Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/468 E. 2021/1245 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/468
KARAR NO: 2021/1245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2014/692 Esas – 2018/1042 Karar
DAVA: Tazminat (Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının … Mah. … Cad. … Sok. NO:… Şişli İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Ltd.Şti’nin kurucu ortağı olduğunu davacının şirketteki hisse oranının %40 olduğunu, davalı …’in ise yine şirketin kurucu ortağı ve şirket müdürü olduğunu, davalının 2011 yılında şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, ancak müdür sıfatıyla şirketi yönetmeye devam ettiğini, halen şirketin müdürü ve yetkilisi olduğunu, davacının … Ltd.Şti isimli şirketi ile TBM atık su tünellerinin segmentli şaft işini yaparken davalının ısrarları sonucu 14/08/2009 tarihinde … Ltd.Şti’ni kurduklarını, daha sonra davacının … Ltd. Şti isimli şirketi tasfiye sürecine soktuğunu ve bu şirketin üzerinde bulunan bütün iş makinelerini ve iş yapmak için gerekli tüm teçihazları, şantiye binalarını, ofis mobilya ve malzemelerini sembolik bedelle yeni firmaya devrettiğini, işlerin durumuna göre davalının alacağı makinelerle hesaplaşma düşünüldüğünden sembolik bedel kararlaştırıldığını, kurulmasından sonra … Ltd.Şti’nin bi koç iş aldığını ve alınan işlerle büyüdüğünü, hak edişlerin 250.000 ile 300.000 TL’den 700.000 ile 800.000 TL’lere ulaştığını, ancak davalının o tarihlerden itibaren şirketin zarar ettiği yönünde söylemlerde bulunmaya başladığını, davalının şirket kuruluşundan itibaren kar-zarar hesaplaşmasının muhasebenin tutmuş olduğu kasa defteri üzerinden yapılacağını söylediğini, ancak sonradan o kasa defterini yok ettiğini resmi hesaplar üzerinden hesabın görüleceğini söylediğini, aynı zamanda hesabına geldiği gibi davranarak kimi hesaplarda resmiyeti baz almakta, kimi hesaplarda ise gayri resmiyi baz alarak bir kargaşa yarattığını ve sonuca varılamadığını, davalının sürekli olarak zarar ediyoruz demesi üzerine hesapları incelemek isteyen davacının kar-zarar hesaplarını görmek için tutulduğu söylenen ve davacı tarafından daha sonra resmi olmadığı öğrenilen kasa defteri incelendiğinde davalının tüm şahsi giderlerinin şirket kasasından ödendiğinin görüldüğünü, yine davalının şahsi şirketi olan … Ltd.Şti ödemeleri için para kullanıldığını ve bu şirket hesabına aktırıldığını ve bu masraflar için şirkette para olmadığı dönemlerde karşılığında şirket hesabından kredi kullanıldığının görüldüğünü, yine davalının şirket makine ve ekipmanlarını bilinçli olarak kiraya vermeyerek şirketi zarara uğrattığını, anılan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile … Ltd.Şti’nin müdürü olan davalının TTK 553/1 maddesi gereğince şirkete vermiş olduğu zararın 1.000,00 TL tutarının tazminine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın tüm beyan ve iddialarının gerçek dışı olduunu, davacı tarafın sürekli olarak olmayan bir bedeli talep ettiğini ve davalının kaybettiği bütün malvarlığını yok sayarak soyut iddialar ortaya attığını, davalının şirket hayatının her aşamasında basiretli bir tacir gibi davrandığını, bütün malvarlığını kaybetmesine rağmen borçların çoğunu ödeyerek şirketi büyük bir yıkımdan kurtardığını, davacı tarafın muhasebe tekniğinden uzak, hatalı incelemeye dayalı beyanlarını kabul etmediklerini, şirket kayıtlarının davacının iddialarının doğru olmadığını ispat eder nitelikte olduğunu, bütün gelir ve para çıkışlarının şirket defterinde kayıtlı olduğunu, hatalı, eksik olmadığı gibi davacı aleyhine gerçekleşmiş bir işlemde bulunmadığını, davacının ortağı ve sahibi olduğu … Ltd.Şti’nin borca batık bir şirket olduğunu, davalı ile ortaklık kurduktan sonra davalıdan aldığı paralar ile borçlarının ödendiğini, davacının bu şirketi tasfiye etmesinin kendi kararı ve tasarrufunda olduğunu, davalı ile hiçbir bağı ve ilgisi bulunmadığını, … Şirketinin tüm gelirlerinin resmi ve faturalı olup ve banka ödemeleri şeklinde olduğunu, gelirlerin de resmi olup saklanması ve kaçırılmasının söz konusu olmadığını, anılan nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “dava dosyası, ibraz edilen deliller, aldırılan bilirkişi kök ve raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı tarafça şirket müdürü olan …’in şirketi zarara uğrattığından bahisle bu zararın tazmini amacıyla dava açılmış ise de aldırılan bilirkişi