Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/570 E. 2021/1669 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/570
KARAR NO: 2021/1669
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2017/103 Esas – 2019/160 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2021
Taraflar arasındaki asıl-karşı ve birleşen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl-karşı ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVA: Davacı … AŞ vekili, müvekkili şirketin davalıya 30.11.2011 tarihinde, keşidecisi olduğu, 30.11.2016 vadeli, 426.208,00 Usd tutarlı bonoyu verdiğini, anılan bononun aynı tarihte, … AŞ’nin tüm hisselerinin davalının da aralarında bulunduğu hisse sahibi doktorlarca davacıya devri sırasında devreden doktorların imzaladığı taahhütname karşılığında verildiğini, taahütnamenin 7. maddesinde, davalının da aralarında bulunduğu hisse devredenlerin alacaklarının bir kısmını devralanda bıraktıkları, bu alacak karşılığında … AŞ’nin keşidecisi olduğu, 30/11/2012, 30/11/2013, 30/11/2014, 30/11/2014, 30/11/2015 ve 30/11/2016 vadeli bonoların ciro edilmemek ve teminat olarak kullanılmak üzere verildiğini, taahhütnamenin üst maddelerinde yer alan hisse devredenlerin taahütlerine aykırı hisse devralan lehine alacak doğması halinde, bu bedelin bonodan tenkis edileceği, böyle bir tenkis ya da tahsil beyanının hisse devralanca bildirilmesi halinde bononun karşılıksız kaldığı kabul edilerek derhal keşideciye iade edileceği, herhangi bir sorumluluğu gerektiren durumun doğmaması halinde bononun vadesinde keşideciye ibraz suretiyle tahsil edileceği, bononun şahsen hisse devredence ve/veya yasal mirasçısı ya da yetkili vekil aracılığıyla tahsil talebinin iletileceği, aksi halde bono bedeli kadar cezai şart ödeneceği açıkça yer aldığını, ayrıca davalıya 23.11.2016 tarihinde noter kanalıyla keşide edilen ihtarnamede, tahhüdüne aykırı olarak doğmuş bedellerin mahsup edilmesi ve bonoyu işleme koymaması ihtar edildiği halde, 30.11.2016 vadeli 426.208 Usd bedelli bonoyu keşideciye ibraz etmeden doğrudan İstanbul … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı icra dosyasından takibe koyduğunu, bu nedenle müvekkilinin taahhütname gereği cezai şart hak ettiğini ileri sürerek 100.000 USD cezai şartın ödeme günündeki TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı/karşı davacı … vekili, müvekkilinin de aralarında bulunduğu bir kısım doktorlar tarafından … A.Ş.’deki hisselerini davacı/karşı davalı şirkete devredildiğini, müvekkilinin hisse devir bedelinden doğan alacağına karşılık bir kısım alacağını almadığını, bu alacağa karşılık davacı/karşı davalıdan bono aldığı hususunun doğru olduğunu, taahhütnamede belirtilen cezai şartın, bononun şahsının ve/veya yasal mirasçıları ya da yetkili vekilleri dışındaki 3. kişilerce tahsil talebinin yöneltilmesi durumunda söz konusu olduğunu, oysa bononun müvekkili tarafından icra takibine konu edildiğini, ayrıca, davacı/karşı davalının müvekkiline keşide ettiği 23.11.2016 tarihli ihtarnamede, bonodan mahsup taleplerini iletmiş ise de, bu taleplerin dayanaklarını göstermediği gibi, vadesi yaklaşan bono bedelinin tahsilini engellemek amacıyla kötü niyetli hareket ettiğini, dolayısıyla davacı/karşı davalının keşide ettiği bu ihtarnameden hareketle bono bedelinin vadesinde ödenmeyeceği anlaşıldığından bononun davacı/karşı davalı keşideciye ibraz zorunluluğunun ortadan kalktığını, kaldı ki, davacı/karşı davalı tarafından müvekkiline verilen taahhütnameye aykırı hareket edildiğinden davacı/karşı davalı tarafça imzalanan söz konusu taahhütnamenin son cümlesi gereğince, müvekkilinin imzalamış olduğu 30.11.2011 tarihli taahhütname gereği yükümlülüğünün kalmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
