Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/525 E. 2022/16 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/525
KARAR NO: 2022/16
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/02/2019
NUMARASI: 2017/1086 Esas – 2019/164 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/01/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Alman menşeili … marka sanayi tipi bulaşık makinelerinin ve temizlik ürünlerinin Türkiye’deki satıcısı ve yetkili tek bayisi olduğunu, davalı ile uzun zamandan beri devam eden ticari satıma dayalı cari hesap ilişkisi bulunduğunu , davalının fatura karşılığı satılan ve teslim edilen ürünlere ilişkin cari hesap borcunu ödememesi üzerine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının takibe ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamını, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davalının babası …’ın 14/07/2014 tarihinde vefat ettiğini, geride kalan mirasçılardan …, … ve …’nın Bakırköy 1. SHM’nin 2014/2898 Esas sayılı dosyası üzerinden açtıkları dava ile mirası reddetmeleri nedeniyle geride tek mirasçı olarak davalı …’ın kaldığını, miras bırakanın işlerinin 2007 yılından ölümüne kalan mirası reddeden kızı … tarafından idare edildiğini, bu döneme ilişkin defter ve kayıtlar davalıya teslimi için davalı … tarafından sema aleyhine Bakırköy 8. Asliye Hukuk mahkemesi’nde 2017/496 Esas sayılı davanın ve … tarafından davalı aleyhine Bakırköy 1. ATM’de 2015/183 Esas sayılı iflas davasının derdest olduğunu, akıbetlerinin beklenmesi gerektiğini, …’ın murisin ölümüne kadar aldığı vekaletnamelerle miras bırakan adına çeşitli borçlandırıcı işlemler yaptığını , …’ı da kendisine borçlandırdığını, … aleyhine Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2014/553 Esas sayılı tasarrufun iptali davası açıldığını, davacı ile davalı arasında akdi ilişki bulunmadığını ,iş bu davanın dayanağını teşkil eden faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini ve fatura içeriği mal ve hizmetin sunulmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Her ne kadar davalı taraf “borcunun bulunmadığı”ndan bahisle takip konusu borca itiraz etmiş ise de, toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonunda ; davalının kendi dönemindeki ticari ilişki kapsamında davalıya 20.451,17 TL borçlu olduğu , likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği, takip talebinde fazlalık ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalının iş bu dava konusu uyuşmazlık ile ilgisi bulunmayan diğer savunma ve beyanlarına itibar edilmemiş, davacının sübuta eren davasının kabulüne, ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporu sadece davacı tarafın defterlerine incelenerek oluşturulduğunu, davacının mal ve hizmet vermediği iddiasını fatura, irsaliye ve sair belgelerle destekleyip ispat etmesi gerektiğini, yerel mahkeme bu gerekliliği görmezden geldiğini, davacının ödeme almasına rağmen karşılığında mal teslimi yapmamış ve işletmenin 2014 yılından önce olan borçlarına mahsup ettiğini belirtmiş olup, davacının dosyada delil olarak sunduğu sözleşme 2007 yılında yapılmış ve 5 yıl süreli sözleşme olduğunu, söz konusu sözleşmenin hitamından itibaren devam edeceğine dair bir düzenleme olmadığını, bu sözleşmeye istinaden davacının kestiğini iddia ettiği faturalar davacının ticari kayıtlarında bulunmakla kendi lehine delil teşkil etmeyip ve her halükarda 2007 ve sonrası yıllarında davalının ticari kayıtlarının da incelenmesi gerektiğini, ancak yerel mahkeme bir yandan davacının sunduğu 2007 tarihli sözleşmeyi kabul ederken öte yandan ticari ilişkinin 2016 yılında yoğunlaştığından bahisle davayı kabul ettiğini, söz edilen yoğunluğun sadece davacının ticari defterlerinde olduğu söylenen yoğunluk olduğunu, davacı ile olan ihtilafın özellikle 2012-2013 ve 2014 yıllarından kaynaklandığını, davalı yanca imzalanmayan sözleşmenin bu döneme ilişkin olduğunu, söz konusu sözleşme ve işlemler kabul edilmediğinden bu sefer bir temlikname uydurulduğunu, iş bu temliknamedeki imza müvekkil …’a ait olmadığını, bilirkişi raporu iş bu temliknameyi geçerli varsayarak düzenlendiğini, davalının davacıdan herhangi bir mal yada hizmet almadığını ve ödediği paraların karşılığını dahi alamadığını, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalı taraf-ticari defterlerine dayandığı halde inceleme gün ve saatinden haberdar olduğu