Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/512 E. 2021/1536 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/512
KARAR NO: 2021/1536
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2015/678 Esas – 2018/941 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerden …’nin davalı … A.Ş ile … … Kargo şubesini işletmek amacıyla 25.03.2013 tarihli Acentelik sözleşmesi akdettiğini, müvekkillerini işbu sözleşmenin teminatı olması için davalı şirkete 135.000-TL bedelli vade ve tanzim tarihleri boş bono verdiklerini, taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin ek protokolü olan cari hesap sözleşmesinin 4. Maddesinde “İşbu sözleşmenin temel mantığı; acentenin ciro artışına dayalı olarak kazanç elde etmesidir. Bu amaçla Acenteye bağımsız tacir sıfatıyla devredilecek “… Kargo” şubesinin, devir tarihi itibariyle mevcut aylık gideri tespit edilecek ve bu gider, devir sonrasında … Kargo tarafından acenteye düzenli olarak ödenecektir. Böylece “Acente”nin devir nedeniyle zarara uğraması önlenmiş olacaktır.” hükmünün düzenlendiğini, taraflar arasında tanzim edilen devir masraf tutanağında müvekkilin devir almış olduğu … Kargo şubesinin aylık giderinin 19.483-TL olduğunun tespit edildiğini, davacı şirketin cari hesap sözleşmesinde öngörüldüğü gibi şubenin aylık gideri olan 19.483-TL’yi her ay düzenli olarak müvekkile ödememesi sebebiyle müvekkili sözleşmede kararlaştırılanın aksine zarar ettiğini, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili ile davacı şirket arasındaki acentelik sözleşmesinin feshedilmiş olmasından sonra davacı şirketin müvekkillerden hiçbir alacağı olmamasına rağmen müvekkillerin teminat amacıyla vermiş oldukları bonoyu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsusu icra takibine konu ettiğini ve müvekkiller aleyhine icra takibi başlattığını, dava konusu 12.11.2014 tanzim 12.12.2014 tarihli 135.000-TL bedelli bonoda bedelin nakden ahzolunmuş olduğunun yazılı olduğunu, buna göre davalı müvekkillere 135.000-TL nakit para vermiş olduğunu, bunun 80.000-TL’sini tahsil edememiş olduğunu ispat etmesi gerektiğini, davalı şirket kayıtları incelendiğinde müvekkillere nakden ödenmiş hiçbir meblağın olmadığının tespit edileceğini, sonuç olarak bu sebeplerle müvekkilleri aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına konu bonoya ilişkin davalıya bir borçalrının olmadığının tespitini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından müvekkili aleyhine yürütülen icra takibinin İcra İflas Kanununun 72/2 nci maddesi gereğince takibin durdurulmasına karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli olarak yapılan icra takibi nedeniyle davalıya %20dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, dava masraf ve vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmeleri gereği müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının kesin delil niteliğinin haiz olduğunu, akit tarafların her ikisi de tacir olmakla işbu hüküm HMK 193 uyarınca geçerli bir delil sözleşmesi hükmü olup sözleşmenin taraflarını bağladığını, dolayısıyla mahkememizce müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının kesin delil olarak değerlendirilmesi ve karşı tarafın ticari defter ve kayıtlarının dikkate alınmaması gerektiğini, tanık deliline başvurulmasına muvafakatlerinin bulunmadığını, davacının müvekkil şirket alacağını müşterilerden tahsil ederek müvekkile ödememek sureti ile kasa açığı fiilini işlemesi nedeniyle acentelik sözleşmesi ve eklerinin müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedildiğini, teminat senedi olduğu iddiasının gerçeğe aykırı ve gayet kötü niyetli olduğunu, kötü niyet tazminatı talebinin son derece yersiz olduğunu, bu nedenlerle haksız davanın külliyen reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı ile davalı arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin içeriği ve bu sözleşme uyarınca davacı …’nin davalı şirketin acentesi olarak faaliyet gösterdiği tarafların kabulündedir. Acentelik sözleşmesinin 39. maddesi uyarınca bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin teminatını oluşturmak üzere gerekli teminatın davalı şirkete verileceği kararlaştırılmıştır. Takibin dayanağı olan bononun düzenleme tarihi ve Acentelik sözleşmesinin 