Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/469 E. 2021/1053 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/469
KARAR NO: 2021/1053
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2018
NUMARASI: 2017/1091 Esas – 2018/1110 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette pay sahibi olup, 2011 yılından itibaren genel kurul toplantılarına çağrılmadığı ve kararlar oy birliği ile alınmışcasına tutanak düzenlendiği gibi vekalet verilmediği halde yönetim kurulu başkanı tarafından hazirun cetveline sahte imza atıldığı dolayısıyla bu şekilde seçilen yönetim kurulu tarafından yapılan çağrının geçersiz olduğu, pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlal edildiği, en son 2015 yılına ilişkin olarak 20.04.2017 tarihinde yapılacak genel kurulun müvekkilinin talebi üzerine ertelendiği ve 08.09.2017 günü yapıldığı, alınan kararlara red oyu verilerek muhalefet şerhininin yazdırıldığı, genel kurulda kabul edilen faaliyet raporunun pay sahiplerini açık bir şekilde bilgilendirmediği gibi finansal tablolardaki satış ve kazanç miktarlarının gerçeği yansıtmadığı, buna bağlı olarak yönetim kurulu üyelerinin ibrasının da geçerli olmadığı, yönetim kurulu başkanına net karın % 20 sinin ödenmesi yönündeki kararın, gündem dışı görüşülüp alınan bir karar olduğu ayrıca müvekkilinin müktesep hakkı olan kar payı hakkını ihlal ettiği, kar payı alma hakkının bir zorunluluk olmadığı halde sınırlandırıldığı, kararların yasaya ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek 08.09.2017 tarihli genel kurulun yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, finansal tabloların müzakeresi ve tasdiki, yönetim kurulu üyelerinin ibrası, dağıtılacak kar ve kazanç pay oranlarının belirlenmesi (karın dağıtımına ilişkin kısmı hariç olmak üzere), yönetim kurulunun seçilmesi ile yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin tespitine ilişkin sırasıyla 2,3,4,5,7 ve 8 nolu maddelerinin ayrı ayrı iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davada 08.09.2017 tarihli genel kurulda alınan kararların iptalinin istendiği dolayısıyla müvekkili şirketin geriye doğru 5 yıllık genel kurullarında alınan kararlarına yönelik usulsüzlük iddiasının bu davada dinlenemeyeceği, önceki genel kurullar bakımından iptal davası açmak için yasal üç aylık sürelerin geçtiği, kaldı ki bahsi geçen genel kurullarda davacı adına rızası olmadan imza atılmadığı, dava konusu olan genel kuruldaki çağrıya ilişkin işlemler ile toplantı ve karar nisaplarının yasaya uygun olduğu, şirketin pay sahiplerine finansal tabloları gönderme zorunluluğunun bulunmadığı ancak yasaya uygun olarak toplantıdan en ez on beş gün önce pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğu, davacının iptal nedeni olarak ileri sürdüğü nedenlerin dayanaksız bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, imzasının taklit edilerek yapılan genel kurul toplantısında seçilen yönetim kurulu üyeleri tarafından yapılan çağrının usulüne uygun olmadığı ileri sürülmüşse de; davacının, dava konusu genel kurula katıldığı, oy kullandığı ve eldeki davayı açtığı dolayısıyla toplantıya katılan davacının artık çağrı usulsüzlüğü iddiasının dinlenemeyeceği, bu zamana kadar yapılan genel kurul tutanaklarına bir itirazının bulunmamasına göre, iyiniyet kuralları çerçevesinde, tutanakların davacının rızası dışında imza atıldığı olgusuna dayanamayacağı, dava konusu genel kurulda kararların, TTK 418. ve TTK 436. Maddelerindeki nisaplara uygun olarak alındığı, gündemin 5. maddesinde yer alan, karın dağıtılması yönündeki karar bakımından, önceki genel kurullarda da şirketin net karının % 20 sine tekabül eden tutarın yönetim kurulu başkanına ödenmesine karar verildiği, bu kararın TTK 339. ve 511.maddelerine uygun olduğu gibi yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesinin de yasaya aykırı olmadığı zira ana sözleşmenin 74. maddesinde, kardan verilecek payın genel kurulca tespit edileceğinin öngörüldüğü ve yıllarca şirketin genel kurullarında yönetim kurulu başkanına bu oran üzerinden pay verildiği, bu kararların pay sahiplerinin payını azaltıcı etki yaratmadığı, objektif iyi niyet kurallarına aykırı bulunmadığı, tüm kararların ana sözleşme ve yasaya uygun bulunduğu gibi dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2011 yılından itibaren yapılan genel kurullarından müvekkilinin haberdar edilmediği ve toplantılara katılmadığı halde bu genel kurulların tüm pay sahiplerinin katılımıyla gerçekleştirilmiş gibi tutanak düzenlenerek oy birliği ile alınmış kararlar gibi gösterildiği oysa imzalarının sahte olarak atıldığı, alınan kararlara bakıldığında müvekkilinin pay sahipliğinden doğan haklarının ihlal edildiğinin anlaşıldığı, müvekkilinin her hangi bir yetkilendirmesi veya vekaleti olmamasına rağmen hazirun cetvellerinde yönetim kurulu başkanı İbrahim Hasıroğlu tarafından imzasının taklit edildiği, bunlardan bazılarının 21.04.2014 , 23.03.2011 ve 17.08.2015 tarihli genel kurullar olduğu, adı geçen tarafından suç işlendiği, bu tutanakları sadece düzenlemekle kalmayıp, resmi makamlar nezdinde kullandığı, ticaret sicilde ilan ettirildiği ve bu şekilde seçilen yönetim kurulu üyelerinin şirketi bugüne kadar şirketi idare ettiği, tüm bunların sahte olarak imza atan yönetim kurulu başkanı tarafından kabul edildiği zira 20.04.2017 tarihinde yapılacak olan ancak ertelenen genel kurulda toplantı tutanağına geçirildiği ve bizzat adı geçen tarafından imzalandığı, aile şirketinde pay sahiplerinin birbirine güven duyması önemli olup, müvekkilinin güven duygusunun zedelendiği, bu nedenle davalı şirketin 08.09.2017 tarihli genel kurulunda müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının ihlaline devam edilmesi nedeniyle iptaline ilişkin bu davanın açıldığı, Mahkemenin 2,3,4,7 ve 8 nolu kararların zaten rutin kararlar olup, dürüstlük kuralına aykırı olmadığı gerekçesinin kabul edilemez olduğu, tartışılması gerekenin dava konusu genel kurulda kabul edilen finansal tabloların ve yönetim kurulu faaliyet raporunun hukuka uygun bir şekilde hazırlanıp hazırlanmadığı ve karın ve kazanç paylarının dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının tespitinden ibaret bulunduğu, sadece TTK 418. maddesine uygun olarak alınmasının yeterli olmayıp, alınan kararların dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle iptali gerektiği, davalı şirketin hissedarları ile aynı ortaklık yapısına sahip olan … A.Ş’nin aynı gün ve aynı saatte yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan aynı kararların iptali için İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1069 esas sayılı dosyasında görülen davada, davanın kısmen kabul edilerek gündemin yönetim kurulu üyelerinin seçimi maddesi hariç iptali talep edilen diğer maddelerin iptaline karar verildiği, anılan kararda, faaliyet raporlarının, Yıllık Faaliyet Raporlarının Asgari İçeriklerinin Belirlenmesi Hakkındaki Yönetmeliğe uygun olmadığının ifade edildiği, bu davada mahkemece bu ilkelerin hiç birinin dikkate alınmadığı, dava konusu genel kuruldaki faaliyet raporunun dürüst resim ilkesine uygun olmadığı gibi kanuna aykırı olarak düzenlendiği, faaliyet raporu ve ekindeki mali tabloların yetersiz olup, karın doğru olup olmadığının denetlemediği, bilançoda şirketin 2015 yılı cirosunun 2014 yılına göre %47 düştüğü ancak satılan mal maliyetinin neredeyse aynı olduğu, bir firmanın cirosunda böyle bir düşüş oluyorsa beklenenin, satılan mal maliyetin de düşmesi olduğu, satılan mal maliyetinin en önemli unsurunun hammadde olup, daha az ürün satılırsa