Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/495 E. 2021/1249 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/495
KARAR NO: 2021/1249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2019
NUMARASI: 2018/526 Esas – 2019/45 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2. El makine ticareti yaptığını, davalı şirkete 4 adet soğutma fanının fatura ve sevk irsaliyesi ile birlikte davalıya teslim edilmesine rağmen emtia bedeli olan 4.720,00-TL’nin ödenmemesi üzerine Büyükçekmece …icra müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile borçlu şirket alehine icra takibi başlatıldığını davalının icrayi itiraz ile durdurduğunu, işbu sebeplerle davanın kabulü ile itirazın iptali ile takibin devamını, itirazında haksız ve kötü niyetli olan borçlunun asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminatla mahkum edilmesine, tazminatın davalı borçludan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; faturanın düzenlenmesinin borcun varlığı için yeterli olmadığını, fatura konusu emtianın tesliminin kanıtlanması gerektiğini, icra inkar tazminatı ve takip öncesi faiz ve icra inkar tazminat talebinin yerinde olmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Dava, ticari satım ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Satım sözleşmesinde satılanın sözleşmeye uygun şekilde alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacıya ait olup, dosyaya sunulan sevk irsaliyeleri ile satım konusu emtianın alıcıya teslim edildiği sabittir. Sevk irsaliyesinde imza bulunması ve davalı şirket temsilcilerin mahkememizce davet edildikleri isticvaba icabet etmemeleri nedeni ile teslim olgusu sabit görülmüştür. Süresi içerisinde satıma konu emtiada ayıp bulunduğu hususu davalı yanca savunulmadığı gibi, alıcının asli edimi olan satım bedelininde ödendiği savunulmamıştır. Bu durumda sözleşmenin bakiye bedelini tahsiline ilişkin aşağıdaki şekilde kurulmuştur. Takip ana para ve işlemiş faiz için başlatılmış ise de davanın sadece ana paraya yönelik açılması nedeni ile işlemiş faiz yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Satım sözleşmesinden kaynaklanan faturaya bağlı alacağın likit olması nedeni ile hüküm edilen alacak üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; satım sözleşmesinde satılanın sözleşmeye uygun şekilde alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, bu husus yerel mahkemece de gerekçeli kararda belirtilmiş olmasına rağmen sunulan sevk irsaliyeleri ile satım konusu emtianın alıcıya teslim edildiği sabittir denilerek davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim sevk irsaliyelerinde imzası bulunan kişinin müvekkil şirket çalışanı olmadığı da yerel mahkemece celp edilen SGK kayıtlarında görülmüş olup emtianın kime, nasıl teslim edildiğinin belirsiz olduğunu, müvekkiline teslim edildiğinin ispat edilemediğini, müvekkili şirket ile davacı arasında ticari bir sözleşme bulunmadığı ve dava konusu faturanın müvekkili şirket defter ve kayıtlarında hiçbir şekilde yer almadığı hususlarının düzenlenen bilirkişi raporundan da açıkça yer aldığını, faturanın tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamayacağını, faturanın davacı tarafça müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, taraflar arasında ticari bir ilişki ya da herhangi bir alım satım sözleşmesi mevcut olmayıp müvekkili şirket tarafından dava konusu faturada belirtilen mal ve hizmetlerin alınması da mevzu bahis olmadığından müvekkilinin davacı tarafça kendisi aleyhine düzenlenen ve kendisine tebliğ edilmeyen faturadan haberdar olunması ve faturaya süresi içerisinde itiraz edilmesi, mal iade faturası düzenlenmesi ya da borcun ödendiğine ilişkin bir belge sunulmasının da müvekkilinden beklenemeyeceğini, dava konusu faturanın müvekkili şirket defter ve kayıtlarında da yer almadığını, emtianın kime nasıl teslim edildiğinin de ispat edilemediğini, anılan nedenlerle müvekkili şirketin davacıya herhangi borcunun bulunmaması sebebiyle davanın kabulü yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE : Dava, fatura alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazı iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, fatura konusu emtianın davalıya teslim edilip edilmediği noktasındadır. Davacı tarafından davalıya yönelik olarak 4 adet soğutucu fan ürünü için 4.720,00 TL bedelli olarak 21.06.2017 tarih ve 25917 no’lu faturayı tanzim etmiştir. Ayrıca bu faturaya ilişkin olarak 21.06.2017 tarihinde sevk irsaliyesi düzenlenmiş ve teslim alan kısmı … tarafından imzalanmıştır. Davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu hakkında Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında faturaya dayalı olarak 4.720,00 TL asıl alacak ve 12,61 TL işlemiş faizin tahsili istemiyle ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz edilmesi üzerine icra takibi durmuştur. Davacı, itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davacının takibe konu ettiği fatura defterlerinde kayıtlı olup kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 4.720,00 TL alacaklı olduğu, söz konusu faturanın davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi takip tarihi itibariyle davacıya borcunun olmadığı tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükü altında (HMK 190) olup, bu temel kuralların da sonucu olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. İspat yükü kendisinde olmayan diğer taraf da ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK 191). Eldeki davada ispat yükü cari hesaba konu faturalardaki ürünlerin davalıya teslim edildiğini iddia eden davacı üzerindedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 64/2. Maddesine göre de , Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde tacirin bu yükümlülüğü belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması(belge yoksa kayıtta yoktur) ilkesine dayandırılmıştır. Ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olmasının yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekir. Bu kapsamda davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerekir. Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamaz(Yargıtay HGK’nun 19/09/2018 Tarih, 2017/19-915 Esas ve 2018/1338 Karar Sayılı İlamı). Davada ispat külfeti fatura nedeniyle alacaklı olduğunu iddia eden davacının üzerinde olup, davacının faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2016 Tarih, 2015/13357 Esas ve 2016/2695 Karar Sayılı İlamı). Aynı şekilde akdi ilişkinin inkar edildiği hallerde, fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilen bu faturaya süresinde itiraz edilmemesinin tek başına alacağın varlığını göstermez(Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06/01/2014 Tarih, 2013/17289 Esas ve 2014/619 Karar Sayılı İlamı). Belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesi[“belge yoksa kayıtta yoktur” ilkesi]’ne(TTK’nın 64/2. Maddesi ve gerekçesinden) göre davacının ticari defterlerine, kaydın belgeye dayanması ilkesine uygun olmaması nedeni ile itibar olunamaz. Ayrıca takip konusu faturaya ilişkin sevk irsaliyesini teslim alan olarak imzalayan …’ın davalı şirket yetkilisi olmadığı gibi, şirket çalışanı da olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili, davalı şirket yetkililerinin isticvabına ilişkin ara karara dair 17.12.2018 tarihli dilekçesinde …’ın muhtemelen serbest nakliye işi yapan bir taşımacı olduğu beyan edilmiştir. Bu halde davalı şirket hakkında düzenlenen davaya konu faturaya ilişkin sevk irsaliyesini teslim alan olarak …’ın imzalamış olması karşısında bu kişinin davalı adına mal teslim almaya yetkili olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşması gerekir. Bilirkişi raporunda davalı şirket hakkında düzenlenen davaya konu faturaya ilişkin sevk irsaliyesini teslim alan olarak …’ın imzalamış olduğu belirtilmiş ancak davalı vekilince bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde hiçbir açıklamada bulunulmamış olmakla birlikte malın teslim edilmediği savunulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 169/1. Maddesi, mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir, şeklindedir. HMK’nın 169/2. Maddesi ise, isticvabın, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olacağı, düzenlenmiştir. HMK’nın 171/2. maddesine göre, isticvabına karar verilip usulüne uygun davetiye ile çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır. İsticvap, tarafların kendi aleyhlerine olan hususlarda dinlenmesidir. İsticvap sonucunda ikrar elde edilmesi de mümkündür.Mahkemece 12.12.2018 tarihli celsede “sevk irsaliyesinde ismi bulunan … hakkında beyanda bulunulması” için davalı şirket yetkililerinin isticvabına karar verilmiş ve kendilerine isticvap davetiyesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Buna karşın davalı şirket yetkilileri geçerli bir özür bildirmeksizin isticvap duruşmasına katılmamışlardır. Gerek cevap, gerekse de bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde irsaliyedeki imzanın açıkça inkar edilmemesi karşısında isticvap duruşmasına da davalı tarafın katılmadığı nazara alındığında davalının faturaya konu emtiayı teslim alındığını ikrar ettiğinin kabulü gerekir. Bu sebeple takip konusu faturadan dolayı davalı, davacıya karşı sorumludur. Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 44,40 TL ve 81,00 TL harcın, alınması gerekli olan 322,42 TL harçtan mahsubu ile bakiye 197,02 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı avansından karşılanan posta ve tebligat gideri 37,00 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.21/10/2021