Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/500 E. 2021/1392 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/500
KARAR NO: 2021/1392
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI: 2013/902 Esas – 2018/1092 Karar
DAVA: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait Antalya’daki …nün davalı sigorta şirketleri tarafından “yangın, hırsızlık ve makine kırılma” poliçeleri ile sigortalandığını; sigortalı olan makinenin kırılma suretiyle hasarlandığını, tamir giderinin 764.863,65 USD tuttuğunu; ayrıca tamiri süresince 15/05/2011 tarihinden itibaren onun yerine bir ünitenin kiralanması gerektiği; bunun içinde 118.000,00 USD kiralama ücreti ödenmek zorunda kaldığını, bu bedellerin davalı sigorta şirketleri tarafından karşılanması gerekirken davalı sigorta şirketlerinin zararı karşılamaya yanaşmadıklarını belirtmek suretiyle; 764.863,65 USD servis ve tamir bedelinin davalılar 15/05/2011 tarihinde temerrüte düştüklerinden o tarihten itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile davalılardan tahsiline; meydana gelen hasar nedeniyle daha fazla zarara uğramamak için davacı tarafından kiralanmak durumunda kalınan modül için ödenen 118.000,00 USD kiralama bedelininde ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın eski TTK zamanında açıldığını, zaman aşımının sigorta sözleşmelerinden doğan tüm talepler için 2 yılda zaman aşımına uğradığını, zararın 15/05/2011 tarihinde meydana geldiğini ve sigortalının hasardan haberdar olduğunu, bu durumda zaman aşımının 15/05/2013 tarihinde dolacağını, davanın ise 23/05/2013 tarihinde zaman aşımı dolduktan sonra açılmış bulunduğunu belirterek zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kaldı ki, bu hasarın makine kırılması genel şartları icabı teminat dışı olduğunu, sigorta şirketleri tarafından konu araştırıldığında hasarın teminat dışı kaldığının tespit edildiğini, bu nedenle tazmin taleplerinin reddedildiğini belirterek davanın esas yönünden de reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davalı sigorta şirketleri vekilinin savunduğu gibi söz konusu olan makinenin kırılması yoluyla meydana gelen hasarın makine ömrünün sona ermesinden değil; sigorta poliçelerinin kapsamında kalacak şekilde ve olağan ömrü içinde meydana gelen bir kırılmadan kaynaklanmış olduğu; tamir bedelinin ve tamir süresince tamir edilen parçanın yerine kiralanan modülün kira bedelinin kadrimaruf olduğu; tamirin ve kiralamanın gerekli ve zorunlu olduğu; söz konusu davalı şirketlerin her birince imzalanan poliçeler gereğince de toplam 882.863,65 USD’lik ödemenin 706.290,92 USD’sinden davalılardan … Sigorta AŞ’nin, kalan 176.572,73 USD’sinin ise … Sigorta AŞ’nin sorumlu olacağı; … şirketinin 14/06/2011 tarihinde temerrüte düştüğü, … Sigorta şirketinin 15/03/2011 tarihinde temerrüte düştüğü nazara alınmak suretiyle karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın, poliçe teminatı dışında kalmasına rağmen müvekkili sigorta şirketlerinin mezkur hasardan sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğunu, teknik raporlar ile bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verildiğini, mahkeme tarafından adeta ilgili özel teknik raporlar hiç sunulmamışcasına değerlendirme yapıldığını, dosya kapsamındaki incelemenin eksik ve yetersiz olduğunu, üstelik dava konusu hasarın büyüklüğü ve teknik boyutu dikkate alındığında, sunulan teknik raporlara itibar edilmemesinin, alınan bilirkişi raporu ile mezkur raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmemesinin açık bir bozma sebebi olduğunu, karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporuna açıkça itiraz edilmiş olmasına rağmen itirazlarının karşılanmadığını, üstelik sayın mahkemece karara esas alınan raporda, hasara