daha az hammadde kullanılacağı, bu durumun yönetim tarafından gerekli önlemlerin alınmadığının bir göstergesi olduğu, bununla bağlantılı olarak brüt/satılan maliyeti 2014 yılında %134 iken, 2015 yılında % 25 ‘e düştüğü, şirket cirosu yarı yarıya düştüğü halde faaliyet raporunda bu konuda hiç bir açıklamanın bulunmadığı, kar marjının da düştüğü ve aynı şekilde raporda bir izahatın bulunmadığı, faaliyet raporunun amacının ortakları bilgilendirmek olup, söz konusu raporun bu unsurları taşımadığı, mali tabloların dip notlarının da son derece yetersiz olduğu, bilanço dip notlarının 23.maddesine işletmenin gayri safi kar oranları üzerinde önemli ölçüde etkide bulunan muhasebe tahminlerindeki değişikliklere ilişkin bilgi yer alması gerekirken bunlara yer verilmediği, dip notun 29. maddesinin de yetersiz açıklamayı içerdiği, şirketin vergi karının 1.604.624,85 TL, vergi öncesi karının ise 1.340.176,12 TL olup, vergi karı ve ticari karı arasında 260.000 TL fark bulunduğu, ancak faaliyet raporunda bununla ilgili bir açıklama bulunmadığı için bu farkın kanunen kabul edilmeyen giderlerdin kaynaklanmış olabileceği ve bu durumun dağıtılacak karın düşmesine neden olduğu ancak kanunen kabul edilmeyen giderler için oldukça yüksek bir miktar olduğu, teamüllere uygun bulunmadığı, Gündemin 5. Maddesinde yer alan karın % 20 sinin yönetim kurulu başkanına verilmesine ilişkin kararın gündem dışı alındığı, gündeme bağlılık ilkesine aykırılık teşkil ettiği ayrıca ortakların kar payı alma hakkının etkilediği, yıllardır bu yönde karar alınmış olmasının alınan bu kararın yasaya uygun olduğuna gerekçe yapılamayacağı zira daha önceki genel kurullara müvekkilinin katılmadığı, sahte imza ile genel kurula katılmışcasına tutanakların imzalandığı, bunun dışında yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının da dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355.maddesi gereğince, istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı taraf, ortağı olduğu şirketin 2011 yılından itibaren yapılan genel kurullarından haberdar edilmediği ve toplantıya katılmadığı halde sanki katılmış gibi sahte imzalarla tutanak düzenlendiği, dava konusu olan 20.04.2017 tarihinde yapılacak olan genel kurul toplantısının finansal tabloların incelemediği gerekçesiyle ertelenmesinin talep edildiği ve toplantının başkan tarafından 08.09.2017 tarihine ertelendiği, anılan tarihte yapılan toplantıya katılarak red oyu kullandığı ve muhalefet şerhini yazdırdığı, gündemin 2. maddesinde yönetim kurulunun faaliyet raporunun okunarak müzakeresi, 3 nolu maddesinde, finansal tabloların okunması ve tasdiki, 4 no lu maddesinde, yönetim kurulunun ibrası , 5 nolu maddesinde, dağıtılacak kar payı oranlarının belirlenmesi ve 7 nolu maddesinde yönetim kurulu üyelerinin seçimi ve en son 8 nolu maddesinde de, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin tespitine ilişkin kararlar alındığı, gündemin 5. maddesinde karın dağıtımına ilişkin karara itiraz edilmemekle birlikte gündem dışı olarak yönetim kurulu başkanına karın%20’sinin ödenmesi yönünde alınan kararın, ortakların kar payı hakkının ihlaline neden olduğu, finansal tabloların tarafına gönderilmediği ve yıllık faaliyet raporu ve finansal tabloların gerçeği yansıtmadığı, yeterli bilgilendirici açıklamayı içermediği, tabloların gerçeği yansıtmaması nedeniyle ibranın ve yönetim kurulu üyelerinin seçimimin de geçerli olmadığı dolayısıyla kararların yasaya ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ileri sürmüş, davalı şirket ise, 2011 yılından itibaren yapılan toplantılar dava konusu olmadığı gibi bu toplantılardan davacının haberdar olduğu, onun rızası ve bilgisi dışında bir işlem yapılmadığı, dava konusu 08.09.2017 tarihli genel kurulda alınana kararların ise