Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/595 E. 2022/425 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/595
KARAR NO: 2022/425
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2018
NUMARASI: 2018/79 Esas-2018/1218 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk derece mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne yönelik hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin %34 oranında hissesinin 22.04.2015 tarihinde davacı … tarafından …’den alındığını, bu nedenle müvekkilinin davalı şirketin %34 hissesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirket tarafından 21.11.2017 tarihinde 2016 yılına ait olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, genel kurul tutanağının 07.12.2017 tarihli sicil gazetesinde yayınlandığını, anılan genel kurul toplantısının batıl olduğunu, pay sahibi olan müvekkilinin davalı şirkette kayıtlı adresine genel kurul çağrısının tebliğ edilmediğini, TTK 447. maddesinin açıkça ihlal edildiğini ve TTK 447 madde hükmüne de aykırı davranıldığını, toplantıda hazır bulunanlar listesinin tetkikinde itibari değeri 50.00 TL olan 1.000 payın 500 hisse adedine sahip … tarafından 500 hissenin ise … tarafından olmak üzere şirketin 2 ortağının katılımı ile toplantıda asaleten temsil edildiğini ve toplantıya %100 oranında katılımın sağlandığı denmek suretiyle müvekkilinin şirkette mevcut %34 oranında hissesinin yok sayıldığını, müvekkilinin şirketteki mevcut hisselerini devretmediğini, halen şirketin %34 oranında hissesine sahip olduğunu, müvekkilinin katılmadığı genel kurul toplantısında alınan hiçbir kararın oybirliğiyle alınmasının mümkün olmadığını belirterek, 21.11.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 3-4-5-6-7 nolu kararların iptalini bu talep kabul görmez ise butlanının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sözkonusu ettiği hissesini müvekkili şirket ortaklarına yazılı sözleşme ile devrettiğini, bu hususun 20/09/2016 tarihli olağan genel kurul ile aynı tarihli hazirun cetvelinde gösterilen ortaklık ve sermaye yapısı şirket pay defterine ve kayıtlarına uygundur ibaresi taşıyan hazirun cetvelindeki yönetim kurulu başkanı sıfatı ile attığı imzası ile sabit olduğunu, davacının 20/09/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısından önce gerçekleşen hisse devir sözleşmelerini müvekkili şirket ortaklarına teslim etmediğini, bu durumun şirketin ilk ortağı ve davacının kayınbiraderi olan şirketteki hisselerini devrettikten sonra da şirket muhasebe işlerine bakan dava dışı … ile şirket ortağı … arasındaki e-mail yazışmalarında da görüldüğünü, davacının hisselerini müvekkili şirket ortaklarına devrederek ortaklıktan ayrılmış olmasına rağmen sırf İstanbul Anadolu 2. Ağır ceza mahkemesinin 2017/187 esas sayılı dosyası ile görülmekte olan davada hukuka aykırı delil yaratmak maksadıyla iş bu davayı ikame ettiğini belirterek, bizzat davacı tarafça imzalı hazirun cetveli ile hisselerini devrettiği sabit olan ve müvekkili şirkette ortaklığı bulunmayan davacı tarafça dürüstlük kuralına aykırı olarak ikame edilen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; davacının hazirun cetvelini yönetim kurulu başkanı olarak imzalayıp hazirun listesinde adının olmaması davacının payını zimni olarak devrettiğini kabul anlamına gelmeyeceği, devre ilişkin yazılı bir sözleşme, şirketçe alınmış ve pay defterine işlenmiş bir karar bulunmadığından davacının davalı şirketin ortağı olduğu, toplantıya çağrının usulsüz olduğu ancak davacının payı itibariyle alınan kararların iptalinin mümkün olup olmadığının irdelenmesi gerektiği, bu doğrultuda yapılan incelemede de önceki yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ayrıca bilanço ve kar/zarar hesaplarının ibrasında oy kullanmamaları gerektiği halde oy kullandıkları, bu oyların dışında lehlerine başkaca olumlu bir oy da bulunmadığından bu kararların iptalinin gerektiği, diğer kararlar yönünden ise davacı toplantıya katılmış olsa idi pay oranı itibariyle alınacak kararlara etkili olmayacağından diğer alınan kararların iptalinin gerekmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 21.11.