Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/448 E. 2021/1394 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/448
KARAR NO: 2021/1394
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/01/2019
NUMARASI: 2016/227 Esas – 2019/36 Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in, 30/08/1971 tarihinden bu yana Birleşik Krallıkta ikamet etmekte ve 23/04/1986 yılından bu yana da Birleşik Krallıkta süresiz ve sınırsız oturma iznine sahip olduğunu, Birleşik Krallık’ta yaşadığı süre boyunca ticari alandaki yüksek başarısı sayesinde “Kraliyet Ticaret Sicili”ne kayıtlı … Ltd. Şti şirketini kurduğunu, halen de işbu şirketin tek ortağı ve yöneticisi konumunda bulunduğunu, Türkiye’ye vaki ziyaretlerinde ailesine ait konutlarda misafir kalmakta olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda … A.Ş.’nin de 13 yıldan bu yana 9123 müşteri numaralı müşterisi olduğunu, müvekkilinin davalı banka nezdinde bulunan hesapları müvekkilinin yurt içerisinde herhangi bir ticari faaliyeti, kazancı, adına kayıtlı gayrimenkulü veya sürekli kaldığı bir ikametgahı bulunmadığı için yurtdışında mukim gerçek kişilere özgü bir banka hesabı açılması gerekirken bu hesapların davalı bankanın ve çalışanlarının hatası eğitimsizliği nedenine bağlı olarak “Yurtiçinde Yerleşik Gerçek Kişi” olarak açıldığını, ardından yine davalı bankanın çalışanlarından … isimli şahsın Bankacılık Kanunu 73, 153 ve 159 maddeleri ile TCK 239 maddesine muhalefet ederek maliyeye ihbarı sonucunda, müvekkili aleyhine vergi bildirimi yapmadığı gerekçesiyle resen takdire gidildiğini, müvekkiline, usulsüzlük ve vergi ziyaı cezaları tertip edildiğini, banka çalışanı hakkında savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunulup buna ilişkin olarak hazırlık numarasını da mahkeme dosyasına bildireceklerini, davalının müvekkiline karşı, TBK 58, 116, 112, 114/2, 49, 50 hükümlerine göre sorumlu olduğunu, Gelir İdaresi Başkanlığına savunmalarını verdiklerini ve kendi hatalarından kaynaklandığı için bu sürece davalı bankayı da mümkün mertebe dahil etmeye çalıştıklarını, yapılan işbu görüşmelerde müvekkilin defalarca davalı bankadan zararının karşılanmasını talep etmiş ise de müspet bir sonuç elde edemediğini, bunun üzerine müvekkilinin, gerek prestijinin ve saygınlığının sarsılmasını istemediğinden gerekse devletine vergi borçlusu olarak kalmayı istemediğinden Gelir İdaresi Başkanlığı ile uzlaşma yapmak zorunda kaldığını ve sonuçta 26/08/2015 tarihli uzlaşma tutanağı ile müvekkilinin, gecikme faizi hariç olmak üzere 70.000,00TL üzerinden uzlaşabildiğini ve müvekkilinin uzlaşma kararı sonucu faizi ile birlikte 103.000,00TL olarak ödeme yaptığını, davalının müvekkiline karşı, TBK 58, 116, 112, 114/2, 49, 50 hükümlerine göre sorumlu olduğunu, davalının, çalışanlarına gereken eğitimi vermemiş olması TBK 116 sorumluluğu, ağır sorumluluğu nedeniyle müvekkilinin son derece yıpranmış, vatanına sadece ailesini ve sevdiklerini görmek için gelebiliyorken sürekli bu sorunlarla ilgilenip, devamlı olarak vergi daireleri, noterler ve bankalara gitmek zorunda kaldığını, bu durum müvekkilinin vatanında geçirdiği, zaten kısıtlı olan zamanında ailesi ve sevdikleriyle zaman geçirmesini engellediğini, sonuç olarak müvekkilinin bu durumdan geri dönülmesi imkansız ve tarifsiz elem ve ızdırap duyduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, açıklanan nedenler karşısında; 103.