KARŞI DAVA: Davalı/karşı davacı … vekili, müvekkili ile diğer hisseleri devredenler tarafından davacıya verilen taahhütname dışında, davacı/karşı davalı şirket tarafından verilen taahhütnamede, dava konusu bono dahil olmak üzere verilen bonolardan herhangi birinin haklı sebebe dayanmaksızın vadelerinde ve tam olarak ödenmemesi halinde henüz vadesi gelmemiş diğer tüm bonoların herhangi bir bildirim, ihbar ya da ihtara gerek kalmaksızın muaccel hale geleceğini, zamanında ödenmeyen her bir bono bedeli kadar cezai şart uygulanacağının kararlaştırıldığını, bononun icra takibine konu edildiğini, icra dosyasındaki borcun … A.Ş. ile yapılan sulh görüşmeleri sonucunda, ödenerek infaz edildiğini, bono bedelinin vadesinde ödenmediğinin açık olduğunu ileri sürerek bono bedellerinin zamanında ödenmemesi nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 8.000 USD cezai şart alacağının fiilli ödeme tarihindeki rayiç değer üzerinden Türk Lirası karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacı/karşı davalıdan tahsiline, davacı/karşı davalının imzalamış olduğu 30.11.2011 tarihli taahütname gereğince, müvekkilinin rızası olmadan şirket hisselerini devrettiğinden ve taahhütname gereği, 30.06.2012 tarihinde kaldırılması gereken … AŞ’nin müvekkili hesapları üzerindeki blokajın geç kaldırılması sebebiyle uğranılan zarardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 Usd tazminatın ve taahütname gereği bonolardan mahsubu gereken davaların müvekkiline ihbarının sağlanmaması ve müvekkilinin savunma hakkı imkanından mahrum kalması sebebiyle uğranılan zarardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 Usd tazminatın fiilli ödeme tarihindeki rayiç değer üzerinden Türk Lirası karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı/karşı davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP: Davacı/karşı davalı vekili, icraya konu edilen bononun bir borçlanma bonosu olmadığını, bir taahhüdün teminatı olarak verildiğini, bono keşidecisi taahhüdünü yerine getirmez ise, bononun keşideciye karşı ne şekilde kullanılacağı da bono verilirken taahhütname ile birlikte sınırlanmış ve taahhüt edildiğini, karşı dava yönünden ise, bononun zamanında ödenmemesi nedeniyle istenilen cezai şartın dayanağının olmadığını, bononun hangi nedenlerle ödenmeyeceği 23.11.2016 tarihli ihtarla bildirildiğini, bu nedenler tartışılıp ödememenin doğruluğu veya yanlışlığı saptanmadan tazminata hükmedilemeyeceğini, diğer tazminat taleplerine dayanak iddiaların soyut olup, zararını ve illiyet bağını ispat edemediğinden karşı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı … vekili, müvekkilinin avalist olduğu 30.11.2016 vadeli, 426.208,00 Usd tutarlı bononun, davalının da aralarında bulunduğu hisse sahibi doktorlarca … AŞ’nin tüm hisselerinin devri sırasında devreden doktorların imzaladığı taahhütname karşılığında verildiğini, taahütnamenin 7. maddesinde, davalının da aralarında bulunduğu hisse devredenlerin alacaklarının bir kısmını devralanda bıraktıkları, bu alacak karşılığında …AŞ’nin keşidecisi olduğu, 30/11/2012, 30/11/2013, 30/11/2014, 30/11/2014, 30/11/2015 ve 30/11/2016 vadeli bonoların ciro edilmemek ve teminat olarak kullanılmak üzere verildiğini, taahhütnamenin üst maddelerinde yer alan hisse devredenlerin taahütlerine aykırı hisse devralan lehine alacak doğması halinde, bu bedelin bonodan tenkis edileceği, böyle bir tenkis ya da tahsil beyanının hisse devralanca bildirilmesi halinde bononun karşılıksız kaldığı kabul edilerek derhal keşideciye iade edileceği, herhangi bir sorumluluğu gerektiren durumun doğmaması halinde bononun vadesinde keşideciye ibraz suretiyle tahsil edileceği, bononun şahsen hisse devredence ve/veya yasal mirasçısı ya da yetkili vekil aracılığıyla tahsil talebinin iletileceği, aksi halde bono bedeli kadar cezai şart ödeneceği açıkça yer aldığını, 23.11.2016 tarihinde noter kanalıyla keşide edilen ihtarnamede, tahhüdüne aykırı olarak doğmuş bedellerin mahsup edilmesi ve bonoyu işleme koymaması ihtar edildiği halde, davalının 30.11.2016 vadeli 426.208 Usd bedelli bonoyu keşideciye ibraz etmeden doğrudan icra takibine konu ettiğini, taahhütname gereği cezai şart hakkının doğduğunu ileri sürerek 100.000 USD cezai şartın ödeme günündeki TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili, davacının sadece bononun avalisti olduğunu, davacı ile müvekkili arasında hukuki ilişkinin bulunmadığını, davacının temel hukuki ilişkiye taraf olmadığını, cezai şart koşulunun sağlanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki 30.11.2011 tarihli taahhütnamenin imzalandığı ve taahhütname gereği bono verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlık, asıl ve birleşen dava yönünden bononun davalı taraflarca takibe konu edilmesi nedeniyle taahhütnamenin 7.maddesine dayalı cezai şart talep edilip edilemeyeceği; karşı dava yönünden ise, 30/11/2011 tarihli diğer taahhütname gereği bonoların haklı bir sebep olmaksızın vadelerinde ödenmemeleri nedeniyle cezai şart ve zarar tazmini talebinde bulunup bulunamayacağı noktalarında toplandığı, 30.11.2011 tarihli taahhütnamenin 7.maddesi “Bu taahhütlerimiz karşılığında hisse devir bedelinden bir kısmını devralanlar nezdinde alacağımız olarak bıraktığımızı, bu alacağımız karşılığında her birimiz ayrı aynı adımıza tanzim edilmiş, …, … ve …A.Ş.’nin keşideci …A.Ş. lehine avalinin bulunduğu 30.11.2012, 30.11.2013, 30.11.2014, 30.11.2015 ve 30.11.2016 vadeli ciro edilmez ve teminat için olduğu klozunu içeren bonolar (“Bonolar”) aldığımızı, bu bonoları herhangi bir şekilde üçüncü şahıslara devir, tahsil ya da teminat amaçlı ciro etmeyeceğimizi, yukarıdaki tahhütlerimiz kapsamında ödememiz gereken bedellerin öncelikle bu bonolar karşılığında tutulan bedelden tahsil edileceğini, böyle bir tahsilatın yapılmasının bildirilmesi halinde bonoyu derhal bedelsiz kaldığı için keşideciye iade edeceğimizi, herhangi bir sorumluluğumu gerektiren durumun doğmadığı ahvalde vadesinde bonoyu keşideciye ibraz suretiyle tahsil edeceğimizi, bononun şahsımız ve/veya yasal mirasçılarımız ya da yetkili vekillerimiz dışında tahsil talebinin yöneltilmesi durumunda bono bedeli kadar cezai şart ödeyeceğimizi, …A.Ş.tarafından vade tarihine kadar bono gereği mahsup işleminin yapıldığını bildiren herhangi bir ihtarname keşide edilmesi halinde senedi protesto ettirmeyeceğimizi” hükmünü içerdiği, buna göre cezai şartın doğması için, bonoların lehtar veya mirasçıları ve yetkilileri dışında 3.kişilerce takibe konu edilmeleri zorunlu olup, aksi halde ceza koşulunun gerçekleşmediği, taraflar arasındaki taahhütnameye konu 30/11/2011 keşide, 30/11/2016 vade tarihli, 426.208 USD bedelli bononun, lehtar (asıl ve birleşen davalı) tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takibe konulduğu, bu durumda; asıl ve birleşen dava yönünden taraflar arasındaki taahhütnamenin 7.maddesine göre cezai şart istenmiş ise de; taahhütnamede bononun lehtar, mirasçı yada yetkili vekili dışında 3.kişilerce tahsilinin istenmesi durumunda cezai şart ödeneceğinin düzenlendiği, taahhütnameye konu bononun ise 3.kişilerce değil, lehtar davalı tarafından takibe konu edildiği, taahhütname gereği cezai şart koşullarını oluşturacak şekilde bononun lehtar, mirasçı yada yetkili vekil dışında 3.kişilerce takibe konu edilmediği, dolayısıyla taraflar arasındaki taahhütnamenin 7.maddesi gereği ceza koşullarının