Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/527 E. 2021/1251 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/527
KARAR NO: 2021/1251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2016/928 Esas – 2018/1303 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili, müvekkili firmanın su, mineralli su, soda ve sair içecek çeşitleri üretip müşterilerine sunduğu, taraflar arasında 06.11.2014 tarihinde akdedilen nokta satış sözleşmesi gereğince, müvekkili şirket ürünlerinin sözleşmede belirlenen fiyat ve şartlarda davalıya satılması konusunda anlaşmaya varıldığını, sözleşme süresi belirlenmemiş ise de, sözleşmenin imza tarihinden itibaren 5.000 koli exclusive ürün miktarındaki kotanın tamamının davalı tarafından sipariş edilip bedelleri ödeninceye kadar devam edeceği ve kota bitimde sözleşmenin kendiliğinden sonaereceğinin öngörüldüğünü, sözleşmede davalının kendisine ait işyerinde yalnızca müvekkil şirketten iskontolu satın alınan ürünleri satması ve ticari ilişkinin devamını teşvik amacıyla sözleşmenin imzalanmasını müteakip 12.11.2014 tarihinde, davalıya 20.000,-TL katılım bedeli ödendiğini, davalının bir müddet düzenli olarak müvekkilden ürün sipariş ettiğini, ancak henüz sözleşmede belirlenen kota dolmadan ürün sipariş etmeyi durdurduğunu, davalı şirketin … işletmesinde son siparişten sonra hiç su, maden suyu benzer içecek satmamış olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, sözleşmenin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, katılım bedelinin iadesinin istendiğini, ancak davalının bu bedeli ödemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, takibin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, sözleşmenin, müvekkil şirketin davacının satmakta olduğu mallardan sadece 5’ni kapsadığı, müvekkili şirketin bu kapsamda davacı tarafa siparişler verdiği ve teslim almış olduğu su bedellerini de ödediğini, sözleşme kapsamında yazılı malların başka firmalardan tedarik edildiği yönündeki iddianın gerçeği yansıtmadığını, sözleşmede su satın alımına yönelik bir seferde alınacak en az su miktarını belirleyen hüküm olmadığı gibi 5.000 koli suyun satın alınmasına yönelik süre yönünden de herhangi bir süre sınırlaması da getirilmediğini, davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, davacının talebi haklı olsa dahi, ödemiş olduğu bedelden hem gelir hem de KDV düşüldükten sonra kalan tutarın esas alınması gerektiğini belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında Nokta Satış Sözleşme’si kapsamında ticari ilişki bulunduğu, buna göre davacı tarafın davalı tarafa 20.000,00-TL katılım/sponsorluk bedeli vereceği, davalı tarafında 5000 koli exclusive ürün alacağı, davalı tarafın katılım/sponsorluk bedelini ödediği, davalı tarafın da 330 koli ürün aldığı ancak sonra ürün alımını durdurduğu, davalı tarafın ürün alımını durdurma gerekçelerinin sözleşme ve hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı taraf haksız olarak ürün alımını durdurduğundan katılım/sponsorluk bedelini geri vermesi gerektiği anlaşılmakla davanın asıl alacak yönünden kabulüne, taraflar arasındaki Nokta Satış Sözleşme’sinin feshi ve buna bağlı olarak temerrüt tarihinin tespiti yargılamayı gerektirdiğinden davacı tarafın icra takibinden önceki faiz istemi ile icra inkar tazminatı isteklerinin reddine karar verildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının takibe itirazının 20.000,00-TL asıl alacak üzerinden iptaline, sair ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dosyada alınan raporların müvekkili lehine olmasına karşın, raporlar sanki davacı lehine imiş gibi hüküm kuran ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması gerektiğini, sözleşmenin lüks(exculisive) su alımın öngörmekte olup damacana veya pet şişe alımı söz konusu olmadığını, sözleşmenin müvekkili şirket davacının satmakta olduğu mallardan sadece 5 ürünü kapsadığını, sözleşme kapsamında yazılı malların başka firmalardan tedarik edilmediğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, sözleşmede