ilişkin somut değerlendirme yapılmamış olup; soyut ve teorik kanaatte bulunulmakla yetinildiğini, mahkeme tarafından hükme esas alınan 14.07.2015 tarihli bilirkişi raporunun “Teknik Açıdan Değerlendirme” başlıklı kısmında; bir takım teknik bülten ve yayınlar referans alınarak dava konusu türbinin teorik ömür beklenti süresinin hesaplamaya çalışıldığını ve salt bu kıstas doğrultusunda arızanın niteliği icabı hasarın poliçe teminatı kapsamında olduğu yönünde kanaat bildirildiğini, ancak ilgili raporu tanzim eden bilirkişilerin dava konusu türbin üzerindeki somut incelemelerden ziyade; rapor içerisinde bizzatihi kendileri tarafından belirtildiği şekilde “diğer üretici ve kullanıcıların konuyla ilgili verileri ve yaptırdıkları bilimsel çalışmaların referansı” üzerine soyut, teorik ve tek bir kıstas dikkate almak suretiyle rapor tanzim etmiş olmaları, düzenlenen raporun eksik ve yetersiz inceleme ürünü olduğunu ortaya koyar mahiyette olduğunu, dava konusu hasarın hemen akabinde davalıya ait santralde yapılan ekspertiz incelemesi neticesinde, hasarın mutad kullanıma bağlı olarak oluştuğu ve bu nedenle zararın poliçe teminatı dışında değerlendirildiğinin belirtildiğini, yine konusunda uzman akademisyenlerden alınan özel teknik raporlarda da hasarın poliçe teminatı dışında kaldığının somut teknik izahat ve verilerle ortaya konulduğunu, ancak hükme esas alınan ve hasardan yaklaşık 4 yıl sonra düzenlenen bilirkişi raporunun, hasarın hemen akabinde tanzim edilen ekspertiz raporu ve muhtelif uzman teknik raporları ile çeliştiği hususu pek çok kez ifade edilmiş olmasına rağmen, bu çelişkiler giderilmeksizin hüküm tesis edildiğini, dava konusu makineye ait tüm bakım ve kontrollerinin üretici firma tarafından yapılması gerektiğine dair poliçe özel şartının, davacı tarafça yerine getirilip getirilmediği hususunda da gereği gibi inceleme yapılmadığını, hasar anında poliçe teminatının geçerli olabilmesi için hasar öncesinde makinelerin bakımlarının üretici firma tarafından yapılmış olması poliçe özel şartı olup; aksi durumda hasar tazminatının ödenmeyeceği hususunun taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinde açıkça derç edildiğini, ancak Mahkemece hükme esas alınan 14.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda bu yönde herhangi bir inceleme yapılmadığı gibi; daha sonra alınan raporlarda da bu husustaki itirazlarını karşılanmadığını, davacı tarafın periyodik bakımlarının hiçbirini üretici firmaya yaptırmadığını, ayrıca hasardan sonra dahi gaz türbinindeki hasarlı Yüksek Basınç Türbininin (HPT’nin) yerinden sökülmesi ve kiralık olan HPT modülünün yerine takılması işlemleri de üretici firmaya değil, bilakis yine … firmasına yaptırıldığını, dolayısıyla poliçede bu bağlamda yer alan “teminatın geçerli olabilmesi için hasar öncesinde tüm makinelerin rutin bakımlarının üretici firma tarafından yapılmış olması” şeklindeki özel şarta davacı tarafça riayet edilmediğini, müvekkili şirketlerin hasar bedeline ilişkin tazminat sorumluluğu olmadığı gibi; talep edilen kiralama ücretinden de sorumlu olmayacağını, ancak bu husus nazara alınmayarak, müvekkili şirketlerin son derece fahiş olan kiralama ücretinden mesul tutulmasının hiçbir suretle kabul edilemeyeceğini, mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde, tamir süresince tamir edilen parçanın yerine kiralanan modülün kira bedelinin kadri maruf olduğu belirtilerek, müvekkili sigorta şirketlerinin 118.000,00 USD tutarındaki kiralama ücretinden (poliçede belirtilen teminat oranları nispetinde) sorumlu oldukları yönünde hüküm tesis edilmiş, ancak davacının bu yöndeki talebinin poliçe teminatı dışında kaldığı sunulan dilekçelerde ayrıntılı olarak izah edilmesine rağmen; ne yazık ki Mahkeme’ce bu hususun nazara alınmamış olduğunu, dava konusu hasarın poliçede teminat altına alınan bir riziko sonucu meydana gelmediği dosyaya sunulan muhtelif teknik raporlarla ortaya konulmuş ve bu husus dilekçelerde ayrıntılı şekilde izah edilmiş olmasına rağmen, müvekkili şirketlerin talep edilen kiralama bedelinden sorumlu addedilmesinin ilgili Genel Şart hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili şirketler aleyhine hükmedilen kiralama bedelinin fahiş olduğunu, bu tutarın neye göre belirlendiğinin somut olarak ortaya konulmadığını ve de hesaplamada poliçede yer alan muafiyet hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığının belli olmadığını belirterek, hükmedilen tutar (kiralama bedeli) bakımından da kararın eksik olduğunu,karara esas alınan 14.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafın talep ettiği tazminat tutarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmamış; gerekçeli kararda ise bu tutarın kadri maruf olduğu belirtilmekle yetinilmiş olduğunu, talep edilen tazminat tutarına açıkça itiraz edilmiş olmasına rağmen; bilirkişilerce bu yönde bir inceleme yapılmaksızın, belirtilen tutarların talep edilebilirliği/piyasa şartlarına uygun olup olmadığı konusunda somut bir değerlendirme yapılmadan rapor tanzim edildiğini, başka bir söylemle, 764.863,65 USD’lik hasar meblağı ile 118.000,00 USD’lik kar kaybı tutarının poliçe teminatı kapsamında olduğu belirtilmiş; ancak bu tutarın ne şekilde hesaplandığına dair hiçbir bilgi verilmemiş, adeta sadece davacı tarafın beyanına istinaden tazminat hesaplaması yapılmış olduğunu, oysa bilirkişilerce davacı tarafça talep edilen tazminat tutarının piyasa rayici dikkate alınarak, makul ve talep edilebilir nitelikte olup olmadığına ilişkin, hesaplanan tutara ilişkin emsal verilerin ortaya konulmasının gerektiğini, talep edilen asıl alacağın poliçe teminatı dışında kalması sebebiyle, asıl alacağın fer’isi niteliğindeki faiz alacağına ilişkin de müvekkillerinin sorumluluğunun bulunmadığını, davalı … Sigorta A.Ş. aleyhine hükmedilen tazminata 14.06.2011 tarihinden itibaren devlet bankalarının Amerikan Dolarına verdiği 1 yıllık mevduat faizi işletilmesine dair karar verildiğini, bu kararın son derece isabetsiz olduğunu, zira davacının davalı müvekkili … Sigorta A.Ş.’ye rizikoyu ihbar ettiği tarih 03.06.2011 tarihi olup; bu hususun davacı tarafça sunulan dava dilekçesinde de ikrar edildiğini, hiçbir surette kabul anlamına gelmemek kaydıyla … Sigorta A.Ş. bakımından temerrüdün ihbar tarihinden (03.06.2011) 45 gün sonrası olan 19.07.2011 tarihinde gerçekleştiğinin kabul edilerek faizin bu tarihten itibaren işletilmesinin gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin kararında davanın kabulüne karar verilerek vekalet ücretinin karar tarihindeki AAÜT gereğince, 71.979,52 TL olarak hesaplandığını, ancak vekalet ücretinin eksik hesaplandığını, şöyle ki, vekalet ücretinin, tahsiline karar verilen 882.863,65 USD’nin dava tarihi olan 15.05.2013 tarihindeki TL karşılığı üzerinden hesaplandığını, oysaki alacağın karar tarihi olan 01.11.2018 itibariyle TL’ye çevrilmesi ve bu miktar üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, ilk derece mahkemesince, davalı … Sigorta A.Ş. bakımından hasarın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verildiğini, ancak müvekkili şirket tarafından her iki davalıya da bildirim yapılmış olmakla birlikte, poliçede hasarın öncelikli olarak davalı … Sigorta A.Ş.’ye bildirilmesi gerektiğinin ve bu durumda hasarın müşterek sigortacılar tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, hal böyleyken davalı … Sigorta A.Ş.’nin diğer davalı … Sigorta A.