Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/457 E. 2021/1193 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N: 2020/457
KARAR N: 2021/1193
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2018
NUMARASI: 2014/454 Esas – 2018/1395 Karar
ASIL VE BİRLEŞEN ( BAKIRKÖY 4. ATM 2017/751 E. SAYILI) DAVADA
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA:Alacak
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 18/09/2010 tarihli 5 yıl süreli bayiilik sözleşmesi gereğince, davalı bayii, intifa hakkı ile buna dayalı her türlü kullanım ve yararlanma hakkı müvekkili şirkete ait taşınmaz üzerindeki istasyonda işletmeci olarak faaliyet gösterdiğini, davalı tarafça, bayiilik sözleşmesinin 05/01/2012 tarihli noter ihtarnamesiyle feshedildiğini, ancak taşınmazın 21/01/2011 tarih ve 311 yevmiye sayılı intifa resmi senedi gereğince beş yıl süre ile intifa hakkına sahip olan müvekkiline teslim edilmediğini, 18/09/2010 tarihli taahhütnamede, bayiilik sözleşmesinin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde işletmeciliğinin de sona ereceği ve istasyon ve tesisleri derhal tahliye edilerek müvekkili şirkete teslim edileceği, bu yükümlülüğün yerine getirilmediği takdirde sözleşmenin fesih tarihinden itibaren tahliye tarihine kadar her geçen gün için 200 USD cezai şart ödeneceğinin hüküm altına alındığını, aynı zamanda bayiilik sözleşmesinin fesih başlıklı 12. Maddesinde de, sözleşmenin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde, bayiinin sözkonusu yerlerle ilgili işletmeciliğinin sona ereceği ve bayiinin sözleşmenin feshini müteakip herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin istaston ve tesisi derhal tahliye ederek şirkete teslim edeceği hususunun düzenlendiğini, müvekkili tarafından davalıya 13/03/2013 tarihinde ihtarname keşide edilmesine rağmen taşınmazın müvekkiline teslim edilmediğini, haksız işgale son verilmesi amacıyla Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/67 Esas sayılı dosyası ile müdahalenin meni davasının ikame edildiğini, bu davanın derdest olduğunu, intifanın 21/01/2016 tarihinde sona ereceği dikkate alındığında, fesih tarihi olan 09.01.2012 ile dava tarihi olan 22.04.2013 tarihleri arası 469 gün için toplam 93.800 USD’nin TL karşılığı olan 168.614,88 TL’nin; birleşen davada ise, 22/04/2013 ile 21/01/2016 tarihleri arasındaki dönem için doğan cezai şart alacağından 2.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Asıl ve birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin akaryakıt taleplerinin zamanında karşılanmaması nedeniyle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, ayrıca davacı şirketin sözleşmede taahhüdü olan “istasyonun intifası tesis edildikten sonra bayiiye 25.000 Litre kırsal motorin fatura karşılığı imar bedeli olarak verilecektir.” şeklindeki yükümlülüğünü kısmen yerine getirdiğini, istenilen cezai şartın müvekkili şirketin mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek olduğunu belireterek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, davacı lehine intifa hakkı tesis edilen taşınmazda kurulu akaryakıt istasyonunun davalı bayiinin taraflar arasında akdedilen bayiilik sözleşmesi gereğince işletttiği, sözleşmenin akaryakıt tedarik edilmediğinden bahisle davalı tarafça feshedildiği, ancak taşınmazın intifa hakkı sahibi davacıya teslim edilmediği, bayiilik sözleşmesinde, sözleşmenin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde bayiinin (davalının) söz konusu yerlerle ilgili işletmeciliğinin de sona ereceği, bayiinin sözleşmenin feshini müteakiben herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek şirkete teslim edeceğini kabul ve taahhüt ettiği, yine taraflar arasında ayrıca imzalanan bayiilik sözleşmesinin eki niteliğindeki 18/09/2010 tarihli “Asgari Mal Alım Taahhütnamesi ve Cezai Şart” başlıklı taahhütnamede, sözleşmenin fesih tarihinden itibaren tahliye tarihine kadar geçen her gün için ödeme tarihindeki TCMB döviz efektif satıs kuru üzerinden 200 USD karşılığı TL cezai şart kararlaştırıldığı, davalı bayiinin taşınmazı tahliye yükümlülüğünü yerine getirmediğinden sözleşmenin feshedildiği tarihten dava tarihine