halde bilirkişi incelemesine katılmadığını, ticari defter ve kayıtlarını bilirkişinin incelemesine sunmaktan kaçındığını, Ticari defterler Türk Ticaret Kanununda kesin delil olarak olarak düzenlendiğini, bir tarafın kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı tarafından ticari defterlerinin de incelenmesi zorunlu olduğunu, fakat karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel sonucunun varlığını kabul etmiş sayıldığını, tacirler bütün işlemlerini ticari defterlere kaydederler ve usulüne uygun tutulduysa bu ticari defterler tarafların leh ve aleyhine kesin delil teşkil edeceğini, Davalı dayandığı kendi ticari defterlerini bile ibraz etmekten kaçınmış, herşeyi inkar yolunu tercih edip bu yolla davayı sürüncemede bırakmak borcunu ödemekten kaçındığını, taraflar e-fatura uygulaması üzerinden işlem yaptıklarını, faturaların elektronik ortamda oluşturulmuş ve elektronik ortamda karşı tarafa iletildiğini, Mevzuata göre e-fatura ise kâğıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahip olduğunu, ayrıca fiziki olarak tebliğ edilmesine gerek olmadığını, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda taraflar arasında, davacı tarafından davalıya Makine Tamir Bakım hizmeti verilmesi ve Yedek parça satışı yapılması şeklinde ticari ilişkinin bulunduğu, davacı ticari defterlerine göre, icra takip tarihinde … Ltd. Şti. ‘nin …’dan 20.451,17 TL alacaklı olduğu tespit edildiğini, beyanla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, sözleşmesel ilişkiden kaynaklanan cari(açık) hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari hesabı oluşturan faturalara konu mal ve hizmetin verilip verilmediği noktasındadır. Davacı ile davalının sahibi olduğu … Lokantasının eski sahibi olan muris … arasında Bulaşık Makinesi ve Kurutma Makinesinin Konsinye olarak teslim edilmesi, makinenin servis ve bakımlarının yapılması ile temizlik ve bakım ürünlerinin alınmasına ilişkin olarak 01.07.2007 tarihli 5 yıl süreli sözleşme akdedilmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında cari hesap bakiyesi sebebine dayalı olarak 20.451,17 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 20/11/2017 tarihinde ilamsız takibe geçilmiş, itiraz üzerine icra takibi durmuştur. Davacı tarafından eldeki dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. Maddesi uyarınca icra takibine vaki itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın halli ve ticari ilişkinin tespiti için mahkemece tıcari defterlerin incelenmesine karar verilmiştir. Davacının incelenen ticari defterlerine göre davalıdan 20.451,17 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş, davalı taraf ise ticari defterlerini incelemeye sunmamıştır. Bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak bunlara dayanmasına bağlıdır. Davacı, davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmamış olup, defterler dışında da deliller bildirmiş ve bunları mahkeme huzuruna getirmiştir. Davacı dava açarken davalının defterlerine münhasıran dayanmadığından, davalının ticari defterlerini hazır etmemesi halinde salt davacının ticari defterlerine itibar olunarak karar verilmesinin mümkün değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 Tarih, 2014/11-1159 Esas ve 2016/967 Karar sayılı ilamı). Bu nedenle davacının cari hesabı oluşturan faturalara konu mal ve hizmetin verildiğini ispatlaması gerekir. Dosyada bulunan 2016 yılına ait faturalarda ayrıca kalan alacak bakiyesi de gösterilmiş durumdadır. Davacı tarafından davalıya düzenlenen 30.11.2016 tarih ve … nolu faturada, fatura bedeli 971,59 TL olup alacak bakiyesi de 36.798,16 TL olarak belirtilmiştir. Bu fatura da … Lokantası … imzası bulunmaktadır. Bu faturaya herhangi bir çekince konulmaması, …’ın davalı çalışanı olmadığı yönünde bir itirazda bulununlmaması ve bu faturaya itiraz edildiğinin iddia ve ispat edilmemesi karşısında 30.11.2016 tarihi davalının davacıya 36.798,16 TL tutarında borçlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı tarafından davalıya 30.11.2016 tarihinden sonra da servis, vade farkı ve satış faturaları düzenlenmiş bulunmaktadır. Ayrıca bir kısım servis hizmetine ilişkin hizmet bedelinin de yeraldığı teknik servis formları dosyada bulunmaktadır. Bu servis formlarında müşteri adına da imzalar bulunmaktadır. Davalı tarafça bu teknik servis formlarını imzalayanların çalışanı olmadıkları yönünde bir