Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/537 E. 2021/1345 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/537
KARAR NO: 2021/1345
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2018
NUMARASI: 2016/11 Esas – 2018/1333 Karar
DAVA: Alacak- Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Taraflar arasındaki alacak-tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul-kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı banka ile 2-9 taksitli işlem için birinci taksit 40 gün, sonraki taksitler 30 gün blokede kalmak şartıyla ve diğer taraftan tek çekim taksitli işlemlerde 40 gün blokede kalması koşuluyla sıfır komisyonlu POS makinası bağlanması konusunda şifahi anlaşmaya vardıklarını, ancak sonradan müvekkiline imzalatılan sözleşmede bunun tam aksinin kararlaştırıldığını, buna göre, 47 gün bloke ve her bir ay için değişen oranlarda fahiş komisyon tutarları üzerinden ve erken ödemeli olarak işleme konulduğunu ve müvekkilinin faiz geliri elde etmesine mani olacak şekilde vadesiz hesapta tutulduğunu, üye işyeri söyleşmesi ve formlarının müvekkili şirkete açıklama yapılmaksızın imzalatıldığını, nüshalarının da müvekkili şirkete verilmediğini, müvekkilinin talebi üzerine, davalı bankanın 30 Temmuz 2015 tarihinde, müvekkili şirketin komisyon oranını %1 olarak sisteme tanıttığını ancak geçmiş aylara yönelik komisyon bedellerini iade etmediğini, oysa şifahi anlaşmada komisyon oranın %0 olarak kararlaştırıldığını, buna göre, Mayıs- Haziran 2015 aylarına ilişkin olarak bilirkişi incelemesi ile net tespit edilecek olması bakımından belirsiz alacak niteliğinde 15,000 TL fazla kesilen komisyon bedelinin iadesi gerektiğini, ayrıca 30 Temmuz 2015’den paranın çekildiği tarih olan 27 Ekim 2015 tarihine kadar yaklaşık 234.973 TL tutarındaki bedelin faiz gelirinden mahrum bırakılması sebebi ile uğranılan maddi zararın müvekkile ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fazla kesilen komisyon bedellerinden şimdilik 15.000 TL ile 30/07/2015 – 27/10/2015 tarihleri arasında günlük adet üzerinden hesapta biriken bakiyelere kademeli olarak uygulanacak en yüksek mevduat faizinden mahrum kalınması nedeniyle uğranılan maddi zararın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, taraflar arasındaki üye işyeri sözleşmesi imzalandığını, sözlü anlaşma mevcut olmadığını, gerek tek çekim gerekse taksitli çekimlerin sözleşmeye uygun yapıldığını, 13 Temmuz 2015 tarihinde ve sonraki süreçte davacı tarafın talebi üzerine tamamen blokeli sisteme geçildiğini % 1 komisyon oranı ile çalışıldığını, davacının vadesiz hesapta bırakılan tutara yönelik olarak iddialarının aksine davacı hesabına bir bloke konulmadığını, paranın vadesiz hesapta tutulmasının davacının irade ve tasarrufu ile yapmış olduğu bir işlem olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, fazla kesilen komisyon bedeli talebine ilişkin olarak, 04.05.2015 ile 13.07.2015 tarihleri arasındaki dönem içerisinde itiraza konu “erken ödemeli çalışma şekli” ile “blokeli çalışma şekli” arasındaki farkın 10.549,87 TL olarak belirlendiği, davacı şirketin belirttiği blokeli sistemde çalışma yapılmış olsaydı davacı açısından 10.549,87 TL daha az bir kaybın söz konusu olacağı, ihtarnamenin tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belge sunulmadığından temerrüdün dava tarihi itibariyle gerçekleştiği, faiz gelirinden mahrum bırakılması sebebi ile oluşan maddi zarar talebine ilişkin ise, davacı şirketin … nolu vadesiz cari hesabının şirket kullanımına açık olduğu vadesiz mevduat bakiye tutarının blokeli olmadığı, davacı tarafından talebi halinde çekilmesinin mümkün göründüğü, iddia edilen zararın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 10.549,87 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyen ticari (avans) faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle;esasen davalı bankanın sehven komisyon bedellerini sözleşmeye aykırı olarak tahsil ettiğini, müvekkil şirketin talebi üzerine, komisyon bedelini %1’e düşürdüğünü, bu suretle daha yüksek oranlardaki komisyon bedellerinin yer aldığı sözleşmenin geçersiz olduğunu zımnen kabul ettiğini, bu durumda artık müvekkili şirket ile başlangıçta %0 komisyon ile anlaşma yapıldığı yönündeki beyanlarının tanık delili ile ispatı yoluna gidilmesi gerekirken bu yöndeki talebin reddinin doğru olmadığını, bu suretle 21.932,25 TL tutarındaki miktarın müvekkiline iade edilmesi gereken miktar olup bilirkişi raporunda tespit edilen bu rakamın tamamı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, öte yandan blokede tutulan miktarlara kademeli faiz hesabı yapılarak blokede haksız kalan paradan doğan zararın (faiz) hesaplanması ve bu talebimizin kabulü gerekirken bu talebin reddinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmede hangi koşullarda komisyon alınacağı, hangi koşullarda anılan tutarın blokede bekleyeceği hüküm altına alınmış olup, müvekkili banka işlemlerinin sözleşmeye uygun olduğunu, zira, 13.07.2015 tarihinde davacı şirket yetkilisi çalışma koşullarında değişiklik yapılması talimatına