kadar, günlük 200 USD üzerinden işlemiş cezai şart alacağını ödeme borcu altına girdiği, asıl davaya konu 09/01/2012 -22/04/2013 dönemine ilişkin 469 gün için cezai şart alacağı toplam 93.800,00 USD TCMB kur karşılığı ise ( 93.800 USD x 1.8075TL=) 169.543,50 TL olarak hesaplanmış olup, davacının talebi ise, 168.614,88 TL olduğu, birleşen davaya konu 22/04/2013 tarihinden intifa hakkının sona erdiği 21/ 01/2016 tarihine kadar 1003 gün için toplam 200.600,00 USD TCMB kur karşılığı (200.600,00 USD x 3.5071=) 703.524,26 TL olarak hesaplanmış olup, davacının talebi ise 2.000,00 TL olduğu, davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl ve birleşen davadaki cezai şart taleplerinin 2014 yılında öz varlığının % 73’ünü yitiren ve 2014 yılı sonrasına ilişkin Kurumlar Vergisi Tahakkuk dökümlerinde özvarlığı artırıcı vergiye tabi olarak matrah/kar mevcut olmamakla davalı şirketin ”ekonomik mahvına” sebebiyet vereceği” bildirilmiş olmakla TBK 182/son md gereğince cezai şart oranında takdiren % 73 oranında indirim yapılmış, % 27 oranında cezai şarta hükmedildiği, neticeten ana davada 168.614,88 TL x % 27 = 45.526,05 TL, birleşen davada ise, 2.000,00 x % 27 = 540,00 TL cezai şart olarak hesaplandığı, fazla talebin yerinde olmadığı, davacının faiz talebinin bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, asıl davada, tespit olunan 09/02/2012-22/04/2013 dönemine ilişkin 45.526,05 TL cezai şartın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davada ise, tespit olunan 22/04/2013-21/01/2016 dönemine ilişkin 540,00 TL cezai şartın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalının ekonomik durumuna dair veriler tam olarak değerlendirilmemiş, davalıdan alınan teminat ( ipotek) sebebiyle cezai şartın tamamının tahsil edilebileceği göz ardı edildiğini, müvekkilin davalıdan alacaklı olduğu cezai şart dosyaya sunulan son raporda 703.524,26 TL olarak hesaplanmış olup tenkis yapılırken tüm alacak miktarı gözetilmediğini, tenkis yapılan %73 oran üzerinden reddedilen miktara dayalı davalı yararına vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaya ilişkin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin zamanında ve yeterli akaryakıt vermemesi nedeni ile sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini, taraflar arasında görülmekte olan Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016 / 70 Esas , 2018 / 75 Karar sayılı dosyasında görülmekte olan Elatmanın Önlenmesi davasında verilen 26.04.2018 tarihli karar ile müvekkili şirketin 70.528,97 TL ecrimisil alacağı ödenmesine karar verildiğini, kararın temyiz edildiğini, konusu ve tarafları aynı olan bu dosyaların birleştirilmesi gerektiğini, davacının kusurundan kaynaklı olarak sözleşme feshedildiğinden cezai şart talebinin haksız olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaya ilişkin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Asıl ve birleşen davada, davacı akaryakıt dağıtım şirketi lehine intifa tesis edilen taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt istasyonunun taraflar arasında akdedilen bayiilik sözleşmesine dayalı olarak davalı bayii tarafından işletildiği, sözleşmenin süresinden önce feshedildiği, taşınmaz üzerinde fuzuli işgalçi durumuna düşen davalının taşınmazı tahliye etmediğindan bayiilik sözleşmesinin eki niteliğindeki taahhütnamede öngörülen cezai şart alacağının doğduğu iddia edilerek sözleşmenin fesih tarihinden intifa hakkının sona erdiği tarihe kadar olan cezai şart alacağı asıl ve birleşen davaya konu edilmiş, davalı ise, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, cezai şartın ekonomik mahvına neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflar vekilleri tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunuluştur. HMK 355. Maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Dosya kapsamında yer alan 21/01/2011 tarih ve 311 yevmiye nolu intifa senedinden; dava dışı …’ın maliki olduğu Kaynarca, … mevkinde kain … ada … parsel nolu taşınmazı üzerinde 2.000,00 TL bedel ile davacı … A.