Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/559 E. 2021/1398 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/559
KARAR NO: 2021/1398
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2019
NUMARASI: 2017/152 Esas – 2019/50 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin 12.06.2008 tarihinde, davalı bankadan 2 adet, toplam 232.180,00 USD sözleşme bedelli 36 ay vadeli ticari araç kredisi kullandığı, bu kredi ile kredi konusu araçların müvekkili tarafından satın alarak adına tescil ettirildiği ve araçlar üzerinde davalı lehine rehin işlemi tesis edildiği, Rekabet Kurulunun 8 Mart 2013 tarihinde aralarında davalının da bulunduğu 12 bankanın, 21.08.2007- 22.09.2011 tarihleri arasında, kredi faizlerinin belirlenmesinde kartel-uzlaşma oluşturduğunu tespit ettiği ve idari para cezasına hükmettiği, bu kararın Danıştay tarafından 2015/2445 Esas-2015/4605 Karar sayılı 16.12.2015 tarihli kararı ile onandığı, Rekabet Kurulunun bahse konu kararında davalı bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle aleyhine 14.875.404,00 TL idari para cezası verildiği, davalının diğer bankalarla anlaşarak yüksek faiz uyguladığı dönemde müvekkilinin kredi kullanması nedeniyle zarara uğradığı ve kredi maliyetinin yüksek olduğu, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 57. maddesinde, “Her kim bu kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekaheti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur” ifadesinin yer aldığı, aynı kanunun 58. maddesinde işe “Rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilir. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün kârlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alımarak hesaplanır, ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hâkim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın va da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan kârların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.” denildiği, bu düzenlemelere göre, davalı bankanın 21 Ağustos 2007 ve 22 Eylül 2011 arasında kartel fatzi uygulamak suretiyle bu tarih aralığında müvekkilinin kullanmış olduğu krediler nedeniyle uğradığı zararının belirlenerek, bu zararın 3 katı tutarında tazminatın, kredinin kullanımı esnasında müvekkil şirketten alınan haksız masraf ve komisyonların tamamının fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; 6100 sayılı HMK.107. maddesine göre belirlendiğinde arttırılmak üzere, şimdilik 500,00.-USD’sinin kredi kullanımı tarihinden itibaren işleyecek yabancı para cinsinden faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığı, Rekabet Kurulu kararına karşı açtıkları idare mahkemesindeki dava neticesinin beklenmesi gerektiği, Rekabet Kurulu tarafından Türkiyede yerleşik 12 bankanın kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri olmak üzere 3 farklı bankacılık hizmeti kapsamında anlaşma içerisinde 4054 Sayılı Kanunun 4. maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti için soruşturma yapıldığı, anılan soruşturma kapsamında 4054 Sayılı Kanunun 4. maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülen fiillerin bankalar açısından aynı olmadığı, Rekabet Kurulunun 08 Mart 2013 tarihli kararındaki haksız idari para cezasının sebebinin sadece kredi kartı gecikme bildirim ücreti ile nakit avans çekim ücretine ilişkin olduğu, davacının kullandığı ticari kredi faizleri yönünden verilen bir para cezasının bulunmadığı, davacının uğradığını iddia ettiği zararı kanıtlayacak bir delil sunmadığı, kullandırılan krediye göre komisyon ve masrafların alınmasının yasal olduğu, davacının şirket olduğu ve kredinin de ticari nitelikte bulunduğu, davacının tüketici olarak kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen kök ve ek rapor doğrultusunda, dava konusu kredinin ticari nitelikli kredi olması nedeniyle, 4054 sayılı 4054 sayılı yasanın 4. