Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/600 E. 2021/1357 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/600
KARAR NO: 2021/1357
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2011/114 Esas – 2018/1077 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesiyle; dava dışı … A.Ş ile aralarında imzalanan 07.01.2010 tarihli Aracılık Hizmet ve Garantörlük Sözleşmesi kapsamında, müvekkilinin aracılığıyla ve garantörlüğü altında dava dışı … A.Ş tarafından davalı şirketin Komut adlı gemisine üç adet fatura karşılığında deniz akaryakıtı satıldığı, davalının satın aldığı akaryakıt bedelini ödemediği, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme gereğince fatura bedellerinin dava dışı … A.Ş’ye müvekkili tarafından ödendiği, ödenen bu bedelin davalıdan tahsili amacıyla yapılan icra takibine davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, toplanan deliller ve iki ayrı heyetten alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davacı ile dava dışı … arasında imzalanan 07/01/2010 tarihli Aracılılık Hizmet ve Garantörlük Sözleşmesine göre, davacının hizmet veren garantör sıfatı ile … tarafından üçüncü kişilere yapılacak yakıt satışına aracılık edeceği ve buna karşılık adı geçen firmadan prim alacağı ile üçüncü kişilerce ödeme yapılmaması halinde satış bedellerinin tamamını … A.Ş’ye ödemeyi taahhüt ettiği, sözleşmenin süresinin 1 yıl olarak belirlendiği, davalının dava dışı … isimli firmadan akaryakıt satın aldığı, davacının söz konusu yakıt bedelinin dava dışı … isimli firma ile yapılan Aracılılık Hizmet ve Garantörlük Sözleşmesi kapsamında ödediğini iddia ettiği, anılan sözleşme de davalının taraf olmadığı ve sözleşmenin üçüncü kişi yararına ilişkin hükümler içermediği, davacının incelenen 2010 yılı ticari defterlerinin süresi içinde tasdiklerinin yapılmaması sebebiyle sahibi lehine delil vasfına haiz olmadığı, davacının yaptığını iddia ettiği ödemelerin defter ve kayıtlarında yer almadığı, alınan bilirkişi raporlarında davacının davalıdan takip konusu alacağı talep etmesinin yasal koşullarının bulunmadığının belirtildiği, gerçekten de davacının davalı adına yapmış olduğunu iddia ettiği ödeme sebebiyle aralarında TBK.m.128 kapsamında üçüncü kişinin fiilini taahhüt/rücu ilişkisi olduğu, yani davacının davalının borcunu ödemiş ise vekaletsiz iş görme ve sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda bu ödemeyi davalıdan talep edebileceği, dolayısı ile davacının yapmış olduğu ödemeleri ispat etmesi gerektiği, sunulan banka dekontlarına göre davacı tarafından yapıldığı iddia edilen ödemelerin … isimli şahıs tarafından yapıldığı, her ne kadar para borcunun ödenmesinde TBK m.89 hükmünce şahsen ifa zorunluluğu bulunmasa da bu kişi ile davacı arasında temsilci veya yetkisiz temsil ilişkisinin olduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı dolayısıyla herhangi bir ilişkilendirmenin yapılamadığı, bir an için dava dışı … tarafından sunulan cevabi yazı içeriğinde ödemelerin sözleşme kapsamında davacı tarafından yapıldığı belirtilmiş ise de ödemeleri yapan …’in ileride vekaletsiz iş görme ve sebepsiz zenginleşme iddiasıyla açacağı dava ile yine davalıdan talepte bulunabileceği dolayısı ile davacının en azından basiretli tacir gibi davranarak yapmış olduğunu iddia ettiği ödemelere dair kayıtları ticari defterlerine işlemesi gerektiği ancak davacının incelenen ticari defterlerinde yukarıda değinildiği gibi davalı ile hiçbir kayıt bulunmadığı gibi dava konusu ödemelere ilişkin olarak da dava dışı … ile ilgili herhangi bir kayda rastlanılmadığı anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece haksız gerekçeler ile davanın reddine karar verildiği, davalının sözleşmenin tarafı olmamakla birlikte müvekkil şirket tarafından davalı adına ödenen bedelden davalının sorumlu olduğu, davalı şirketin mevcut garantörlük sözleşmesinin tarafı olması gibi bir zorunluluğun bulunmadığı, 13.03.2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda da yer aldığı üzere, vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde müvekkilinin davalıdan talep hakkı bulunduğu, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E.2002/3-118 