Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/588 E. 2021/1515 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/588
KARAR NO: 2021/1515
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2016/1252 Esas – 2018/693 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı taraf arasında … Mahallesi … Cad. … Pendik/İstanbul adresinde ve İstanbul ili, Pendik İlçesi, … Mah. … mevkii, … Ada, … Parselde kayıtlı gayrimenkul üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 15/05/2013 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere Bayilik sözleşmesi ve yine aynı tarihli çerçeve protokol akdedildiğini, davalı tarafın sözleşme ve protokole ek olarak ürün alım taahhütnamesi ile sözleşme süresince toplam 20.779 ton beyaz ürünü …’den almayı, eksik kalan ton üzerinden 14-USD tutarınca kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, çerçeve protokolün 12. Md ile davalının bayilik anlaşması, taahhütlerinin, mevzuatın herhangi bir hükmünün kısmen ya da tamamen ihlal edilmesi, ürün bedellerinin ve hizmet bedellerinin vadesinde ödenmemesi halinde …’in anlaşmayı haklı nedenle fesih hakkının haiz olduğunu, anlaşmanın … tarafından feshedilmesi, anlaşma ve eklerinin bayi tarafından süresinden önce feshedilmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde 250.000.USD tutarındaki cezai şartın müvekkiline ödeneceğinin düzenlendiğini, davalı tarafın müvekkili şirkete gönderdiği ihbarname ile hiçbir somut gerekçe göstermeden tek taraflı olarak feshettiğini, davalının müvekkilinden 2.940 ton ürün aldığını, alması lazım gelen 17.839 ton ürünü almadığını, davalı taraf eksik ton başına 14-USD ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini bu kapsamda müvekkili şirketin 249.741.TL kar kaybı alacağının mevcut olduğunu tüm bu nedenlerle çerçeve protokol uyarınca tahakkuk edilen 250.000 USD cezai şart alacağının şimdilik 1.000.USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsilini, ürün alım taahhütnamesi uyarınca eksik kalan ürün miktarı için hesaplanan 249.741.USD kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000.USD’sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Hernekadar davacı taraf taraflar arasında ki sözleşmenin davalı tarafça haksız feshi iddiası ile kar kaybı ve cezai şart talebinde bulunmuş, davalı tarafın cevap dilekçesi ibraz etmemesi nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiği hususu kabul edilmiş ise de; Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ve düzenlenen bilirkişi raporu ile davacı ile davalı arasında 15/05/2013 Tarihli Standart Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Protokolden kaynaklanan ticari ilişki bulunduğu,davacı tarafın davasının, davalı tarafça Sözleşmenin süresinden önce haksız fesih edildiği gerekçesi ile cezai şart ve kar kaybı talebine ilişkin olduğu görülmüştür. 15/05/2013 Tarihinde imzalanan sözleşmenin süresi 5 yıldır. Davalı tarafça, davacı tarafa Beşiktaş … Noterliğinin 01/10/2015 Tarihli ihtarnamesi ile ”…gördüğüm lüzum üzerine aramızda ki sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ediyorum. Sözleşmenin bugünden i,tibaren hükümsüz olduğunu ve beni hukuken bağlamayacağını ihtaren bildiririm.” şeklinde Sözleşmeyi fesih ettiği görülmüştür. Davalı tarafın fesih sebebi olarak sadece ” gördüğüm lüzum” ibaresini kullandığı görülmekle sözleşmenin bu hali ile haklı şekilde fesih edildiğinden bahsetmek mahkememizce mümkün görülmemiştir. Toplanan deliller ve düzenlenen Bilirkişi raporu ile belirlendiği üzere davacı tarafın ibraz edilen defterlerinin 6102 Sayılı Kanunun 64.md/3f kapsamında usulüne uygun tutulduğu,6100 Sayılı Kanunun 222.md uyarınca davacı tarafın lehine delil olma niteliğinin bulunduğu, davalı tarafın Ticari defterlerini inceleme gün ve saatinde hazır