39.maddesinde belirtilen şartlarla düzenlenmiş olması; takibe dayanak bononun her iki taraf ticari defterlerinde de kayıtlı olmaması işbu bononun sözleşmenin teminatı olarak verilmiş olduğu kanaatini uyandırmıştır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 40. maddesi uyarınca çıkacak ihtilaflarda davalının defter ve kayıtlarının geçerli olup kesin delil teşkil edeceği hususları kabul edilmekle mali müşavir bilirkişi marifeti ile inceleme icra edilmiştir. Bu noktada temin edilen ayrıntılı, gerekçeli ve dosya kapsamına uygun olmakla itibar edilir bulunan kök rapor ve müşterilerden yapılan tahsilatların aktarımının denetlenmesi sureti ile temin edilen ek rapor kapsamında; davacının ibraz edilen 2014 ticari defterlerinin delil vasfının bulunmadığı, davalının ibraz edilen ticari defterlerinin delil vasfını haiz olduğu, davacının ibraz edilen ticari defterlerinde davalıdan 361.249,08-TL alacağı ve davalıya 181.416,06-TL borcu olduğunun tespiti yapılmakla beraber davalıdan yapılan tahsilatların ticari defterlere kayıt edilmemesi sonucunda davalıya ait alacak ve borç kalemlerinin gerçeği yansıtmadığına kanaat getirildiği, davalının ibraz edilen ticari defterlerinde davacıdan 45.544,62-TL alacağının bulunduğu, davalının ticari defterlerde yer alan alacak kalemlerinin esasında davalı adına ödenen kasa açığı, personel ücret ve tazminatları, personel SGK prim ödemeleri ile acenteye ait elektrik, su, doğalgaz ve vb. işletme giderlerinin yansıtılmasından kaynaklandığı, davacı tarafın 28/02/2015 tarihinde ticari faaliyetine son verdiğinin görüldüğü, davacı tarafın davalıya tanzim edilen faturalarının tablo şeklinde sunulduğu, davalıya yapılan hak ediş ödemelerinin tablo şeklinde sunulduğu, davacı kayıtlarında olmamakla birlikte davalı kayıtlarında yer alan ve davacı hesabından düşülen tutarlar ve mahsupların tablo şeklinde sunulduğu, ibraz edilen bilgi ve belgelere göre yeniden yapılan çalışma sonunda davalının davacıdan 45.783,62-TL alacağı olmakla beraber kök raporda 45.544,62-TL tespiti yapılmış olup farkın davacı lehine yapılan kayıttan kaynaklandığının tespit edildiği, aksinin dosya kapsamında ispatlanamadığı, bu hali ile davacıların davalıya 45.544,62-TL borçlu olduğu, davalı tarafça başlatılan 80.000TL’lik (asıl alacak) takip ( dava değeri 80.000-TL olmakla) kapsamında davacıların borçlu oldukları miktar mahsup edilerek bakiye 34.455,38-TL yönünden menfi tespit istemlerinde haklı oldukları sonuç ve kanaatine varılmakla; davanın kısmen kabulüne, davalı tarafın takip başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu hususu ispata muhtaç kalmakla koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının ticari defter kayıtlarında müvekkiline nakden verilmiş 135.000 TL yahut icra takibine konu 80.000 TLlik bir ödeme bulunmamakta olduğunu, bilirkişi raporu ile bononun teminat olarak verildiğinin sabit hale geldiğini, akdedilen sözleşmenin 4. Maddesinde acentenin devir nedeniyle zarara uğramasının sözleşme tarafı davalı firma tarafından önleneceği, acentenin aylık giderinin … Kargo tarafından ödeneceği hususlarının hüküm altına alındığını, sözleşmenin akdi sırasında düzenlenen devir masraf tutanağı adlı belgede acentenin aylık giderinin 19.483 TL olduğu belirtilmiş olup salt ticari defter kayıtları incelenip sözleşmesel yükümlülüklere ilişkin hesap ve değerlendirme yapılmadığını, teminat şartı yerine gelmeksizin senedin icra takibine konu edilmesinin de bu haliyle hukuka aykırı olup, davanın senedin teminat senedi olması nedeniyle öncelikli olarak kabulü gerekmesine rağmen bu yönde bir araştırma yapılmadığını, salt ticari defterlerde yer alan hususların değerlendirilmesi ile neticeye gidilmesinin de hukuka aykırı ve eksik hüküm tesisine neden olduğunu, sadece müvekkili defterlerinin kapanış tasdikinin mevcut olmayışı nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olduğunun tespitinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının ticari defterlerinin sözleme kayıtları ile birlikte irdelenmesi gerektiğini, müvekkilinin ticari defterlerine göre davalıya borçlu değil aksine davalıdan alacaklı olduğunu, davalının ticari defterleri doğrultusunda müvekkiline 2013-Mayıs ayından itibaren 2015-Kasım ayına kadar toplamda sözleşme ile belirlendiği üzere 