oluşmadığı, diğer yandan, asıl ve birleşen davacı tarafın, bonoların bedelsizliği konusundaki iddiası ise, açılacak bir menfi tespit davasının konusunu oluşturduğundan eldeki davada dinlenemeyeceği, asıl davaya karşı dava yönünden yapılan incelemede ise, karşı davaya konu tüm taleplerin dayanağının, karşı dava dilekçesine ekli 30/11/2011 tarihli taahhütname olup; sözkonusu taahhütname gereği istenen tazminat kalemleri, yukarıda özetlenen ceza koşulu türlerinden 6098 sayılı TBK’nın 179/II.maddesinde düzenlenen “ifaya eklenen ceza” koşulu niteliğinde olduğu, buna göre, karşı davacının sözkonusu taahhütname gereği talepte bulunabilmesi için, karşı tarafın taahhüdü gereği bonoları vadesinde gereği gibi ödememesi durumunda, ödenmeyen bonoyu ve ceza koşulu gereği muaccel olan bonolar ile kararlaştırılan cezayı takibe koyması veya kararlaştırılan ceza ile muaccel hale gelen diğer bonoları da isteme konusunda TBK’nın 179/II.maddesi gereğince çekince (ihtirazı kayıt) bildirmesi zorunlu olup, aksi halde bononun vadesinde ödenmemesi nedeniyle kararlaştırılan ceza koşulunu talep edemeyeceği, karşı davaya ilişkin somut olayda karşı davacı tarafça, ilk taahhütnamedeki dava konusu 30/11/2016 vade tarihli 426.208,00 USD bedelli bonoyu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe koymuş ancak, kararlaştırılan ceza koşulu gereği diğer talepleri konusunda karşı tarafa herhangi çekince (ihtirazi kayıt) bildirmediğinden ifaya ekli ceza koşulu niteliğindeki taleplerini isteyemeyeceği gerekçeleriyle asıl ve birleşen davanın ve asıl davaya karşı açılan karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Asıl davanın davacısı … AŞ ve birleşen davanın davacısı … vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; taahhütnamede yer alan prosedür gereği davalıya 23.11.2016 tarihinde noter kanalıyla keşide edilen ihtarnamede, taahhütnameki taahhütlerine aykırı olarak doğmuş olan borcun bonodan mahsup edilmesi gerektiği belirtildiği halde bonoyu keşideciye ibraz etmeden icra takibine koyduğunu, dolayısıyla taahhütnamedeki cezai şart koşulunun gerçekleştiğini, taahhütnamede, bononun tahsili için ibraz şekline ilişkin değil de sadece bonoyu ibraz edecek kişiler bakımından sınırlama getirildiği düşüncesiyle hareket edildiğini belirterek asıl ve birleşen davaya yönelik ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Asıl davanın karşı davacı vekili … vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından imzalanmış taahhütnameye uygun olarak, son bono olan 30.11.2016 vadeli 426.208 Usd bedelli bononun icra takibine konu edildiğini, icra takibine konu borcun daha sonradan İstanbul …AŞ tarafından ödenerek infaz edildiğini, müvekkilinin karşı davası yoluyla cezai şart hakkını ileri sürdüğünü, dolayısıyla mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesinin doğru olmadığını, bono bedelinin vadesinde ödenmediğinden cezai şart alacağının doğduğunu, ayrıca, davacının taahhütnamede, …AŞ’deki hisseleri satıcıların rızası olmadan satılamayacağı düzenlenmişken, buna aykırı olarak hisselerin rıza alınmadan devredildiğini, müvekkilinin … AŞ’deki hesabına konulan blokajın 30.11.2012 tarihinde kaldırılması gerekirken bunun yapılmadığını, mahsup miktarını bertaraf etmek için yargı yoluna gidilmesi halinde lehtarlara hukuki yetki verileceği, davaların ihbar edileceği düzenlenmiş olmasına karşın bunların yerine getirilmediğini belirterek karşı dava yönünden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen davada, asıl davanın davacısı … AŞ’nin keşidecisi, birleşen davanın davacısı …’nın avalisti olduğu 30.11.2011 tanzim ve 30.11.2016 vadeli, 426.208,00 Usd tutarlı bononun, … AŞ’nin tüm hisselerinin davalının da aralarında