Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/6 E. 2020/439 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/6
KARAR NO : 2020/439
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI : 2013/379 Esas – 2018/398
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17.12.2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …..A.Ş olan ünvanını ve faaliyet alanını Ocak 2012 de ….A.Ş olarak değiştirdiği, dava konusu dönemde şirketin tüm finansal işleri ve muhasebe departmanı denetiminin … tarafından yapıldığı, yapılan işlemlerin haftalık raporlar halinde yönetim kuruluna sundukları, sunulan bu tablolardan hesap hareketlerini takip ettikleri, ibraz edilenlere göre şirket hesaplarında 7.000.000,00 TL olduğunu hesap ederek 2013 yılında taşınmaz aldıkları ve 5 ayrı taşınmaz için bedelinin banka hesaplarından ödenmesi için çalışanları …’e talimat verildiği, ödemelerin yapılmadığını öğrenince banka ile görüşme talep ettikleri ve şahsi ve şirkete ait tüm hesapların boşaltıldığını anladıkları ve bankadan tüm hesap hareketleri ve ödeme talimatlarını isteyerek işlemlerin denetimi için bağımsız Denetim Şirketinden rapor aldıkları ayrıca talimatlardaki imzaların müvekkili firma yetkililerine ait olmadığının grafologtan alınan raporla tespit edildiği, mali denetim raporunda sahte talimatlara istinaden banka tarafından ödenen tutarın 4.858.750,00 TL olduğu ve bu miktarın 1.673.246,00 TL sinin şirket işleri için kullanılmadığının belirlendiği, davalı bankanın özen borcunu yerine getirmemesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin tacir olup, kendi işlerinde basiretli tacir gibi davranmadığı, her tacirin ticari defter ve kayıtlarını düzenli tutmak ve kontrol etmekle yükümlü bulunduğu, bu kadar yüksek montanlı işlemleri kontrol etmemesinin ve haberdar olmamasının mümkün bulunmadığı, davacının 2004 yılından beri bankada hesaplarının bulunduğu, yıllardır aynı şekilde çalıştıkları önceki döneme ait dekont ve kayıtlar incelendiğinde bu hususun anlaşılacağı, dava konusu dışında aynı dönemde bir çok işleminin bulunduğu, bankadan çekilen paraların şirket hesaplarına girdiği, şirketin anılan yıllardaki genel kurullarında bilanço ve gelir tablolarının müzakere edilip görüşüldüğü ve yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiği, bu durumun, tüm işlemlerden haberdar oldukları anlamına geldiği, ayrıca geçmiş döneme ilişkin talepte bulunmalarının mümkün bulunmadığı, esasen davacının uzun yıllar aynı çalışanı ile banka işlemlerini yapmak suretiyle bu konuda bankada haklı güven oluşturduğu, kaldı ki davacı şirket internet bankacılığı sisteminin kullanıldığı ve hesapların düzenli kontrol edildiği, her bir işlem yapıldıktan sonra çok sayıda olmak üzere internet bankacılığı sistemine giriş yapıldığının anlaşıldığı, buna göre tüm işlemlerden haberdar olduğu ve icazet verdiği müvekkili bankaya kusur yüklenemeyeceği, davacının başkaca itiraz etmediği işlemlerinde de aynı şekilde hareket edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, bankadan para çekilmesine yönelik toplam 29 adet talimattaki imzaların davacı şirket temsilcilerine ait olmadığı ancak banka kayıtlarında yapılan ile alınan kök rapor ve ek rapora göre, talimatlardaki imzalar davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmasa da, davacı şirketin ortaklarından… tarafından tüm işlemlerin ve hesap hareketlerinin internet bankacılığı yoluyla görüntülendiği, verilen şifrenin şirkete ait olup, üçüncü kişilerle paylaşılmasından da davacının sorumlu olduğu, dava konusu işlemlerin davacı şirket kayıtlarında yer aldığı, yüksek meblağlı işlemlerinde hesapların görüntülenmesi nedeniyle davacının tüm işlemlerden haberdar olduğu, uzun sürede itirazda bulunmaması dikkate alındığında davacının kusurlu olup, davalı