itirazı bulunmamaktadır. Bu servis formlarına istinaden sunulmuş olan hizmete ilişkin faturalar düzenlenmiş ve davacının defterlerine kaydedilmiştir. Dolayısıyla bahsi geçen servis raporlarındaki hizmetin davalıya sunulduğunun kabulü gerekir. Bunların yanı sıra 30.11.2016 tarihinden sonrasına ilişkin olarak servis ücreti açıklamalı 4 adet fatura bulunmakla birlikte, bu faturalara ilişkin servis formları dosyada mevcut değildir. Ayrıca 3 adet de satış faturası bulunmakta olup, bu faturalara konu malların davalıya teslim edildiğine dair bir teslim belgesi bulunmamaktadır. Servis ücreti açıklamalı faturalar ile satış faturalarına konu mal ve hizmetin davalıya verildiği ispatlanabilmiş değildir. Davacının cari hesabında 30.11.2016 tarihinden sonrasına ilişkin olarak birde 13.02.2017 tarih ve 1564,00 TL bedelli vade farkı faturası bulunmaktadır. Vade farkı istenebilmesi için, yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması şarttır (Y.İ.B.K.’nun 27.6.2003 gün ve E:2001/1, K:2003/1 Sayılı ilamı). Teamülün mevcut olduğunun kabulü için ise en az iki ya da daha fazla vade farkı faturasının davalı tarafça itirazsız olarak ödenmiş olması gerekmektedir.(HGK’nın 2004/19-470 E. 2004/462 K. Sayılı Kararı) Vade farkının mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal veya hizmetin yeni fiyatıdır. Temerrüt faizi ise, ödemenin süresinde yapılmaması halinde, doğrudan kanuni düzenlemeler ile ortaya çıkan feri nitelikte olan bir alacaktır. Bu nedenle taraflar arasında bu yönde bir teamül bulunmadığı da nazara alındığında, sözleşmede vade farkına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadan, sözleşmedeki temerrüt faizi düzenlemesine atıfla vade farkına karar verilmesi mümkün değildir. Sözleşmenin 4. maddesindeki düzenleme ile, alıcının satın alınan ürünlerin bedelini 45 gün içerisinde ödeyeceğini ve bu süre içerisinde ödeme yapılmaması halinde karşılıklı anlaşma sonucunda belirlenecek oranda vade farkı tahakkuk edeceği konusunda taraflar anlaşmışlardır. Ancak hangi faturanın süresinde ödenmediği, karşılıklı olarak vade farkı oranının belirlendiği hususları ispatlanabilmiş değildir.Bu kapsamda davacının, 09/12/2016 tarih ve 1.059,20 TL bedelli satış faturası, 17/12/2016 tarih ve 236,00 TL bedelli servis faturası, 13/02/2017 tarih ve 1.564,00 TL bedelli vade farkı faturası, 27/03/2017 tarih ve 236,00 TL bedelli servis faturası, 28/04/2017 tarih ve 1.193,44 TL bedelli satış faturası, 03/05/2017 tarih ve 1.208,70 TL bedelli satış faturası, 08/05/2017 tarih ve 414,04 TL bedelli satış faturası, 02/08/2017 tarih ve 295,00 TL bedelli servis faturası yönünden alacaklı olduğu iddiası ispatlanamamıştır. Dolayısıyla bu faturaların toplam tutarı(6.206,38 TL) davacının cari hesabından(20.451,17 TL) çıkarılarak kalan kısım(14.244,79 TL) üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekir. Dolayısıyla mahkemece hatalı değerlendirme sonucu davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece, yukarıda açıklanan faturalardan kaynaklanan alacağın ispatlanamamış olmasına rağmen eldeki davanın sübuta erdiğinden bahisle tümden kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın 14.244,79 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın kısmen KABULÜNE, kısmen REDDİNE, 2-Davalı takip borçlusunun Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yürütülen icra takibine vaki itirazının 14.244,79 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari (avans) faiz uygulanmasına, 3-Kabulüne karar verilen alacağın %20’si olan 2.848,95 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 4-Başlangıçta peşin olarak alınan 247,00 TL harcın ve icra takibi peşin harcı 102,26 TL’nin, alınması gerekli olan 973,06 TL harçtan mahsubu ile bakiye 623,80 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 31,40 TL, posta ve tebligat gideri 287,00 TL, bilirkişi ücreti 900,00 TL olmak üzere toplam 1218,40 TL yargılama masrafının, davacı yan davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 848,65 TL yargılama masrafına, peşin harç 247,00 TL eklenerek sonuç olarak 1095,65 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 369,75 TL yargılama masrafının davacı yan üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 9-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 61,50 TL olmak üzere toplam 182,80 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 13/01/2022