yasaya ve ana sözleşmeye uygun bulunduğu ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığını savunmuştur. Davacının şirkette pay sahibi olduğu, 08.09.2017 tarihli genel kurula katılarak red oyu kullandığı ve muhalefetini yazdırdığı ve davanın yasal üç aylık sürede açıldığı dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. Davalı şirketin 2011 yılından itibaren yapılan genel kurul toplantıları dava konusu olmayıp, eldeki davada, davalı şirketin 2015 faaliyet yılına ilişkin olarak 08.09.2017 tarihli genel kurul kararlarının iptali istenmiş olmakla, dava konusu yapılmayan kararlar bakımından bir inceleme yapılması mümkün bulunmadığı gibi bir aile şirketi olan davalı şirketin kardeş ve akraba olan ortakları ve yöneticileri arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesi genel kurul karar iptali davasının neticesine etki etmez. Nitekim TTK 445. ve devamı maddelerinde düzenlenen iptal davasında, alınan kararların yasaya, ana sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının tespiti gerekmekte olup, bu koşulların bulunması halinde iptal kararı verilecektir. Dava konusu 08.09.2017 tarihli genel kurulun 2. ve 3. maddelerinde, Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunun okunması, müzakeresi ile Finansal Tabloların okunması ve tasdikine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 437/1. maddesi, ” Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.” hükmünü haiz olup, finansal tabloların ortaklara ayrıca tebliği zorunluluğu bulunmadığından davacının bu konudaki iddiası ve istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Ancak davacı vekili tarafından, faaliyet raporu ve finansal tabloların pay sahiplerinin bilgi edinmeleri bakımından yeterli açıklıkta olmadığı gibi gerçeğe uygun olarak düzenlenmediği ileri sürülmüş olup, dosyada mevcut bilirkişi raporunda, davacının bu iddiaları yönünden bir inceleme yapılmaksızın sadece bu kararlara karşı ileri sürülen muhalefet şerhinin içeriğine göre değerlendirme yapılarak kararların TTK 418. maddesindeki nisaba uygun olarak alındığı açıklanmış, mahkemece bu açıklamalar aynen benimsenerek hüküm kurulmuştur. Oysa TTK 514. maddesi,”Yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standarlarında öngörülmüş bulunan finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlar ve genel kurula sunar.” hükmünü haiz olup, “Dürüst Resim İlkesi” başlıklı TTK 515.maddesine göre, anonim şirketlerin finansal tablolarının, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılması gerekir. Aynı yasanın 516.maddesinde ise, şirketin yönetim kurulu faaliyet raporunun şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst şekilde yansıtması gerekiği, bu raporda finansal durumun finansal tablolara göre değerlendirileceği, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça işaret olunacağı ve yönetim kurulunun değerlendirmesinin de raporda yer alması gerektiği vurgulanmıştır. Diğer taraftan TTK’nın 413/3 maddesine göre, yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ve yenilerinin seçimi yılsonu finansal tablolarının müzakeresi maddesiyle ilgili sayıldığı gibi TTK 424. maddesi gözetildiğinde yönetim kurulu üyelerinin ibrasının da, bilanço ve finansal tablolarla bağlantılı olduğu açıktır. Bu durumda genel kurulun 2. ve 3. maddesinde alınan kararların, 4. maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin ibrası ve 7. maddesindeki yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararlarla birlikte değerlendirilmesi gerekir. enel kurulun 5. maddesinde, şirketin 2010, 2011, 2012 yılları karlarının tamamı ile 2013 yılı karının 2.719.094,05 TL’sinin, 2014 yılı karının %5’inin, 2015 yılı dönem karının %5’inin dağıtılmasına, 2015 yılı karının %95’lik kısmının olağanüstü yedek akçe olarak ilgili hesaba kaydedilmesine, karların hissedarları dağıtımından önce %20’sinin Yönetim Kurulu Başkanı …na temettü olarak verilmesine, geriye kalanın ortaklara hisseleri oranında 31.10.2017 tarihine kadar dağıtılması, 8. maddesinde de, yönetim kurulu üyelerine brüt 7.000 TL huzur hakkı ödenmesi yönünde karar alınmıştır. 