Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/493 E. 2021/1204 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/493
KARAR NO: 2021/1204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2018
NUMARASI: 2017/676 Esas – 2018/1343 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişkiye göre davalıya satılıp teslim edilen 4 adet fatura içeriği ürünlerden bir kısmının iade edildiği ve davalı tarafından bir kısım ödemeler yapıldığı, iade edilen mal bedeli ve ödemelerin tenzili ile bakiye 43.485,13 USD alacağının bulunduğunu belirterek bu alacağın tahsilini teminen yapılan icra takibine davalının haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilince davacının düzenlediği 4 adet fatura içeriği malların teslim alındığı, bir kısım ödemenin de yapıldığı ancak malların ayıplı olması nedeniyle iade faturası düzenlenerek bir kısmının iade edildiği bu faturanın davacı tarafından kabul edildiği geri kalan mallarında iade edilmesi beklenirken bakiye alacağın olduğu iddiasıyla davacı tarafından haksız olarak icra takibi yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının satım faturalarının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının iade ettiği mal bedeli ve yaptığı ödemelerin tenzilinden sonra davacının bakiye 43.485,13 USD alacağının bulunduğu, TTK 23/1-c maddesine göre, davalının süresinde usulüne uygun bir ayıp ihbarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve takibin devamına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkiline satılan malların gizli ayıplı olduğu, poşetler üzerinde inceleme yapılarak düzenlenen talimat raporunda, davacıdan alınan hammaddenin kullanılarak yapılan imalattan sonra ortaya çıkan ayıbın gizli ayıplı olduğunun açıklandığı, davacıdan alınan hammadde ayıplı olduğundan TBK 97.maddesi gereğince ödemezlik def’i hakkının bulunduğu, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşme koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerektiği, davacının gizli ayıplı mal sattığı, henüz işleme girmeyen hammaddelerin davacıya iade edildiği ve davacı tarafından da iadenin kabul edildiği, böylece satılan ürünlerin ayıplı olduğunun davacı tarafından kabul edildiği, davacının müvekkili şirketten ediminin ifasını isteyebilmesi için öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, davacı tarafından bu gerek yerine getirilmeyerek ayıplı ürün teslim edildiğinden davacının alacağının bulunmadığı, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki satım ilişki kapsamında oluşan açık hesaptan bakiye alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasındaki “…” hammadesi alım satımına ilişkin ticari ilişki çerçevesinde, davacı tarafından 2017 yılında KDV dahil 14.03.2017 tarihli 32.780,00 USD, 16.03.2017 tarihli 8.415,00 USD, 22.03.2017 tarihli 32.780,00 USD ve 30.03.2017 tarihli 36.877,50 USD bedelli faturaların tanzim edilerek, fatura içeriği hammaddelerin davalıya teslim edildiği, son olarak düzenlenen 30.03.2017 tarihli fatura konusu ürünlerden bir kısımının davalı tarafın 07.04.2017 tarihli 31.587,37 USD karşılığı 115.028,57 TL bedelli faturası ile davacıya iade edildiği ihtilaf konusu değildir. Davalı taraf, satım konusu hammaddenin ayıplı olmasına göre davacının bakiye alacağının bulunmadığını savunmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesine göre ise, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. TBK’nın 223/2. maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Somut olayda, davacı tarafından düzenlenen 4 adet fatura içeriği ürünlerin teslim alınmasından sonra alıcı olan davalının ürünleri gözden geçirmek veya incelemek yahut incelettirmekle yükümlü bulunduğu gibi bu şekilde ayıbın varlığını tespit ettiğinde 2 veya 8 günlük sürelerde davacıya ayıp ihbarında bulunması gerekmekte olup, davalı tarafından muayene yükümlülüğü yerine getirilmeksizin davacıdan