K.2002/131 sayılı kararında; başkasının borcunu ödeyen kişinin borçlu kendisine yetki vermemiş olsa bile borçlunun temsilcisi sıfatıyla hareket etmiş olacağından, ödemede bulunan üçüncü kişinin, borçluya (davalıya) karşı vekaletsiz iş gören sıfatıyla Türk Borçlar Kanunu’nun 413. maddesi gereğince istemde bulunabileceğinin kabul edildiği, bu yönde başkaca Hukuk Genel Kurulu kararlarının da olduğu, Diğer yandan deniz yakıtı satışlarında ihrakiye lisansı olmayan firmaların gemilere veya balıkçı teknelerine yakıt satışı yapması mümkün olmadığı, bu kapsamda tüm ihrakiye lisansı olan firmaların bayileri aracılığıyla garantörlük sözleşmesi ile yakıt satışı yaptıkları, mecburen fatura ihrakiye lisansı olan yani dava konusu olayda olduğu gibi … Şirketi tarafından faturalandırıldığı, müvekkili şirketin fatura düzenlemesinin mümkün olmadığı, böyle durumlarda da, davalı şirket gibi yakıt alan firmalarca ödeme yapılmadığında ödemelerin her zaman garantörler tarafından dağıtım şirketlerine yapıldığı, bu durumun ticari bir teamül haline geldiği, müvekkil şirket tarafından dava dışı … firmasına ödeme yapıldığı ve … firmasının ticari kayıtlarında da davalı şirketin borcu ödenmiş göründüğü, aksi durumun kabulü halinde davalı şirketin sebepsiz olarak zenginleşmiş olacağı, açıklanan bu durumun akaryakıt sektöründe uzman bir bilirkişinin katılımı ile yapılacak inceleme ile daha net açıklığa kavuşacağı ileri sürülerek yeniden inceleme talep edilmesine rağmen mahkemece haksız şekilde reddedildiği, müvekkilin 2010 yılı ticari defterlerinin müvekkili lehine delil niteliğine haiz olmadığı tespitinin hatalı olduğu zira eski TTK ‘ya göre kapanış tasdikinin zorunlu olmadığı, ayrıca müvekkilinin bu yıllara ait ticari kayıtlarına ilişkin beyannamelerinin ilgili vergi dairelerine sunulduğu, ticari kayıtların birbirini doğruladığı, devam eden yılların tüm ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, kaldı ki yalnızca ticari defterlere bakılarak hüküm tesisinin doğru olmayıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği, mahkemece 22.12.2016 tarihli celsede; dava dışı … A.Ş.’nin 05.05.2016 tarihli yazı ve eklerinde yer alan sözleşme, fatura, ekstre ve cari hesap dökümü göz önüne alınarak ek rapor tanziminin istendiği, bilirkişilerce sunulan 26.12.2017 tarihli raporda, dava dışı … şirketinin 05.05.2016 tarihli yazı içeriğinin hiçbir şekilde incelemeye tabi tutulmadan değerlendirme yapıldığı, bu raporlara göre de hüküm tesis edildiği, oysa … A.Ş. tarafından yazılan 05.05.2016 tarihli yazıda; davalı firmaya ait Komut isimli kuru yük gemisine üç adet fatura (…, … ve … nolu faturalar) muhteviyatı toplam 40.972,35 TL tutarındaki akaryakıtın teslim edildiği, bu miktarın sadece 5.000 TL’nin “… nolu faturaya mahsuben” açıklaması ile davalının yetkilisi … tarafından ödendiği, bakiye tutar 35.972,35 TL’nin sözleşmenin 4.1 maddesi hükmü çerçevesinde davacı … Ltd. Şti. tarafından nakit teslimat, havale, çek ve kredi kartı ödemesi şeklinde firmamıza ödenmiş olduğunun belirtildiği, bu durumda 35.972,35 TL müvekkili tarafından ödendiğinin açık olduğu, ayrıca dava dışı … Şirketine yapılan ödeme belgelerinin dosya içerisinde mevcut olup, 13.03.2014 tarihli raporda kayıtların yer aldığı, ödeme dekontlarında ise sadece “…” adı yazılı olmadığı, bilirkişi raporunda bahsi geçen 7.000 TL’lik ödeme dekontunda dahi “…” açıklamasının yer aldığı, adres kısmında davacı müvekkilin adı ve adresinin yazılı olduğu, mahkemece iddia ve itirazların da yeterince incelenmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalının, dava dışı firmadan satın aldığı akaryakıt bedelinin dava dışı şirket ile davacı arasında imzalanan sözleşme kapsamında dava dışı firmaya ödendiği iddiasıyla bu bedelin davalıdan tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı ile dava dışı … A.Ş arasında 07.01.2010 tarihli 1 yıl süreli Aracılık Hizmet ve Garantörlük Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşmede; davacının … A.Ş’nin akaryakıt satışına aracılık edeceği ve bu hizmeti karşılığında satışı yapılan akaryakıt bedeli üzerinden belirlenecek oranda hizmet bedeli alacağı ayrıca dava dışı … A.