Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/485 E. 2020/481 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/485
KARAR NO: 2020/481
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2016/1164 Esas – 2018/1246 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24.12.2020
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %11,99 hissesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin dava konusu 05.09.2016 Tarihli Olağanüstü Genel Kurulda karara bağlanan 2 nolu sermaye artırımına ilişkin kararın üç ayrı yönden kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olup, iptali gerektiğini, birinci nedenin, müvekkilinin rüçhan hakkının ihlali olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun, genel kurul tarafından sermaye artırımı kararı alınmadan önce, sermaye artırımı kararını yönetim kurulu sıfatıyla alarak yetkisini aştığını, ticaret sicil gazetesinde 22.08.2016 tarihinde ilan edilen yönetim kurulu kararında aynen; “Yönetim Kurulumuz şirket merkezinde toplanarak aşağıdaki kararı almıştır: “Şirket sermayesinin 10.000.000,00 TL.’ndan 35.000.000,00 TL’sına artırılması ve şirket ana sözleşmesinin 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesine, şirket sermayesinin 10.000,000,00 TL’den 35.000.000 TL’ye çıkarılmasına karar verilmiştir.” denildiğini, diğer yandan, yine dava konusu genel kuruldan önce, yönetim kurulu tarafından 12.08.2016 tarihinde bir başka ilan daha verildiğini, bu ilanda genel kurula çağrı yapılarak, ayrıca çağrıya eklenen ve artırılacak sermayenin tamamının dava dışı …A.Ş’nin. 05.09.2016 tarihli genel kuruldan önce aldığı görülen tadil taslağı ile birlikte, ilandan itibaren 15 gün içinde artırılan sermayeye iştirak için başvurulabileceğinin duyurulduğunu, başka deyişle genel kurulda sermaye artırımı kararı alınmadan önce, ilan taslağında, henüz genel kurulda karara bağlanmamış bulunan yeni payların tamamının dava dışı … A.Ş tarafından genel kuruldan önce (ve hatta yönetim kurulu kararından dahi önce) kazanıldığının belirtildiğini, oysa sermave artırımı kararının yönetim kurulu tarafından değil, genel kurul tarafından alınmadıkça sermaye artırılmış olmayacağı gibi, rüçhana davet de genel kurul kararından önce olamayacağını, tadil taslağında, peşin alıcının belirlendiğini, yeni pay alma hakkının kullanabilme esasları belirsiz olduğundan yeni paylardan hissesine oranla karşılık gelen kısımların alınamadığını, öncelikle emredici rüçhan hakkının kullanımını engelleyen kararının iptali gerektiğini, ikinci neden olarak, artırılan payların tamamını alacağına mahsuben aldığı belirtilen tüzel kişi ortağın alacağının gerçek olmadığı hususunun olduğunu, 2015 yılının son döneminde, grup şirketlerinden dava dışı … AŞ’nin, sadece 400 TL Nominal karşılığı bulunan 8 adet hisseyi bir diğer ortaktan devir alarak davalı şirkete ortak olduğunu, davalı şirketin 31.12.2015 tarihli bilanço ve gelir tablosuna göre, 31.12.2015 tarihi itibariyle, ortaklarına borcunun bulunmadığını, hal böyle olmasına rağmen, tadil taslak metninde atıf yapılan ve ancak genel kurula ibraz edilmeyen 03.06.2016 tarihli mali müşavir raporunda, dava dışı … A.Ş.,’nin altı ay içinde şirketten tam 25.090.000,00 TL alacaklı olduğunun belirtildiğini, sözkonusu mali müşavir raporu genel kurul toplantısında ortakların incelemesine sunulmadığından alacağın vadesinin gelmiş olup olmadığı ve tahsil edilebilirliği ve gerçekliği ile ilgili bir açıklamanın bulunmadığını, bu alacağın neden kaynaklandığı hususunda genel kurul sırasında davacının bilgi taleplerinini de karşılanmadığını, üçüncü nedenin ise, sermaye artırımının öncelikle şirkette mevcut fonlardan karşılanmasının kanunen zorunlu olduğunu, davalı şirketin 31.12.2015 tarihli bilançosuna göre, 15.710.043,18 TL geçmiş yıllar karları, 518.168 TL kar yedekleri olmak üzere toplam 16.228.211,18 TL tutarında sermayeye mevzuatın izin verdiği fonların davalı şirkette mevcut olduğunu, bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla dış kaynaklardan sermaye artırılamayacağını ileri sürerek davalı şirketin 05.09.2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 2 no.lu gündem maddesinde alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirket ortaklarından …AŞ’den 25.090.000 TL sermaye avansı alındığını, sermaye artırımının da şirket ortağından alınan bu sermaye avans tutarı kadar yapıldığını, iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılması işlemlerinde sermaye avansları, iç kaynak olarak kabul edilip, sermayeye ekleme işlemine tabi tutulduğunu, dolayısıyla ortağın sermaye avansı olarak verdiği paranın şirket açısından borç olmadığını, bunun bir özvarlık kalemi olduğunun sabit olduğunu, sermaye avansı sermayeye ilave edildiğinde bu kez sermaye adı altında, özvalık unsuru niteliğini korumaya devam ettiğini, sermaye avansı olarak alınan bu tutarla da şirket borçlarının ödendiğini, sermaye artırımı ile ilgili kanunu süreçlerin ve ilanların usulüne uygun olarak yerine getirildiğini, davacının rüçhan hakkının kullanmasına engel olunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, dava dışı …A.Ş hesabından yapılan 29.640.000,00-TL meblağın 13/01/2016-10/06/2016 tarihleri arasındaki dönemde, davalı şirketin hesabına ödendiği, ancak ödemelerle ilgili olarak banka dekontlarında ödemelerin sermaye avansına karşılık yapıldığını gösterir herhangi bir açıklamanın yer almadığı, davalı şirketin 29/01/2016 tarih ve 6 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile daha önce şirket sermayesinden 400,00-TL pay satın almış olan dava dışı …. A.Ş’nin davalı şirketten olan alacaklarının, ileri bir tarihte yapılacak sermaye artışına karşılık olarak uzun vadeli hesaplarda izlenmesine oy birliğiyle karar verildiği, dava dışı … A.Ş’nin davalı şirkete yaptığı ödemelerden karşılanacak olan 25.000.000,00-TL tutarındaki sermaye artırımı ile şirket sermayesinin 35.000.000,00-TL ye çıkartılacağı yönündeki yönetim kurulu kararının da 12/08/2016 tarihli ticaret sicil gazeteside ilan edildiği ve genel kurula çağrı ilanında yer alan tadil taslağında da; şirketin arttırılacak olan 25.000.000,00-TL sermaye artışının ortaklara borçlar hesabında yer alan …A.Ş’nin ortak alacağı 25.090.000,00-TL ile karşılanacağı şeklinde açıklamaya yer verildiği, böylece dava dışı şirket tarafından davalı şirkete yapılan toplam 29.640.000,00-TL ödemeden karşılanması ön görülmek suretiyle şirkette pay sahibi olan ortakların ve bu arada azlık pay sahibi konumundaki davacının müktesep hakları olan rüçhan haklarını kullanmalarının kısıtlandığı, bu kapsamda davacının hisse payı %11,99 olduğu halde kısıtlayıcı bu karar sonucunda ve dava dışı şirketten alacağı 25.090.000,00-TL nin sermaye arttırımında kullanılması sonucunda davacının 35.000.000,00-TL lik şirket sermayesi içindeki payının rüçhan hakkı kullanımı da engellenmek suretiyle %3,42 ye düşürüldüğü, sermaye artırımı dış kaynaklı bir sermaye artırımı şeklinde icra edilmiş olduğu halde iç kaynaklı sermaye artırımı gibi gösterilmiş olduğunun tespit olunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 05/09/2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu kararın iptaline karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; ilk derece mahkemesince, hükme elverişli olmayan ve itirazları karşılamaktan uzak bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, davalı şirketin borcunun olduğunu, sözkonusu sermaye avansının şirketin borçlarını ödemekte kullanıldığını, şirketin fınansal açıdan iyileştiğini, her halde davacı ortağın dolaylı olarak bundan yarar gördüğünü, rüçhan haklarının kullanılmasına yönelik ilanların usulüne uygun olarak yapıldığını, ancak davacının rüçhan hakkını kullanmadığını, sermaye avansının kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artırımını dış kaynaklı sermaye artırımı olarak görülmesinin yanlış olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 05.09.2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu kararının iptali istemine ilişkindir. Dava konusu, 2016 yılı olağanüstü genel kurul toplantısının 05.09.2016 tarihinde yapıldığı, toplantı nisabın sağlandığı, genel kurul toplantısının 2 nolu gündem maddesinde; 10.000.000 TL olan şirket sermayesinin 25.000.000 TL tutarında artırılarak 35.000.000 TL