Ş. lehine 5 yıl süreliğine intifa hakkı tesis edildiği, taraflar arasındaki 18/09/2010 tarihli bayiilik sözleşmesinde, “iş bu sözleşmenin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde bayiinin söz konusu yerlerle ilgili işletmeciliğinin de sona ereceği, bayiinin sözleşmenin feshini müteakiben herhangi bir mahkeme kararı gerekmeksizin istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek şirkete teslim edeceğini kabul ve taahhüt ettiği, tahliyenin gecikmesi halinde bayii her geçen gün için şirkete uğrayacağı zarar ve ziyanı ödeyeceği”şeklinde düzenleme olduğu ve yine bayiilik sözleşmesinin eki niteliğindeki 18/09/2010 tarihli “Asgari Mal Alım Taahhütnamesi ve Cezai Şart” başlıklı taahhütnamenin 3’üncü paragrafında ise; “… bayiilik sözleşmesinin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde işletmeciliği sona ereceğinden, istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek şirkete teslim edeceği, bu yükümlülüğü yerine getirmeyerek fuzuli işgale devam ettiği takdirde, sözleşmenin fesih tarihinden itibaren tahliye tarihine kadar geçen her gün için ödeme tarihindeki TCMB döviz efektif satıskurru üzerinden 200 USD karşılığı TL cezai şartı hiçbir itirazda bulunmaksızın herhangi bir mahkeme kararı veya ihtara gerek kalmaksızın derhal ve defaten şirkete ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiği” hükmüne yer verildiği görülmüştür. Az yukarıda belirtilen cezai şart, sözleşmenin feshedilmek suretiyle ya da başka bir surette sona ermesi halinde davalı bayii nezdinde doğacak olan akaryakıt istasyonunu davacıya teslim etme (iade etme) borcunun davalı/bayi tarafından yerine getirilmemesinin (bu borcun ihlal edilmesinin) müeyyidesi, yani ifaya ekli cezai şart olarak kararlaştırılmıştır. O nedenle, sözleşmenin davalı tarafından haklı ya da haksız olarak feshedilmiş olmasının cezai şart borcuna bir etkisi yoktur. Hal böyle olunca, somut olayda, bayiilik sözleşmesinin süresinden önce, davalı bayii tarafça feshedildiği, sözleşmesi sona eren davalı bayiinin akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmazı tahliye ederek taşınmaz üzerinde intifa hakkı sahibi olan davacıya teslim etmediği ihtilafsız olup, taşınmaz üzerinde fuzuli işgalci olan davalının yukarıda anılan hüküm uyarınca, sözleşmenin feshedildiği tarihten dava tarihine kadar, günlük 200 USD üzerinden cezai şart alacağın sorumlu olduğu, fuzuli işgale dayalı meni müdahale davası ile işbu davanın konusu aynı olmadığı gözetildiğinde, davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 22. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz borçlu, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de, kararlaştırılan cezai şartın, davalının ekonomik yönden yıkımına sebep olacak derecede fahiş olduğunun belirlenmesi halinde makul düzeyde indirim yapılabileceği kabul edilmektedir. Bu itibarla mahkemece, hüküm altına alınan cezai şartın ekonomik yönden davalının yıkımına sebep olup olmayacağı yönünden davalının mali durumu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir. Bu bakımdan, davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede, asıl ve birleşen davaya konu cezai şart taleplerinin 2014 yılında öz varlığının % 73’ünü yitiren ve 2014 yılı sonrasına ilişkin Kurumlar Vergisi Tahakkuk dökümlerinde özvarlığı artırıcı vergiye tabi olarak matrah/kar mevcut olmamakla davalı şirketin ”ekonomik mahvına” sebebiyet vereceği” bildirilmiş olmakla, ilk derece mahkemesince cezai şart alacağından takdiren % 73 oranında indirim yapılmasında isabetsizlik görülmemiş ise de, birleşen davaya konu edilen dönem için; 22/04/2013 tarihinden intifa hakkının sona erdiği 21/ 01/2016 tarihine kadar 1003 gün için toplam 200.600 USD TCMB kur karşılığı (200.600 USD x 3.5071=) 703.524,26 TL üzerinden %73 oranında tenkis yapılmak suretiyle davacının 189.951,55 TL cezai şart alacağı bulunmakta olup, bu alacaktan davacının talebi ile bağlı kalınarak 2.000 TL’ye hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan, TBK’nın 182/2. maddesi uyarınca, davacının, tenkis edilen cezai şart tutarını önceden takdir ve tespit etmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, sözleşme ile belirlenen cezai şartın tahsilini talep hakkına sahip davacının, açtığı dava neticesinde cezai şartın fahiş