Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/458 E. 2021/1136 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/458
KARAR NO: 2021/1136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2018
NUMARASI: 2016/82 Esas – 2018/1062 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı … vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Türkmenistan Şubesinde davalının müdürlük yaptığını, davalının şubenin tek yetkili temsilcisi olarak atandığını, davalının kendisine verilen vekaletnameler ile şirketin Türkmenistan’da vekillik görevinde bulunduğunu, ancak müvekkili şirketin 13/01/2012 tarihli genel kurul kararında açılmasına karar verilen şubenin Türkmenistan mevzuatı gereğince tüzel kişiliğe haiz ayrı bir şirket olarak kurulmuş, kurulan bu bağlı şirket müvekkili şirketin hakimiyeti altında faaliyet göstermeye devam ettiğini, müvekkili şirketin Türkmenistan’da aldığı ihaleler nedeniyle yaptığı inşaatlarda aktif görev alan davalının müvekkili şirket aracılığı ile bağlı şirket üzerine kendi sorumluluğunda olmak üzere yüksek miktarda harcamalar yaptığını, şirket adına işlemler yapan davalının tüm taleplere rağmen azledildiği tarihe kadar yürüttüğü vekalet ilişkisi kapsamında hiçbir belge ve bilgiyi müvekkiline vermediğini, BK. 508 maddesi gereğince azledildiği tarihe kadar davalının Türkmenistan’daki faaliyetlerine ilişkin hesap verme borcunu yerine getirmediğinden vekilin yaptığı işlemlerden dolayı esaslı unsur olan özen borcu kapsamında dürüst hesap verme ilkelerine uygun bilgi vermesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin davacı şirketin Türkmenistan şubesinin müdürü olduğunu, davacı şirketin yönetimini elinde bulunduranların şirketin tüm muhasebe kayıtlarını bilgi ve belgelerini şirket merkezinde topladığını, bu bilgi ve belgelerin müvekkilinde bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Yapılan bilirkişi incelemesinde davacı şirkette davalı ile dava dışı …’ün % 50 ortak oldukları, dava dışı …’ün münferit imza ile davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, davalının dava dışı şirkette sadece % 50 ortak olduğu, müdür sıfatının bulunmadığı, davalının 30/11/2011 – 24/09/2014 tarihleri arasında Türkmenistan’daki şubenin yetkilisi olarak Türkmenistan’daki işleri yapmak üzere davacı şirket yetkilisi İbrahim Kölük tarafından vekil olarak tayin edildiği, davalının bu şubenin müdürü ve işlenen vekili olarak yetkili kılındığı, davalının muhtelif giderleri …’ün talimatları doğrultusunda yaptığına ilişkin belgenin bulunmadığı, vekilin hesap verme borcunun buna ilişkin belgeleri ibraz etmek yoluyla yerine getirileceğinin belirlendiği anlaşılmıştır. Davacı vekili ibraz edilen bilirkişi raporu ile bilgilenmiş olduğunu beyan etmiş olduğundan BK. 508 maddesi gereğince vekilin hesap verme yükümlülüğü yerine getirilmiş olduğunun tespitine …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin bilgi alma hakkının ihlal edildiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı yükümlülüklerini yerine getirdiği için davacının düzenli aralıklarla vekaletname verdiğini, davacı şirketin diğer ortağının Türkmenistan’daki toplantılara katıldığını ve tutanakların mail yoluyla gönderildiğini, Türkmenistan’daki şubenin hesaplarının her dönem sonu davacı şirkete aktarıldığını, müvekkilinin davalı şirketten 24/09/2014 tarihinde uzaklaştırıldığını, dolayısıyla şirket hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadığını, işlemlerin davacının bilgisi ve onayı ile gerçekleştiğini, hazırlanan bilirkişi ek raporunun usule uygun olmadığını, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, vekilin hesap verme borcuna dayalı olarak bilgi vermesi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, vekilin hesap verme borcunu yerine getirip getirmediği noktasındadır. Davacı şirket tarafından, Türkmenistan şubesi müdürü olarak davalıya vekaletnameler verilmiştir. En son davalı Bakırköy … Noterliğinin 24/09/2014 tarihli azilnamesi ile vekaletten azledilmiştir. Davacı, davalının vekalet ilişkisi kapsamında hiçbir bilgi ve belgeyi paylaşmadığı ve çekilen ihtarnameye de cevap vermediği iddiası ile TBK’nın 508. Maddesi kapsamında eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun. 508/1. maddesi hükmü uyarınca, müvekkilin istemi halinde vekil, vekâlet sözleşmesi konusu olan ve yapmış bulunduğu işin hesabını ona vermek durumundadır. Bu borç, sözleşmenin kurulması ile doğar ve mutlak surette sözleşmenin ifasına bağlı değildir. Hesap verme borcu, vekilin göreviyle ilgili mali konularda, daha açık bir anlatımla aldığı mal veya paralar, yaptığı harcamalar hakkında ve aldığı avans ve masrafları nerelerde kullandığı hususlarında hesap vermek ve buna ait belgeleri müvekkile ibraz etmek zorunluluğunu getirir. Bu, bir anlamıyla sadakat borcunun gereği olarak bilgi vermek yükümünün de bir türüdür. Hesap verme yükümlülüğü müvekkilin, hukuki durumu ve haklarını kullanabilmesi için olaylar hakkında tam ve gerçeğe uygun bilgi verme suretiyle yerine getirilmelidir. Bu yükümlülük vekâlet konusu olan işin yapılması borcunun bir tamamlayıcısı ve vekâletin, elde olunan veya kalan şeyleri müvekkile vermek suretiyle, tasfiyesinin bir hazırlayıcısı niteliğindedir. Vekilin, müvekkile hesap verme yükümlülüğü yapma borcu niteliğinde olup, asli borcun yerine getirilmesine yaramaktadır ve bu borç asli borçtan ayrı olarak talep ve dava edilebilmektedir. Bu hali ile hesap verme borcu, hukuki nitelik itibarıyla bir yan edim niteliğindedir. Gerçekten de vekilin, hesap vermek için her zaman müvekkilin talebini beklemesi doğru olmaz; vekil müvekkil tarafından talep edilmese de müvekkile hesap vermelidir. Vekâlet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu, vekâlet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup; işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde devam eder. Vekilin müvekkile hesap verme borcu, işin niteliğinin elverdiği derecede belgelere dayanmalı ve kural olarak yazılı bir şekilde yerine getirilmelidir. Hesap verme borcu, vekâlet sözleşmesinde belirlenen işin niteliklerine uygun olarak gerekli fatura, makbuz, rapor gibi belge asıllarının da müvekkile gösterilmesini kapsamaktadır. Ancak davalı Türkmenistan şubesine ilişkin işlemlerin davacının bilgi ve onayı dahilinde olduğunu iddia etmesine karşın, davacıya karşı vekaletten kaynaklanan hesap verme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispata yarar dosyaya herhangi bir delil sunmamıştır. Buna karşın davalının yargılama sırasında sunduğu bir kısım belgeler ile davacı kayıtları incelenerek hazırlanan bilirkişi raporu sonrası davacı vekili katıldığı duruşmada, bilirkişi raporu ile müvekkilinin bilgilenmiş olduğunu ve talep yerine getirilmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı taraf, davalının hesap verme yükümlülüğünün yerine getirilmesi için bilirkişi raporunu yeterli gördüğünden dava konusuz kalmış bulunmaktadır. Dolayısıyla mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi 30/09/2021