Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/543 E. 2021/1240 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/543
KARAR NO: 2021/1240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2018
NUMARASI: 2017/625 Esas – 2018/1283 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirket tarafından, davalı şirkete satılıp teslim edilen ürünler için düzenlenen fatura bedellerinin ödenmediği, siparişi veren kişi …’nun davalı şirketin temsilcisi olduğu ve şirket temsilcisi tarafından gönderilen siparişe ilişkin mailde, …’yi de eklediğini belirttiği, faturalarda imzası bulunanın … olup, adı geçene fatura içeriği mallar teslim edildiği halde bedeli ödenmediğinden, bu alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline ve davanın … ve …’ye ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı ve ihbar olunan … vekili cevap dilekçesiyle; faturalarda imzası bulunduğu belirtilen …’nin müvekkili şirket temsilcisi olmadığı gibi çalışanı dahi olmadığı, yetkisiz kişi tarafından yapılan işlemlere icazet verilmediği sürece geçerli olarak kabul edilemeyeceği, davacının, malı kime satmış ve teslim etmiş ise bedelini de o kişiden talep etmesi gerektiği, ihbar olunan müvekkili …’nu sorumluluk altına sokacak bir işlemin olmadığı, taraflar arasında sadece cari hesap açılışı yapıldığı, bu durumun mal sipariş edilip teslim alındığına karine teşkil etmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, takibe dayanak faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olup, davalı defterinde kayıtlı bulunmadığı, faturaların davalıya tebliğ edilmediği, taraflar arasında süreklilik arzeden bir ticari ilişkinin bulunduğu ileri sürülmediği gibi ispat da edilemediği, davalının açık veya zımni kabulünün olmadığı, bu durumda, davacının ticari ilişkiyi ve malın teslimini ispat etmesi gerektiği ancak teslimin kanıtlamadığı, davacının açıkça yemin deliline de dayanmaması nedeniyle yemin hakkının da hatırlatılamadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; müvekkili şirketin kayıtlarının yasal delil olduğunun bilirkişi raporu ile kanıtlandığı, Vergi Usul Kanunun 230. maddesinin 5.fıkrasında belirtilen sevk irsaliyesi uygulamasının amacı, satılan malların hareketleri takip edilerek, satıcının fatura tanzim edip etmediğinin kontrolünü sağlamak olduğu, anılan madde ile faturanın düzenlenme tarihine kadar, malların satıcının mülkiyetinden, alıcının mülkiyetine kadar geçen süre için, sevk irsaliyesi olarak adlandırılan belge düzenlemesi ile sevk irsaliyesinin kimler tarafından nasıl düzenleneceği hususunun da hüküm altına alındığı, sevk irsaliyesinin düzenlemesine ilişkin olarak yukarıda belirtilen maddede, malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulmasının şart olduğu belirtildiği, sevk irsaliyesinin uygulamasına yönelik olarak, Vergi Usul Kanunun 141 sıra no.lu Genel Tebliğinde “Ancak satılan malın teslimi anında faturanın da düzenlenmesi halinde, ayrıca sevk irsaliyesi kesilmesine gerek bulunmadığından malın fatura ile birlikte taşınmasının yeterli olacağının ifade edildiği, aynı kanunun 231/5. maddesinde ise faturanın düzenleme süresine ilişkin olarak da, malın teslim edildiği tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği açıklandığı, müvekkilinin yukarıda açıklanan kanun maddeleri hükümleri kapsamında kendi işyerinde, davalı Şirkete yapılan satışlarla ilgili olarak malların teslim anında fatura tanzim ederek, satılan mallarla birlikte davalı şirket adına hareket eden (İhbar Olunan) …’ye teslim ettiğinden, bahsedilen kanun hükümleri kapsamında ayrıca sevk irsaliyesi düzenlenmediği, sevk irsaliyesi düzenleme sorumluluğu yasa hükmüne göre … Ltd. Şti.’ne ait olduğu, müvekkil Şirketin, sattığı malları teslim anında faturaları tanzim ettiği, teslim alana mallarla birlikte teslim ettiği ve faturalar üzerinde de teslim alanın imzasının bulunduğu, fatura üzerinde alıcı adına hareket eden kişinin de imzasının olması malları teslim anında faturanın tanzim olunduğuna karine teşkil ettiği, kaldı ki tüm sipariş ve teslimler ile bunlara dair yazışmalar şirket yetkilileri arasında yapıldığı, davalı şirket yetkilisi … tarafından bizzat gönderilen yazılarda … isimli kişi de eklenerek müvekkil şirkete tanıtılmış ve alım satım ilişkisine dahil edildiği, taraflar arasındaki yazışmaların HMK 199.maddesine göre, belge niteliğinde bulunduğu, bu yazıların tarafların şirket serverlarında, davacı ve davalı şirketlere ait elektronik posta adresi ile elektronik olarak yazıldığı ve gönderildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf 2016 yılı Mart ayına ait toplam 14.981,49 TL bedelli faturaya içeriği ürünlerin davalı şirketin yetkili temsilcisi … tarafından mail yoluyla verilen sipariş üzerine yine adı geçenin maille yazışmalara eklediğini bildirdiği … imzasına teslim edilmesine rağmen bedelinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise …’nin şirket temsilcisi olmadığı gibi çalışanı da olmadığı, taraflar arasında sadece cari hesap açılışı olup, bu hususun malın satın ve teslim alındığı anlamına gelmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, takibe esas faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olup, davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, dosyada mübrez SGK kayıtlarına göre, fatura tarihlerinde …’nun davalı şirkette sigortalı olarak göründüğü, davalı şirket adına vekillerine verilen vekaletnamenin … tarafından verildiği adı geçenin davalı şirket adına hareket edebildiği ancak …’nin hiç bir zaman sigortalı çalışan olmadığı, davacı tarafından, faturalarda teslim alan imzasının …’ye ait olduğunun belirtildiği açıklanmıştır. Davacının dayandığı ve davalı tarafından inkar edilmeyen mail yazışmalarına göre, davalı şirketin yetkili temsilcisi … tarafından verilen sipariş üzerine taraflar arasında cari hesap açılışının yapıldığı, davalı şirket yetkilisi …nun davalı şirkete”…’i de ekliyorum” içerikli 02.03.2016 tarihli maili gönderdiği ve …’nin bu şekilde taraflar arasındaki yazışmalarda yer aldığı, bu durumda adı geçenin davalı şirketin sigortalı çalışanı olmamakla birlikte davacı nezdinde, davalı şirket tarafından yetkilendirilen kişi olduğu anlaşılmaktadır. Esasen davalı şirket yetkilisi … tarafından davacı şirkete gönderilen 07.02.2017 tarihli maille de, faturalarda imzası bulunan kişinin … olduğunun kabul edildiği görülmektedir. Fatura içeriği malların, davacı tarafından mail yazışmalarına eklenen ve bu konuda özellikle davalıya bilgi verilerek yazışmalara eklendiği bildirilen …’ye teslim edildiğinin sabit olmasına göre, davalının, …’nin davalı şirketi çalışanı olmadığı ve malın adı geçene teslim edilmesi nedeniyle bedelinden sorumlu olunmadığı yönündeki savunmasının dinlenmesi mümkün değildir. Bu durumda, dosya kapsamına göre, mahkemece malın tesliminin kanıtlandığının kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi isabetli olmadığı gibi kabule göre de, davacı tarafın delil listesinde açıkça yemin delili yer almasına rağmen yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle davacıya yemin hakkının hatırlatılamadığı yönündeki gerekçesi de yerinde bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından ve davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin belge sunulamadığı gözetildiğinde; davanın kısmen kabulü ile davalının icra dosyasındaki itirazının asıl alacak 14.981,49 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9.75 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacağın faturaya dayalı olup, likit bulunmasına ve itirazın haksız olmasına göre kabul edilen kısmın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, 1-DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki davalı itirazının asıl alacak 14.921,49 TL için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9.75 ve değişen oranlarda avans faizinin uygulanmasına, 2-Fazla istemin REDDİNE, 3- Alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 2.984,30-TL icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.019,28 -TL ilam harcından peşin alınan 198,84 -TL’nin mahsubu ile bakiye 820,44-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan 198,84-TL peşin harç ve 31,40-TL başvurucu harcı olmak üzere toplam 230,24-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Davalı, kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 1.542,23 -TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 8-Davacı tarafından yapılan posta masrafı 257,50 TL, müzekkere masrafı 6,50 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL ki toplam 864 TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre hesaplanan 777,60-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının yatırana iadesine, 10-İstinaf yargılama giderleri yönünden a- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, b-Davalı tarafından sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,95 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş masrafı olmak üzere; toplam 170,25 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Artan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.