Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/516 E. 2021/1461 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/516
KARAR NO: 2021/1461
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2016/409 Esas – 2018/1035 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin sahibi ile davalılardan …’nın kardeş olup, diğer davalı …’nın ise yeğeni olduğu, uzun yıllardan beri ortak çalıştıkları sonrasında ayrıldıkları, davaya konu çeklerin … tarafından keşide edildiği diğer davalı … tarafından de ciro edilerek müvekkili şirkete verildiği, çeklerin vadesinde bankaya ibraz edildiğinde ödemeden men talimatı nedeniyle ödenmediği, icra takibine konulduğu ve takibin kesinleştiği ancak icra dosyasının kaybolduğu, İcra Hukuk Mahkemesince ihya edilmişse de; bu arada çeklerin zamanaşımına uğradığı ve yine İcra Hukuk Mahkemesi tarafından icranın geri bırakılmasına karar verildiği bugüne kadar alacağın tahsil edilemediğini belirterek dava konusu iki adet çek bedeli olan 10.000TL’nin faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesiyle; takibe konu çeklerin zamanaşımına uğradığı, kesinleşmiş mahkeme kararı ile icranın geri bırakıldığı, söz konusu çeklerin kambiyo vasfını yitirdiği dolayısıyla davacının davasını ve alacağını ispat etmesi gerektiği, ancak dava dilekçesinde çeklerin verilme sebebinin ve taraflar arasındaki temel ilişkinin niteliğine dair bir açıklama yapılmadığı, müvekkilleri ile davacı arasında ürün alımı ile ilgili olarak yapılan sözlü anlaşma uyarınca davaya konu iki adet çekin güvene dayalı olarak avans olarak verildiği, mallar müvekkillerine teslim edilmediği için muhatap bankaya ödemeden men talimatı verilerek çeklerin ödenmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece,çeklerin zamanaşımına uğraması nedeniyle yazılı delil başlangıcı olduğu, davacının temel ilişkiye dayandığı, davalıların çeklerin avans çeki olarak verildiğini beyan ettiği, avans çeki olduğunun davalılarca kanıtlanması gerektiği, zamanaşımına uğramış çekin yazılı delil başlangıcı olması nedeniyle tanıkların dinlendiği ve tanık beyanlarına göre, davalıların şirket ortaklığından ayrılmaları sırasında tasfiye payına karşılık aldıkları fazla makine nedeniyle çekleri davacıya verdikleri, taraflar arasındaki temel ilişkinin makine paylaşımından kaynaklı olup, çekin var olan bir borcun tasfiyesi amacıyla verildiği yönünde karine bulunduğu, buna göre dava konusu çeklerin mevcut borcun tasfiyesi amacıyla verildiğinin kabul gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne iki adet çek bedelinin davalılardan faiziyle tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, dava konusu çeklerin keşide tarihinden yaklaşık 8 yıl sonra alacak davası açılmasının MK 2. hükmüne aykırı olduğu gibi dava dilekçesinde işbu çeklerin verilme sebebinin ve taraflar arasındaki temel ilişkinin niteliği ile ilgili hiçbir açıklama yapılmadığı, bu hususun bile davacı tarafın kötü niyetinin göstergesi olduğu, takip konusu çeklerin zamanaşımına uğradığı, İstanbul 3.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2009/2047 esas ve 2015/102 karar numaralı kesinleşmiş mahkeme kararı ile icranın geri bırakıldığı, kambiyo vasfını yitirdikleri dolayısıyla davacının davasını ve alacağını ispat etmesi gerekmekte iken; hiçbir delil sunulmadığı halde davanın kabulüne karar verildiği, çeklerin karşılığı olan malların teslim edilmediği, müvekkilleri ile davalı taraf arasında ürün alımı ile ilgili olarak sözlü anlaşma yapıldığı ve davaya konu iki adet çekin karşı tarafa duyulan güven nedeniyle avans çeki olarak verildiği, makineler müvekkillerine teslim edilmediği için çeklerin ödenmediği, taraflar arasında bir sözleşme yok iken ve mal teslimi yapılmadan borç tasfiyesi amacıyla söz konusu çeklerin verildiğini kabul edilmesinin hatalı olduğu, HMK 190. maddesi uyarınca, davacının alacaklı olduğunu yazılı delil ile kanıtlaması gerektiği ancak davanın ispat edilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, zamanaşımına uğramış çeke dayalı olarak alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalılar vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Dava konusu 2008 keşide tarihli, her biri 5.000 TL tutarlı çeklerin keşidecisinin davalılardan …, ilk cirantasının …, davacı şirketin ise adı geçen davalıdan ciro yoluyla iktisap eden hamil olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, davalıların baba oğul olup, davacı şirketin ortaklarından olan ve şirketi münferit temsil yetkisine haiz … ile davalı …’nın kardeş, adı geçenlerin çocuklarının ise dava dışı … Ltd.Şti’nin ortakları olduğu, anılan firmanın tasfiye sürecinde … ile davalı …’nın şirket ortakları olan çocuklarına vekaleten 29.07.2007 tarihli protokolü imzaladıkları ve bu protokolde; dava konusu iki çek ile birlikte toplam 6 adet çekin davalı … tarafından verileceğinin kararlaştırıldığı, çeklerin davalı … tarafından keşide edilerek babası olan diğer davalı …’nın cirosu ile davacı şirkete verildiği ancak bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek çek bedelleri kadar alacaklı olduğunu ileri sürmüş ve 29.07.20007 tarihli protokol ile tanık deliline dayanmıştır. Davalılar ise, dava konusu çeklerin taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde teslim edilecek mal karşılığı avans çeki olarak davacı şirkete verildiği, malların teslim edilmemesi nedeniyle bedelinin ödenmediği, zamanaşımına uğradığı ve davacıya borçlarının bulunmadığı, dava dışı… şirketinin tasfiyesi nedeniyle verilen çeklerden olmadığını savunmuştur. Dava konusu çeklerin keşide ve takip tarihi 2008 yılı olup, dava 18.04.2016 tarihinde açılmıştır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6103 sayılı Kanunun 2.maddesi gereğince, bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse; Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır. Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiiller, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbidir. Aynı yasanın 6. maddesi” Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tâbidir. Zamanaşımı ile hak düşürücü sürelere ilişkin diğer hususlar, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türk Ticaret Kanuna tabidir.” hükmünü haizdir. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda, dava konusu çeklerin zamanaşımı süresi bakımından 6762 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, esasen İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla çeklerin zamanaşımına uğradıkları tespit edilmiştir. 6762 sayılı TTK 644. maddesine göre, keşideci ve poliçeyi kabul etmiş olan muhatap, (müruruzaman sebebiyle veya senede dayanan hakların muhafazası için kanun hükmünce yapılması gerekli muamelelerin ihmal edilmiş bulunması dolayısiyle poliçeden doğan borçları olsa bile) hâmilin zararına ve sebepsiz olarak iktisabetmiş oldukları meblâğ nispetinde ona karşı borçlu kalırlar.Sebepsiz mal edinmeye dayanan dâva, muhataba ikametgâhlı bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve keşideci poliçeyi başka bir şahıs veya ticarethane hesabına çekmiş olduğu takdirde o kimseye veya ticarethaneye karşı dahi açılabilir. Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir dâva açılamaz. Öte yandan bir kambiyo senedinin zamanaşımına uğraması durumunda keşideci ile lehtar/ hamil arasında temel ilişki bulunsa dahi, hamil, keşideciye karşı ancak TTK’dan kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak dava açılabilir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Buna göre, çeklerin keşidecisi davalı …’dan TTK’daki sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, alacak isteminde bulunabilecektir. Esasen çeklerdeki ciro silsilesine göre, davacı ile keşideci davalı … arasında zaten temel ilişki bulunmamaktadır. Diğer taraftan hamiline düzenlenen çekler davacı şirket tarafından ilk ciranta davalı …’dan ciro yoluyla iktisap edildiğine göre, davacı, bu davalı ile aralarındaki temel ilişkiye dayalı olarak alacağının tahsilini isteyebilir. Davalılar vekili süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Mahkemece 19.07.2017 tarihli celsede, uyuşmazlığın taraflar arasındaki temel ilişkiden kaynaklanmasına göre 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir. Ne var ki, çeklerin keşidecisi ile davacı hamil arasında görünürde temel ilişki bulunmadığı gibi yukarıda açıklandığı üzere zamanaşımına uğrayan çeke dayalı olarak keşideciye karşı ancak eski TTK 644 ve yeni TTK 732. maddeleri uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açılabilecek olup, dosyada mübrez İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin kesinleşmiş ilamıyla, dava konusu çeklerin 12.10.2009 tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığının tespit edilmesine göre, keşideci davalı …’ya karşı TTK 644. maddesine dayalı olarak açılan davada 1 yıllık zamanaşımı süresinin iş bu dava açılmadan çok önce 12.10.2010 tarihi itibarıyla dolduğu tartışmasızdır. Bu nedenle mahkemece davalı … hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetli bulunmamaktadır. Diğer davalı … açısından yapılan değerlendirmede ise; davacı tarafından, davacı şirketin temsilcisi ile davalı …’nın çocuklarının ortağı oldukları dava dışı … firmasının tasfiyesi sırasında her birinin kendi çocuklarına vekaleten imzaladıkları protokole dayalı olarak çeklerin ciro yoluyla iktisap edildiğini ileri sürmesine ve dinlenen davacı tanıklarının da aynı doğrultuda beyanda bulunmalarına göre; esasen davacı şirket ile adı geçen davalı arasındaki temel ilişkinin de kanıtlanamadığı zira çeklerin iktisap edilme nedeni olarak gösterilen protokolde davacı şirketin taraf olmadığı anlaşıldığı gibi davalı …’nın da taraf olmadığı, anılan protokolün, davacı şirketin temsilcisi dava dışı … ile adı geçen davalı tarafından, dava dışı …Ltd.Şti’nin ortakları olan çocukları adına vekaleten imzalandığı anlaşılmakla; bu davalı hakkındaki davanın da reddine karar verilmesi gerekmekte olup, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki tespit ve kabulünün yerinde olmadığı sonucuna varıldığından; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından, davalı … hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle diğer davalı hakkındaki davanın da esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA; 2-Davanın … yönünden zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, diğer davalı … yönünden esastan REDDİNE, 3- Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 170,78 TL’ nin mahsubu ile fazla alınan 111,48 TL’ nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, 4- Davalılar kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihindeki yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca, takdir edilen 5.100.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 5- Davalı …’nın gider avansından 58,00 TL yargılama gideri yapıldığından davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Karar kesinleştiğinde taraflardan alınan gider avanslarının harcanmayan kısmının iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalılara ilk derece mahkemesince iadesine,b- Davalılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, dosyanın posta masrafı 28,13 TL olmak üzere toplam 149,43 TL ‘ nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 362(1)-a maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021