370.177,00 TL ödemesi gerekirken, yapılan ciro artışı karı hariç sadece 275.234,76 TL hakediş ödemesi yapılmış olması nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının, davalıdan alacaklı olduğunun ispatı mahiyetinde olmasına rağmen bu hususta herhangi bir irdeleme yapılmayarak hüküm tesisi yoluna gidilmesinin isabetsiz olduğunu, davalı tarafça teminat senedinin hukuka aykırı bir şekilde ve kötüniyetli olarak icraya konu edilmesi ve davada kısmen dahi olsa haksız çıktıkları gözetildiğinde kötüniyetli olarak icra takibi yapan davalı alacaklının %20’den az olmamak şartıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesinin gerektiğini, ancak mahkemece yeteri kadar gerekçelendirme yapılmayarak kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, takibe konu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti(menfi tespit) davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, dava konusu bononun teminat senedi olup olmadığı ve davalının sözleşmesel edimlerini yerine getirip getirmediği ve davacının bono nedeniyle borçlu olup oladığı noktasındadır. Davacı … ile davalı arasında 25/03/2013 tarihinde süresiz olarak acentelik sözleşmesi ve eki olarak cari hesap sözleşmesi imzalanmıştır. Daha sonra davalı şirket tarafından 11/11/2014 tarihli fesih ihbarı ile taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi ve eki protokoller fesih edilmiştir. Davacı … tarafından 12/11/2014 tarihinde davalı … A.Ş lehine, 135.000,00 TL bedelli ve 12/12/2014 vade tarihli bono keşide edilmiştir. Bononun ön yüzünü davacı … avalist olarak imzalamış olup bono üzerinde ayrıca nakden kaydı bulunmaktadır. Davalı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında bonoya dayalı olarak 80.000,00 TL asıl alacak ve 1.435,52 TL işlemiş faizin tahsili istemiyle kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Davacı taraf, takibe konu bononun teminat senedi olduğu ve davalının sözleşmeyle kararlaştırılan acente giderlerini ödemediğinden bahisle eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 39. Maddesinde, … Kargonun doğabilecek muhtemel alacaklarına karşılık teminat verileceği düzenlenmiş olmakla birlikte takip konusu bonoya açık bir atıf bulunmamaktadır. Davacı bononun 25/03/2013 tarihli acentelik sözleşmesinin teminatı olduğunu iddia etmektedir. Davalı ise, acentenin denetiminde tespit edilen kasa açığı (borcu) ve hem de taraflar arasındaki acentelik sözleşmesine aykırı diğer fiil ve işlemlerinin karşılığı olarak 135.000,00.TL. miktarlı bir adet senet tanzim ve imza olunarak davalı şirkete teslim edildiğini, senedin kasa açığı tutarına karşılık verildiğini, teminat senedi olmadığını savunmaktadır. Gerek acentelik sözleşmesinde takibe konu bonoya ilişkin açık bir düzenleme olmaması gerekse bononun üzerinde nakden kaydının olması karşısında, bononun teminat bonosu olduğu iddiası ispatlanabilmiş değildir. 04/11/2014 tarihinde acentenin kasa sayımında 999 adet toplam 22.549,88 TL faturanın birimde olmadığı ve müşterilerden tahsil edilmesine rağmen … Kargoya aktarılmadığı tespit edilmiş ve buna ilişkin tutanak davacı … tarafından imzalanmıştır. 04/12/2014 tarihli … Kargo Genel Müdürlük yazısında, fesih sonrası acentenin kasa nakidinde bekleyen 5.020,11 TL kasa nakit açığı, 5.647,80 TL mutabakat farkı ve 22.549,88 TL tahsilatı yapılmasına rağmen tahsil düşümü yapılmayan faturalar olmak üzere toplam 33.217,79 TL’nin …in borcuna eklendiği ifade edilmiştir. Ayrıca 19/01/2015 tarihli dekont ile vadesi geçtiği halde müşteriden tahsil edilmeyen tutar olarak 648,29 TL davacıya borç yazılmıştır. Bunun yanı sıra 06/02/2015 tarihinde suistimal nedeniyle hak ediş alacağından düşülen tutar açıklaması ile davacıya 121,54 TL borç kaydedilmiştir.Yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacının 2014 yılı ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığı ve davalının ödemelerinin ticari defterlere kaydedilmediği tespit edilmiştir. 2015 yılı defterleri ise incelemeye ibraz edilmemiştir. Davalı, ticari defterlerinde ise davacı acenteden 45.783,62 TL alacaklı durumdadır. 