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, TTK’nun 8 m. hükmü uyarınca ticari nitelikli kredilerin bahse konu Rekabet Kurulu kararına konu edilemeyeceği, davalı bankanın rekabeti engellediği gerekçesiyle maddi cezaya maruz kalmış olması davacıya kullandırılan krediye yüksek faiz uygulandığı anlamına gelmeyeceği, davacının dayandığı nedene göre, Rekabet Kurulu Kararında, davalı bankanın adının geçmediği, davacıya kullandırılan ticari taşıt kredisi ile Rekabet Kurulu kararını dönemsel olarak karşılaştırma olanağının bulunmadığı, karar konu olan 21.08.2007-24.10.2011 tarih aralığını kapsayan dönemde bankaların herhangi bir tarihte ya da dönemde lokal olarak herhangi bir kredi işlemine, hizmete ya da vadeli mevduata uygulanan faize dayandırılmış olduğu nazara alındığında, incelemeye tabi tutulan 12 bankanın inceleme döneminin bütününde kullandırdıkları kredilere yüksek faiz uyguladıkları gibi bir sonuca varılamayacağı, davacının haksız rekabete dayalı tazminat isteminin yerinde olmadığı, kullandırılan kredinin ticari kredi olduğu ve davalı banka tarafından tahsil edilen komisyonun sözleşme koşullarına ve ücret tarifesine uygun olarak tahsil edildiği, davalı bankanın tahsil ettiği komisyon ve ücretinin sözleşme, TTK 18, 19 ve 20 m, BK, Bankacılık Kanunu, T.C, Merkez Bankası’nın 2006/1 sayılı Tebliği ve bankacılık teamüllerine uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın Rekabetin Korunması Hakkında Kanunu’nun 57. ve 58. maddelerine dayalı olduğu, mahkemece herhangi bir hesap yaptırılmadığı, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu, Rekabet Kurulu kararında kredi türleri için bir ayırım yapılmadığı gibi kararın davalı banka ve diğer bir kısım bankaların, Rekabet kurallarına aykırı olarak bir kartel oluşturup piyasada rekabeti ortadan kaldırdıklarına ilişkin olduğu, ve belirlenen faizin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4.maddesini ihlal ettiğine karar verildiği, verilen hizmetin gerçek ya da tüzel kişiye verilmiş olması, kredinin ticari olup olmaması bakımından, ne kurul kararında, ne de karara mesnet teşkil eden 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun ilgili maddelerinin ihlali hususunda bir ayırım gözetilmediği buna rağmen Rekabet Kurulundan anılan kararının döviz ve ticari kredileri kapsayıp kapsamadığının sorulduğu,12.06.2018 tarihli cevabi bilgilendirme yazısında, mevduat, kredi ve kredi kartları hizmetleri alanında gerçekleştirdikleri tek bir rekabet ihlalinin bulunduğu tespit edilerek ve anılan bankaların bu uzlaşmaya dahil oldukları süreler için cezalandırıldığının bildirildiği, ayrıca kredinin türü ve para birimine ilişkin bir ayrıma gidilmediğinin her ne kadar belirtildiği, rapora bu yazının değerlendirilmediği, kararın ticari kredileri kapsamadığı yönünde hatalı tespitte bulunulduğu, ne yasada ne de Rekabet Kurulu Kararında bulunmayan bir hususun varmış gibi kabul edildiği, Rekabet Kurulunca, piyasaya hakim bu bankaların bir araya gelerek rekabeti bozucu anlaşmalarının açıkça 4054 sayılı Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanuna aykırı olduğunun tespit edildiği, mahkemece karara esas alınan raporda ise, davalı bankanın uyguladığı faizin yasal sınırlarda kalıp kalmadığı, faiz oranını serbest belirleme hakkının olup olmadığının ele alındığı, oysa davanın konusunun davalı bankanın faiz belirleme sınırlarını aşıp aşınadığı değil, bu faizleri belirlerken Rekabet kurallarına aykırı olarak bir kartel oluşturup piyasada rekabeti ortadan kaldırdıklarına ilişkin olduğu, zira, Rekabet kurulu zaten belirlenen faizin 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 4.maddesini ihlal ettiğine karar verdiği, adı geçen bankaların uzlaşma sonucunda suni şekilde kredi oranlarını belirlediği, bu itibarla yapılması gerekenin 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57 ve 58. maddeleri uyarınca zarar olup olmadığı ve varsa tutarının belirlenmesi ile sınırlı tutulması gerekirken rekabet hukukunun dışına çıkılarak bankacılık hukuku kapsamında bir hukuki ile değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu, davalı bankanın da arasında bulunduğu 12 