Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/463 E. 2021/1465 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/463
KARAR NO: 2021/1465
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2016/708 Esas – 2019/128 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/12/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı/karşı davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin İngiltere’de kurulu … ünvanlı firmaya ihraç ettiği ürünlerin dağıtım, depolama ve müşteriye sevk işinin yine İngiltere’de kurulu … şirketi ile birlikte davalı tarafından yapıldığı, taraflar arasındaki ticari ilişkide 2009 yılı Dağıtım Hizmetleri ve Servis Ücretlerinin uygulandığı ve bugüne kadar aynı şekilde devam ettiği ancak 2012-2015 yılları arasında düzenlenen faturalarda paket sayısını yerine uygulamaya aykırı olarak ürün adeti esas alınarak ücretlendirme yapılması nedeniyle fazladan ödenen 183.718,16 Euro ile ödeme tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faizi 9.563,53 Euro olmak üzere toplam 193.281,69 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesiyle; davacının…’nin deposuna konulan ürünlerinin müşterilere sevkinin yapılması için … şirketine veya müvekkiline gönderdiği iş emrine uygun olarak paletler halindeki ürünlerden müşteriye teslim edilmesi istenilen ürünlerin elleçlenerek sevkinin sağlandığı, yapılan iş ile ilgili verilen hizmet bedelinin…tarafından müvekkiline, müvekkilince de davacıya faturalandığı, 10 yılı aşkın süre gelen elleçleme işleri ilgili temel hizmetlerden olan ürünlerin paketlerden çıkartılıp etiketlenerek sevkinin yapılması işleminde birim başına 1,4 Pound olarak belirlendiği ve müvekkilince bu birimlerden fatura kesildiği ayrıca davacının tüm faturaları ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin ticari defterlerine kaydettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
KARŞI DAVA: Davalı vekili karşı dava dilekçesiyle; müvekkilinin davacı şirkete verdiği depolama, paketleme ve sevk hizmetlerinden dolayı 36.815,88 Euro ve 3.083,14 Pound açık hesap alacağı olduğunu belirterek bu bedelin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Karşı davalı vekili cevap dilekçesiyle; karşı davacının açık hesaptan alacaklı olduğu iddiasının doğru olmadığını belirterek karşı davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında mevcut ticari ilişki ve davalı tarafın sunmuş olduğu pazarlama ve dağıtım hizmeti kapsamında 2012-2015 yılları arasında davacı adına düzenlenen faturaların usulüne uygun olarak davacı tarafa tebliğ edildiği, davacı tarafından faturaların kendi ticari defterlerine işlenmek suretiyle bedellerinin ödendiği, bu bağlamda davacının basiretli iş adamı olarak TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde fatura içeriğine itiraz etmemek suretiyle fatura ve bu bağlamda fatura bedellerinin kesinleştiği, kesinleşen faturalara bağlı olarak yapılan ödemenin daha sonra istenemeyeceği (Yargıtay 19.HD 2015/10737 esas 2016/7321 karar, … esas 2018/372 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere), karşı dava yönünden ise, 13/11/2017 tarihli raporda tespit edildiği üzere davacı-karşı davalı tarafın kendi ticari defterlerinde yer alan 9.746.69-EURO alacağın varlığının HMK 222.maddesi gereğince kabul edilmesi gerektiği, bakiye alacakla ilgili davalı-karşı davacı şirket tarafından düzenlenen faturalara itiraz edildiği, bu bağlamda fatura düzenlenmesinin tek başına alacağın varlığını kanıtlayamayacağı gerekçesiyle karşı davanın kısmen kabulüne, esas davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının “görünürde gerekçeli” olmakla birlikte esasen hükmün gerekçesini ihtiva etmediği gibi emsal olduğu belirtilen kararların da işbu uyuşmazlık yönünden emsal niteliğinin bulunmadığı, Anayasa’nın 141. maddesi gereğince; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapmakta olup, Anayasa m. 141 f. 3 gereğince kararın gerekçesiz olması mutlak bozma nedeni olduğu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 08.03.2000 tarihli ve 829/1121 sayılı kararı) dosya içerisinde mübrez beyanların ve delillerin değerlendirilmediği, iddialarının