bankanın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği ve kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkili şirketin kendi çalışanları tarafından planlı ve organize bir şekilde dolandırıldığı ancak bankanın da objektif özen borcuna uygun davranmayarak zarara neden olduğu, davalı banka ile uzun yıllardır çalışılmadığı, 2011 yılından önce mevduat ilişkisinin çok sınırlı olduğu, şirketin muhasebe çalışanı … ısrarı ile tüm hesapların davalı bankaya taşındığı, davalı banka çalışanları tarafından 600.000 TL gibi yüksek meblağlı işlemler yönünden müvekkili şirket yetkililerinin bankada bulunan imzalarla karşılaştırma yapmaları ve telefonla teyit almaları halinde bu kadar büyük bir zararın oluşmayacağı, müvekkilinin müşteri temsilcisinin davalı banka çalışanı … olduğu, adı geçen tarafından sahte talimatlarla 4.858.750,00 TL’nin müvekkilinin bilgi ve rızası dışında ödendiği, müvekkilinden bir kez dahi ödeme teyidi alınmadığı, bankanın kusurlu olduğu, davacının tutum ve davranışlarının söz konusu işlemlere rıza gösterdiği anlamına gelmediği, banka işlemlerinin denetiminin aylık veya haftalık raporlarla yapıldığı, fiili duruma aykırı rapor hazırlanması, birçok finansal işlemin yansıtılmaması ve yıllık denetimde raporlardaki aksaklıklar konusunda müvekkiline uyarıda bulunmaması nedeniyle böyle bir durumla karşılaşıldığı, müvekkilince hiçbir çalışanına internet bankacılığını kullanma veya talimat imzalama yetkisinin verilmediği ancak muhasebe çalışanları tarafından şifrenin ele geçirilip hesaplara girip görüntülediklerinin anlaşıldığı, müvekkili şirket yetkililerinin günlük çekilen paraları takip etmelerinin mümkün bulunmadığı gibi bu hususun hayatın olağan akışını da uygun olamayacağı ancak önlerine getirilen raporları inceleyerek denetim ve takip yapabilecekleri, ticari defter ve kayıtlarda bu işlemlerin yer almasının nedeninin, yapılan mali özel denetim ve bankadan alınan hesap ekstreleri sonucunda söz konusu paraların şirket hesaplarından ödendiği anlaşılınca mali ve idari yönden her hangi bir ceza ile karşılaşmamak için sonradan hesaplara aktarıldığı dolayısıyla bu paraların çekildiğinden haberdar olunduğu anlamına gelmediği, güven kurumu olan bankaların mevduatları sahtecilere karşı azami özenle korumak zorunda oldukları, objektif özenin gereği olarak hafif kusurlarından bile sorumlu oldukları, davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğunun bulunduğu, sorumluluk için objektif özen yükümünün ihlali ile zarar arasında illiyet bağının bulunmasının yeterli kabul edildiği, davalı bankadan sahte talimat ile para çekenler ile suça iştirak edenlerin İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/60 E. sayılı dosyasında Bilişim Sistemleri Banka ve Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcıılık suçundan yargılandıkları, bu davada davalı banka çalışanı …’in de sanık olduğu, söz konusu dolandırıcılığa maruz kalmış müvekkili firma ortaklarından …un sahte talimatla para çekme işlemi nedeniyle açtığı davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2017/882 E ve 2018/245 K sayılı kararında, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğine işaret edildiği, mahkemece bu taleplerinin dikkate alınmayarak davanın reddedildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/60 E sayılı dosyasının bekletici mesele yapılamasına ve neticede davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı banka nezdindeki hesaptan bilgisi ve rızası dışında sahte talimatla çekilen tutarlar nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı taraf, 2012 Ocak ayı ile 2013 Haziran ayları arasında toplam 29 adet sahte talimatla davalı bankadaki hesabından para çekildiği, sahte talimattaki imza ile davacının bankada kayıtlı imzalarının karşılaştırması yapılmadığı