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 ve 5 numaralı kararların iptaline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının 20/09/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısından hemen önce hisselerini müvekkili şirketin şimdiki ortaklarına devretmiş olmakla, davayı açma hakkı bulunmadığını, davacının yıldır şirket yönetimine katılmadığından yönetime katılmamasının diğer ortaklarca engellendiğinden bahisle, tüm bu süreçte herhangi bir dava açmamasından hareketle, davacının hissesini diğer ortaklara devrederek ayrıldığı yönünde yapılan işlemin tarafların kabulünde olduğu yani davacının hissesini davalılara devrettiğinin açık olduğunu, söz konusu Hazirun Cetveli’nin içeriği ve bizzat kendi imzasını gözardı ederek haksız yere uhdesinde alıkoyduğu pay devir sözleşmelerinin müvekkili şirketin şimdiki ortaklarının elinden olmamasından istifade ile dava açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, kötüniyetli davacının imzalı sözleşmeleri haksız yere uhdesinde alıkoyduğunu, bu hususun müvekkili şirketin ilk ortağı ve davacının kayınbiraderi olan ve şirketteki hisselerini devrettikten sonra da şirket muhasebesi ve idari işlerine bakan dava dışı … ve müvekkili şirket ortaklarından … arasındaki e-posta yazışmalarıyla da sabit olduğunu söz konusu yazışmaların dava dosyasında mübrez olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 21.11.2017 tarihli genel kurulun 3,4,5,6 ve 7 nolu kararların butlanla hükümsüz olduğunun tespiti yada iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile genel kurulun 3 ve 5 numaralı karanın iptaline karar verilmiş, bu karar karşı davalı şirket vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı şirket vekili davacını şirketteki hisselerini deverttiğini ,yazılı belgenin davacının elinde olduğunu ve hakkını kötüye kullanarak belgeyi sunmadığınıu ileri sürülerek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davaya konu genel kurul toplantısının şirketin %50 şer oranında pay sahibi olarak gösterilen davadışı 2 ortağın katılımı ve davacının katılım olmaksızın gerçeklekştiği ve kararlarıın oy birliği ile alındığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. TTK’nın 489 . maddesi uyarınca, hamile yazılı senetler, elden teslim ile devredilir ve bu işlemle pay devri yapılmış olur.TTK 690. maddesi uyarınca Nama yazılı pay senetleri ise, ciro ve teslim ile devredilir, devir şirkete karşı pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. Anonim ortaklığın çıplak paylarının devri konusunda TTK bünyesinde bir hüküm bulunmamaktadır. Payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmış paylar gibi serbestçe devredilebileceği hususunda görüş birliği mevcuttur. Ancak payın serbestçe devredilebilirliğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar kuşkusuz çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Uygulanacak hükümler payın bedelinin tamamen ödenmiş olup olmadığı hususuna göre değişir. Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devri genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşir. Alacağın temliki tasarrufi bir işlem olduğu için, bununla çıplak pay devralana geçer. Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. Anonim ortaklık payı bünyesinde çeşitli alacak hakları bulundurmaktadır. İşbu alacak haklarının devredilmesi eğer pay senede bağlanmamışsa, ancak BK’da düzenlenen alacağın temliki vasıtasıyla gerçekleşebilir. Alacağın temliki de yazılı şekilde yapılması geçerlilik koşuludur. Bu bağlamda çıplak pay alacağın temliki hükümlerine göre devredilebilir. Temlik ile çıplak pay devralana geçer. Taahhüt edilen payın karşılığını ödeme borcunun yanında, ortaklık haklarını da içeren bedeli tam ödenmemiş payın devri işleminin de yazılı şekilde yapılması zorunluluğu söz konusudur. Dolayısıyla bedeli tam olarak ödenmemiş çıplak payın devri yazılı bir devir beyanı ile birlikte anonim ortaklığın onayının alınması ile gerçekleşir. Anonim ortaklık adına devir işlemine onay vermeye eğer ana sözleşmede farklı bir düzenleme bulunmuyorsa yönetim kurulu yetkilidir. Temlik akdinden alacağı devir iradesinin açıkça belli olması gereklidir. Davaya konu genel kuruldan önce yapılan 20/09/2016 tarihli genel kurul toplantısında davacının diğer iki ortağın %50 hissedar olarak gösterildiği ve kendisinin hissedar olarak gösterilmediği hazirun cetvelini yönetim kurulu başkanı olarak sermaye yapısı şirket pay defterine ve kayıtlarına uygundur ibaresi imzalamış ise de anılan genel kurul toplantı tutanağında Üç(3) ortağın asaleten katılımı ile toplantıda tüm ortakların hazır bulunduğu belirtildiği de gözetildiğinde ,hazirun tunağının davacının şirketteki hisselerini diğer ortaklara devrettiğini ispata elverişli alacağın temliki niteliğinde bir sözleşme olarak nitelendirmeye elverişli değildir. Davacının taraf olmadığı dava dışı ortak ile şirket muhasebecisi arasında yapılan e- posta yazışmaları ve anılan genelkurulda davacının yönetim kurulu başkanlığı görevinden istifasından sonra 21.09.2016 tarihinde şirkete ait Sermaye hesabında davacı adına kayıtlı hisselerin eşit oranda diğer hissedarlara yapılan devir işlemi davacının katılım olmaksızın şirket tarafından yapılan tek taraflı bir işlem olup yapılan bu kayıtta hissenin devrinin ispata elverişli bir sözleşme olmadığı salt davacının kendi ibrasına ilişkin genel kurulda paydaş olarak oy kullanmamış olması da devrin yazılı olması gerektiği yönündeki savunması hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilemez. Buna göre davalı şirket vekili gerek yargılama aşamasında gerekse istinaf aşamasında davacının payının devrine ilişkin bir karar alındığı ve pay defterine işlendiğinin iddia ve ileri sürülmemiş olup, davacının paylarını devretiğine ilişkin yazılı bir belge ibraz etmemiştir.Davalı şirketi dosya kapsamına göre davacının şirketteki hisselerini dervettiği hususunu usulüne uygun yazılı deliller ile ispatlayamadığından davacının genel kurul davasının iptali davasında açmakta aktif husumetini bulunduğunun kabulü gerekmiştir. TTK 446/(1)-b. maddesi uyarınca çağrının yapılmaması nedeniyle genel kurula katılamama durumu ise iptal edilebilirlik yaptırımına tabidir.Ancak çağrıdaki usulsüzlük, tek başına, kararın iptali nedeni olmayıp,iptal için, çağrıda eksiklik olmakla birlikte bu ihlalin kararın alınmasında etkili olması gerekmektedir. Bu durumda davacıya genel kurul katılımı için bir çağrı yapılmamasına göre mahkemece davacının katılımı olmaksızın genel kurula katılan önceki yönetim kurulu üyelerinin TTK 436/2. maddesinde uyarınca kendi ibralarında ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ayrıca bilanço ve kar/zarar hesaplarının ibrasında oydan yoksun oldukları halde oy kullandıkları ve sadece kullanılan bu oylar ile karar alınmasının anılan kararların iptalini gerektirdiği gerekçesiyle 3 ve 5 numaralı genel kurul karalarının iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenler davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunu reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın, alınması gerekli olan 80,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,3‬0-TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının; HMK.’nın 333. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 5- Gerekçeli kararın HMK.’nın 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/04/2022