banka tarafından belirlenen bu suni oranların, Rekabet Kurulu kararında ticari kredileri ayrık bırakan hiç bir ibarenin bulunmadığı, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 58. maddesinin, hiçbir tereddüt mahal vermeksizin rekabetin korunması ilkesini ortaya koyduğu, buna göre, rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenlerin, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilecekleri ve zararın belirlenmesinde zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün karlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplama yapılacağının belirtildiği, bu açık hüküm gereği bilirkişinin zarar hesaplaması yapması gerekmekte iken böyle bir hesaplama dahi yapmadan, davalı bankanın tazla ve fahiş uygulamasının bulunup bulunamadığı belirlenmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Rekabet Kurulu kararına dayalı olarak 4054 sayılı yasa kapsamında zararın tazmini ve kredi tahsis komisyonu ile dosya masrafının iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. İstinafa konu uyuşmazlık, Rekabet Kurulu kararına göre, davalı bankanın da aralarında bulunduğu 12 bankanın kartel oluşturacak şekilde rekabet ihlalinde bulunup bulunmadığı ve uygulanan yüksek faiz nedeniyle davacının bir zararının doğup doğmadığı, buna bağlı olarak tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararı ile; davalı bankanın da aralarında bulunduğu (12) bankanın birlikte hareket ederek mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda faiz karteli oluşturdukları ve rekabeti ihlal ettikleri tespit ve kabul edilmiş olup, Rekabet Kurulu’nun kararı üzerine; karara konu diğer bankaların açtıkları davalar ile davalı banka tarafından Ankara 2. İdare Mahkemesinin 2014/128 E. sayılı dosyasında iptal davası açıldığı anlaşılmaktadır. 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun amacı 1. maddede, mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme yaparak rekabetin korunmasını sağlamak olarak tanımlanmıştır. Yasanın ikinci kısım, birinci bölümünde “Yasaklanan Faaliyetler” üst başlığı ile dava konusu ve Rekabet Kurulunun kararına esas olan 4. maddede yer alan “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar” düzenlenmiştir. İlk fıkrada, belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemlerin hukuka aykırı ve yasak olduğuna yer verilmiştir. Beşinci kısımda “Rekabetin Sınırlanmasının Özel Hukuk Alanındaki Sonuçları” üst başlığı altında ve 56. maddede bu kanuna aykırı anlaşma ve kararların hukuki niteliği, 57. maddede tazminat hakkı, 58. maddede zararın tazmini, 59. maddede ispat yükü düzenlenmiştir. Davacı tarafından, 21.08.2007 ile 22.09.2011 tarihleri arasında davalı bankadan ticari taşıt kredisi kullanıldığı ileri sürülerek 4054 sayılı Kanunun 57. ve 58. maddelerine dayalı olarak eldeki dava açılmıştır. 4054 sayılı Kanunun 57. maddesi “Her kim bu kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur. Zararın oluşması birden fazla kişinin davranışları sonucu ortaya çıkmış ise bunlar zarardan müteselsilen sorumludur.” aynı kanunun 58. maddesi ise “Rekabetin engellenmesi, bozulması veya kısıtlanması sonucu bundan zarar görenler, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olarak talep edebilirler. Rekabetin sınırlanmasından etkilenen rakip teşebbüsler, bütün zararlarının tazminini rekabeti sınırlayan teşebbüs ya da teşebbüslerden talep edebilir. Zararın belirlenmesinde, zarar gören teşebbüslerin elde etmeyi umdukları bütün karlar, geçmiş yıllara ait bilançolar da dikkate alınarak hesaplanır. Ortaya çıkan zarar, tarafların anlaşması ya da kararı veya ağır ihmalinin olduğu hallerden kaynaklanmaktaysa, hakim, zarar görenlerin talebi üzerine, uğranılan maddi zararın ya da zarara neden olanların elde ettiği veya elde etmesi muhtemel olan karların üç katı oranında tazminata hükmedebilir.