raporlarına göre davalı şahsın şirketi zarara uğrattığı iddiasının ispatlanamadığı, davalı şirketin ticari defter ve belgelerinde usule aykırı herhangi bir durum bulunmadığı, yapılan işlemler ve satışların şirket borcunu azaltmaya yönelik olduğu, davalı şirketin 2009,2010 ve 2011 yıllarında kar elde ettiği, 2012 yılında satışlarının çok düşük olduğu, 69.015,67 TL zarar ettiği, ancak öz kaynaklarının artıda olduğu, şirketin 2013 yılında 1.573.826,30 TL zarar ettiği, söz konusu zarar sebebinin teminat mektubunun nakde çevrilmesinden kaynaklı olduğu, bu zararın oluş nedeninin davalının yönetimsel eksikliğinden kaynaklandığına yönelik davacı iddiasının ispatlanamadığı, yine teminat mektubunun bir kısım kefaletinin de davalının şahsi kefaleti ile karşılandığı, yani davacı iddiasının tam tersine davalının şahsi mal varlıklarının da satılarak şirket borcunun ödendiği, ayrıca finansal kiralamaya konu makinelerin satışının yapılmasının da şirket borcunu azaltmaya yönelik olduğu, satışların defter değerleri üzerinden yapıldığı, söz konusu satışlar sebebiyle satılan malzemelerin teknik ayrıntılarının taraflarca dosyaya sunulmaması sebebi ile rayiç değerlerinin tespitinin yapılamadığı, ancak süreç içerisinde söz konusu malzemelerin kullanılmış olması sebebiyle de amortisman giderlerinin ve yıpranma payının düşülmesi halinde defter değeri üzerinden yapılan satışın da makul olduğu mahkememizce kanaat edildiğinden ve ayrıca davacı tarafta söz konusu satışlar sebebiyle davacı şirketin bir zarara uğradığının ispatlayamadığı ve TTK 553.maddesi uyarınca yöneticinin sorumluluğuna gidilebilmek için öncelikle şirketin bir zarara uğramasının ön şart olması sebebiyle söz konusu zarar iddiası ispatlanamadığından davacının davasının subut bulmadığından reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ EK KARARI : İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince 06/02/09 tarihli ek karar ile; Mahkemece verilen 26/09/2018 tarihli, 2014/692 esas ve 2018/1042 karar sayılı kararın kesin olarak verilmiş olduğundan bahisle HMK 346. maddelerine göre istinaf talebinin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili nihai karara karşı istinaf dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ve mahkeme tarafından “kesin olmak üzere” karar verilmesi hatalı olduğunu, bilirkişi heyeti ön raporunda ve ek raporunda değerlendirmenin yapılabilmesi için davalı elinde olan belge ve bilgilere gereksinim olduğunu belirterek bunların ibrazını istediğini, hal böyleyken mahkeme tarafından 26.09.2018 tarihli celsede yeniden rapor alınmasına yönelik ara kararından rücu edilmeden davanın reddine karar verildiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişilerin rapor tanzimi için istedikleri eksikliklerin giderildikten ve yeni rapor tanziminden sonra karar verilmesinin gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili ek karara karşı istinaf dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ve mahkeme tarafından “kesin olmak üzere” karar verilmesi hatalı olduğunu, davanın esası hakkında 16/12/2018 tarihinde yapılan istinaf başvurusunun haklı olduğunu ve incelenmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen 16/12/2018 tarihli ek kararın kaldırılmasını ve 16/12/2018 tarihli istinaf dilekçesi doğrultusunda inceleme yapılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğu esasına dayalı olarak şirketin uğradığı zararın tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının dava dışı … Ltd. Şti’nin müdürü olarak şirketi zarara uğratıp uğratmadığı ve zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı tarafça istinaf edilmiş ancak istinaf başvurusu kararın miktar itibariyle kesin olduğundan bahisle reddedilmiştir. Davacı tarafça bu kez istinaf başvurusunun değerlendirilmesine ilişkin ek karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı taraf, davasını limited şirket müdürünün sorumluluğuna dayandırmış olup, davalının şirkete verdiği zararların tahsili istemiyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL’nin tazminine karar verilmesine talep etmiştir. Bu haliyle davacının alacağın bir kısmını dava ettiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 341/3. maddesinde, alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği düzenlenmiştir. Davacının dava dilekçesindeki beyanlarına göre, iddia olunan zarar miktarı karar tarihindeki kesinlik sınırının üzerinde