Ş tarafından davacının müşteri portföyünde bulunan firmalara akaryakıt satışı yapılması ve bu müşterilerce satım bedelinin ödenmemesi halinde satım bedelinin davacı tarafından ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu haliyle anılan sözleşmenin aracılık sözleşmesi ve üçüncü kişinin edimini taahhüt niteliğinde karma bir sözleşme olduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf, dava dışı … A.Ş’nin davalıya üç adet fatura içeriği akaryakıt ürününü satıp teslim etmesine rağmen bedelinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine sözleşmedeki garanti taahhüdü kapsamında, satım bedelinin dava dışı … A.Ş’ye ödediğini ileri sürerek ödenen bedelin davalıdan tahsili için yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürmüş, davalı ise iş bu dosyada cevap dilekçesi sunmamakla birlikte davacının, daha önce aynı alacak için davalıya karşı Adana … icra dairesinde yaptığı takibe itirazın iptali istemi ile Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı ve davalının icra dairesinin yetkisine itirazının haklı olması nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilen davada ibraz edilen cevap dilekçesi ile satım konusu akaryakıtın dava dışı … A.Ş’den satın alındığı, 5.000 TL ödeme yapıldığı ve davacı ile aralarında bir ticari ilişkinin bulunmadığını savunmuştur. Bu durumda davacının ödediğini iddia ettiği üç adet fatura içeriği akaryakıtın dava dışı firma tarafından davalı şirkete teslim edildiği tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının satın aldığı akaryakıt bedelini dava dışı …’e ödeyen davacının bu bedeli davalıdan talep edip edemeyeceği noktasındadır. Dava dışı şirket ile davacı arasındaki sözleşmenin 4. maddesindeki, davacının portföyündeki müşterilere satılacak akaryakıtın tahsil sorumluluğunun davacıya ait olduğu, müşterinin akaryakıt bedelini ödememesi halinde bu bedelin davacı tarafından 24 saat içerisinde dava dışı firma hesabına yatırılması gerektiğine ilişkin düzenleme, sözleşmenin imza ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK 110.maddesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK 128. maddesinde tanımlanan üçüncü kişinin edimini taahhüt niteliğindedir. Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen kimse, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Böyle bir sözleşmeye göre alacaklıya ödeme yapanın üçüncü kişiye rücu imkanı yasada açıkça düzenlemiş değildir. Bu nedenle, alacaklıya ödeme yapan taahhüt edenin üçüncü kişiye rücu imkanının bulunup bulunmadığı doktrinde tartışmalı olmakla birlikte vekaletsiz iş görme hükümlerine göre rücu imkanının bulunduğunu kabul eden görüşler bulunmaktadır. Vekaletsiz iş görme hükümleri rücu hakkı bakımından temel bir dayanak noktası teşkil edebilir. Zira “başkası hesabına tasarruf” başlığı altında BK m. 410 vd.’da düzenlenmiş olan vekaletsiz iş görme şartlarının varlığını bazı koşullarda kabul etmek mümkün olabilir. Vekaletsiz iş görme için; bir işin görülmesi, iş görenin bu işi yapması hususunda yetkilendirilmemiş olması ve başkasının işini görme iradesi ile hareket edilmesi olmak üzere temelde üç şartın bir arada olması gerekir. Bir borcun ödenmesi söz konusu olmakla birinci şart gerçekleşmiş olur. Ancak görülen işin başkasına ait bir iş olup olmadığı hususunda kesin bir cevap verilememektedir. Vekaletsiz iş görmeden söz edebilmek için görülen işin başkasına ait olması zorunluluğunun ölçütü, söz konusu işin başkasının iş alanı ile ilgili olmasıdır. Oysa üçüncü kişinin fiilini taahhüt sözleşmesinde taahhüt edeni başkasının iş alanını değil, kendi iş alanını ilgilendirir şekilde hareket etmektedir. Zira alacaklıya ödeme yapan taahhüt eden, bu ödeme ile üçüncü kişinin borcunu değil, kendi borcunu ifa etmiş olur. Vekaletsiz iş görme hükümlerinin taahhüt edenin rücu hakkı bakımından uygulanamayacağını savunan görüşlerin esas dayanak noktaları da budur. Ancak yapılan işin hem iş sahibinin hem de işgörenin hukuki alanını ilgilendirmesinin vekaletsiz iş görme alanında mümkün olduğu bugün artık kabul görmektedir. Bu durumda taahhüt edenin bu işi yapmakta çıkarının