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemelerdeki tazminat, haksız fiile dayalı tazminat olup, Rekabet Kurulu kararının, davacının krediyi kullandığı banka açısından da tespitler içermesi ve bu tespitlerin kesinleşmiş olması haksız fiilin ispatı anlamında kesin delil teşkil edecektir. Ne var ki sadece bu kararın varlığı tazminata hükmetmek için yeterli olmayıp, haksız fiile dayalı tazminat davalarında esas olan diğer unsurlardan olan, zarar, kusur ve zarar ile davalının kusurlu eylemi arasındaki nedensellik bağının davacı tarafından kanıtlanması zorunludur. Davaya esas, Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarih, 2011-4-91 dosya sayılı ve 13-13/198-100 karar sayılı kararında, incelemenin bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 12 teşebbüsün; çeşitli bankacılık hizmetlerine yönelik uygulanan faiz oranlarını ve ücretleri birlikte belirlemek üzere rekabeti sınırlayıcı nitelikte eylemlerde bulundukları, eylemlerin mevduat (kamu bankaları açısından kamu mevduatı da dahil olmak üzere), kredi ve kredi kartı hizmetlerini konu edinen bir uzlaşma kapsamında vuku bulduğu, bahse konu uzlaşmanın tespit edilebilen ilk ve son belgeler esas alınmak suretiyle 21.08.2007 ve 22.09.2011 tarihleri arasında gerçekleşen ve kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri alanında geçerli olan, soruşturmaya taraf 12 bankanın tamamının dahil olduğu anlaşmaları ve/veya uyumlu eylemleri içerdiği, elde edilen belgelere göre uzlaşmanın ortak planını fiyat stratejilerinin birlikte belirlenmesinin oluşturduğu, bahse konu uzlaşmanın unsurlarının belirlenmesi, uzlaşmanın uygulanması ve takibinin ise taraflar arasında gerçekleştirilen bir dizi iletişim, bilgi paylaşımı ve mutabakat vasıtasıyla ifa edildiği belirtilmiştir. Kararda bankaların kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetleri alanında rekabeti sınırlayıcı nitelikte eylemlerde bulundukları belirlenmiş, hangi hizmete ilişkin rekabet ihlalinden dolayı cezalandırıldıkları ayrıca belirtilmeksizin uzlaşmaya dahil oldukları süreler dikkate alınmak suretiyle cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Rekabet Kurulu kararının 69. Sayfasında; adı yazılı bir kısım bankalar ile davalı bankanın, mevduat, kredi, ve kredi kartı hizmetine yönelik fiyat tespit etmek amacıyla bir uzlaşma tesis ettikleri ve bu uzlaşma kapsamında gerçekleştirdikleri ve anlaşma/uyumlu eylem olarak değerlendirilen iletişim ve uygulamalar vasıtasıyla 4054 sayılı yasanın 4. maddesini ihlal ettikleri tespit edilmiş olup, karar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı bankanın diğer bankalarla oluşturduğu kartelin kredi kartı ve türev hizmetlerine ilişkin olduğu, davacının zarar iddiasına esas teşkil eden ticari taşıt kredisi ile ilgili bir anlaşma veya uzlaşma içinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim davalı bankanın Rekabet Kurulu kararı çerçevesinde aleyhine verilen idari para cezasının iptali için açtığı ve Ankara 2. İdare Mahkemesinin 2014/128 esas sayılı dosyasında görülen davanın, kurul kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş ve temyiz incelemesinde Danıştay 13. Hukuk Dairesince 16.12.2015 tarihli 2015/2889 E- 4610 K sayılı ilam ile onanmışsa da; davalı bankanın karar düzeltme başvurusu üzerine aynı daire tarafından verilen 2016/3513 E-2019/1777 K sayılı 21.05.2019 tarihli kararında; Rekabet Kurulu’nun 4054 sayılı Kanunun 4. maddesinin ihlal edilip edilmediğine ilişkin kararları incelendiğinde, delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi suretiyle ortak bir plan kapsamında gerçekleştirilen tek bir ihlâlin varlığına karar verilen uyuşmazlıklarda, “devam eden tek bir ihlâl” yaklaşımının benimsendiğinin görüldüğü, Türkiye’de faaliyet gösteren 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi karti hizmetlerine yönelik olarak 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlâl ettiği sonucuna ulaşılan dava konusu Kurul kararında da, farklı teşebbüsler arasındaki farklı pazarlara ilişkin çeşitli anlaşma ve uyumlu eylemler devam eden tek bir ihlâl yaklaşımı kapsamında değerlendirildiği, devam eden tek bir ihlâl yaklaşımında öncelikle anlaşma veya