Ş. ile aynı tarihte temerrüde düştüğünü beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın vekalet ücreti ve faiz tarihi yönünden kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, makine kırılması sigortası poliçesine istinaden rizikonun gerçekleştiğinden bahisle hasar bedeli ve ikame edilen teçhizatın kira bedelinin tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sigortalanan makinede meydana gelen hasarın ve kiralama bedelinin sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı noktasındadır. Dosyada sunulu bulunan 18/05/2011 tarihli hasar raporuna göre GT-2’nin (seri no …) HPT blade.lerinde oluşan sorun nedeniyle, 15/05/2011 tarihinde GT-1 HPT blade.lerinde sahada bulunan … süpervizörü tarafından baroscope inspection yapıldığı, 15/05/2011 tarihinde yapılan HPT baroscope inspection’da iki blade.de hasar (her bir blade.de birer adet delik mevcut) olduğunun tespit edildiği ve … Mühendisliğe bilgi verildiği, 16/05/0211 tarihinde … Mühendislikten gelen bilgiye göre GT-1 30MW altında her 250 saatte bir baroscope inspection yapmak ve elde edilen bilgileri … Mühendisliğe göndermek koşulu ile ünitenin çalıştırılabileceğinin bildirildiği hususları tutanak altına alınmıştır. Ayrıca hasarın tespit edildiği tarihten 23/08/2011 tarihine kadar belirli aralıklarla yapılan her kontrolde ünitenin 250 saat çalıştırılmasına onay verildiği, 23/08/2011 tarihinde ise kiralık HPT Hot section modül değişimi için çalışmaya başlandığı, 30/08/2011 tarihinde çalışmaların bittiği ve üniteye deneme amaçlı start verildiği, 10/10/2011 tarihinde kiralık HPT’nin sökümüne başlanarak çalışmanın 15/10/2011 tarihinde tamamlandığı ve üniteye start verildiği anlaşılmaktadır. 15/05/2011 tarihinde hasar tespit edildiğinde ünitenin 9680 çalışma saatinde olduğu, 15/10/2011 tarihinde ise çalışma saatinin 12439’a ulaştığı görülmektedir. Davacı … A.Ş.’nin “Antalya-Burdur Karayolu … Km, Merkez Antalya “adresinde bulunan gaz türbini, davalılara 23.06.2010-23.06.2011 sigorta süresi ve … numaralı “Geniş Kapsamlı Yangın, Hırsızlık, Makine Kırılması Poliçeleri”, (“Makine Kırılması Poliçeleri”)ve 24.08.2010-23.06.2011 sigorta süresi olan “Yangın ve Makine Kırılmasına Bağlı Kar Kaybı Poliçesi (“Kar Kaybı Poliçesi”) ile müşterek sigorta ile sigortalanmıştır. Müşterek sigorta dağılımı ise poliçede … SİGORTA (… SİGORTA AŞ)-…, … AŞ ise %20 olarak belirlenmiştir. Davacı sigortalının başvurusu üzerine davalı … SİGORTA nezdinde hasar dosyası açılmış ancak yapılan inceleme sonunda mutatta kullanım neticesi türbin kanatlarının kaplamalarının yanma gazlarının etkisi ile deforme olduğu, kısmen çatlakların oluştuğu, aşınma ve deformasyonların tespit edildiği anlaşıldığından zarara ilişkin talebin poliçe teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceği, makine kırılması hasarı teminatta olmadığından makine kırılmasına bağlı kâr kaybı hasarının da poliçe teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceğinden bahisle başvuru 19/12/2011 tarihinde reddedilmiştir. Davacı hasar raporunda belirtilen hasarların Makine Kırılması Sigortası Genel Şartları’nın 1.maddesi uyarınca Makine Kırılması Poliçesi’nin teminatı kapsamında kaldığını belirterek sigorta muafiyeti uygulandıktan sonra kalan hasar bedeli 764.863,65 USD ile modül kiralanması nedeniyle kira ücreti 188.000 USD’nin davalılardan tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Makina Kırılması Sigortası Genel Şartlarının 1. Maddesinde teminatın kapsamı, poliçe ile bu poliçenin ayrılmaz cüzünü teşkil eden ekli envanter cetvelinde sayıları, imalat yılları; nitelikleri ve değerleri yazılı makine ve tesisleri deneme devresinden sonra normal çalışır halde iken veya aynı iş yerinde temizleme, revizyon veya değiştirme esnasında veya dururken ani ve beklenmedik her türlü sebepten doğan maddi ziya ve hasarların gerektirdiği tamirat ve ikame masrafları olarak belirlenmiştir. Ayrıca genel şartların 3/1-h maddesinde makinelerin normal işlemesinden ve mutad kullanılmasından doğan aşınma ve yıpranmalardan veya çürüme, paslanma veya oksidasyondan, buhar kazanlarında kireçlenme ve çamurlanmadan işletmede doğrudan doğruya meydana gelen etkilerden, atmosferik vs. şartların sebebiyet verdiği tedrici bozulmalardan oluşacak bütün zararlar sigorta teminatı harici bırakılmıştır. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilinin Antalya’da kurulu Doğalgaz Kombine Çevrim Santralinde 4 adet LM 6000 Gaz türbini olduğunu, bunların 3 adetinin PC, bir adetinin PD modelde olup PC Model makinelerin seri numaralarının …, … ve … olduğunu, santralde bulunan bir adet PD model Gaz Türbininin seri numarası ise … olduğunu, Antalya Santralinde … Gaz Türbinleri 3 adet PC ve 1 adet PD olmak üzere 2008 yılının temmuz ayından itibaren kurulmaya başlanarak aynı yıl içinde bütün Gaz türbinleri … firmasının süpevizörleri eşliğinde işletmeye alındığını, PC Gaz türbinlerinde kurulum esnasında ve sonrasında yanma odasına “water injection” sisteminden püskürtülen su miktarı manuellerde belirtilmediğinden 55 galon / dakika olarak ayarlandığını ve bu şekilde işletmeye alındığını, söz konusu Gaz Türbinlerine 2010 ve 2011 yıllarında yapılan periyodik kontrollerde sadece PC Gaz türbinlerinin yanma odalarında bulunan secondary swirler parçalarının çatlak olduğunun tespit edildiğini, PD makinelerinde hiçbir yanma odası çatlağına veya Hot section da bulunan hareketli veya hareketsiz kanat hasarlarına rastlanmadığını, … ile yapılan görüşmeler sonucunda … firmasının bu çatlakların yanma odasına verilen suyun miktarının gereğinden fazla olmasından kaynaklandığını kabul ettiğini ve bunu bir bülten ile tüm dünyaya yayınladığını, … bülteninin 2. Sayfasında “…” yazdığını, PC model gaz türbinlerinlerinde water injection sisteminde kullanılması gereken su miktarının 25-30 galon/dk olacağı yerde … manuellerinde bir sınırlama olmadığı için 55 galon/dakika yani iki misli suyun yanma odasına verildiğini, bu durumdan hem yanma odasının hem de “hot section” olarak tanımlanan yüksek basınç türbinin hareketli ve hareketsiz kanatlarının etkilendiğini, makinelerde … firmasının su miktarı hakkında bir değer belirtmemesinden dolayı hatalı uygulama yapıldığını, … firmasının water injection sisteminden yanma odasına fazla su verilmesi nedeni ile bu hasarların olabileceğini beyan ve kabul ettiğini, üretici firma …’nin de anılan hasarların termal gerilmeler olduğunu kabul ettiğini ancak bu hasarın yanma odasına verilen su miktarının normalin iki misli olduğu için türbin tasarımında hesaplanmış olan termal gerilimlerin üzerinde bir termal gerilimlere neden olduğu için henüz 10.000 çalışma saatine gelmemiş gaz türbinlerin üçünde de benzer hasarlar meydana getirdiğini, davalıların da hasar nedeni olarak belirttiği “kanatların dizayn değerleri dışında soğutulması sonucu termal ısı değişiklikleri nedeniyle” hasarlanmasının gerçekleşmiş olup anılan hasarın sigorta poliçesi kapsamında olduğunu beyan etmiştir. 28/11/2011 tarihli sigorta eksper raporunda teknik servis yetkililerinin ünite içindeki parçalarda meydana gelen deformasyonların olağan dışı bir durum olmadığı, beklenen bir durum olduğunun sözlü olarak ifade ettiklerini, talep edilen hasarın mutat kullanım sonucu oluşması, işletme koşulları, iklimsel şartlar, sıklıkla yapılan start stopların olumsuzluklarının buna neden olduğu ve talebin MKS Genel şartlarına göre teminat dışı talep olduğunu, bu MKS hasarı ile ilgili açılan kâr kaybı dosyası talebinin de teminat dışı olduğunu, aynı ünitenin yanma odasının da benzer nedenlerden dolayı 8.092,3 çalışma saatinde yenilenmiş olduğunu belirtilmiştir. Mahkemece talimat yoluyla