bulundurmadığı görülmüştür. Davacı tarafın incelenen Ticari defter ve kayıtlarına göre Sözleşmenin 5.md uyarınca davalı tarafın her yıl için 4.156 Ton beyaz ürün almayı taahhüt ettiği, sözleşmenin fesih tarihine kadar davalı tarafın 2.940 Ton ürün aldığı görülmüştür. Bayilik sözleşmesi uyarınca ürün alım taahhüdünde bulunulduğu, Davalı tarafın eksik ürün aldığı tespit edilmiş olmakla birlikte bir sonraki yıl davacı tarafça ihtirazi kayıt koymadan ürün verilmeye devam edildiği, bu haliyle dikey sözleşme uyarınca dağıtım şirketi, bayiden önceki yıllara ait cezai şart isteminde bulunamayacağı, son yıla ilişkin ifa başlamadan çekince koyulmadığı anlaşılmakla davacı tarafın kar kaybı davasının reddine karar verilmiştir. Davacının Cezai Şart talebinin sözleşmesel dayanağı; 15/05/2013 Tarihinde düzenlenmiş bulunan ”Protokolün” 12.md.sidir.Sözleşme kapsamında cezai şart talep edilebilmesi için Sözleşmenin 9.md sinde ki sürelere riayet edilememesi halinde cezai şart talep edilebileceğinin belirtildiği görülmüştür. Davalı tarafın yukarıda belirtildiği üzere haksız olarak sözleşmeyi fesih ettiği anlaşılmakla cezai şart talebi mahkememizce yerinde görülmüştür. Davalı tarafın inceleme gün ve saati itibari ile ticari defterlerini ibraz etmemesi nedeni ile cezai şart miktarının ödenmesinin şirketin mahvına sebep olup olmayacağı hususunda sağlıklı inceleme yapılamadığı anlaşılmakla birlikte Davacı tarafın dava dilekçesinde ki Cezai şart talebi 1.000.USD. Dir. Karar tarihi itibari ile talep miktarının arttırmamıştır. Bayilik Sözleşmesi imzalayan ve akaryakıt satışı yapan bir şirket için 1.000.USD cezai şart bedelini ödemesinin mahvına sebep olacak nitelikte olmadığı hususu genel bilgi ile çözülebilecek hususlardan olduğundan davacı tarafın cezai şart talebinin kabulüne, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kar mahrumiyeti talebinin, tacir olan taraflar arasında geçerli ve hukuka uygun olarak kararlaştırılmış sözleşme ve taahhütname hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, Borçlar Kanunu’nun cezai şarta ilişkin hükümleri emredici nitelikte olmadığından müvekkili şirketin çekince koyma yükümlülüğünün bulunmadığını, bu husus, yakın tarihli Yargıtay içtihadıyla da ortaya konularak taahhütname hükümlerine göre sonuca gidilmesi gerektiğinin belirtildiğini, davaya dayanak Ürün Alım Taahhütnamesi’nin (g) bendinde “… A.Ş.’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi,” (h) bendinde ise ” feragatname verilmedikçe …’in herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağı, Beyan, kabul ve taahhüt ederiz.” hükümlerinin yer aldığını, davalı, sözleşme süresinin sonunda dava konusu borcu ödemekle yükümlü olup, hukuken geçerli olarak kararlaştırılan bu şartlar doğrultusunda ayrıca ihtar göndermeye gerek olmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2018 tarih, 2017/1145 E. 2018/3125 K. sayılı çok yakın tarihli içtihadında, sözleşmede cezai şartın anlaşma süresinin sonunda toplam olarak talep edilmesine ilişkin hüküm bulunması halinde bu hükme göre sonuca gidilmesi gerektiğine hükmedildiğini, karar gerekçesinde yer alan, her yıl ürün verilmeye devam edilmeden önceki yıllardaki eksik alımlara ilişkin çekince konulması gerektiğine ilişkin değerlendirmeye rağmen talebin tümden reddedilmesinin çelişkili olduğunu, bir an için ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi kabul edilecek olsa bile, bu sefer son yıla ilişkin kısmın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini, zira son yılda sözleşme sona ereceğinden artık çekince konulmasının mümkün olmadığını, taahhütname hükümlerinin varlığı karşısında, -davalının bu yönde bir iddia ve savunması bulunmasa da- ürün verilmeye devam edilmiş olmasının, davalının güvenini oluşturduğuna ilişkin olası