5 nolu kararın,”Yönetim Kurulu Başkanına kar payı verilmesine” ilişkin kısmı gündem dışı olup, TTK md.413/2 maddesinde düzenlenen gündeme bağlılık ilkesine aykırılık teşkil etmekle birlikte gündeme bağlılık ilkesinin amacının, şirket ortaklarının toplantıya katılıp katılmama konusunda karar verebilme ve katılmak istedikleri takdirde gerekli hazırlıkları yapabilmelerine olanak sağlamak olduğu dikkate alındığında; gündem dışı olan bu kısmın görüşülüp karar bağlanması tek başına iptal nedeni olamaz. Ancak davacı taraf, gündem dışı alınan bu kararın, ortakların kar payı alma hakkını ihlal ettiği nedenine de dayanmıştır. TTK 394.maddesinde, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararı ile belirlenmiş olmak şartıyla yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı, ücret ikramiye veya kardan pay verilmesi mümkün olduğu gibi davalı şirketin ana sözleşmesinde de tutarı belirlenmemiş olmakla beraber bu konuda düzenleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki yerleşik yargı kararları uyarınca, yönetim kurulu üyeleri için genel kurul tarafından tespit edilecek tutarların emsallerine nazaran fazla olmaması ve şirketin mali durumu ile uyumlu bulunması gerekmekte olup,yönetim kurulu üyelerinin örtülü kazancına sebebiyet verecek nitelikte buna bağlı olarak ortakların kar payı alma hakkının ihlali sonucunu doğuracak tutarda kar payı veya huzur hakkı ödemesinin dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Denetime olanaklı ve hüküm kurmaya yeterli olmamakla birlikte dosyada mevcut bilirkişi raporunda, şirketin, bahsi geçen yıllara ilişkin dağıtılacak kar tutarları ve yönetim kurulu başkanına ödenecek kar payının oran ve miktarı açıklanmış ve bu oranların diğer hissedarların alacağı kar payını azaltıcı nitelikte olması nedeniyle dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ifade edilmiştir. Ancak mahkemece bu açıklamalara itibar edilmediği gibi kararın gerekçesinde itibar edilmememe nedeni de gösterilmemiş ve genel kurulda alınan kararların niteliğine göre, TTK 418. maddesindeki toplantı ve karar nisabının oluştuğu belirtilip, içerik yönünden inceleme ve araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile sonuca gidilmesi isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dilekçesindeki iddiaları doğrultusunda, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek dava konusu genel kurulda müzakere edilip, tasdik edilen yönetim kurulu faaliyet raporu ve finansal tabloların şirket kayıtları ile uyumlu bulunup bulunmadığı, yasaya uygun olarak düzenlenip düzenlemediği, şirketin kar ve zarar durumuna göre, karın % 20 sinin yönetim kurulu başkanına ve brüt 7.000 TL yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı olarak ödenecek ücretlerin şirketin mali durumu ile orantılı olup olmadığı buna göre, yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin örtülü kazanç olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, diğer ortakların kar payı alma hakkının ihlali anlamına gelip gelmediğinin uzman bilirkişilerden alınacak gerekçeli ve denetime elverişli rapor ile tespit edilip, bu anlamda kararların içerik olarak da denetiminin yapılması ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının belirlenmesinden sonra bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; İstinaf incelemesine konu mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362/(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.23/09/2021