gibi telefonla teyit dahi alınmadığı, davacın muhasebe departmanında bulunan kendi çalışanlarınca ve davalı banka çalışanı tarafından dolandırıldığı, durumun fark edilmesi üzerine yaptırılan özel denetim sonucu alınan rapor ile tespit edildiği ve banka ile temasa geçildiği, işlemlerin idari veya mali cezaya maruz kalmamak için özel denetim yaptırdıktan ve banka ile temasa geçildikten şirket defterlerine kaydedildiği, şirketin internet şifrelerinin de muhasebe çalışanlarınca ele geçirilip onlar tarafından hesapların kontrol edildiği, şirket yetkililerinin işlemlerden hiçbir şekilde haberdar olmadıkları, davalı bankanın özen yükümünü ihlal ederek zarara sebebiyet verdiği ve bu zararı tazmin etmesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı banka ise, davacının tacir olup, basiretli davranması gerektiği, uzun yıllardır aynı çalışanları tarafından bankadan para çekme işlemlerinin yapıldığı, bu haliyle haklı bir güvenin oluştuğu, aynı dönemde aynı şekilde başkaca yapılan işlemleri itiraz edilmediği gibi yapılan her işlemin hemen sonrasında internet bankacılığının kullanılması suretiyle görüntülendiği ve hesap hareketlerinin davacı tarafından bu şekilde takip edildiği, çalışanlarının veya başka kişilerin davacının internet bankacılık şifresinin paylaşılmasından da davacının sorumlu olduğu, davacının kusurlu olduğu, bankanın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği ve kusurunun bulunmadığını savunmuştur.İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık bakımından re’sen yapılmıştır.Dosyada mevcut grafoloji uzmanı raporu ile para çekme talimatındaki imzaların davacı şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı saptanmıştır. Esasen bu husus taraflar arasında ihtilaflı da değildir. Davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile banka kayıtlarında yapılan inceleme sonucu alınan kök ve ek raporlarda, sahte talimata konu işlemlerin davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, her işlemden sonra internet bankacılığı ile hesabın görüntülendiği, bu durumda davacının yapılan işlemlerden haberdar olduğu ve para çekme işlemlerine rıza gösterdiğinin kabul gerektiği açıklanmıştır. Mahkemece raporlar aynen benimsenmiş ve davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki eldeki davaya konu işlemlerden dolayı İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/60 E. Sayılı dosyasında davacının muhasebe departmanında çalışanlarla birlikte davalı banka çalışanı.. .’in Bilişim Sistemleri Banka ve Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık suçundan yargılandığı anlaşılmaktadır.Hukuk mahkemesi, ceza mahkemesince verilen mahkumiyet kararı ile bağlı olduğu gibi beraat kararı verildiğinde dahi, 6098 sayılı TBK 74. maddesi uyarınca bu karar ile bağlı değilse de; ceza mahkemesince subuta erdiği kabul edilen maddi vakıalarla da bağlı olduğu tartışmasızdır. Davalı banka çalışanı hakkında devam eden bir ceza yargılaması olduğuna göre, ceza mahkemesince verilecek kararın veya tespit edilen maddi vakıaların, iş bu davada verilecek kararı etkileyeceği açıktır. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1026/13630 E, 2018/6793 K sayılı 06/11/2018 tarihli ilamı) Bu nedenle, davacı çalışanları ile birlikte davalı banka çalışanı hakkında devam eden ceza davasının neticesinin beklenmesi gerekmekte olup, davacı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesine gerek olmaksızın ceza mahkemesi yargılamasının sonucunun beklenmesi gerektiğine ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; İstinafa konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353(1) a-6 gereği KALDIRILMASINA; 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye İADESİNE,3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 17.12.2020