Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/557 E. 2021/1344 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/557
KARAR NO: 2021/1344
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/10/2018
NUMARASI: 2017/45 Esas – 2018/944 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA :Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketine Nakliye Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalı alçı asma tavan plakası emtiası tam ve sağlam olarak davalı nakliyeci firmaya teslim edildiğini, davalının sorumluluğunda Danimarka’dan İstanbul’a taşındığını, emtianın bir kısmının nakliye sırasında hasarlandığının anlaşıldığını, yapılan uzman incelemesi sonucunda hasarın davalının kusuru ile meydana geldiğinin tespit edildiğini, iş bu hasar nedeniyle müvekkili sigortalısına 08.07.2014 tarihinde hasar tazminatı 4.057,33 Euro ödediğini ve yapılan ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğunu, alacağın rücuen tahsili için başlatılan icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, fiili taşımanın müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, söz konusu taşıma için alt taşıyıcı olarak … AŞ ile anlaşıldığını ve fiili taşımanın da bu şirket tarafından gerçekleştirildiğini, hasarın hangi aşamada ve ne şekilde meydana geldiğinin sabit olmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, davamıza konu taşıma işinde hasar tarihinin 20/05/2014 olduğu, ilk icra takibinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında 20/01/2015 tarihinde başlatıldığı, yapılan takipte borca ve yetkiye itiraz üzerine takibin 05/02/2015 tarihinde durduğu, aradan 1 yıl 9 ay geçtikten sonra 11/11/2016 tarihinde icra dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesinin talep edildiği, Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 24/11/2016 tarihinde yeniden borca itiraz üzerine takibin durduğu, iş bu davanın 12/01/2017 tarihinde açıldığı, CMR 32/3 ‘e göre zaman aşımının durması ve kesilmesi hakkında davaya bakan hakimin hukukuna tabi olduğu, zamanaşımının durması ve kesilmesi 6098 sayılı TBK’nın 153 ve 154 maddelerinde düzenlenmiş olup olayda zaman aşımını kesen ve durduran bir neden olamdığı, davaya konu taşıma işinde zaman aşımı süresi içerisinde icra takibi başlatılmışsa da, icra takibinin ilk başlatıldığı icra müdürlüğünde itiraz üzerine takip durduktan sonra, dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesinin talep edildiği tarihe kadar 1 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiği, arada zaman aşımını durduran veya kesen bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra dosyasının yetkiye itiraz üzerine Büyükçekmece İcra Müdürlüğüne gönderilmesi nedeniyle zamanaşımının kesildiğini, ödeme emrine itiraz dilekçesine ıttıla olunduktan sonra, davanın süresi içinde açıldığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, Danimarka’dan Türkiye’ye davalı tarafından taşınan emtianın alıcısına hasarlı olarak teslimi nedeniyle, dava dışı sigortalıya ödenen sigorta tazminatının davalı akdi taşımacıya rücundan kaynaklanan icra takibine vaki itirazın iptali isteminden ibarettir. HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır. Somut olayda uyuşmazlık usulü yönlerde olup, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup bu nev’i talepler bakımından CMR’nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir. CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir. Dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davalı taşıyıcının hasarın oluşmasına “bilerek kötü hareketinin” neden olduğunun iddia edildiği ileri sürülemeyeceği gibi mahkemenin de bu yolda bir kabulü yoktur. Şu halde, somut dava bakımından zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak kabulü zorunludur. İkinci olarak, zamanaşımı başlangıcı üzerinde durulmalıdır. CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmektedir. Öte yandan, CMR’nin 32/3. maddesi gereğince, zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukuku uygulanacak olup, bu durumda TBK’nun 153 ve 154. madde hükümlerinin de bu çerçevede gözetilmesi gerekecektir. Dosya kapsamı uyarınca emtianın bir kısmının hasarlı olarak 20.05.2014 tarihinde sigortalı alıcısına teslim edildiği, davacı tarafından sigortalısına 08.07.2014 tarihinde ödeme yapıldığı ve icra takibine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından, 20.01.2015 tarihinde girişildiği gözetildiğinde davanın 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde ikame edildiğinin kabulü gerekir. Ne var ki, icra takibiyle kesilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin yeniden ne zaman başlayacağı hususu üzerinde durulmalıdır. Bu durumda, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı ve başlayacak yeni sürenin, asıl zamanaşımı süresi kadar, bir diğer söyleyişle 1 yıldan ibaret olduğu izahtan varestedir. Dosyada mevcut icra takip dosyasının incelenmesinde, davacı takip alacaklısı sigorta şirketi tarafından davalı borçlu şirket aleyhine, ödenen sigorta tazminatının rücuen tazminine dayalı olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında, 20.01.2015 tarihinde ilamsız icra takibine girişildiği, icra takibinin davalı borçlunun süresi içerisinde yetkiye ve borca itirazı sonucu 05.02.2015 tarihinde durduğu, aradan 1 yıl 9 ay geçtikten sonra 11.11.2016 tarihinde icra dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesinin talep edildiği, yetkili Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında çıkarılan ödeme emrine, 24.11.2016 tarihinde süresi içinde yeniden borca itiraz üzerine takibin durduğu, eldeki davanın ise, 12.01.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur. Öte yandan, TBK’nun 153. maddesinde zamanaşımını durduran sebepler sıralanmıştır. Belirtilen durum, bir diğer söyleyişle icra takibinin durması, anılan kanun maddesinde yazılı sebepler arasında yer almadığından işlemeye başlayan zamanaşımının itirazın alacaklıya tebliğine değin durmuş olduğundan da söz edilemeyecektir. Tüm bu nedenlerle, takip ve dava konusu alacak, icra takibinin ilk başlatıldığı icra müdürlüğünde itiraz üzerine takip durduktan sonra, dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesinin talep edildiği tarihe kadar 1 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiği sabit olmakla CMR’nin 32, TBK’nun 153, 154 maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olup, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi yerindedir. Bu nedenle istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı vekili tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına 3-Davacı vekili tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021