6100 sayılı HMK’nın 222/2-4. maddeleri uyarınca, Ticari defterlerin, ticari davalarda sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Davacı acentenin 2014 yılı ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmaması nedeniyle sahibi lehine delil olabilmesi mümkün değildir. Bilirkişi raporuna göre tarafların ticari defterlerindeki fark, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup da davacı acentenin defterlerinde kayıtlı olmayan toplam 98.896,59 TL işlem kaydından kaynaklanmaktadır. Acentelik sözleşmesinin 40. maddesiyle davalının ticari defterlerinin geçerli ve kesin delil olacağı kabul edilmiştir. Davalının kayıtlarına göre, yukarıda açıklandığı üzere kasa açığına ilişkin olarak 33.217,79 TL, 648,29 TL ve 121,54 TL olmak üzere toplam 33.987,62 TL alacağı bulunmaktadır. Dava konusu bononun fesih ihbar tarihinden sonra keşide edilmesi ve davalının bu bononun kasa açığı olarak verildiğini beyan etmiş olması karşısında davalının bunun dışında kalan alacaklarının bahsi geçen bonoya ilişkin kambiyo takibine konu edilmesi mümkün değildir. O halde bono bedelinden davalının kasa açığına ilişkin olarak oluşan alacağı düşüldüğünde (80.000,00 TL – 33.987,62 TL) 46.012,38 TL itibariyle davacı acentenin davalıya borcu bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı taraf, davalının sözleşmeyle kararlaştırılan acentenin işletmesel giderlerini ödemediğini iddia etmiş ise de, davalının ticari defterlerinde masraf ödemelerine ilişkin kayıtlar bulunmakta olup, ödenecek masraf tutarının aylık 19.483,00 TL olduğu ve ödenmediği iddia edilen bu tutar bakımından davacının bu giderleri kendisinin karşıladığı dolayısıyla bu nedenle davalıdan alacaklı olunduğu hususu ispatlanamamıştır. Davacı … ise takibe konu bonoda avalist olup, 6102 sayılı TTK’nın 702/2. maddesi uyarınca, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. Dolayısıyla avalistin, keşideci ile lehtar arasında olan şahsi def’ilere dayanması mümkün değildir. Hal böyle olunca davacı … lehine aval verdiği keşideci gibi bonodan dolayı sorumludur. Mahkemece, davacı acente yönünden 46.012,38 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken 34.455,00 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi isabetli olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; avalist … bakımında ilk derece mahkemesi kararının istinaf edenin sıfatına göre usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; Mahkemece, davaya konu bononun kasa açığı alacağına ilişkin olduğu beyan edilmesine rağmen tüm cari hesap esas alınarak davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın davacı … yönünden 34.455,00 TL, davacı … yönünden 46.012,38 TL üzerinden kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR:Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında yürütülen takip ve bu takibe konu bono nedeniyle davacı …’nin 46.012,38 TL; davacı …’nin 34.455,38 TL itibariyle davalıya borçlu olmadıklarının TESPİTİNE, 3-Davacı tarafın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 4-Başlangıçta peşin olarak alınan 1366,2 TL harcın alınması gerekli olan 3143,11 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.776,91 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5- Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 27,70 TL, posta ve tebligat gideri 161,00 TL, bilirkişi ücreti 750,00 TL, olmak üzere toplam 938,70 TL yargılama masrafının, davacı yan davasında kısmen haklı çıktığından dava konusunun toplam değerinin kabulle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 539,90 TL yargılama masrafına, peşin harç 1366,20 TL, eklenerek sonuç olarak 1906,10 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, dava konusunun toplam değerinin redle sonuçlanan kısma oranı sonucu bulunan 398,80 TL yargılama masrafının davacı yan üzerinde bırakılmasına, 6-Davacılar yargılama sırasında kendilerini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca takdir edilen 6781,61 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 7-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 5.359,91-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacı tarafa; davalı tarafından yatırılan ve artan delil avansının kendisine iadesine, 9-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacılar vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, posta ve tebligat gideri 53,98‬ TL olmak üzere toplam 175,28‬ TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.16/12/2021