olarak belirlenmesine yapılan sermaye artırımının gerçekleşmesi için şirketin ana sözleşmesinin “sermaye” başlıklı 6. Maddesinin tadiline davacı ortağın olumsuz oyuna karşılık oyçokluğuyla karar verilmiş, davacı ortağın karara muhalefet ettiklerine ilişkin şerhin düşüldüğü ve muhalefet gerekçelerine havi dilekçesinin sunulmuş olduğu görülmüştür. Davacı tarafça, ortağı bulunduğu davalı şirketin 05.09.2016 tarihli olağanüstü genel kurulunun 2 nolu gündem maddesinde alınan sermaye artırımı kararının kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, öncelikle rüçhan hakkının ihlal edildiğini, rüçhana davet işlemlerinin genel kuruldan önce yapıldığını, genel kurulda karara bağlanmamış yeni payların sahibinin peşinen belirlendiğini, rüçhan hakkının kullanabilme esaslarının belirsiz olduğundan bu hakkını kullanamadığını, ayrıca, şirketin fonlarından ve serbest yedek akçelerinden sermaye artırımı yapılması imkanı varken, dışardan sermaye girişi suretiyle artırım yapılmasına karar verilmesinin dürüstlük kuralına ve kanuna aykırı olduğu iddia etmiş, davalı ise, davacının rüçhan hakkının engellenmediğini, yapılan işlemlerin kanuna ve ana sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 madde gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, dava dışı ortak …AŞ tarafından davalı şirketin hesabına 13.01.2016 ile 10.06.2016 tarihleri arasında toplam 29.640.000,00-TL tutarında ödeme yapıldığı, bu ödemelere ilişkin banka dekontlarında, ödemelerin sermaye artışı avansına karşılık yapıldığını gösterir herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, bu ödemenin davalı şirketin kayıtlarında ortaklara borç hesabında izlenmekteyken, muhasebe teknik ve ilkelerine aykırı olarak diğer sermaye yedeklerine aktarıldığı, dolayısıyla sermaye artırımı dış kaynaklı bir sermaye artırımı şeklinde icra edilmiş olduğu halde iç kaynaklı sermaye artırımı gibi gösterilmiş olduğu tespit edilmiştir. Dosya kapsamına göre, davalı şirket yönetim kurulunca, genel kurul yapılmadan önce, almış olduğu kararda, şirket sermayesinin artırılmasına yönelik olarak işlem başlatıldığı, bu amaçla genel kurul çağrı gündemi oluşturulduğu, şirketin 10.000.000 TL olan sermayesinin 35.000.000 TL’ye çıkarılması ve şirket ana sözleşmesinin sermayeye ilişkin 6.maddesinin değiştirilmesi için gündem oluşturulduğu, bu kararda, ortaklara hitaben 15 gün içinde rüçhan hakkını kullanıp kullanmayacaklarını bildirmelerini istedikleri, aksi takdirde rüçhan hakkından feragat etmiş sayılacaklarını ortaklara ihtar ettiği anlaşılmaktadır. Pay sahiplerinin rüçhan haklarını kullanabilmeleri bakımından, kendilerine gerekli açıklığın sağlanmış olması şart olduğundan, davalı şirket yönetim kurulunun genel kurul toplantısı öncesinde davet göndermek veya ilan yapmak suretiyle ortakların rüçhan haklarını kullanmalarını istemek yeterli kabul edilemez. Başka bir deyişle, pay sahiplerinin rüçhan hakkını kullanabilme esasları belirsiz olduğundan böyle bir davete ve/veya ilana dayanarak davacı pay sahibinden rüçhan hakkını kullanması ya da kullanmaması yönünde bir irade beyanında bulunması beklenemez. Diğer taraftan, dava dışı paydaşın ortağı olduğu davalı şirkete yapmış olduğu para gönderimlerinde, sermaye avansı olduğuna dair kaydın bulunmadığı, hesabın ortaklara borç kaydında izlenmekteyken, diğer sermaye yedeklerine aktarıldığı tespit edilmiş olmakla, sermaye artırımı dış kaynaklı bir sermaye artırımı şeklinde icra edilmiş olduğu halde iç kaynaklı sermaye artırımı gibi gösterilmiştir. Rüçhan hakkının sınırlandırılması veya kaldırılması durumunda, ortaklığın ihtiyacı veya çıkarına dayalı haklı bir gerekçe ortaya konulmalıdır. Dolayısıyla, ortaklığın çıkarları veya ihtiyacının zorunlu kılmamasına rağmen sermaye artırım kararı ile bir kısım paydaşların rüçhan hakları bir kısım paydaşlar yararına olacak biçimde dolaylı veya dolaysız sınırlanır veya tamamen kaldırılırsa esas sermaye artırımı kararlarının objektif iyiniyet kurallarına uygunluğundan söz edilemez (Yargıtay 11 HD, 23.06.2014 tarih, 2014/5614E., 2014/11887 K. sayılı ilamı). HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.