tanık beyanı ve bilirkişi tespiti ile ispat edilmiş olmasına rağmen bu delillerin hükme esas alınmama nedeninin ortaya konulmadığı ve bilirkişi raporuna aykırı olarak hüküm kurulduğu, davalı faturalarının müvekkili defterlerinde kayıtlı olduğu hususunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, mahkemece hukuki nitelendirmede hata yapıldığı, davalının depolama ve dağıtım hizmeti verdiği hususunun ihtilaf konusu olmadığı, ihtilafın, davalının, taraflar arasında uzun süredir devam eden güven temeline dayalı ilişkiyi kötüye kullanarak, hileli davranışları ile dağıtım hizmetlerine ilişkin müvekkiline kestiği faturalarda kasıtlı olarak yaptığı sözleşmeye aykırı fiyat uygulaması yapmasına ilişkin olduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye ve uygulamaya uygun olarak elleçleme yapılan ve elleçleme yapılmayan sevkiyatlar bakımından farklı hesaplama modelleri belirlenmiş olmasına rağmen, davalı-karşı davacı tarafından süreç içerisinde elleçleme yapılmayan sevkiyatlar yönünden kötü niyetli olarak peyderpey elleçleme yapılmış gibi hesaplama yapılarak haksız ve sebepsiz olarak çok yüksek miktarda fatura düzenlemek suretiyle para tahsil edildiği oysa elleçleme yapılmayan ürünler bakımından paket başına birim fiyat üzerinden, elleçleme yapılan ürünler bakımından ise ürün başına birim fiyat üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, dilekçede ayrıntılı olarak açıklandığı üzere hesaplamanı kutulardaki/ paketlerdeki ürün adedi ve müşteri tarafından verilen sipariş adedi baz alınarak üç şekilde gerçekleştiği, taraflar arasındaki iş ilişkisinin başladığı 2009 yılından 2012 yılına kadar yapılan hesaplamaların anlaşmaya uygun olduğu ancak bu tarihten sonra uzun süre çalışmanın verdiği güvene dayanarak, fatura eki hesap detaylarını göndermeyerek ürün ve paket başına alınan bedellerin aynı olmasını suistimal ederek kötü niyetle sözleşmeye aykırı fiyatlandırma yaptığı, 2015 yılına gelindiğinde tümüyle ürün adedi esas alınarak hesaplama yapılması dolayısıyla depolama hizmetlerine ödenen miktarın öncesine nazaran çok artması neticesinde başlatılan uzun süreli bir iç denetim sonucunda bu durumun anlaşılabildiği, ilk derece yargılamasında bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 28.11.2018 tarihli ek raporda da 2010 ve 2011 yılları arasında düzenlenen tüm faturaların yukarıda belirtildiği şekilde sözleşmeye uygun olarak fiyatlandırılmış olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamında sipariş listeleri ve faturalar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde de tespit edidiği üzere, davalı- karşı davacı şirket, 2012 ile 2015 yılı arasında bazı hesaplama kalemlerinde paket adedi yerine paketin içindeki ürünlerin toplam adedini yazdığı ve bunun üzerinden hesaplama yaptığı, müvekkilince yapılan iç denetim sonrasında hesaplama hatalarının farkedilmesi üzerine, davalıya gönderilen ihtarnameye cevaben gönderilen ihtarnamede konuya ilişkin herhangi bir açıklama getirilmemesi ve müvekkili şirketin gönderdiği Beyoğlu … Noterliği’nin 11.03.2016 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalıya tebliğinin ardından düzenlenip gönderilen faturaların önceki yıllara ilişkin eşit miktarda sevkiyat ve hizmetler için kesilen faturaların miktarlarından çok daha düşük miktarda olmasının da davalının sözleşmeye ve uygulamaya aykırı fatura düzenlediğini açıkça gösterdiği, zira müvekkili tarafından gönderilen e-mail ve ihtar sonrasında, Ocak 2016 ve Şubat 2016 sevkiyatlarına ait olduğu ifade edilen 2 adet faturanın 2015 yılının hemen hemen aynı tutardaki sevkiyat ve hizmetleri için düzenlenen faturalarda tahakkuk ettirilen ücretlerle karşılaştırıldığında, 2015 yılı Ocak ayında 17.218 Euro fatura kesilirken, ilgili mail sonrasında 2016 Ocak ayı için 4.583,43 Euro fatura kesildiği, 2015 yılı Şubat ayı için 8.786 Euro fatura kesilirken yine ilgili mail sonrasında 2016 yılı Şubat ayı için 2.947,43 Euro fatura kesildiği, 2016 yılı Ocak ve Şubat aylarına ilişkin faturalar dava dosyasında mübrez olduğu, bu karşılaştırma dahi davalının 2012-2015 yılları içerisinde anlaşmaya ve uygulamaya aykırı olarak fatura