satın alınan hammaddenin doğrudan poşet imalatında kullanılarak imal edilen poşetlerin üçüncü kişilere satışının yapıldığı, dava dışı alıcılar tarafından düzenlenen faturalarla davalıya iade edildiği görülmektedir. Davalı nezdinde bulunan poşetler üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen talimat raporunda, poşetlerin yırtık olup, alıcılar tarafından iade edildiği ancak poşetlerin imalatında kullanılan hammaddenin davacıdan satın alınan hammadde olup olmadığının yetkili bir laboratuvarda analiz edilmesi ile tespit edilebileceği, başka firmadan satın alınan hammadde kullanılarak imal edilen poşetlere basınç uygulandığında yırtılma olmadığının görüldüğü, yapılan imalattan sonra ayıp ortaya çıkacağından ayıbın gizli ayıp olduğu açıklanmış olup, bilirkişi raporu ile ayıbın satım konusu hammadeden kaynaklanıp kaynaklanmadığı tespit edilememiş olmakla birlikte satıma konu hammaddenin imalatta kullanmadan önce davalı tarafından yaptırılacak basit bir analizle ayıplı olup olmadığı tespit edilebilecekken bu gereğin yerine getirilmediği ve üçüncü kişilere satılarak teslim edildiğinin anlaşılması karşısında davalının satılanı artık olduğu haliyle kabul etmiş sayılması gerektiği sonuca varılmaktadır. Nitekim satın aldığı hammaddeyi muayene etmeksizin imalatta kullanmasına ve imal ettiği ürünleri satmasına göre artık dava dışı alıcıların poşetleri iade etmesine dayalı olarak davacıdan satın aldığı hammaddenin ayıplı olduğu savunması dinlenemez. Dosyada mevcut bilirkişi raporu kendi içerisinde çelişkili olup, hüküm kurmaya elverişli olmamakla birlikte bir an için raporda açıklandığı üzere satıma konu hammaddenin gizli ayıplı olduğunun kabul edilmesi halinde dahi, süresinde yapılan bir ayıp ihbarı olmadığından davalı taraf ayıba bağlı haklardan yararlanamayacaktır. Zira, davalının poşetleri satıp teslim ettiği dava dışı alıcıların davalıya düzenledikleri iade fatura tarihleri dikkate alındığında davalının TBK 223. maddesi uyarınca, ayıbı öğrenir öğrenmez makul sürede davacı tarafa ayıp bildiriminde bulunduğuna ilişkin yazılı bir delil ibraz edilememiştir. Davalı tarafından sadece 30.03.2017 tarihli fatura içeriği ürünlerin bir kısmı için 07.04.2017 tarihli iade faturası düzenlenmiş olup, anılan iade faturası davacı tarafından kabul edilerek cari hesap alacağından tenzil edilip, bakiye alacağın takip konusu yapılması ve esasen iade faturası üzerinde de açıkça, davacının 30.03.2017 tarihli … nolu faturasına konu ürünlerin bir kısmı için düzenlendiğinin yazılmış olması karşısında, bu faturanın satıma ilişkin diğer fatura içeriği ürünler bakımından ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Taraf defterleri üzerinde yapılan incelemede; davacının tarafından düzenlenen dört adet faturadan üç adet fatura karşılığında davalının kısmi ödeme de bulunduğu en son düzenlenen 30.03.2017 tarihli 36.877,50 USD tutarındaki fatura içeriği hammaddenin poşet imalatında kullanılmayan 31.587,37 USD’ye karşılık gelen kısmının davacıya 07.04.2017 tarihli fatura ile iade ettiği, iade faturası bedeli ve davalının kısmi ödemeleri tenzil edildiğinde davacının bakiye 158.130,23 TL alacağının bulunduğu, takip konusu yapılan 43.485,13 USD’nin takip tarihindeki kura göre 152.789,35 TL’ye tekabül ettiği anlaşılmakla her iki taraf defterine göre davacının takip konusu miktar kadar alacaklı bulunduğunun saptanması ve davalının süresinde TTK 18. maddesindeki usullerle yaptığı bir ayıp ihbarı bulunmaması karşısında ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin dayandığı yerinde olmayan tüm nedenlere göre istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 2.656,27 TL harcın, alınması gerekli olan 10.626,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.969,73 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 9 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.