istinaden tarafların anlaşması üzerine tek çekimlilere ilişkin sistem korunmuş olup taksitli olarak yapılan işlemlerde değişikliğe gidilerek bu tarihten sonra taksitli işlemlerde de blokeli sistemine dönülmeye karar verildiğini, blokeli sistemde tüm firmalardan alınan taksitli işlem komisyonu mevcut olup bu komisyon esasen Üye İşyeri Başvuru Formu s. 2/6 da bulunan Taksitli İşlem Komisyon Oranında (TIK) da görülebileceği üzere %2 olmakla birlikte davacı açısından %1 olarak uygulandığını, davacıdan yüklü miktarda komisyon alınmasının veya maddi hatanın söz konusu olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, üye işyeri sözleşmesinden kaynaklı alacak ve tazminat istemine ilişkindir. Davacı, üye işyeri sözleşmesi kapsamında davalı bankanın pos cihazının kullanıldığını, başlangıçta şifaen tek çekim ve/veya taksitli işlemlerde komisyon oranının %0 olarak belirlendiğini, ancak sonradan imzalatılan sözleşmede başlangıçtaki iradeye aykırı olarak komisyon oranlarının belirlendiğini ve buna dayalı olarak davalı bankanın komisyon tahsil ettiğini, itiraz üzerine davalı bankanın uyguladığı komisyon oranının %1’e çektiğini, ayrıca bloke konulan hesaptaki paranın vadesiz hesapta tutulduğunu, bu nedenle faiz gelirinden mahrum kalındığını iddia ederek fazla kesilen komisyon tutarının iadesini ve mahrum kalınan faiz alacağının tazminini istemiş, davalı banka ise, yapılan işlemlerin sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 04.05.2015 tarihli üye işyeri sözleşmesi gereğince, davacı şirketin işyerinde davalı bankanın pos cihazını kullanmaya başladığı, ihtilafa konu 04.05.2015 ile 13.07.2015 tarihleri arasında, toplamda 2-9 ay arasında değişen vadelerde ve tutarlarda 244.670,55 TL tutarında 33 adet taksitli işlem gerçekleştirildiği, söz konusu işlemlerden davalı bankanın komisyon, erken ödeme ücreti ve katkı payı olarak toplamda 21.932,25 TL tutarında kesinti yaptığı, kalan tutarı davacı şirketin vadesiz hesabına geçirdiği ihtilafsız olup, uyuşmazlık davalı banka tarafından yapılan kesintinin haksız olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyaya sunulan taraflar arasındaki sözleşmeye göre, tek çekim olarak yapılan işlemlerde herhangi bir komisyon öngörülmediği, ilgili meblağın sözleşmede belirtilen gün sayısı kadar blokede tutularak bu sürenin sonunda davacının hesaba aktarıldığı ve herhangi bir komisyon alınmadığı, taksitli yapılan işlemlerde ise, ilgili meblağın 47 gün blokede tutulduktan ve komisyon kesildikten sonra davacının hesabına geçirildiği, komisyon oranı %2 olmakla birlikte, taksit sayısına göre (2-9) kesilecek olan komisyon oranları 3.5,4.5,5.4 vs. şeklinde belirlendiği, nitekim dosyada alınan bilirkişi raporunda, davalı bankanın uyuşmazlık dönemine ilişkin tahsil ettiği komisyon ve diğer kesintilerin sözleşmeye uygun olduğu görülmüştür. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin “Bankanın komisyon-ücret alacakları ve tahsili” başlıklı 11. Maddesinde; “…Pos ve/veya yazar kasa pos aracılığıyla gerçekleştirilen kredi kartı işlemlerinde üye işyeri bankanın işbu komisyon oranlarını aidat tutarlarını ve ücretlerini günün koşullarına göre kendisine önceden bilgi vererek artırıp eksiltmeye bloke gün süresini değiştirmeye yetkili olduğunu kabul ve beyan eder. üye işyeri, bu artırım ve eksiltmelerin kendisine bildirim tarihinden itibaren uygulanacağını kabul ve beyan eder.” şeklinde düzenlemeye bulunmaktadır. O halde, somut olayda, davacının da bilgisi dahilinde davalı bankanın anılan sözleşme hükmüne dayalı olarak 13.07.2015 tarihinden itibaren gerçekleşen işlemlerde %1 oranında sabit komisyon uygulamasına geçtiği sabit olup, bu durumun davalı bankanın %0 komisyon oranını kabul ettiği anlamına gelmediği gibi, aksinin davacı tarafından yazılı delillerle kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu talebin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Diğer taraftan, davacı şirkete ait vadesiz cari hesabının kullanımına açık olduğu, herhangi bir bloke konulmadığı, paranın vadeli veya vadesiz hesapta tutulup tutulmasının davacının iradesi ve tasarrufuna tabi olduğundan mahrum kaldığı iddia edilen faiz alacağının tazmini isteminin reddinde isabetsizlik yoktur. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı bankanın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi görüşündeyim.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 59,30 TL karar harcının, peşin yatırılan 256,17 TL harçtan mahsubu ile 196,87 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5-Yargılama sırasında davacı tarafınan yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Kullanılmayan gider avansının HMK.’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-İstinaf karar harcı davacı vekili tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, b-Davalı vekilince yatırılan 180,04 TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, c-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30TL, posta gideri 22,05 TL olmak üzere toplam 143,35 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021