uyumlu eylemin ana unsurlarını içeren bir çerçeve anlaşmanın veya ortak planın ortaya konulması gerektiği, çünkü bu yaklaşım ancak çeşitli seviyedeki anlaşma veya uyumlu eylemlerin ortak bir plan dâhilinde belirli bir koordinasyon içerisinde gerçekleştirilmesi veya birbirleriyle irtibatının kurulabilmesi durumunda söz konusu olabildiği, farklı teşebbüsler arasında ikili veya çok taraflı olarak gerçekleştirilen ihlâllerin tek bir çerçeve anlaşma veya ortak plan dâhilinde gerçekleştirildiğinin ise Rekabet Kurumu tarafından ortaya konulması gerektiği gibi devam eden tek bir ihlâl yaklaşımı kapsamında bir teşebbüsün ihlâlin her aşamasına katılmış olması gerekmemekle birlikte, ihlâle katıldığı pazar veya ürün sebebiyle, diğer teşebbüslerin farklı pazar veya ürünlere ilişkin davranışlarından da sorumlu tutulabilmesi için, teşebbüsün çerçeve anlaşma veya ortak plandan haberdar olduğunun ya da en azından bu durumu bilebilecek durumda olduğunun da ortaya konulmasının gerektiği, bu hususların ortaya konulamadığı hallerde, her bir teşebbüsün ihlâlin tamamından değil, sadece dahil olduğu kısımdan sorumlu tutulması gerektiği, dava konusu kurul kararında da yukarıda açıklanan durumun varlığının tam olarak ortaya konulmadığı ve eksik incelemeye dayalı olarak işlem tesis edildiği, soruşturmaya taraf olan 12 bankanın tamamının mevduat, kredi ve kredi kartı nizama il la 4054 sayılı Kanun’un 4.maddesini ihlâl ettikleri sonucuna varılmış ise de; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, bazı bankaların sadece tek bir hizmet yönünden ihlâle katıldığı örneğin … A.Ş’nin sadece kredi kartı hizmetine ilişkin ihlâle katıldığı, bankaların ise bazı hizmetler yönünden hiçbir şekilde ihlâle katılmadığı, dolayısıyla 12 bankanın tamamının bütün sektörlerdeki (mevduat, kredi, kredi kartı ve kamu mevduatı) ihlâle katıldığından bahsedilemeyeceği görülmekte olup, 12 bankanın tamamının farklı sektörlere ilişkin olarak farklı bankalar arasında gerçekleşen ihlâllerin tamamından sorumlu tutulmasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle karar düzeltme isteminin kabulüne karar verildiği görülmektedir. Buna göre kararda, davalı bankanın 4054 sayılı yasanın 4. maddesini ihlaline dayanak eylemi sadece kredi kartı uygulamalarına yönelik olup, davacının kullandığı ticari taşıt kredisi ile ilgili olarak herhangi bir haksız fiilinin bulunmadığı vurgulanmıştır. Anılan kararın kesinleşip kesinleşmediği dosya kapsamından tam olarak olarak anlaşılamamakta ise de; kurul kararının 42. Sayfasında, taşıt kredileri ile değerlendirme yapıldığı ve tarih aralığının 01.10.2008 ila 14.11.2008 olarak belirlenerek yüksek faiz uygulandığına işaret edildiği ancak ihlali gerçekleştiren bankalar arasında davalı bankanın yer almadığı görülmektedir. Esasen Danıştay kararında da bu konuya dikkat çekilmiş olup, davalının sadece kredi kartı uygulamaları yönünden ihlalinin bulunduğu, ticari kredilerde uygulanan faiz oranı ile ilgili bir ihlalinin olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Davacı ile davalı banka arasında 3 adet genel kredi sözleşmesi düzenlenmiş olup, bu sözleşmeler kapsamında davacı şirketin, davalı bankadan üç ayrı ticari taşıt kredisi kullandığı tartışmasızdır. Bu durumda, davacının kullandığı kredinin ticari taşıt kredisi olmasına ve davalı bankanın bu krediler bakımından diğer bankalar ile uzlaşma içine girerek hakimiyeti kötüye kullandığından söz edilmesinin mümkün bulunmamasına göre, davacının zarar iddiasının dayanaksız kaldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Rekabet Kurulu kararında, bir kısım bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, uyuşmazlık konusu ticari taşıt kredilerinin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 02.12.2019 tarih ve 2019/1213 E.- 2019/7738 K. ve 08.01.2020 tarih ve 2019/1496 E.- 2020/163 K. Sayılı ilamları) açık olduğundan ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 44,40TL harcın, alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021