Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/453 E. 2021/1146 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/453
KARAR NO: 2021/1146
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/01/2019
NUMARASI: 2015/213 Esas – 2019/8 Karar
DAVA: Alacak/ Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalılar vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip, gereği görüşülüp, düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile bir kısım davalıların murisi … arasında 02.07.2007 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve 27.06.2007 tarihli Bayilik Protokolü akdedildiği, diğer davalı …’nun bu sözleşmeleri garantör sıfatıyla imzaladığı, muris adına kayıtlı taşınmaz üzerine 15 yıl süreli olmak üzere müvekkili yararına intifa hakkı tesis edildiği, sözleşmenin 15 yıl devam edeceği inancıyla Bayilik Protokolünün 3.2.3 maddesine uygun olarak hizmet bedeli ödendiği, Rekabet Kurulu Kararları çerçevesinde grup muafiyetinin 5 yıl ile sınırlandırılması nedeniyle sözleşmenin 5 yıl devam edebildiği, aşan süreler bakımından geçersiz hale geldiği, sözleşmenin 15 yıl devam edeceğine güvenerek ödenen toplam 351.770,00 TL’nin bedelin geçersiz süreye tekabül eden 234.187,82 TL’lik kısmı ile taahhütnamedeki asgari alım taahhüdüne aykırılık nedeniyle cezai şart alacağından şimdilik 20.000USD’nin sözleşmesel faiziyle birlikte davalılardan mütesilsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığı, davacının yatırım destek bedeli ödemesi yapmadığı, yapılan ödemenin protokolün 3.2.3 maddesine göre hizmet bedeli ödemesi olduğu, davacının ibraz ettiği faturalara göre 350.000 TL’lik ödemenin sadece 1.770,00 TL’sinin intifa bedelini ilişkin bulunduğu, hizmet bedelinin bayilik faaliyetinin karşılığında verildiği, sözleşmede hizmet bedeli veya şerefiye bedelinin süre sonunda iade edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, sözleşme kapsamında verilen 40.000 TL tutarındaki teminat mektubunun davacı tarafından paraya çevrildiği, davacı tarafından ödenen bedelin içerisindeki KDV’nin devletten geri alındığı, bu tutarın dahi talep edilmesinin davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağı, tonaj taahhüdü ihlali nedeniyle uzun yıllar sessiz kaldıktan ve sözleşmeye devam ettikten sonra geriye dönük olarak cezai şart isteminde bulunamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporundaki tespitlere göre, Bayilik Protokolünün 3.2.3 maddesinde, davacının bayilik hizmet bedeli ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, bu kapsamda davacı tarafından fatura karşılığında ödemeler yapıldığı, davalıların murisin ait taşınmaz üzerinde davacı yararına 15 yıl süreli intifa hakkı kurulduğu, sözleşmenin 5. yılın sonunda 27.06.2012 tarihinde sona ermesi nedeniyle sözleşmenin 15 yıl devam edeceği inancına göre yapılan ödemlere göre, geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmının davacıya iadesi gerektiği, bayi tarafından asgari alım taahhüdünde bulunulmuşsa da, sözleşmenin devam ettiği süre boyunca bayinin eksik alımlarına rıza gösterildiği zira ihtirazi kayıt ileri sürülmeden mal verilmeye devam ettiği, bu durumda sadece son yıla ilişkin ceza koşulunun istenebileceği, davalı …’nun sözleşme ve protokolde garantör sıfatının olması, diğer davalılarında bayinin mirasçıları olarak sorumlu bulundukları gerekçesiyle, ödenen bedellin geçersiz süreye tekabül eden kısmı ile son yıla ilişkin ceza koşulu üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak talepte bulunmasına göre davanın zamanaşımına uğradığı, intifa hakkının 15 yıl süreli olmasına göre davacının ödediği yatırım destek bedelinin geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmının hüküm altına alınmasının hatalı olduğu,bayilik sözleşmesi ve protokol incelendiğinde, davacının yaptığı ödemenin bayilik hizmet bedeli olduğunun açıkça görüleceği, faturalara bakıldığından davacının 350.000,00 TL’lik ödemesinin sadece 1.770,00 TL’sinin intifa bedeline ilişkin olduğu geri kalan kısmın hizmet bedeli ödemesi olduğu, bayilik sözleşmelerinin en fazla 5 yıl süreli olduğunun bilindiği ve davacı tarafından bu süredeki bayilik faaliyeti için hizmet bedeli ödemesi yapıldığı, hizmet bedelinin iade edileceği yönünde sözleşmede bir hüküm bulunmadığı gibi şerefiye veya hizmet bedelinin intifa hakkı ödemesi gibi değerlendirilemeyeceğinin Yargıtay kararlarında ifade edildiği, davacının 40.000 TL tutarlı teminat mektubunu paraya çevirdiğinin ileri sürülmesine rağmen mahkemece bu konuda hiç araştırma yapılmadığı, bilirkişi raporundaki hesaplamanın KDV dahil rakam üzerinden yapıldığı, vergi sistemine göre KDV’nin davacı tarafından geri alınmış olduğu hizmet bedeli olarak ödenen 351.770,00 TL’nin içerisinde ayrıca 55.160,00 TL’nin KDV olup, davacının devletten geri aldığı zira KDV’nin devlete ödendiği, son yıl için dahi cezai şarta hükmedilemeyeceği, devam eden süreçte tonaj taahhütlerine uyulamaması nedeniyle cezai şartın istenmeyeceği konusunda haklı güven oluştuğu sözleşme sona erdikten sonra cezai şart istenmesinin hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının istinaf sebeplerine göre kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesi kapsamında ödenen bayilik hizmet-şerefiye bedeli ve intifa bedelinin sözleşmenin 5 yılı aşan süre için geçersiz hale gelmesi nedeniyle kullanılamayan süreye tekabül eden tutarın ve asgari alım taahhüdünün ihlaline bağlı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi gereğince, istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı şirket ile bir kısım davalıların murisi … arasında 27.06.2007 tarihli Bayilik Protokolü ile 02.07.2007 tarihli Bayiilik Sözleşmesinin akdedildiği, bu sözleşmelerin yargılama sırasında vefat eden davalı … tarafından garantör sıfatıyla imzalandığı, sözleşmelerin Rekabet Kurulu Kararları çerçevesinde 5. yılın sonunda 02.07.2012 tarihinde kendiliğinden sona erdiği ihtilafsızdır. İstinafa gelen uyuşmazlık, akaryakıt bayiilik sözleşmesi uyarınca davacı tarafından ödenen bayilik hizmet-şerefiye ve intifa hakkı bedelinin kullanılmayan süreye karşılık gelen tutarı ile taahhüt edilen miktar kadar ürün alımı yapılmaması nedeniyle cezai şart bedelinin davalılardan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 6098 Sayılı TBK 179. maddesi uyarınca sözleşmenin hiç ve gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun yada cezanın ifasını isteyebilir. Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Bu hükme göre borçlunun borca aykırı davranması halinde alacaklı hem aynen ifayı hemde kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilmesi için alacaklının borcun ifasını ceza koşulu alacağını saklı tutarak kabul etmesi gerekmekte olup, ifanın ceza koşulu alacağını saklı tutmadan kabul edilmesi halinde alacaklı ceza koşulu talep etme hakkını kayıp edecektir. Alacaklı ifaya eklenen ceza koşulu alacağını kayıp etmemesi için bu hakkını saklı tuttuğunu en geç ifa anına kadar açıkça ortaya koyması gerekir. Alacaklı taraf bu iradesini açıklamadığı takdirde ceza koşulu talep edebilme hakkını kayıp eder ceza koşulu alacağa bağlı ( fer’i ) nitelikte bir alacak olduğundan ifa ile birlikte TBK 131.maddesi gereğince son bulur. (Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Hukuk Genel Hükümler Sayfa 808-809 ) Bayilik Protokolünün 3.1.5 “Bayilik İlişkisinde Satış Taahhütleri” başlıklı maddesi ve taahhütname ile; davalıların murisi olan bayi tarafından, yıl esasına göre akaryakıt bayilik sözleşmesi müddetince geçerli olmak üzere, asgari ürün alma taahhüdünde bulunulduğu ve bu satış taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde cezai şart ödemeyi kabul ettiği görülmektedir. Ne var ki Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi devam ettiği süre boyunca kadar taahhüt edilen miktardan daha az ürün alınmasına rağmen davacı şirket tarafından çekince konulmadan ifaya devam edilmiştir. Bu durumda “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşturulduğu gözetildiğinde ve dürüstlük kuralları gereğince artık önceki yıla veya yıllara ait ceza koşulu talep edilemeyecektir.( Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K) Ancak davacı tarafından keşide edilen 15.06.2012 tarihli ihtarname ile eksik alım nedeniyle cezai şart talep edilmesine göre, ilk derece mahkemesinin, son yıla ilişkin cezai şartın istenebileceğine ilişkin kabulü isabetli olup, davalılar vekilinin bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. İade talebine konu alacak, davalının düzenlediği ve davacı tarafından ödenen 27.06.2007 tarihli KDV dahil 175.000 TL ( KDV hariç 148.305 TL) Şerefiye Bedeli, 01.07.2007 tarihli KDV dahil 175.000 TL bedelli (KDV hariç 148.305 TL) Bayilik Hizmet Bedeli ve 17.08.2007 tarihli KDV dahil 1.770,00 TL bedelli faturalara dayanmaktadır. Taraflar arasında Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin imzalandığı tarihte 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun uyarınca Rekabet Kurulu’nun çıkardığı 2002/2 numaralı tebliğ ile akaryakıt bayilik sözleşmesinin süresinin 5 yıl ile sınırlanmış olup, taraflarca bu husus bilinerek sözleşme imzalandığı gibi sözleşmenin 4.2. maddesinde de, sürenin 5 yıl olduğu açıkça belirtilmiştir. Bayilik Protokolünün 3.2.3 maddesinde, protokolün 3.2.2 maddesinde temin edilmesi kararlaştırılan menkul değer ve hizmetlerin yanı sıra 2. maddesinde tanımlanan amaca yönelik olarak ayrıca toplamda KDV hariç 296.610,00 TL tutarındaki bayilik hizmet bedelinin, bayinin ve garantörün üstlendiği edimlere karşılık bayi tarafından düzenlenecek hizmet faturası karşılığında hizmet bedeli olarak ödeneceği, bu ödemenin KDV hariç 148.305,00 TL’lik ilk taksitinin intifa ve teminat verme yükümlülüğünün yerine getirilmesini müteakip, ikinci taksitinin de, yine KDV hariç 148.305,00 TL olarak istasyonunun kurulması ve fiilen satışa başlamasının ardından ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda, bayi tarafından düzenlenen 27.06.2007 tarihli Şerefiye Bedeli ve 01.07.2007 tarihli Hizmet Bedeli açıklamalı iki adet fatura davacı tarafından ödenmiş ve anılan faturaların protokolün 3.2.3 maddesinde belirtilen hizmet bedeli ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Buna göre, davacı tarafından, akaryakıt hizmet bedeli ve şerefiye bedeli adı altında yapılan ödemelerin süresi 5 yıl olan bayilik için yapıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Dosya kapsamındaki deliller ile davacının davaya konu şerefiye ve hizmet bedeli açıklamalı ödemelerinin 15 yıl süreli intifa hakkı ile ilişkili olduğu hususu da kanıtlanamamıştır.(Yargıtay 19. HD nin 15.01.2015 tarih ve 2014/3204 E.-2015/34 karar sayılı ilamı ) Diğer taraftan davacı tarafından şerefiye ve hizmet bedeli adı altında davalıya yapılan ödemenin hangi hallerde geri istenebileceği hususu taraflar arasındaki Bayilik Protokolünün 5.3.maddesi ve 3.1.6 maddelerinde düzenlenmiş olup, anılan maddelere göre davalının kusurundan kaynaklanan bir nedenle sözleşmenin sona ermesi halinde iadenin mümkün olduğu kararlaştırılmıştır. Bunun dışında davacı tarafından ödenen hizmet/şerefiye bedellerinin davacıya iade edileceğine ilişkin bir sözleşme hükmü bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki bayilik ilişkisi 5 yıllık sürenin sonunda Rekabet Kurulu kararıyla kendiliğinden sona erdiğine göre, sözleşmenin sona ermesinin davalının kusuruna bağlı olarak sona erme sonuçlarının düzenlendiği protokolün 5.3 maddesi ve 3.1.6 maddelerinde kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından davacının artık hizmet ve şerefiye bedelinin geri isteyemeyeceği kabul edilmelidir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/2617 E, 2021/2201K. sayılı kararı) Bu nedenle, ilk derece mahkemesince, hizmet ve şerefiye bedeli adı altında yapılan ödemelerin, sözleşmenin intifa süresi boyunca devam edeceği inancıyla yapılan ödemeler olduğu kabul edilerek geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmın hüküm altına alınması isabetli olmadığı gibi intifa hakkı terkin edilmeden, intifa bedelinden geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmının iadesinin istenemeyeceği gözetilmeksizin davalıların murisi …’na ait taşınmaz üzerinde davacı yararına kurulan intifa hakkının ne zaman ve hangi koşullarda terkin edildiğine ilişkin resmi senet ve diğer belgeler dosya içine sağlanmadan eksik inceleme ile intifa bedelinden geçersiz kalan süreye tekabül eden tutara hükmedilmesi de isabetli bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin 40.000TL tutarlı teminat mektubunun davacı tarafından tazmin edildiğine yönelik istinaf nedenine gelince; taraflar arasındaki Bayilik Protokolünün 3.1.2.2 maddesine göre, davacıya 40.000 TL bedelli kesin ve süresiz teminat mektubu verildiği anlaşılmaktadır. Davalılar vekili cevap dilekçesinde, teminat mektubunun paraya çevrildiğini ileri sürerek kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazmin edilen mektup bedelinin davacı alacağından tenzili gerektiğini savunmuştur. Ancak mahkemece bu konuda hiç araştırma yapılmadığı gibi karar gerekçesinde de bu konuda bir izahata rastlanmamıştır. Anılan teminat mektubu davalıların murisi olan bayinin edim ve taahhütlerinin teminatı olarak davacıya verilmesine ve davacı şirket tarafından tazmin edilmesine göre, davacı vekilinden hangi alacağa mahsup edildiğinin açıklattırılarak ve tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenip, mektup bedelinin neye mahsup edildiğinin tespit edilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Öte yandan, davalı …’nun yargılama sırasında vefat ettiği nazara alınarak mirasçılarının davaya dahil edilmesi veya mirasçıları tarafından verilecek vekaletnamenin dosya içerisine sağlanması gerekirken bu gerek yerine getirilmeksizin yargılamaya devam edilmesi açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, intifa hakkının tesis edildiği taşınmazın tapu kaydı ile intifanın terkinine ilişkin tüm bilgi ve belgeler celbedilerek öncelikle intifa hakkının terkin edilip edilmediğinin tespiti ve tazmin edilen teminat mektubunun hangi alacağa mahsup edildiğinin araştırılıp, sonucuna göre bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g ve 353(1)a-6 maddeleri uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021