alınan 14/02/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ünitenin çalışma süresine ilişkin değerlendirmeler yapılmış ve ömür süresinde meydana gelen eksilmenin NOx ppm değerinin sınır değer 25 ppm değerinin altında gerçekleşmesini sağlayan yüksek su enjeksiyonu oranları ve T48 alçak basınç türbini girişindeki sıcaklık değerinin T48 referans değeri olan 860 dereceden 11 derece daha fazla olması olduğu tespit edilmiş ve uygulatan firmanın üretici … servis bölümü olduğu belirtilmiştir. Poliçe özel şartlarının değerlendirilmesi kısmında hasarın meydana gelmesinde makinenin bakımlarını da yapan üretici firmanın kusurunun bulunmasından sebep sigorta şirketlerinin uygun bulması durumunda üretici … firmasına rücu imkanının bulunduğu belirtildikten sonra sigortalının sorumluluğu dışında ani ve beklenmedik şekilde makine kırılması olarak meydana gelen hasarın teminat dahilinde olduğu kanaati bildirilmiştir. Bilirkişi kök raporuna yapılan itirazlar üzerine alınan 28/12/2015 tarihli birinci ek raporda kök rapordaki kanaatlerin değişmediği ve onarım süresinin 148 gün olduğunun tespit edildiği, sigorta eksperinin dahil edilmediği 24/06/2016 tarihli ikinci ek raporda ise yine kök rapordaki kanaatin değişmediği, hasarlı ünitenin bakım ve onarımı için yapılan masrafların ilgili faturaların ibrazı şartıyla ilgili rakam 864.863,65 USD olarak beyan edildiğini ve muafiyet uygulanması gerektiğini ve yine faturaların ibrazı şartıyla onarılmış makinenin yerine yerleştirilmesine kadar geçen 148 gün için tahmini üretim kapasitesine göre yapılan hesaplama sonucunda çıkan değerin daha büyük olması nedeniyle 118.000 USD’nin makul olduğu beyan ve rapor edilmiştir. Mahkemece 14/07/2015 tarihli rapor esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Sigortalanan makinede meydana gelen hasarın teminat kapsamında olabilmesi için öncelikle bu hasarın ani ve beklenmedik bir durumdan doğmuş olması gerekir. Bunun yanı sıra mutat kullanımdan kaynaklı aşınma ve yıpranmalardan doğan zararlar da teminat haricidir. Her ne kadar bilirkişilerce, sigortalanan makinenin belirlenen kullanım ömründen önce hasarlandığı tespit edilmiş ise de, bu durum hasarın tek başına sigorta kapsamında kaldığının kabulü için yeterli değildir. Davacı tarafın beyanlarına ve bilirkişi raporlarına göre, sigortalanan makine 2008 yılında kurularak işletmeye alınmasından itibaren hasarın tespit edildiği tarihe kadar geçen süre içerisinde üretici … tarafından referans değerleri güncellenene kadar PC model gaz türbinlerinlerinde water injection sisteminde kullanılması gereken su miktarının 25-30 galon/dk olacağı yerde … manuellerinde bir sınırlama olmadığı için 55 galon/dakika yani iki misli suyun yanma odasına verilmesinden kaynaklandığı, yani hasarın üretici firmanın davacı şirkete tesisin ilk işletmeye aldığında yaptığı ayarlarda yanma odasına püskürtülen su miktarının fazlalığı sebebiyle oluşan yüksek termik gerilimlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dava konusu makinenin kırılması yoluyla meydana gelen hasarın makina ömrünün sona ermesinden değil; sigorta poliçelerinin kapsamında kalacak şekilde ve olağan ömrü içinde meydana gelen bir kırılmadan kaynaklanmış olduğu kanaatiyle 14/07/2015 tarihli rapora göre davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu rapor ve ek raporlar hüküm kurmaya elverişli değildir. Bilirkişi raporlarında hasarın yanma odasına püskürtülen su miktarının fazlalığı sebebiyle meydana geldiği belirlenmiş olmakla birlikte makine kırılma sigortası genel şartlarının birinci maddesine göre bu hasarın ani, beklenmedik ve harici bir etkiden veya süre gelen bir durumdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönünde herhangi bir tespit yapılmamıştır. Her ne kadar