Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/490 E. 2021/1200 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/490
KARAR NO: 2021/1200
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2017/654 Esas – 2019/148 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Taraflar arasındaki Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin, davalı bankanın Bahreyn şubesinden kullandığı iki kredinin erken ödenmesi durumunun söz konusu olduğu, bu nedenle 04.05.2017 tarihinde toplam 7.775.293,97 Euro tutarındaki ödeme ile bankaya olan borcun kapatıldığı, aynı tarihte bankanın müvekkilinin onayı olmadan erken ödeme komisyonu adı altında 400.000,00 Euro daha kesinti yaptığı, bu hususun hukuka aykırı olduğu, sözleşmede erken ödeme komisyonuna ilişkin düzenleme bulunmadığı, sözleşmenin eki niteliğinde Ek-B hükmünün bulunduğu ve bu düzenlemenin TBK 20. maddesine göre genel işlem koşulu niteliğinde bulunup geçensiz olduğunu belirterek şimdilik 70.000,00 Euorunun faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 19.09.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle de, dava değerini artırarak talebini 245.000,00 Euro’ya yükseltmiştir.
SAVUNMA: Davalı banka vekili cevap dilekçesiyle; taraflar arasındaki sözleşmelerde erken kapama komisyonunun açık bir şekilde düzenlendiği, taraflar tacir olup, sözleşme serbestisine göre imzalanan sözleşmeye ahde vefa ilkesi gereğince uyması gerektiği, müvekkili bankanın yasal mevzuat gereğince de, erken ödeme komisyonu talep etme hakkının bulunduğu, davacının da tacir olup, haksız şart hükümlerinden faydalanma olanağının bulunmadığı, erken ödeme yapıldığında erken kapama komisyonun da ihtiraz kayıt ileri sürülmeksizin davacı tarafından ödendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmede erken ödeme halinde komisyon alınacağı açık hükme bağlandığı gibi ne şekilde hesaplanacağının da gösterildiği, davalı bankanın sözleşme hükmüne uygun olarak yıllık %2 oranı üzerinden erken ödeme komisyonu alındığı, sözleşmede açık hüküm bulunması halinde sözleşmedeki oran üzerinden erken kapama komisyonu alınabileceği husunun Yerleşik Yargıtay kararları ile sabit olduğu,, davacının tacir olup, sözleşme ile bağlı bulunduğu, erken ödeme komisyonuna ilişkin düzenlemenin genel işlem koşulu olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kredinin taksitli işletme kredisi olduğu görmezden gelinerek, spot krediler için uygulanan %15 oranının hukuka aykırı olarak karara dayanak olarak alınıp, %5.32 oranına tekabül eden erken kapama komisyonunun uygun olduğuna karar verildiği, yapılan emsal araştırmasında erken kapama komisyon oranlarının %2 veya %4 olduğunun bildirildiği, %5.32 oranının makul olduğunun kabul edilemeyeceği, usule aykırı olarak yargılama yapıldığı, dosya tekemmül etmesine rağmen 20.12.2018 tarihli celsede mahkemece davalı bankaya adatlandırma hesaplamasının açıklanması için 2 hafta süre verildiği, bankanın 31.12.2018 tarihli dilekçesiyle açıklama yaptığı, sözlü yargılamaya geçileceği celsede banka tarafından süre istendiği ve duruşmanın ertelendiği, sözlü yargılamaya geçilmesine karşın davalı tarafından yazılı beyan dilekçesi sunulduğu, bu dilekçeye karşı davacı vekili olarak beyanda bulunma imkanı verilmeden ve muvafakat edilmediğinin bildirilmesine rağmen karar verilerek hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, mahkemenin erken ödeme komisyonunun ne şekilde hesaplanacağına ilişkin tespit ve gerekçesinin gerçek dışı olduğu, 28.08.2013 ve 18.09.2014 tarihli genel kredi sözleşmelerinin 2.09. maddesinde, ” kredinin erken ödenebileceği, böyle bir durumda bankaya 10 gün önceden bildirilmesi gerektiği, banka tarafından açıkça kabul edilmedikçe erken ödeme tutarının, ödeme gününe kadar işleyecek faizinin de bu ödeme ile birlikte yapılacağı,erken ödeme halinde, bir ceza uygulaması veya farklı fiyatlandırma yapılması hakkındaki esaslar söz konusu kredi için ekte tespit edilmiş veya banka tarafından müşteriye bildirilmiş olabilir,” hükmüne amir olup, erken ödeme halinde bir hesap yönteminin belirlenmediği, erken ödeme komisyonuna ilişkin olarak sözleşmede % 2’lik veya başkaca oran belirlenmediği halde sözleşme eki niteliğinde, EK-B maddesine, ..yıllık % 2 oranı üzerinden erken kapama komisyonu alınacağının yazılı olduğu, buna rağmen müvekkilinden % 5.32 oranında komisyon alındığı, bilirkişi raporunda, banka uygulamasının haksız olduğunun açıklanmasına rağmen mahkemece davalı bankadan hesaplama yöntemi konusunda açıklama istenerek aksine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, emsal uygulamalar dikkate alındığında davalının 400 bin Euro erken kapama komisyonu tahsil etmesinin haksız olduğu, kredilerin kapatılması tarihinde ödenen faizden çok daha fazla komisyon ödendiği, bilirkişi raporunda açıkça, kredinin fiilen kapatıldığı 04.05.2017 tarihinde kredi hiç kapatılmamış gibi ödenen ana paraya afaki olarak vade sonuna kadar komisyon uygulanmasının haksız olduğunun belirtildiği ve erken kapama komisyonunun azami 154.600 euro olduğunun ifade edildiği, EK-B 1.6 maddesinin genel işlem şartı olduğu, TBK 20/1 maddesine göre geçersiz bulunduğu ve hiç yazılmamış sayılması gerektiği, madde gerekçesinde ayrıntılı olarak nedenlerinin açıklandığı, müzakere edilmeden tek taraflı olarak banka tarafından hazırlanan sözleşmedeki bu koşulların dikkate alınamayacağı, Yargıtay kararlarına göre, sözleşmenin Türk Borçlar kanununun yürürlüğe girmesinden sonra imzalanması halinde genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasının zorunlu olduğu, mahkemenin bu konudaki gerekçesinin de yerinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı banka tarafından tahsil edilen erken kapama komisyonunun haksız olduğu iddiasıyla iadesi istemine ilişkindir. Davacı, davalı bankadan kullandığı kredi kapsamında haksız olarak ve fahiş miktarda erken kapama komisyonu adı altında tahsilat yapıldığını, erken kapama komisyonu ile ilgili sözleşme hükmünün genel işlem şartlarına aykırı olduğundan hükümsüz olduğunu iddia ederek haksız kesintinin iadesini istemiş, davalı banka ise, uygulamanın sözleşme ve bankacılık mevzuatına uygun olduğunu savunarak davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, erken kapama komisyon tahsilatının sözleşme koşullarına ve bankacılık teamüllerine uygun olup olmadığı ve bu işleme dayanak sözleşme hükmünün genel işlem şartlarına aykırı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Tacir olan bankanın, verdiği hizmet karşılığında ücret talep etmesi mümkün olup, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesi ve yasal mevzuata göre, kredilere uygulanacak faiz oranları ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirleyebilir. Genel işlem koşulları TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK yürürlüğe girdikten sonraki dönemde imzalanan sözleşmeler ve kullandırılan krediler yönünden; yasal düzenlemeye göre, genel işlem koşulu içeren sözleşmeler yapılması hukuken mümkündür. Bir hükmün salt genel işlem koşulu niteliğinde olması, onun geçersiz olması sonucunu doğurmaz. TBK’nın 25. maddesi uyarınca, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”. Genel işlem koşulu niteliğindeki sözleşme maddesinin geçersiz sayılması için, hükmün dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Somut olayda, bankanın, yapılan işlemler nedeniyle erken kapama komisyonu alacağına dair sözleşme hükümlerinin haksız işlem şartı olduğundan söz edilemez. Zira tüm bankalar tarafından benzer kesintiler yapılmakta olup, tacir olan davacının, bu hususu bilmediği iddiası dinlenemez. Bu nedenle davacı vekilinin erken kapama komisyonuna ilişkin sözleşme hükmünün geçersiz genel işlem koşulu olduğu yönündeki istinaf nedenine itibar edilememiştir. Erken kapama maliyet tutarının hesabı, söz konusu kredinin kullandırım tarihi, kredinin vadesi, kredi tutarı, erken kapama tarihinden kredinin vade bitimine kadar kalan bakiye süresi, kredin erken kapama tutarı, piyasa koşulları ve benzeri bir çok etkene göre yapılmakta olup, her kredinin kapatıldığı tarihteki piyasa koşullarına göre yaratacağı maliyet farklı olduğundan erken kapama halinde her kredi türü için ayrı olarak erken kapama oranı belirlenmektedir. Ticari kredilerde bankalar tarafından alınan masrafların hukukilik denetimi yapılırken öncelikle, kredi sözleşmesiyle belirlenen bir oran olup olmadığı araştırılmalı, olması halinde bu oran üzerinden masraf tahsil edilebileceği kabul edilmeli, sözleşmeyle bir oran belirlenmediğinin tespiti halinde ise, bankanın masraflara ilişkin olarak belirlediği ve ilan ettiği oranlar bulunup bulunmadığına bakılmalı varsa yine bu oran üzerinden masraf tahsil edilebileceği kabul edilmeli, ilan edilen bir tutar bulunmaması halinde ise tahsil edilen masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması da bu yöndedir (Emsal nitelikteki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15.04.2019 Tarih, 2019/1303 Esas- 2019/2961 Karar sayılı ilamı). Taraflar arasında akdedilen 28.08.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine göre, davalı banka tarafından, davacı şirkete 4 milyon Euro tutarında yıllık %5.9 faiz oranı ile 120 ay vadeli ve 18.09.2014 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında da, 6 milyon 250 Euro miktarında, yıllık % 5.8 faiz oranından 108 ay vadeli Dövize Endeksli İşletme Kredilerinin kullandırıldığı, kredilerin vadesinden önce 04.05.2017 tarihinde kalan ana para tutarları olan toplam 7.775.293,97 Euro ödeme yapılarak kredi borcunun tamamen kapatıldığı ve davalı banka tarafından 400.000 Euro erken kapama komisyon kesintisinin yapıldığı ihtilafsızdır. Genel kredi sözleşmelerinin 2.09. maddesi” Vadeli Kredilerin Müşteri tarafından Erken Geri Ödenmesi” başlıklı olup, ” Müşteri tarafından kullanılan vadeli krediler… erken ödenebilir. Her hangi bir erken ödeme durumunda bankaya asgari 10 gün önceden hiç bir tereddüde mahal vermeyecek şekilde bildirilmelidir. Aksi banka tarafından kabul edilmedikçe erken ödeme yapılacak tutarın erken ödeme tarihine kadar işleyecek faizi de bu miktarla birlikte ödenmelidir. Erken geri ödeme halinde, bir ceza uygulaması veya farklı fiyatlama yapılması hakkındaki esaslar sözkonusu krediler için düzenlenen ekte tespit edilmiş veya banka tarafından müşteriye bildirilmiş olabilir.” düzenlemesini içerdiği gibi yine taraflar arasında akdedilen, dava dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen ve her iki genel kredi sözleşmesinin eki olduğu kararlaştırılan EK-B ‘de, kullandırılan krediye ilişkin esaslar belirlenmiş olup,1.1. maddesinde, kredi tipinin, İşletme Kredisi olduğu ifade edildikten sonra 1.6 maddesinde de ” Erken Ödeme” başlığı altında, “..borçlunun bu madde kapsamında yapacağı erken ödemeler, erken ödenen tutar üzerinde o tarihe kadar tahakkuk etmiş faiz, komisyon, vergi, fon, harç masraf ve sair tutarlar ile birlikte yapılacaktır. …kredinin erken ödenmesi durumunda, borçlu kalan ana para tutarı üzerinden yıllık adatlandırılarak %2 oranında erken ödeme komisyonunu bankaya ödeyecektir.” hükmünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere hem genel kredi sözleşmesinde hem de kullandırılan kredilerin koşullarının belirleyen 18.09.2014 tarihli ek sözleşme niteliğindeki EK-B’de, borcun erken kapatılması halinde erken ödeme komisyonu alınacağı gibi erken ödenen tutar üzerinden erken ödeme tarihine kadar faiz ve ferilerinin de bankaya ödeneceği kararlaştırılmıştır. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda, sözleşme hükümlerine göre erken kapama komisyon oranın % 2 olduğu ancak banka tarafından erken kapatılma tarihinde mevcut olan ana paraya vade sonuna kadar faiz uygular gibi % 2 oranı üzerinden komisyon uygulandığı ve bu şekilde yapılan hesabın diğer banka uygulamalarından farklı olduğu, bankanın uyguladığı yönteme göre hesap yapıldığında erken kapama komisyonunun 1.002.306,00 Euro olarak tespit edildiği açıklanmıştır. Taraflar tacir olup, kullandırılan kredi de ticari kredi niteliktedir. Ahde vefa ilkesi gereğince, taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Bu doğrultuda, genel kredi sözleşmesinin 2.09 ve ek sözleşmenin 1.6 maddelerinde, erken ödenen tutar üzerinden yıllık adatlandırılarak %2 oranında erken ödeme komisyonu alınacağının kararlaştırılmış olup, bu şekilde hesaplama yapıldığında komisyon oranının bankanın tahsil ettiği tutarın çok üzerinde bulunmasına göre, ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi HMK 382/1 maddesi, “hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmüne göre dosya kapsamındaki tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonuca ulaşılması ve HMK 186.maddesine göre davalı vekilinin talebi üzerine sözlü yargılama aşamasında beyan için süre verilip, beyan alındıktan sonra karar verilmesinde de usule aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin yerinde olmayan tüm istinaf nedenlerinin esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi 14/10/2021