bulunduğu hisse sahibi doktorlarca asıl davanın davacı şirkete devri sırasında imzalanan taahhütname karşılığında teminat olarak verildiği, davalının taahütnamenin 7. maddesine aykırı olarak bonoyu icra takibine konu yaptığı, anılan madde gereği bono bedeli kadar cezai şart alacağının doğduğu iddia edilerek şimdilik 100.000 Usd cezai şartın tahsili istenmiştir. Asıl davanın karşı davasında ise, hisse devri karşılığında devralan davacı/karşı davalı şirket tarafından verilen taahhütnamede, vadesinde ödenmeyen her bir bono bedeli kadar cezai şart uygulanacağının kararlaştırıldığını, bono bedeli icra takibi yoluyla tahsil edildiğini, dolayısıyla bono bedelinin vadesinde ödenmediğini belirterek cezai şart alacağının tahsilinin yanısıra söz konusu taahütname gereğince verilen taahhütlerin yerine getirilmediğinden doğan zararın tazminini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, asıl ve asıl davanın karşı davasının ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş, karara karşı taraflar vekilleri tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Somut olayda, dava dışı … AŞ’nin tüm hisselerinin davalı …’in de aralarında bulunduğu hisse sahibi doktorlarca davacı … AŞ’ne devri karşılığında, davacı devralan … AŞ tarafından 30.11.2011 tarihli “Taahütnamedir” başlıklı belgenin düzenlendiği ve bundan ayrı olarak davalı …’in aralarında olduğu diğer hisseleri devredenler tarafından da aynı tarihli ve isimli belgenin düzenlenmiş olduğu hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Asıl ve birleşen dava yönünden yapılan inceleme sonucunda; Davalı/karşı davacı …’in de aralarında olduğu diğer şirket hisselerini devredenler tarafından hisseleri devralan davacı/karşı davalı … AŞ’ne verilen 30.11.2011 tarihli sekiz (8) maddeden ibaret “Taahhütnamedir” başlıklı belgede, paylarını ve dolayısıyla hisse senetlerini devir ve teslim alan …AŞ’ne sahip oldukları hisse senetlerini devrettikleri …AŞ’nin 30.11.2011 tarihi itibariyle üçüncü şahıslarla arasında varolan ve halen cari bulunan tüm sözleşmelerin taahhütnamenin ekinde sunulan listedekilerle sınırlı olduğu, bu sözleşmeler dışındakilere ödeme yapılması durumunda taraflarına rücu edilebileceği, yine alacaklar listesininin de taahhütname ekin sunulan listedekilerden ibaret olduğu, taahhütnamenin verildiği tarihten 5 yıl içinde beyan edilenler dışına bir alacağın varlığının saptanması durumunda, bu alacağın devralan şirkete ait olacağı, tahsil edilmesi durumunda bu alacak tutarının devralana ödeneceği, yine şirketin üçüncü şahıslara, ortaklara ve çalışanlarına karşı borçlarının taahhütname ekinde sunulan listede belirtilenler olduğu, bunun dışında bir borcun doğmuş olması halinde bu borcun ödeneceği, ödeme yapılmış olması durumunda taraflarına rücu edilebileceği, şirketin tüm demirbaş, stok ve diğer envanterlerin ekte sunulandan ibaret olduğu, üçüncü kişiler ile devam eden davaların ekte sunulan listede gösterilenler olduğu, bu davaların sonucunda şirketin borçlanması durumunda bunun hisseleri oranında taraflarınca ödeneceği, şirketin ödemesi durumunda taraflarına rücu edilebileceği, defter ve kayıtlarının doğru tutulduğu taahhüt edilmiş ve nihayet taahütnamenin 7. maddesinde; “Bu taahhütlerimiz karşılığında hisse devir bedelinden bir kısmını devralanlar nezdinde alacağımız olarak bıraktığımızı, bu alacağımız karşılığında her birimiz ayrı aynı adımıza tanzim edilmiş, …, … ve … A.Ş.’nin keşideci … A.