raporun sigortanın değerlendirildiği bölümünde hasarın ani ve beklenmedik şekilde makine kırılması olarak meydana geldiği belirtilmiş ise de raporun teknik değerlendirme kısmında buna ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Ayrıca her ne kadar heyette sigorta eksperi bilirkişi bulunuyor ise de uyuşmazlığın niteliği itibariyle ve sigorta poliçesinin kapsamının değerlendirilebilmesi için sigorta uzmanı bilirkişi heyete dahil edilmemiştir. Tüm bunların yanı sıra kök raporda hasarın miktarına ve kira bedelinin miktarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı gibi ek raporlarda ise davacı tarafça faturanın sunulması halinde davacının beyanlarının esas alındığı belirtilmiş olup hasarın gerçek miktarının belirlenmesine ilişkin ayrıca bir araştırma ve hesaplama yapılmamıştır. Bunun yanı sıra dosyadaki bilgi ve belgelere göre kiralanan parçanın montajına 23/08/2011 tarihinde başlanarak 10/10/2011 tarihinde sökümü yapılmış olmasına rağmen bilirkişi ikinci ek raporunda hasarın oluştuğu 15/05/2011 tarihinden onarımın neticelendirildiği 10/10/2011 tarihine kadar olan 148 günlük süre için kira bedeli belirlenmiştir. Oysa az önce açıklandığı üzere kiralanan parça 23/08/2011 – 10/10/2011 tarihleri arasında davaya konu edilen motorda kullanılmıştır. Dolayısıyla kira süresinin buna göre tespit edilmesi gerekir. Bunun yanı sıra kira bedeli hesaplanırken tahmini bir varsayımla 12 saatte 45.000 KW üretileceği kabul edilmiş ve raporun devamında kiralık cihazın çalıştırılmasıyla alakalı gerçek üretim değerlerinin ve bunların satışından elde edilmiş olan kâr değerlerinin davacı tarafından sunulması ile değerlendirmenin daha sağlıklı olacağı belirtilmiştir. Ancak mahkemece buna ilişkin herhangi bir araştırma yapılmamış olmasına rağmen gerekçeli kararda kiralanan modülün kira bedelinin kadri maruf olduğu kabul edilmiştir. Bunun gibi 21 gün muafiyet süresine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Tüm bunların yanı sıra gerek bilirkişi raporları gerekse mahkeme gerekçesi davalı tarafın savunmaları üzerinden yapılan değerlendirmelere göre hazırlanmıştır. Ancak davacı tarafın iddiaları ve sigorta poliçesinin kapsamına göre açık, anlaşılır, gerekçeli ve denetime elverişli olacak şekilde rapor hazırlanmadığı gibi davalı tarafın bilirkişi raporlarına karşı itirazları alınan ek raporlarda karşılanmadığı gibi gerekçeli kararda da bu itirazlara neden itibar edilmediği hususları açıklanmamıştır. Açıklanan bu eksik hususlar giderilmeden sonuca gidilmesi isabetli olmamıştır. Bu kapsamda mahkemece yukarıda açıklanan hususlarda ve davalı tarafın bilirkişi raporlarına itirazları da değerlendirilmek üzere dosyanın, aralarında sigorta uzmanı bilirkişinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetine tevdisi ile davaya konu edilen hasarın makine kırılma sigortası genel şartlarının birinci maddesinde belirtildiği üzere ani ve beklenmeyen bir durum sonucunda veya süregelen kullanım sırasında meydana gelen hasar niteliğinde olup olmadığı ve yapılacak bu tespite göre hasarın sigorta teminatı kapsamında kalıp kalmadığı, sigorta teminatı kapsamında olması halinde davacının gerçek zararının sigorta poliçesindeki muafiyet şartları da değerlendirilerek ve kira süresi de nazara alınarak tespiti suretiyle sonuca gidilmesi gerekmektedir. Tüm bu nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İDM kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi, kaldırma gerekçesine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf başvurusu bu aşamada incelenmeksizin davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafın istinaf başvurusu bu aşamada incelenmediğinden yatırdığı istinaf başvuru harcı ve istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 18/11/2021