasen davalı ayıba ilk anda vakıf olmuş olup, ayıbın niteliği itibariyle açık ayıp olduğu, kaldı ki bir an için ayıbın gizli ayıp olduğu varsayımında bile 8 gün içerisinde inceleme yükümlülüğünün davalı taraf yerine getirilmediği dolayısıyla artık bu davada ayıp iddiası dinlenemeyeceği, ceza dosyasında berrak kararı verildiği ve dosya içeriğine göre kesinleşmesinin beklenmesine gerek olmadığı, malların teslim edildiği olgusu ile bedel ve senetler her iki tarafın kabulünde olmasına göre, davacının sözleşme kapsamında alacağa hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve dava konusu alacağa senetlerin vade tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki faizin uygulanmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; davanın dayanağı olan ve taraflar arasında imzalanan 24.12.2010 tarihli teklif mektubunun 3. nolu bendinde aynen “ iş bu ödeme programında belirtilen tarihlerde, çeklerden/senetlerden herhangi birinin karşılıksız çıkması halinde, tamamı muacceliyet kesbedecek olup, davacının alacağın tamamını tahsile muhtar olacağı, vadesinde yapılmayan ödemeler için, yasal takip hakları saklı kalmak kaydı ile aylık % 3 gecikme cezası uygulanacaktır.” ifadesinin geçtiği, buna göre davaya konu olan senetlerden, 15.09.2010 vade tarihli senet, gününde ödenmemiş olup, teklif mektubunun 3. maddesine göre, diğer senetlerin de muacceliyet kespetmesi nedeniyle, temerrüde düşülen 15.09.2010 tarihinden itibaren aylık % 3 akdi faizin uygulanması gerektiği, mahkemenin, sözleşmenin bu bendindeki faiz başlangıç tarihini 15.09.2010 dikkate alır iken aynı bentteki akdi faiz oranını görmezden gelmesinin haksız olduğu, taraflarca kararlaştırılan faiz oranın uygulanması gerektiği, bu hususun Yargıtay kararları ile sabit olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının faiz yönünden kaldırılmasına ve hüküm altına alınan alacağa sözleşmede belirlenen aylık %3 oranında faiz uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf sözleşmede yabancı para olarak belirlenen alacağının tahsilini istemiş ve mahkemece hüküm altına alınan yabancı para alacağına 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki döviz faizi uygulanmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan 29.12.2010 tarihli teklif mektubu başlıklı satım sözleşmesinin 3.maddesinde; vadesinde yapılmayan ödemeler için yasal takip hakları saklı kalmak kaydıyla aylık %3 gecikme cezası uygulanacağı belirtilmiştir. Satım sözleşmesinde alıcı olan davalının, davacı satıcıya karşı yükümlendiği edim, satım bedelini ödemek olduğuna göre, sözleşmenin 3. maddesindeki gecikme cezası esasen davalının satım bedelini ödemede gecikmesi halinde ödemesi gereken temerrüt faizidir. 6102 Sayılı TTK’nun 8. maddesine (eski TTK’nın da 8.maddesi) göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı serbestçe belirlenebilir. Aynı Kanunun 9. maddesinde, ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu yasa hükmünde sözü edilen ilgili mevzuat, 3095 sayılı yasa hükümleridir. Tük Ticaret Kanun’da ve 3095 sayılı yasada akdi faiz oranı yönünden bir sınırlama getirilmediği gibi 6102 sayılı TTK’nın 8. ve 9. maddelerinin ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olmasına ve ticari işlerde bu hükümlerin uygulanmasının gerekmesine göre, artık ticari işlerde 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümleri uygulanmasına yasal imkan bulunmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/6-2249 E- 2015/1362 K. sayılı 15.05.2015 tarihli, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/771 E- 2018/6766 K sayılı 20.12.2018 tarihli ilamları). Somut olayda, tarafların tacir olmasına ve satım sözlemesinin ticari nitelikte bulunmasına ve sözleşmede gecikme halinde uygulanacak faizin açıkça kararlaştırılmasına göre, ilk derece mahkemesince sözleşmedeki faiz oranını uygulanması gerekirken mevzuatta belirlenen faize karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından, davanın kabulü ile hüküm altına alınan alacağa sözleşmesel faiz olan aylık %3 oranında temerrüt faizi uygulanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 1-Davanın KABULÜNE, 70.200-Euro alacağın vade tarihi 15/09/2010 tarihinden itibaren aylık %3 faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, 2- Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 11.520,37-TL karar harcından peşin alınan 2.880,10-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.640,27‬-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4- Davacı tarafından yatırılan 2.880,10-TL peşin harcın davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 16.068,91-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan 4.082-TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, 7- Kullanılmayan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, 8-İstinaf yargılamasına ilişkin olarak; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, b-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve dosyanın posta masrafı toplamı 43,78-TL olmak üzere toplam 165,08-TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, c-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021