görülerek tenkisi nedeniyle, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği gözden kaçırılarak ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. O halde, hakimin takdir hakkını kullanarak TBK’nın 182/son maddesini uygulamak suretiyle yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınamayacağından, reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmeyerek hüküm kurulması gerekecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/18-421 Esas, 2009/526 Karar sayılı 18/11/2009 günlü içtihadı). Hal böyleyken, da Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaya ilişkin kararının kaldırılarak ;asıl davada davacının intifa hakkına sahip olduğu taşınmazın davalı tarafça fuzuli işgali nedeniyle 09/02/2012-22/04/2013 dönemine ilişkin tahakkuk eden 168.614,88 TL cezai şart alacağından takdiren %73 oranında tenkis yapılmak suretiyle 45.526,05 TL nin ve birleşen davada davalı tarafın fuzuli işgali nedeniyle 22/04/2013-21/01/2016 dönemine ilişkin tahakkuk eden 703.524,26 TL cezai şart alacağından %73 oranında tenkis yapılmak suretiyle 189.951,55 TL cezai şart alacağından davacının talebi ile bağlı kalınarak 2.000 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: A-Davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK 353(1)-b-1 maddesi uyarınca, ESASTAN REDDİNE, B-Davacının asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)-b-2 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 1-ASIL DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; 45.526,05 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca, alınması gereken 3.109,89 TL harçtan peşin olarak yatırılan 2.879,55 TL peşin harcın mahsubu sonucu bakiye 230,34 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 4-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan, (4.300,00 TL bilirkişi ücreti +1.045,55 TL posta/tebligat/ müzekkere/ talimattan ibaret ) 5.345,55 TL yargılama gideri ile ( 24,30 TL başvuru harcı + 2.879,55 TL peşin nispi harç + 3,75 TL vekalet harcından ibaret ) 2.907,60 TL harç olmak üzere; toplam 8.253,15.TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 5-Cezai şart miktarında takdiri indirim yapıldığından, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca, takdir ve tayin olunan 6.718,38 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine,7-Cezai şart miktarında takdiri indirim yapıldığından, davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının, avansı yatıran tarafa iadesine,
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2017/751 E. SAYILI DAVASINDA 1-DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; 2.000 TL cezai şart alacağının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca, alınması gereken 136,62-TL harçtan peşin olarak yatırılan 34,16 TL peşin harcın mahsubu sonucu bakiye 102,46 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-İlk Derece Mahkemesi’nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan, posta ve tebligattan ibaret müzekkere/ talimattan ibaret 28,00 TL yargılama gideri ile ( 31,40 TL başvuru harcı + 34,16 TL peşin nispi harç + 4,60 TL vekalet harcından ibaret ) 70,16 TL harç olmak üzere; toplam 98,16 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 4-Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca, takdir ve tayin olunan 2.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları a-Davacı tarafından asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, c-Asıl dava yönünden davalıdan alınması gereken 3.109,89-TL istinaf karar harcından davalı tarafından yatırılan 777,47 TL’nin mahsubu sonucunda, bakiye 2.332,42 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, d-Birleşen dava yönünden davalıdan alınması gereken 136,62-TL istinaf karar harcından davalı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu sonucunda, bakiye 92,22-TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, e-Davacı tarafından sarf edilen (121,30 TL+121,30) 242,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, tebligat ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş masrafı 79,50 TL olmak üzere; toplam 322,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.