olup, mahkemenin nihai kararı istinaf kanun yoluna tabi kararlardandır. Hal böyle iken mahkemece davacının istinaf başvurusunun kararın miktar itibariyle kesin olduğundan bahisle reddi doğru olmamış ve buna dair ek kararın kaldırılması gerekmiştir. Bu halde davacının nihai karara karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesinin incelenmesi gerekir. Davacı, limited şirket müdürünün sorumluluğuna dayalı olarak eldeki davayı açmıştır. Davacı … ve davalı … ile dava dışı diğer ortaklar tarafından … Ltd. Şti. 11/08/2009 tarihinde kurulmuş ve davalı … şirket müdürü olarak seçilerek 5 yıl için münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 644/1-a maddesinin yollaması ile limited şirket müdürlerinin sorumlulukları hakkında da uygulanacak olan TTK’nın 553/1. maddesi uyarınca, kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Yönetim kurulu üyeleri görevlerini ifa ederken ve verilen yetkileri kullanırken, tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etmeli ve şirket menfaatlerini gözetmelilerdir. Yönetim kurulu üyelerinin özen ve dikkat yükümlülüğünün kapsamı, şirket ana sözleşmesi, kanun, iç yönerge ve yönetim kurulu tarafından verilen tüm yetki ve görevleri kapsar. Ancak, yönetim kurulu üyesinin özen yükümlülüğünün, kurulda kendisine tanınan yetki ile sınırlı olduğuna şüphe yoktur. Bunun yanı şıra yönetim kurulunun sorumluluğu kusura dayanan bir sorumluluktur. Ayrıca, yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulabilmesi için kusurlu hareketin o üyeye izafe edilmesi de gereklidir. Yönetim kurulu üyelerinin şirket nam ve hesabına yapmış oldukları işlem ve sözleşmeler nedeniyle sorumlu tutulabilmeleri, ancak kendilerine kusurlu bir eylemin yüklenmesi durumunda mümkündür. Davalının varsa kusuru ve sorumluluğunun tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonuç itibariyle davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmiş ise de, bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira 30/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda; “260 Haklar kaleminden (Finansal Kiralamaya Konu Makinelerin) 2.394.232,63 TL tutarındaki sabit kıymetin 20/02/2014 tarihinde … numaralı fatura ile … Şirketine fatura edildiği, 260 Haklar kaleminden (Finansal Kiralamaya Konu Makinelerin) 107.639,99 TL tutarındaki sabit kıymetin 20/02/2014 tarihinde … numaralı fatura ile … adına fatura edildiğinin görüldüğü, sabit kıymet satışlarının şirket aktifinde kayıtlı değer üzerinden fatura edildiği, rayiç değerlerinin tespitinin mümkün olmadığı,” belirtilmiş olmasına rağmen bu husus açıklığa kavuşturulmamıştır. Davalı tarafa verilen süreye istinaden sunulan dilekçe ile tüm makinelerin model bilgisinin Beşiktaş … Noterliği’nin 17/02/2014 tarih ve … YN’lu finansal kiralama devir sözleşmesinde yer aldığı bildirilmiş, ancak bilirkişi bu devir sözleşmesindeki bilgileri de yeterli görmemiştir. Bunun üzerine davalı vekili yeni bir dilekçe sunarak ispat yükünün davacıda olduğunu bildirdikten sonra başka belge istenmesi halinde araçları kiralayan finansal kiralama şirketine davacı tarafça müzekkere yazdırılması talep edilmiştir. Beşiktaş … Noterliği’nin 17/02/2014 tarih ve … YN’lu finansal kiralama devir sözleşmesi … A.Ş. ile yapılmıştır. Ancak finansal kiralama şirketine müzekkere yazılmadan ve bilirkişi ek raporunda da dosyadaki belgelerin yeterli olmadığı beyan edilmesine rağmen dava karara bağlanmıştır. Bunun yanı sıra, davacı tarafça 30/10/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz edilmiş olmasına rağmen, sonrasında alınan ek raporlarda davacının itirazları değerlendirilmediği gibi, gerekçeli kararda da itirazlar karşılanmamıştır. Hal böyle olunca Mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece … A.Ş.’den Beşiktaş … Noterliği’nin 17/02/2014 tarih ve … YN’lu finansal kiralama devir sözleşmesine konu makinelere ilişkin tescil ve fatura bilgileri istendikten sonra dava dosyası yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ile tarafların iddia ve savunmaları ile önceki bilirkişi raporlarına karşı itirazları da değerledirilerek gerekçeli, somut olaya uygun, denetime elverişli, açık ve anlaşılır şekilde rapor hazırlanması istenilerek, bilirkişi raporu mahkemece takdir olunarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesine ilişkin ek kararın KALDIRILMASINA, nihai karara karşı istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2021