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi olmak üzere toplam 153.000,00TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 25/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan alınıp müvekkiline verilmesine, vekalet ücreti ve sair yargılama giderinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazlarının bulunduğunu, davacının hesabının müvekkili banka nezdinde değil … Ltd isimli KKTC’de kurulu banka nezdinde açıldığını, davaya konu sözde zararın davacının vergisel yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle tamamen davacının münferit ve ağır kusuruyla meydana geldiğini, davacının mevzuat hükümleri gereğince gelir vergisi mükellefi olduğu sonucuna varıldığını, davacının Gelir Vergisi Kanunu, tebliğ ve uluslararası anlaşma muvacehesinde tam mükellef kabul edildiğini, mevzuat hükümleriyle birlikte Danıştay kararlarınında davacının tam mükellefiyetini ortaya koyduğunu, davacının davaya konu vergi ve vergi cezalarına ilişkin iptal davası açmayıp uzlaşma yoluyla ödemesinin de davacının zararın meydana gelmesinde kusurlu olduğuna açık bir şekilde delalet edeceğini, yanlış hesap açıldığı ve banka çalışanı …’ın maliyeye ihbarı ile zararın meydana geldiği iddiasının afaki ve soyut bir iddia olduğunu, müvekkili bankanın haksız fiil sorumluluğu bulunmadığını, dava konusu zararın bankacılık işleminden sadır olmadığı gibi yapılan işlemin müvekkilinin gözetim ve denetimine tabi olmadığını, müvekkili bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirdiğinden somut olayda müvekkili bankanın adam çalıştıran olarak sorumlu tutulamayacağını, müvekkili banka çalışanının davacıyı ihbar etmesi nedeniyle müvekkili bankanın bankacılık ve ceza hukuku anlamında sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının davaya konu olan vergi ve vergi ziyaı cezalarını müvekkili bankadan tahsil etmeye çalışmasının dürüstlük kuralına aykırı olup, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan bahisle öncelikle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacı tarafın ikame etmiş olduğu hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz işbu davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, davacının iddialarına ilişkin delil sunmadığından davanın reddedilmesi gerektiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “Ticari Sır, Bankacılık Sırrı veya Müşteri Sırrı Niteliğindeki Bilgi veya Belgeleri Açıklamak” suçundan hakkında yürütülen soruşturma sonucu Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verildiğini, davacının hesabı bulunan … Ltd ile herhangi bir sıfat ile görevinin olmadığını, davacıyla herhangi bir bankacılık işlemi gerçekleştirmediğini, zan ile dava açılamayacağından davanın reddi gerektiğini, davacılarının iddialarının aksine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği hüküm ile kanuna aykırı herhangi bir durum söz konusu olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı taraf, davalıların sır saklama yükümlülüğüne aykırı hareket ettiklerinden bahisle maddi zararının giderilmesi ile manevi tazminat talep etmiş ise de; davacı taraf kendi eylem ve işlemleriyle vergi ve cezalara muhatap olduğu, tüm vergi ve vergi cezalarının mevzuat ve uluslararası anlaşma hükümlerine uygun olduğu, davacının vergisel ödevlerini yerine getirmeksizin vergi kayıp ve kaçağına neden olması sonucunda vergi ve cezalara muhatap kalmasında davalıların herhangi bir kusurunun ve haksız fiilinin bulunmadığı, davacının talepleri yönünden davalılara bir sorumluluk yüklenemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararında red sebebine ilişikin hiç bir gerekçe sunulmadığını, dosyaya intikal eden bilirkişi raporuna itirazda bulunulmuş ve dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdii istenilmiş ve bu konularda uzman vergi konusunda maliye baş müfettişliği yapmış , yeminli mali müşavir … mütalaası ile bankacılık konusunda uzman banka genel müdür yardımcılığı yapmış … mütalaası sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi raporuna itirazların dahi değerlendirilmediğini, mahkeme dosyasına sunulan Yeminli Mali Müşavir , Vergi Konusunda Eski Maliye Başmüfettişi …nın ve bankacılık konusunda uzman genel müdür yardımcılığı yapmış …ın HMK 293/3 maddesi uyarınca çağrılmasına ilişkin talebin değerlendirilmediğini, hesabın yurt dışı yerleşik kişi olarak açılmış olması halinde … tarafından böyle bir ihbarın yapılamayacağını ve müvekkilinin vergi mükellefi olmayacağını, …’ın adam çalıştıranın sorumluluğu çercevesinden sorumlu olduğunu, müvekkilinin mükellef olup olmadığı ile, …’ın ve davalı … ın