Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/540 E. 2021/1411 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/540
KARAR NO: 2021/1411
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
NUMARASI: 2016/444 Esas – 2018/416 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 16/03/1992 tarihinde davalı bankanın Esenler/İstanbul Şubesinden … hesap numarası ile vadesiz hesap açtırdığını ve yine aynı tarihte açmış olduğu hesabına 50.000,00TL para yatırdığını, söz konusu parayı uzun vadede çekmediğini, yakın zamanda davalı bankaya yaptığı başvuru neticesinde, 10 yıl içinde işlem yapılmadığından talebinin reddedildiğini, oysa davalı bankanın müvekkili mudisine herhangi bir ihbarda bulunmadığını, yasal sorumluluğunu yerine getirmediğini ileri sürerek 50.000,00 TL’nin 16/03/1992 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu alacağa ilişkin olarak müvekkili banka kayıtlarında güncel mevduat hesabının bulunmadığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının iddia ettiği mevduat söz konusu olsa bile, hesabının zamanaşımına uğradığını, yasal mevzuat gereğince TMSF’ye devredildiğini, ancak belge saklama yükümlülüğüne ilişkin sürelerin de geçtiğinden ellerinde herhnagi bir belgeye de rastlanılmadığı, hesap cüzdanın tek başına alacağın varlığına delalet teşkil etmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, uyuşmazlığın davacının 06/03/1992 tarihinde yatırdığı 50.000,00 TL’nin talep hakkının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplandığı, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 1014 maddesi “Bankalar nezdindeki her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan en son talep işlem veya mudiinin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihinden başlayarak 10 yıl içinde uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar Fona gelir kaydedilir” şeklinde olduğu, davacının son işlemi 1992 yılında olduğundan 4389 Sayılı Yasanın 10/4 maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil banka tarafından yasal ve yönetmelik ile öngörülen ihbar ve ilan yükümlülüğünün usulüne uygun olarak yerine getirilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Davacı, davalı banka nezdinde vadesiz mevduat hesabının bulunduğunu ve bu hesaba para yatırdığını iddia ederek paranın tarafına ödenmesini talep etmiş, davalı banka ise, davacının davalı banka nezdinde hesabına ve mevduatına rastlanılmadığını, belge saklama yükümlülüğü süresinin de dolduğunu, kaldı ki alacağın varlığı durumunda dahi, mevzuat gereğince, hesapta bulunan mevduatın zamanaşımı nedeniyle fona devredildiğini belirterek davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesine, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 Sayılı TTK’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkıııdaki Kanununu 3/1-k Maddesinde Tüketici ” Ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak 3/1- ı-bendinde ise Tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır. Yasa koyucu, bu hükümle, tüketicinin taraf olduğu bankacılık sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Kanun’un 73/1 madde ve fıkrasında da; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda uyuşmazlık, davacı mudinin davalı banka nezdinde mevduat hesabının ve alacağının bulunup bulunmadığı ve zamaşımına uğrayan bu mevduatın TMSF’ye devir işleminin yönetmelik hükümlerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı noktasında toplandığı sabit olup, davacı mudinin tüketici sıfatını haiz ve davaya konu bankacılık işleminin de tüketici işleminden kaynaklanmasına göre, ilk derece mahkemesince tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Buna göre HMK’nın 355. Maddesi uyarınca yalnızca kamu düzenine aykırılık sebebi ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dairemizce tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının, HMK’nın 353(1)a-3 uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, 1- Kararı veren mahkemenin görevsiz olması nedeniyle HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, 2- HMK’nın 20. Maddesi uyarınca, taraflardan birinin, görevsizlik kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde istinaf incelemesine konu kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin kararın tebliği ile İHTARINA, 3-HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca harç ve istinaf aşaması dahil yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama harç ve giderlerinin davanın açıldığı mahkemece karara bağlanmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4. maddesi uyarınca istinaf incelemesine konu kararı veren İlk Derece Mahkemesince taraflara resen tebliğine, 5-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde kendisine iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)c. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi18/11/2021