bir değerlendirmenin de kabul edilebilir bir yönü bulunmadığını, dolayısıyla kararın bu yönden açıkça çelişkili olduğu gibi, başkaca bir gerekçe de ortaya konulmamış olduğundan aynı zamanda hukuken de dayanaksız olduğunu, dosya kapsamı incelendiğinde davalının kendini vekille temsil ettirmediği ve davalı adına sunulmuş herhangi bir vekaletname de bulunmadığı halde davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın redde dair kısımlar yönünden kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi süresi botunca alım taahhüdünün yerine getirilmemesi ve sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle cezai şart alacağı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, alım taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle, kararlaştırılan cezai şartın talep edilebilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Taraf şirketler arasında … Mah. … Cad. No: … Pendik/İSTANBUL adresinde bulunan İstanbul İli, Pendik İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Ada, … Parselde kayıtlı gayrimenkul üzerindeki akaryakıt istasyonunun işletmeciliği konusunda 15.05.2013 tarihinde 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Çerçeve Protokol akdedilmiştir. Ayrıca bunlara ek olarak davalı taraf “Ürün Alım Taahhütnamesi” düzenlenleyerek sözleşme süresince toplam 20.779 ton beyaz ürünü (kurşunsuz benzin, normal benzin, motorin olmak üzere) almayı, eksik kalan ton üzerinden ise 14 USD kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Davalı … San. Ve Tic. A.Ş., tarafından davacıya gönderilen 01.10.2015 tarihli ihbarname ile “gördüğüm lüzum üzerine” gerekçesiyle bayilik sözleşmesi feshedilmiştir. Davacı, sözleşmenin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla kar kaybı ve cezai şartın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Protokol’ün 12. Maddesinde bayinin anlaşma ve eklerini bayilik süresi dolmadan feshedilmesi veya fesih sonucu doğuracak şekilde hareket edilmesi halinde 250.000,00 USD tutarındaki cezai şartın davacı şirkete ödeneceği düzenlenmiştir. Ürün Alım Taahhütnamesinde ise davalı taraf yıllık 4156 ton olmak üzere toplam 20.780 ton ürün almayı ve taahhüdün yerine getirilmediği takdirde eksik ton başına 14 USD kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Ayrıca taahhütname de kar mahrumiyetinin anlaşmanın hitamında istenebileceği ve davalının buna muvafakat ettiği belirtilmiştir. Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir ve bu amaçla cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu niteliğindedir. TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Anılan yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi, ifaya eklenen ceza koşulunda, şart gerçekleştiği takdirde alacaklı, hem ifayı hem de cezayı talep edebilecektir. TBK, “borcun belirlenen zamanda veya yerde ifa edilmemesi” hali için kararlaştırılmış ceza koşulunun, ifaya eklenen ceza koşulu niteliğinde olacağına dair bir karine koymuştur. Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici yapıda olmayıp düzenleyici nitelikte olduğundan taraflar, yukarıda belirtilen iki hal dışında kalan eksik ifalarla, bütün ifa etmeme hallerinde de ifa ile birlikte cezai şartın istenebileceğini kararlaştırabilirler. (Bkz. …; age sh. 875 vd.;… age sh. 1173 vd. ; … age sh. 579 vd.; …, Cezai Şart Ankara 2002 sh. 83 vd.; …; Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, İkinci Cilt 1990 sh. 740) TBK.’nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Beş yıl süreli bir “akaryakıt bayilik sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın, TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili “çekince” (ihtirazi kayıt) bildirmesi ya da bu konuda bayie noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yani