sorumluluğuna ilişkin tespitlerin yapılmadığını, usul ve yasaya aykırı hiç bir bilimsel gerekçeye ve tespite dayanmayan, baştan savma olarak düzenlenen, hukuki dayanaktan yoksun, bilimsel dayanaktan yoksun bilirkişi raporuna karşı itirazları doğrultusunda HMK 281/3 maddesi uyarınca yetkin, konusunda uzman ( üniversiteden profesör ) kişiler tarafından yeni bir bilirkişi raporu tanzim edilmesinin talep edilmesine rağmen mahkemenin bunu görmezden geldiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, banka çalışanının usulsüz ihbarı nedeniyle vergi dairesince tahakkuk ve tahsil edilen gelir vergisi ve vergi ziyaı cezasından dolayı uğranılan zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalı bankanın hesap açılışında yurt içi gerçek kişi olarak hesap açması nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve davacının tam mükellef olup olmadığı noktasındadır. Davacı, davalı Bankanın … numaralı müşterisi olup, dosyada mevcut yazılara göre davacıya sehven yurt içi yerleşik gerçek kişi olarak hesap açıldığı anlaşılmaktadır. Daha sonra süreç içerisinde davalı …’ın ihbarı üzerine vergi müfettişlerince hazırlanan 2009 dönemi için 21/01/2015 tarih ve …, 2010 dönemi için 26/05/2015 tarih ve …, 2011 dönemi için 26/05/2015 tarih ve … ve 2013 dönemi için 26/06/2015 tarih ve … sayılı inceleme raporlarında davacının, … Ltd. Nezdinde bulunan mevduatının faiz getirisine ilişkin olarak, yurda giriş çıkış kayıtları incelenerek bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak 6 aydan fazla oturduğu kabul edilerek mükellefin inceleme dönemlerine ilişkin gelir vergisi beyanının yeniden düzenlenmesi ve gelir vergisinin re’sen tarh edilmesi, ayrıca tarh edilecek fark gelir vergisi tutarı üzerinden vergi ziyaı cezası kesilmesi ve mükellefe nakden yapılan haksız iade tutarının geri alınması, geri alınacak haksız iade tutarı üzerinden vergi ziyaı cezası kesilmesi şeklinde kanaat bildirilmiştir. Daha sonra 26/08/2015 tarihinde gelir vergisi ve vergi ziyaı cezalarına ilişkin 2015/372 karar sayılı uzlaşma tutanağı düzenlenmiştir. Davacı, banka hesabının yurt içi gerçek kişi olarak yapılması ve davalı banka çalışanı …’ın Bankacılık Kanunu 73, 153 ve 159 maddeleri ile TCK 239 maddesine muhalefet ederek Maliye’ye ihbarı sonucunda, aleyhine vergi bildirimi yapmadığı gerekçesiyle resen tarhiyat yapılması suretiyle uğradığı zararın tazmini istemli olarak eldeki davayı açmıştır. Ancak vergi dairesince hazırlanan raporlara göre, incelemeye konu dönemlere ilişkin gelir vergisi ve vergi ziyaı cezasının, davalı bankanın davacı adına açtığı hesabı yurt içi gerçek kişi olarak açmasından değil, davacının bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak 6 aydan fazla oturması nedeniyle tam mükellef kabul edilmesinden dolayı tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Davacı tam mükellef kabul edilmesiyle Vergi dairesi ile davacı arasında oluşan uyuşmazlık uzlaşma ile çözüme kavuşturulmuş ve uzlaşma tutanağında sonuca bağlanan tutar davacı tarafından vergi dairesine ödenmiştir. Bu halde, davacının Türkiyede yerleşik olup olmadığı ve … Ltd. Nezdinde bulunan mevduatının faiz getirisinin Türkiye’de vergilendirmeye tabi olup olmadığı ve sonuç olarak davacının tam mükellef olup olmadığı hususları vergi yargısının konusu olup, bunların adli yargı eliyle ve hatta vergi dairesinin taraf olmadığı bir davada yargılamaya konu edilmesi mümkün değildir. Davacı, mevcut durum itibariyle … Ltd. Nezdinde bulunan mevduatının faiz getirisine ilişkin olarak Türkiye’de tam mükellef olup, davalı bankanın bu mevduatın bulunduğu hesabı yurt içi gerçek kişi olarak açması sonuca etkili değildir. Ayrıca, uzlaşma tutanağı ile sonuca bağlanarak davacı tarafından yapılan ödeme Anayasanın 73. Maddesinde ifadesini bulan vergi ödevinin bir gereği olup, bu ödemenin zarar olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu halde, davalı Bankanın davacıya karşı sorumlu olmasını gerektiren herhangi bir durum söz konusu değildir.
1905 sayılı Menkul Ve Gayrimenkul Emval İle Bunların İntifa Haklarının Ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek ikramiyelere Dair Kanun’un 1. maddesi; umumi veya hususi kanunlar ve muahedeler ahkamına göre Devlete ait veya Hazine emrine mevdu olması lazım geldiği halde Hükümetin kayda müstenit ıttılaı haricinde kalmış olan bilümum menkul ve gayrimenkul emval veya bu nevi emvalin intifa hakları ile senede merbut veya ipotekli ve ipoteksiz alacakları ve her nevi mevduat ve emanet ile esham ve tahvilatı ve sigorta matluplarını ihbar edenlere ihbar edilen emvalin veya intifa hakkının Hazineye aidiyeti tahakkuk ettikten sonra bu emvalin kıymetleri veya iki senelik intifa baliğleri üzerinden (belirlenen) nispetlere göre ikramiye verilir, şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre vergi ödevinin bütün mükellefler tarafından sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak için ihbar müessesesi yasal olarak kabul edilmiş durumdadır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73/3. Maddesinde müşteri sırrı ve banka sırrı ve istisnaları düzenlenmiştir. Buna göre; Sıfat ve görevleri dolayısıyla bankalara veya müşterilerine ait sırları öğrenenler, söz konusu sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder. Bankacılık faaliyetlerine özgü olarak bankalarla müşteri ilişkisi kurulduktan sonra oluşan gerçek ve tüzel kişilere ait veriler, müşteri sırrı hâline gelir. Diğer kanunların emredici hükümleri saklı kalmak kaydıyla, müşteri sırrı niteliğindeki bilgiler, bu maddede belirtilen sır saklama yükümlülüğünden istisna tutulan hâller haricinde, 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca müşterinin açık rızası alınsa dahi, müşteriden gelen bir talep ya da talimat olmaksızın yurt içindeki ve yurt dışındaki üçüncü kişilerle paylaşılamaz ve bunlara aktarılamaz. Bu maddede belirtilen sır saklama yükümlülüğünden istisna tutulan hâllerde yapılacak paylaşımlar da dâhil olmak üzere, müşteri sırrı ve banka sırrı niteliğindeki bilgiler, sadece belirtilen amaçlarla sınırlı olmak ve ölçülülük ilkesine uygun olarak bu amaçların gerektirdiği kadar veriyi içermek kaydıyla paylaşılabilir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu(G.V.K.)’nun 75. maddesinde mevduat faizleri menkul sermaye iradı olarak sayılmıştır. Kanun’un 2. Maddesinde menkul sermaye iratları, gelir vergisine tabi tutulmuştur. Kanun’un 83. Maddesinde Gelir Vergisinin mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunacağını, 85/1. maddesinde ise mükelleflerin 2 nci maddede yazılı kaynaklardan bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratları için bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça yıllık beyanname verecekleri düzenlenmiştir. Davacı vergi mükellefi olup, vergi dairesi de vergi alacaklısı durumundadır. Anılan yasal düzenlemeler uyarınca davacı elde ettiği mevduat faizi gelirini beyan esasına göre beyanname düzenleyerek vergi dairesine vermesi gerekir. Bu halde davacının vergi dairesine zaten beyanla yükümlü olduğu bir hususun 1905 sayılı yasanın verdiği imkanla ihbar edilmiş olması müşteri ve banka sırrının açıklanması anlamına gelmez. Zira yasal olarak vergi dairesinin vergi tarh ve tahakkuk işlemlerini yerine getirebilmesi için vergiyi doğuran olaydan haberdar olması gerekir. Vergi Usul Kanunu(VUK)’un 142. Maddesine göre, beyan dışında ihbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla vergi dairesi vergiyi doğuran olaydan haberdar olabilmektedir. Dolayısıyla davacının mevduat faizi geliri elde etmesi vergi dairesi bakımından müşteri sırrı ve banka sırrı olarak değerlendirilemez. Bu bakımdan davalı …’ın vergi dairesine ihbarda bulunması suretiyle, müşteri sırrının Bankacılık Kanunu’na aykırı olarak açıkladığının kabulü mümkün değildir. Davacı tarafça iki adet uzman görüşü sunulmuş ise de, bunlar varsayımsal ve subjektif değerlendirmeler içerdiğinden hükme esas alınamazlar. Kaldı ki her iki uzman görüşünde de davalı …’ın ihbarının mevzuata aykırı olduğuna dair bir tespit yer almamaktadır. Her ne kadar davacını hesabının yurtiçi yerleşik gerçek kişi hesabı olarak açılmamış olsa davalı … tarafından ihbarın yapılmayacağını davacının resen vergi incelemesine tabi tutulma olasılığının çok düşük olduğu görüş olarak ileri sürülmüş ise de, bu hususlar davalı …’ın ihbara hakkı olduğu ve davacını tam mükellef olduğu hususları üzerinde etkili değildir. Bu haliyle davacının davalı … hakkındaki davası da yerinde değildir. Sonuç itibariyle Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/11/2021