düzenlediğini ortaya koyduğu, davalının iddia ettiği gibi ürün başına fiyat uygulaması yapıldığında dahi davalı tarafından kesilen faturalardaki miktarlara ulaşılamadığı, ticari defter ve kayıtlar ile tüm faturalar ve sipariş dökümleri üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi neticesinde; davadaki haklılığın ispat edilmesine rağmen mahkeme bu durum gözetilmeksizin ve gerekçeli kararında buna ilişkin değerlendirme dahi yapılmaksızın usule aykırı karar verildiği, davalının fatura ekinde hizmet detayı ve ücret uygulamasına ilişkin belgelerin defaatle talep edilmiş olmasına rağmen sonradan da gönderilmemesi nedeniyle hangi hizmet için ne kadar ücretlendirme yapıldığının tespiti, kontrolünün mümkün olmadığı, itiraza uğramayan faturanın aksi ispat edilebilir bir ticari belge olduğu, sekiz günlük süre içinde itiraz edilmediğinde TTK m. 21/ 2’ye göre itiraz etmeyen kimsenin fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağı, ancak faturanın, taraflar arasında aksi iddia ve ispat edilemeyen bir delil niteliğini haiz olmadığı, fatura içeriğinin aksi ispat edilebilir bir ticari belge olduğu, faturaların sözleşmeye aykırı olarak düzenlendiğinin mahkemece dikkate alınmadığı, müvekkilinin davalıdan alacaklı olup, karşı davanın kısmen kabul edilmesi neticesinde davalı-karşı davacının sebepsiz ve haksız yere zenginleşeceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına esas davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı- karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağının bilirkişi raporuyla tespit edilmesine rağmen mahkemece hükme esas alınmamasının hukuka aykırı olduğu, dosyada mevcut 13.11.2017 tarihli bilirkişi raporunda; müvekkilinin alacağının 20.685,02 Euro olarak tespit edildiği, ayrıca müvekkilinin kayıtlarında olan 30.11.2015 tarihli 10.983,33 Euro bedelli faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığının tespit edildiği, bu durumda sadece davacı/karşı davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olan 9.746,69 Euro alacağın ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğu, taraflar arasında müvekkili tarafından davacı şirkete hizmet verildiği konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, müvekkilinin defterlerinde kayıtlı 30.11.2015 tarihli 10.983,33 Euro bedelli faturanın davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ve itiraz edilmediği böylece anılan faturanın davacı tarafından kabul edildiği ve davacının borcunun olmadığını ispatla yükümlü bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Asıl dava, sözleşmeye aykırı olarak düzenlendiği iddia edilen faturalar nedeniyle yapılan fazla ödemenin iadesi, karşı dava ise açık hesaptan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince istinaf başvuru sebepleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır.Davacı taraf, İngiltere’ye ihraç ettiği malların dağıtım, depolama ve müşteriye sevk işinin 2009 yılından beri davalı tarafından yapıldığını ve yapılan bu işin Dağıtım Hizmetleri Ücretlerine göre paket başına faturalandırıldığını ancak 2012 ila 2015 yılları arasındaki faturaların anlaşmaya aykırı olarak paket adeti yerine ürün adeti baz alınarak tanzim edildiğini, buna göre davalıya fazla ödeme yapıldığını ileri sürerek ödemenin iadesini istemiş, davalı ise davacıya ürün/birim esas alınarak fiyatlandırma konusunda teklifte bulunulduğu ve ürün adetine göre düzenlenip davacıya gönderilen faturalara yasal sürede itiraz edilmediği davacının fazla ödemesinin bulunmadığını savunmuş, karşı davasında ise, açık hesaptan bakiye alacağının tahsilini talep etmiştir. Asıl davada; uyuşmazlık konusu 2012-2015 yıllarına ilişkin davalı faturalarının, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve bedelenin ödendiği dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. İhtilaf, davacının fazla ödemesinin olup olmadığı ve iadesini isteyip isteyemeyeceği konusundadır. Davacının dayandığı Dağıtım Hizmetleri Fiyatları başlıklı belgede, fiyat belirlenirken paket/koli sayısının baz alındığı, davalının dayandığı Servis Teklifinde ise, ürün adetinin esas alındığı görülmektedir. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki ticari ilişkideki ihtilafsız dönemde, davalı tarafından, davacının iddiası doğrultusunda koli/paket sayısı birim fiyat kabul edilerek faturalandırma yapıldığı, 2012 ila 2015 yıllarında ise ürün sayısı birim fiyat olarak kabul edilerek fatura düzenlediği tespit edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2. maddesi uyarınca, 8 gün içinde faturaya itiraz edilmemesi sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurur ve fatura içeriği hizmetin verildiği anlamına gelmez. Faturayı düzenleyen, fatura içeriği hizmetin verildiğini veya malın teslim edildiğini ayrıca yazılı belge ile kanıtlanmakla yükümlüdür. Ancak faturanın hiç bir itiraz ileri sürülmeksizin ticari defterlere kaydedilerek bedelinin ödenmesi artık o fatura içeriği hizmetin veya malın alındığına karine teşkil edecek olup, aksi yöndeki bir iddianın HMK 190. ve TMK 6. maddelerine göre, iddiayı ileri süren tarafından yine HMK 200-201 maddeleri kapsamında aynı kuvvet ve mahiyette olan yazılı delillerle ispatlaması zorunludur. Somut olayda, davacının iddiası; bir kısım faturalardaki elleçleme hizmetinin alınmadığı ve eskiden beri uygulanagelen fiyatlandırmaya aykırı hareket edildiğine ilişkindir. Ne var ki, davalı tarafından 2012-2015 yıllarında düzenlenen ihtilafa konu tüm faturaların, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmasına ve tamamının ödenmesine göre, yaklaşık üç yıl devam eden bu süreçte taraflar arasındaki fiyatlandırmada esas alınacak kriterin ürün adeti olduğu yönünde fiili bir uygulama ile birlikte artık yeni bir anlaşmanın sağlandığı ve davacı tarafça faturalardaki fiyatın benimsendiği ve hizmetin alındığının kabulü gerekir. Zira anılan dönemde ticari ilişkinin, davacı tarafından ileri sürülen hiç bir itiraz olmaksızın aynı şekilde devam ettiği görülmektedir. Tarafların tacir olduğu gözetildiğinde; davacının üç yıllık sürecin sonunda, yapılan iç denetimle, davalının anlaşmaya aykırı fatura düzenlediğinin ortaya çıkarıldığı ve fazla ödeme yapıldığı yönündeki iddiasına itibar edilemez. Davacı tarafından faturaların benimsenmesi ile hizmetin alındığı ve fiyat konusunda fiili bir uygulama oluştuğu bir yana davacının bir kısım fatura içeriği elleçleme hizmetini almadığı yönündeki iddiasını ispata yarar yazılı bir delil ibraz edilememesi, iddianın ve davanın niteliği dikkate alındığında tanık deliline dayanılamayacak olması ve üç yılık sürecin sonunda; davalıya bu konuda gönderilen mail ve ihtara cevap verilmemesinin davalı aleyhine yazılı delil olarak kabul edilemeyecek olmasına göre, ilk derece mahkemesince yazılı şekilde esas davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Karşı davada; davalı-karşı davacı açık hesaptan bakiye alacağının talep etmiş ve mahkemece her iki tarafın ticari defterlerine göre karşı davacı alacağı olarak görünen miktar hüküm altına alınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere, fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Fatura içeriği malın teslim edildiği veya hizmetin verildiğinin ayrıca kanıtlanması gerekir. Karşı davacı tarafından düzenlenen ve davacı-karşı davalının ticari defterlerinde kayıtlı bulunmayan fatura konusu hizmetin verildiğinin karşı davacı tarafından dayanak belgelerle ispatlanamamasına göre; karşı davacının da istinaf nedenlerinin de yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin ve karşı davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353.(1)b-1 maddesi uyarınca asıl ve karşı dava yönünden ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-a-Asıl dava yönünden; alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcının peşin olarak alınan 591,40 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 532,10 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, b-Karşı dava yönünden; alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davalı- karşı davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik 14,90 TL istinaf karar harcının davalı-karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı ve davalı- karşı davacı vekilleri tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 02/12/2021