bulunması, bu işin başkasına ait bir iş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz; yeter ki taahhüt edenin, bu borcu ödemekte daha üstün bir çıkarı bulunmasın. Taahhüt edenin kendi çıkarı yanında başkasının çıkarına da hareket ettiği durumlarda bu iradenin var olduğu kabul edilmelidir. Son olarak işin yapılmasının herhangi bir sebebe dayanmaması şartı da yine çoğu kez üçüncü kişinin fiilini taahhüt sözleşmesi açısından gerçekleşmiş olmaktadır. Taahhüt eden ile üçüncü kişi arasında bir hukuki ilişki mevcut değil ise ve bu noktada en önemlisi, taahhüt edenin üçüncü kişiye bir kazandırmada (causa donandi) bulunma sebebiyle hareket etmediği kesin ise, vekaletsiz iş görme şartları gerçekleşmiş demektir. Bu sebeple rücu hakkının kullanılması bakımından vekaletsiz iş görme hükümlerine başvurmamak için hiçbir engel yoktur. (Sevgi Kayak İstanbul Üniversitesi Doktora Tezi 2009) Diğer taraftan Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2012/23514 E- 2013/1722 K sayılı 06.02.2013 tarihli kararında HGK. 27.02.2002 gün ve 2002/3-118 E. 2002/131 K. Sayılı kararına atıf yapmak suretiyle “Başkasının borcunu ödeyen kişi, borçlu kendisine yetki vermemiş olsa bile borçlunun temsilcisi sıfatıyla hareket etmiş olacağından, borçluya karşı vekaletsiz iş gören sıfatıyla BK. 413 (6098 sayılı BK’nun 529.) maddesi gereğince istemde bulunabileceği vurgulanmıştır. Bu açıklamalar ışığında; somut olayda, davacı taraf, dava dışı … A.Ş’ye ödediği bedeli vekaletsiz iş görme hükümlerine göre davalıdan talep etme hakkına sahip olup, ilk derece mahkemesinin bu konudaki tespit ve gerekçesi yerindedir. Ancak mahkemece, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olmadığı, ibraz edilen belgelerinin dava dışı firmaya ödeme yaptığını ispata elverişli bulunmadığı, ödemenin kanıtlanamadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, dava dışı firmanın cevabi yazılarında özellikle 05.05.2016 tarihli yazısında, davalıya sattığı üç adet toplam 40.972,35 TL tutarlı fatura bedelinin 5.000 TL’sinin davalı firmanın yetkilisi tarafından ödendiği, geri kalan bedelin ise davacı ile aralarındaki sözleşmenin 4. maddesi uyarınca davacı şirket tarafından nakit teslimat, havale, çek ve kredi kartı ile ödendiği ve davacının herhangi bir borcunun bulunmadığı bildirilmiş olup, esasen dava dışı şirketin bu beyanı ile davacının, dava dışı firma ile aralarındaki sözleşme kapsamında garanti taahhüdünü yerine getirmiş olduğu, davalının, dava dışı firmadan satın aldığı akaryakıt bedeline ilişkin üç adet fatura borcu nedeniyle sadece 5.000 TL ödediği, geri kalan kısmın davacı tarafından ödendiğinin sübuta erdiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından; davanın kabulü ile davalının icra dosyasındaki itirazının iptaline ve takibin devamına, itirazın haksız alacağın da likit olmasına göre hüküm altına alınan alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1- Davanın KABULÜ ile, davalının Kadıköy(İstanbul) 2. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasına vaki itirazının 35.900,00 TL asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %16 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, 2- Kabul edilen alacağın %40’ı oranındaki 14.360,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Alınması gerekli 2.452,32 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 533,15 TL’nin mahsubu ile 1.919,17 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yatırılan başlangıçta peşin olarak yatırılan 533,15 TL peşin karar harcının talebi halinde davacıya iadesine 5-Davacı tarafından yatırılan 18,40 TL başvuru harcı, sarf edilen 103,00 TL diğer reddiyat, 2.800,00 TL bilirkişi ücreti, 56,00 -TL tebligat ücreti ve 146,50 TL posta masrafı toplamı olan 3.123,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 6-Avukatlık ücret tarifesine göre, hesaplanan 5.385,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7- Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, 8- İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı, 62,38 TL posta masrafı olmak üzere toplam 183,63 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 12/11/2021