su satın alımına yönelik; bir seferde satın alınacak en az su miktarını belirleyen hüküm olmadığı gibi sözleşmede yazılı toplam 5.000 koli suyun satın alınmasına yönelik süre yönünden de herhangi bir sınırlama getirilmediğini, müvekkilinin temerrütü de gerçekleşmediğini, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanmadığını, sözleşmenin ifası kapsamında, ülkenin yaşamış olduğu sorunların doğrudan turizm sektörünü de etkilediğini, müvekkili şirkete kusur atfedilemeyeceğini, bedel iadesine hükmedilecekse, hem gelir vergisi hem de KDV düşüldükten sonra kalan tutarın esas alınmak ve fesih tarihine kadar satın alınan mallar için sponsorluk bedeli düşüldükten sonra kalanın iadesinin söz konusu olabileceğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, satış noktası sözleşmesinin haklı nedenle feshi ile ödenen katkı payının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında satış noktası sözleşmesinin akdedildiğini, davalının mal alımını durduğunu, sözleşmede kararlaştırılan kota kadar mal almadığını, rakip ve başka firmalardan mal tedarik ettiği iddiasıyla sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini iddia ederek ödenen katkı payının iadesini istemiş, davalı ise, kota konusunda sözleşmede süre belirlenmediğini, başka firmalardan mal tedarikinin sözkonusu olmadığını, ülkenin içinden geçtiği terör eylemleri nedeniyle turizmin dolayısıyla işlerinin sekteye uğradığını, sözleşmenin feshinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 06.11.2014 tarihli nokta satış sözleşmesinde, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 5.000 koli kota için geçerli olduğu, kota bitiminde sözleşmenin kendiliğinden münfesih olacağının hükme bağlandığı, davacının sözleşme kapsamında davalıya 20.000.00-TL katkı payı ödemesi yaptığı, davacının davalıya 2014 yılında 135 koli, 2015 yılında 170 koli, 2016 yılında ise 25 koli olmak üzere toplam 330 koli ürün satışı yaptığı, davalının en son 05.01.2016 tarihinde alım yaptığı, davacının sözleşmeyi 13.06.2016 tarihinde feshettiği sabit olup, sözleşmenin özel hükümler başlığı altında yer alan (f) bendinde; “Sözleşmenin satış noktası tarafından süresinden önce veya kararlaştırılan kotaya ulaşmadan önce veya sair bir haksız biçimde feshedilmesi veya sözleşme şartlarının ihlali nedeni ile şirket tarafından feshine sebep olunması durumunda katılım bedeli olan 20.000 TL ilk yazılı talep halinde şirkete iade edilecektir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Uyuşmazlık, davacı tarafça sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı tarafça sözleşmenin feshinin nedeni olarak, davalının mal alımını fiilen durdurduğu ileri sürülmüş ise de, sözleşmede sürenin öngörülmediği, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 5.000 koli kota için geçerli olduğu, davalının Ocak 2016 tarihinden itibaren davacıdan mal tedarik etmediği sabit ise de, davacının davalıyı bu edimini ifada temerrüde düşürmeden doğrudan sözleşmeyi 13.06.2016 tarihinde feshetmesi haklı neden olarak görülemeyeceği gibi, davalının sözleşmenin devamı süresince, başka firmalardan mal tedarik ettiğinin de dosya kapsamı itibariyle kanıtlanamamış olması da gözetildiğinde, davacının sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayanmadığından davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereği alınması gereken 59,30 TL karar harcından peşin alınan 242,04-TL harcın mahsubu ile bakiye 182,74 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafında ilk derece yargılamasında sarf edilen 300,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-HMK 333. md. uyarınca davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde taraflara iadesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-İstinaf yargılamasına ilişkin olarak; a-Davalı tarafından yatırılan (297,15 + 44,40) 341,55 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve dosyanın posta masrafı toplamı 23,63 TL olmak üzere toplam 144,930 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi