Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/488 E. 2021/1213 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/488
KARAR NO: 2021/1213
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI: 2016/931 Esas – 2018/674 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin, davalıya 19.824,08 TL bedel karşılığında mal satışı yaptığını, davalının borcunu ödemediğinden, aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptığını, davalının ödeme emrine kısmen itiraz ederek takibin 9.038,40 TL olan kısmı için takibin durduğunu, ifade ederek, İtirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket kayıtlarının incelenmesi sonucunda, davacı şirkete ödenmesi gereken borç miktarının 10.785,68 TL olduğunun tespit edildiğinden bu miktarı aşan 9.038,40 TL alacak tutarına kısmi itiraz edildiğinden, davanın reddi ile davacının %20 den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E. 2003/1 K. Sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Mülga 6762 sayılı TTK 23/2 ve 6102 sayılı TTK 21/2 ‘de bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamış ise bu içeriği kabul etmiş sayılır. TTK ve Vergi Usul Kanununa göre fatura düzenlemek zorunlu olup, 213 sayılı VUK 231/5 yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. TTK m. 21/2 hükmünün faturaya tanıdığı kanuni karine, karşı tarafa gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması şartına bağlıdır. Faturayı alan kişinin itiraz etmiş olması halinde, artık karşı tarafın fatura içeriğini kabul etmiş sayılması söz konusu olmadığı gibi, diğer tarafın da itiraz ettiği hususları ispat külfeti olmayacaktır. Mahkememiz dosyasında davacının 2015 yılında davalıya 31.10.2015 tarihli fatura ile 10.009,70 TL tutarlı içeriği ” Mueller Sargılı Buz Torbası” olan faturayı kesip imza karşılığı teslim ettiği, davalının 8 gün içinde faturaya itirazının olmadığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davacının, davalıdan 12.342,50 TL alacaklı olduğu, davalının 10.785,68 TL ödediği ve bakiye borcun 1.556,82 TL olarak devam ettiği anlaşılmış, İstanbul … icra müdürlüğü … esas sayılı dosyasından davacı 06.05.2016 tarihinde ticari defterlerinde davalıdan 12.342,50 TL alacaklı iken, davalı aleyhine 19.824,08 TL icra takibi başlatmıştır. İstanbul … icra müdürlüğü … esas sayılı dosyasından alacaklı şirket 06.05.2016 tarihinde borçlu aleyhine başlattığı ilamsız takipte 19.824,08-TL asıl alacağına takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık yasal %9 faiz oranı ile tahsilini talep etmiştir. Borcun sebebini ise cari hesap olarak bildirmiştir.Davalı taraf icra müdürlüğüne yapmış olduğu itirazında davacı şirkete ödenmesi gereken borç miktarının 10.785,68 TL olduğu gerekçesi ile kısmi itirazda bulunmuştur. İcra müdürlüğü tarafından çıkartılan ödeme emrinin borçluya 01.06.2016 tarihinde tebliğ edilmesi ile 08.06.2016 tarihinde yapılan itirazda borcun 10.785,68 TL kabul edilmiş, 9.038,40 TL’sine itiraz edilmiştir. Takip tarihi itibariyle davacının, davalıdan 12.342,50 TL alacaklı olduğu, davalının 10.785,68 TL ödediği ve bakiye borcun 1.556,82 TL olarak devam ettiği, davacı taraf 9.038,40 TL üzerinden itirazın iptali davası açmış olup her iki tarafın kayıtlarının karşılaştırılması ile yapılan incelemede, davacının 1.556,82 TL alacağının tespit edildiği ve bu bedel üzerinden itirazın iptali davasını açması gerektiği dava ile davacının 7.481,58 TL fazla ve yersiz talebinin olduğunun tespit edildiğinden davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 1.556,82 TL asıl alacak üzerinden %9 yasal faiz ile devamına, %20 icra inkar tazminatı talebinin alacak likit olmadığından reddine karar verilerek hüküm kurulması gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın 1.556,82 TL üzerinden kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve icra takibinde belirtildiği üzere müvekkilinini 19.824,08 TL alacağının bulunduğunu, söz konusu alacağa ilişkin olarak icra dosyasında borç dayanağı belgelerin eklendiğini, söz konusu malların davalıya eksiksiz ve tam olarak teslim edildiğini, davalının 2015 yılındaki alacağı 2016 yılı defterine keyfi bir şekilde işlediği bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, müvekkil şirketin sipariş üzerine üretim teslim ettiği ürünleri davalı tarafın kötüniyetli olarak ticari defterlerine işlemediğini, davalı tarafın açıkça kötüniyetli olarak hakkaniyete aykırı davranmakta ve kanun yolunu dolanmakta olduğunu, bu bağlamda davalının iddia ettiği gibi sadece ticari defterleri kanundaki yazılı şekilde açma ve kapama işlemleri yapılmasının kabul edilemeyeceğini, Kanunun açıkça dürüstlük ilkesine aykırı bir şekilde keyfi, gelişigüzel olarak kullanıldığının bilirkişi raporuyla sabit olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili kulübe ait ticari defterlerde gerekli şartlara uyulmuş olup, bu doğrultuda bilirkişi tarafından, müvekkili kulübe ait ticari defterlerin açılış ve kapanış beratlarının yapılmış olması, müvekkili kulüp tarafından ilgili icra takibinde kabul edilen borcun eksiksiz şekilde ticari defterlerinde kayıtlı olması gibi hususların varlığı kabul edildiği halde, bu hususlar göz önüne alınmadan, defterlerin gelişigüzel tutulduğu iddia edilerek delil olabilmeye ve kararda kendisine dayanabilmeye elverişli olmadığı şeklinde yapılan değerlendirme ve tespitlerin hatalı ve haksız olduğunu, buna göre bilirkişi raporunun hükme elverişli ve adil olmadığını, raporun kendi içerisinde çelişkiler içerdiğini, Ancak Mahkeme rapora ilişkin itirazları dikkate alınmayarak; mevcut bilirkişiden ek rapor alınması taleplerinin de reddedildiğini, davacının, kendi ticari defterlerinde yer alan kayıtlarla dahi örtüşmeyen talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, bu hususun, davacının işbu davaya ilişkin kötü niyetini de açıkça göstermediğini, davacı, mevcut olmayan bir borca dayanarak hak etmemiş olduğu bir tutarı takibe konu ettiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, satılıp teslim edilen ürün bedelinin tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının davacıya borçlu olup olmadığı noktasındadır. Davacı-takip alacaklısı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı dosyasında davalı-takip borçlusu hakkında teslim edilen ürün bedelinin ödenmeyen kısmı nedenine dayalı olarak 19.824,08 TL’nin tahsili istemiyle ilamsız takip başlatılmış, takibin 9.038,40 TL’lik kısmına itiraz edilmesi üzerine bu kısım yönünden icra takibi durmuştur. Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davacının kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 12.342,50 TL alacaklı konumdadır. Bu alacak 20.04.2015 tarihli, 2.332,80 TL ve 31.10.2015 tarihli, 10.009,70 TL bedelli 2 adet faturadan kaynaklanmaktadır. Davalının ticari defterlerine göre ise takip tarihi itibariyle davacıya 10.785,68 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Bu borç 20.10.2014 tarihli, 8452,00 TL ve 20.04.2015 tarihli, 2332,80 TL bedelli 2 adet davacı faturasından kaynaklanmaktadır. Davacının 31.10.2015 tarihli, 10.009,70 TL bedelli faturası da davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. 6100 sayılı HMK’nın 222/3. Maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Davacı tarafça, davalıdan 19.824,08 TL alacağın bulunduğu, söz konusu alacağa ilişkin olarak icra dosyasında borç dayanağı belgelerin eklendiği ve söz konusu malların davalıya eksiksiz ve tam olarak teslim edildiği iddia olunmuş olup, icra takibinin dayanağı teslim edilen ürün bedelinin ödenmeyen kısmı olarak gösterilmiş ve takip talebine bir tablo eklenmiştir. Ancak bu tablonun neye göre oluşturulduğu belirsizdir. Davacı kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 12.342,50 TL alacaklı olup, bu tutarı aşan ve takibe konu edilen kısım yönünden iddia olunan mal teslimi hususu ispatlanabilmiş değildir. Buna göre davalı takip borçlusu takibin 10.785,68 TL’lik kısmına itiraz etmemiş olup, bu kısım tenzil edildiğinde 1.556,82 TL davacı alacaklı konumdadır. Bu nedenle mahkemece davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 341/2. Maddesine göre, 2018 yılı için miktar ve değeri 5.880 Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.Mahkemece istinaf eden davalı aleyhine karar verilen kısım 1.556,82 TL’dir. Ayrıca anılan maddenin dördüncü fıkrasında da alacağın tamamının dava edildiği durumlarda asıl talebin kabul edilmeyen bölümü istinaf sınırının altında kalan tarafın istinaf yoluna başvuramayacağı düzenlenmiştir. Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Her ne kadar, davalı tarafca İlk derece Mahkemesinin kısmen kabul kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş ise de; miktar itibariyle hüküm tarihinde geçerli olan istinaf sınırını geçmeyen bu karara karşı HMK’nın 341/2.-4. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından davalının istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmektedir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, davalı vekilinin istinaf dilekçesinin HMK’nın 346/1. Maddesi uyarınca REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça başvuru sırasında alınan istinaf karar harcı ile istinaf başvuru harcının istemi halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021