Ş. lehine avalinin bulunduğu 30.11.2012, 30.11.2013, 30.11.2014, 30.11.2015 ve 30.11.2016 vadeli ciro edilmez ve teminat için olduğu klozunu içeren bonolar (“Bonolar”) aldığımızı, bu bonoları herhangi bir şekilde üçüncü şahıslara devir, tahsil ya da teminat amaçlı ciro etmeyeceğimizi, yukarıdaki tahhütlerimiz kapsamında ödememiz gereken bedellerin öncelikle bu bonolar karşılığında tutulan bedelden tahsil edileceğini, böyle bir tahsilatın yapılmasının bildirilmesi halinde bonoyu derhal bedelsiz kaldığı için keşideciye iade edeceğimizi, herhangi bir sorumluluğumu gerektiren durumun doğmadığı ahvalde vadesinde bonoyu keşideciye ibraz suretiyle tahsil edeceğimizi, bononun şahsımız ve/veya yasal mirasçılarımız ya da yetkili vekillerimiz dışında tahsil talebinin yöneltilmesi durumunda bono bedeli kadar cezai şart ödeyeceğimizi, …A.Ş.tarafından vade tarihine kadar bono gereği mahsup işleminin yapıldığını bildiren herhangi bir ihtarname keşide edilmesi halinde senedi protesto ettirmeyeceğimiz..”denilmiştir. Buna göre, cezai şartın doğması için, bonoların lehtar veya mirasçıları ve yetkilileri dışında 3.kişilerce tahsil edilmeleri zorunludur. Aksi halde ceza koşulu gerçekleşmez. Davalı/karşı davacı … tarafından, 30.11.2012 vadeli 426.209,10 Usd; 30.11.2013 vadeli 426.208,00 Usd; 30.11.2014 vadeli 426.208,00 Usd; 30.11.2015 vadeli 426.208,00 Usd ve 30.11.2016 vadeli 426.208,00 Usd bedelli bonoların teslim alındığına dair tutanağın imzalanmış olduğu, bu sıralı bonolardan en son sıradaki dava konusu 30.11.2016 vade tarihli bononun davalı/karşı davacı … tarafından İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasında icra takibine konu yapıldığı, 30.11.2011 tanzim ve 30.11.2016 vadeli bononun keşidecisi …A.Ş., avalistleri …, … ve …AŞ olup, lehtarı … olduğu görülmüştür. Bu durumda; asıl ve birleşen dava yönünden taraflar arasındaki taahhütnamenin 7.maddesine göre cezai şart istenmiş ise de; taahhütnamede bononun lehtar, mirasçı yada yetkili vekili dışında 3.kişilerce tahsilinin istenmesi durumunda cezai şart ödeneceğinin düzenlendiği, dava konusu 30.11.2016 tarihli bononun vadesinde ödenmediği gibi, vadesinden sonra davalı/karşı davacı … tarafından keşideci davacı/karşı davalı … A.Ş’ye keşide edilen ihtarnamede bono bedelinin ödenmesinin ihtar edildiği, ayrıca taahhütnameye konu bononun ise 3.kişilerce değil, lehtar davalı tarafından takibe konu edildiği, taahhütname gereği cezai şart koşullarını oluşturacak şekilde bononun lehtar, mirasçı yada yetkili vekil dışında 3.kişilerce tahsil edilmediği, dolayısıyla taraflar arasındaki taahhütnamenin 7.maddesi gereği ceza koşulu gerçekleşmemiştir. Bu gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamakta ise de, birleşen dava yönünden, davacı …nın bononun avalistleri arasında olup, dava konusu taaahütnameye ve dolayısıyla cezai şart koşuluna taraf olmadığından, cezai şart alacağı bakımından aktif husumet ehliyeti bulunmadığından birleşen davanın bu nedenle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Asıl davanın karşı davası yönünden yapılan inceleme sonucunda; Bu kez taahhüt verenleri davacı/karşı davalı … A.Ş ile … AŞ, taahhüt alanları davalı/karşı davacı …’in de aralarında olduğu diğer hisselerini devredenlerin olduğu yine 30.11.2011 tarihli “Taahhütnamedir” başlıklı belgede; “… A.Ş’nin yetkilisi olarak 30.11.2011 günü düzenlenerek lehtarlarına teslim edilen, üzerlerinde …, … ve ….AŞ’nin avalinin bulunduğu bonolardan herhangi birinin haklı bir sebebe dayanılmaksızın vadelerinde ve tam olarak ödenmemesi halinde…zamanında ödenmeyen her bir bono bedeli kadar cezai şart uygulanacağını… bonolardan sonuncusu ödenene kadar satıcıların rızası olmaksızın ….AŞ’de sahibi olduğumuz hisselerimizi şirket ortak sayısını beşe tamamlamak amacıyla 30 Kasım 2011 tarihinde yapılacak devir dışında devretmeyeceğimizi,..satıcıların rızası olmaksızın malvarlığını devretmeyeceğini, ….AŞ ile … arasında tesis edilen..kredisinin güncel riski dolayısıyla …’in … AŞ’deki hesabına konulan blokajın 30.11.2012 tarihine kadar kaldırılacağını, bu tarihe kadar blokajın tamamen çözülmemiş olması halinde …’in her türlü zararını karşılayacağımızı..bonolardan tenkis yapılmasını gerektirecek bir durumun oluşması halinde veya satıcıların 30.11.2011 tarihli taahhütnamelerindeki beyan ve taahhütlerine aykırılıktan doğan diğer taleplerimizin oluşması halinde öncelikle hususun bono lehtarlarına 30 gün içerisinde ve her halukarda ilgili hak düşürücü sürelere aykırılık teşkil etmeyecek şekilde, yazılı olarak bildirileceğini … A.Ş olarak yukarıda bahsedilen bildirim veya işbirliği yükümlülüğümüze aykırı hareket etmemiz halinde satıcıların 30.11.2011 tarihli Taahhütnamelerinden herhangi bir yükümlülükleri doğmayacağını da beyan ve kabul ederiz.” denilmiştir. Bonoların vadelerinde ödenmesi taahhüdüne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/11. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/11.) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. Alacaklı iki halde ceza koşulu isteyemez. Eğer alacaklı ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde talepte bulunamaz. Ayrıca alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifaya devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda, somut olaya gelince, dava konusu 30.11.2016 vadeli 426.208,00 Usd bedelli bononun da aralarında bulunduğu ve davalı/karşı davacı … adına düzenlenen sıralı bonoların hisse devir bedeli borcuna karşılık düzenlenmiş olduğu, davalı/karşı davacı …’in de aralarında olduğu diğer hisselerini devredenler tarafından şirket hisselerini devralan davacı/karşı davalı … ..AŞ’ye verilen 30.11.2011 tarihli taahhütnamedeki şirketin üçüncü şahıslara, ortaklara ve çalışanlarına karşı borçlarının taahhütname ekinde sunulan listede belirtilenler olduğu, üçüncü kişiler ile devam eden davaların sonucunda şirketin borçlanması durumunda bunun hisseleri oranında taraflarınca ödeneceği gibi taahhütleri kapsamında her bir bononun vadesine kadar borcun doğması ve muaccel olması durumunda, bu borcun bono bedelinden mahsup edilerek kalan kısmın ödenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımnda, hisse devir bedeli borcuna karşılık düzenlenen sıralı bonolardan en sonuncusu olan dava konusu 30.11.2016 vadeli bononun vadesinden 7 gün önce, davacı/karşı davalı … AŞ tarafından keşide edilen 23.11.2016 tarihli ihtarnamede, taahhütname kapsamında doğmuş 1.077.748,33 TL karşılığı Usd ve yine 49.128 Euro karşılığı Usd’nin bono bedelinden mahsup edilerek kalan tutarın bononun ibraz tarihinde ödeneceğinin ihtar edildiği, davalı/karşı davacı …’in 12.12.2016 tarihli cevabı ihtarnamesinde ise, ihtarda belirtilen borçların dayanaklarının gösterilmediği, borcun kabul edilmediği, bono bedelinin ödenmemesi için kötü niyetli hareket edildiği belirterek bono bedelinin ödenmesinin ihtar edildiği, bono bedelinin ödenmemesi üzerine, dava konusu bononun icra takibine konu edildiği ve dava konusu borcun dava dışı bononun avalisti …AŞ tarafından dava tarihinden sonra, 17.01.2017 tarihli sulh protokolü kapsamında ödenmiş olduğu görülmüştür. Bu durumda, dava konusu bononun lehtarı davalı/karşı davacı …’in vadesinde ödenmeyen bonoyu icra takibine konu ettikten sonra açmış olduğu asıl davaya karşı davasıyla birlikte, ifaya ekli cezai şart alacağı istemi yönünden ihtirazi kayıt koyduğunun kabulü gerekir. Yukarıda anılan taahütnamede açıkça, “…bonolardan herhangi birinin haklı bir sebebe dayanılmaksızın vadelerinde ve tam olarak ödenmemesi halinde…zamanında ödenmeyen her bir bono bedeli kadar cezai şart uygulanacağı..” kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla somut olayda, dava konusu bononun vadesinde