her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. TBK’nun 179/II. Maddesinde öngörülen hüküm, emredici nitelikte olmadığından taraflar, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince aralarında farklı bir düzenleme yapabilirler. Sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir(Yargıtay 19. HD’nin 04/12/2019 Tarih 2018/3380 E. – 2019/5428 K. Sayılı Kararı). Davacı tarafça her yılın sonunda ihtirazı kayıt konulmadan mal verilmeye devam edildiğinden davacı şirket, davalının imzaladığı taahhütnamedeki asgarî alım miktarının yerine getirilmemesi hâlinde taahhütnamede yer alan kâr kaybının davalıdan istenmeyeceği yönünde davalı tarafta haklı bir güven oluşturmuştur. Davacı şirketin davranışları ile davalı şirkette yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen kâr kaybını talep etmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez(Yargıtay HGK’nın 02.12.2020 Tarih, 2017/(19)11-917 E. – 2020/985 K. Sayılı Kararı). Davacı taraf, taahhütname de kar mahrumiyetinin anlaşmanın hitamında istenebileceği ve davalının buna muvafakat ettiği yönünde düzenlemeler olduğunu ve dolayısıyla kar mahrumiyetinin anlaşma süresi sonunda tümden istenebileceğini ileri sürmüş ise de anlaşma süresinin sonunda tüm dönemlere ilişkin cezai şartın topluca istenebilmesi için dahi her dönem başında çekince konulması şarttır. Davacının dayandığı düzenlemeler bu şartı kaldırır nitelikte değildir. Ne var ki davalı üçüncü yılda asgari alım taahhüdüne uymamış ve sözleşme 01/10/2015 tarihinde gerçekleşmiştir. Sözleşmenin feshinden sonra davacının davalıya mal vermesi söz konusu olmadığına göre davacı üçüncü yıl bakımından asgari alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle cezai şart talep etmekte haklıdır. Sözleşme 15.05.2013 tarihinde akdedilmiş olup, 15.05.2015 – 01.10.2015 tarihleri arasına ilişkin olarak davalının alması gereken ürün miktarı belirlenip talep edilebilecek cezai şart belirlenmelidir. Davalı taahhütname ile yıllık 4156 ton ürün alacağını taahhüt etmiş olup, bu dönemde 248,313 ton ürün alınmıştır. Buna göre eksik alınan akaryakıt miktarı 3907,687 tondur. Üçüncü dönemde sözleşmenin yürürlükte kaldığı 4,5(dörtbuçuk) aya isabet eden taahhüt miktarı 1465,382 tondur. Ton başına cezai şart tutarı 14,00 USD olup, üçüncü dönem için eksik alınan ürün itibariyle toplam cezai şart tutarı 20’515,35 USD’dir. Ancak davacı taraf fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000,00 USD talep etmiştir. Taleple bağlı kalınarak eksik ürün alımına ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Hal böyle iken Mahkemece kar mahrumiyetine ilişkin davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece eksik ürün alımına dayalı davanın son yıla ilişkin ifa başlamadan çekince konulmadığından bahisle reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın KABULÜNE, 2-Sözleşmenin feshine bağlı cezai şart alacağı 1.000,00 USD ve eksik ürün alımından kaynaklı cezai şart alacağı 1.000,00 USD’nin ayrı ayrı dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca tarihinden fiili ödeme gününe kadar Devlet Bankalarının USD cinsinden açılmış bulunan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 121,07 TL harcın, alınması gerekli olan 484,26 TL harçtan mahsubu ile bakiye 363,19 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 29,2 TL, peşin harç 121,07 TL, posta ve tebligat gideri 36,00 TL, bilirkişi ücreti 1200,00 TL olmak üzere toplam 1.386,27 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5100 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa iadesine,7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 66,00 TL olmak üzere toplam 187,30 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,10-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/12/2021