ödenmemesinin nedenleri tartışılıp bu nedenlerin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Davacı/karşı davalı … Intertantional..AŞ’nin keşide ettiği 23.11.2016 tarihli ihtarnamede, taahütname gereği doğmuş borcun dava konusu bono bedelinden mahsup edilerek kalan tutarın bononun vadesinde ödeneceği ihtar edilmiş ise de, davalı/karşı davacı …’in 12.12.2016 tarihli cevabı ihtarında ise, taahhütname gereği doğduğu iddia edilen borcun kabul edilmediği belirtilmiştir. Ne var ki, yargılama sırasında dosyaya sunulan 17.01.2017 tarihli “Sulh Protokoldür” başlıklı sözleşmede, 23.11.2016 tarihli ihtarnamede geçen mahsup talepleri doğrultusunda, mahsuplaşma ve kalan tutarın belirlenerek ödenmesi konusunda anlaşmaya varıldığı görülmüştür. Bu durumda, dava konusu bono bedelinin vadesinde ödenmemesi haklı nedenlere dayandığından tahhütnamede geçen cezai şart koşulunun gerçekleştiğinden söz edilemeyecektir. Davalı/karşı davacı … tarafından karşı davasında, cezai şart alacağı dışında ileri sürülen tazminat taleplerine dayanak olarak, davacı/karşı davalı şirketin imzalamış olduğu 30.11.2011 tarihli taahütnamede, hisseleri devredenlerin rızası olmadan şirket hisselerini 3. kişilere devrettiği, davalı/karşı davacı …’in …bank AŞ nezdindeki hesapları üzerinde, şirket lehine konulan rehnin 30.06.2012 tarihine kadar kaldırılması gerekirken geç kaldırdığı, bonolardan mahsubu gereken davaların ihbarının yapılmadığı gösterilmiş ise de, bu taahhütlerin ihlali ya da yerine getirilmediği bakımından davacı/karşı davalı şirketin temerrüde düşürülmediği gibi anılan sulh protokolü de gözetildiğinde, tazminat koşulları bulunmadığından ispat edilemeyen diğer tazminat taleplerinin reddi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle, taraflar vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak asıl ve karşı davanın reddine, birleşen davanın ise aktif husumet nedeniyle reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Asıl davanın ve asıl davaya karşı açılan karşı davanın ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Birleşen davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 3-Asıl dava yönünden; a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 6.644,35 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 6.599,95 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 29.294,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, c-Davalı tarafından yapılan 17,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 3-Karşı dava yönünden; a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 628,17 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 583,77 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı davacıya iadesine, b-Karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 4.346,41 TL vekalet ücretinin karşı davacıdan alınıp karşı davalıya verilmesine, c-Karşı davalı tarafından yapılan 94,40 TL yargılama giderinin karşı davacıdan alınıp karşı davalıya verilmesine, 4-Birleşen dava yönünden; a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 6.644,35 TL peşin harçdan mahsubu ile bakiye 6.599,95 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 29.294,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, 6-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Taraflar vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendilerine iadesine, b-Taraflarca istinaf aşamasında sarf edilen yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği kendi üzerlerinde bırakılmasına, c- Taraflarca yatırılan İstinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK.’nın 333. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince kendisine iadesine, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.