Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/437 E. 2021/1039 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/437
KARAR NO: 2021/1039
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2019
NUMARASI: 2016/663 Esas – 2019/39 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, taraflar arasında mal satımına dayalı cari hesap şeklinde yürüyen bir ticari ilişkinin olduğunu, davalının müvekkiline 27.199,11-TL cari hesap borcunun bulunduğunu, bu borcun ödenmesi içni davalıya 20.05.2016 tarihli noter ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı firmanın ise 16.10.2016 tarihli ihtarnamesi ile zarara uğradıkları iddiasıyla müvekkilne iade faturası düzenlediğini, 27.199,15-TL KDV dahil tutarlı iade faturasnın kabul edilmediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, takibin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, dava konusu cari hesap borcunun 30.09.2015 tarihli faturadan kaynaklandığını, sözkonusu faturada “kasar üstü reaktif baskılı” 1.015,50 kg örme kumaş satın aldığını, yüklü alım olduğu için bir kısmının test edilerek kullanıldığını, imal edilen ürünlerin satışa sunulduğunu, daha sonradan müşterilerden olumsuz geri dönüş gelmesi üzerine, davacının sattığı ürünün aksine boya çıkarması üzerine imal edilen ürünlerin 12.05.2016 tarihinde muayene ve kontrol edilmesi ile davacıdan alınan ürünlerin ayıplı olduğunun öğrenildiğini, ayıba ilişkin reklamasyon faturası düzenlendiğini, ancak davacı tarafça ayıbın ve reklamasyon faturasının kabul edilmediğini belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, tarafların ticari defterlerinde oluşan 27.199,15TL farkın 16.05.2016 tarihli davalı tarafça kesilen reklamasyon faturasından kaynaklandığı, davalının ürünlerin ayıplı olmasından dolayı reklamasyon faturası düzenlediğini savunduğu, dosya kapsamında malların davalıya 30.09.2015 tarihinde teslim edildiği, ayıp ihbarının 16.05.2016 tarihli reklamasyon faturası ile davacı tarafa bildirildiği, kumaşın yıkanması haline ortaya çıkan ayıp bakımından tarafların tacir olması ve davalının da tekstil alanında faaliyet gösteren bir şirket olması, malı teslim alan davalı şirketin faaliyet alanı gereği malda ayıp olup olmadığı bakımından yıkama dahil muayene ve gözden geçirme yükümlüğü ile süresinde ayıp ihbarında bulunması gerekmesi karşısında boyama işlemi yapılan kumaşta yıkama gibi basit bir işlemle ortaya çıkan ayıp bakımından bu ayıbın bilirkişi görüşünden farklı olarak gizli ayıp olarak mahkemece nitelendirilmediği, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı, bu halde muayene ve ayıp ihbar yükümlülüğünün süresinde yapılmadığından davalının kumaşları teslim edildiği haliyle kabul ettiği sonucuna varıldığı, ayrıca diğer kumaşların nerede olduğunun net olarak ortaya konulamadığı, bu nedenlerle davalının malların ayıplı olduğu iddiasıyla düzenlemiş olduğu reklamasyon faturasının haklı olmadığı, takibe konu alacağın likit olduğundan icra inkar tazminatı koşulların bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; kararının gerekçesinde vurgu yaptığı üzere eser sözleşmesi hükümleri değil ticari satım sözleşmesine uygulanacak kanun maddelerinin dikkate alınması gerektiği, davalıya 30.09.2015 tarihli kesilen fatura ile 1015,50 kg kumaş teslim edilmiş ve sondaj usulü ile kumaşlar test edilmiş ve herhangi bir soruna rastlanmadığını, her ürünün tek tek teste tabi tutulamayacağını, bilirkişi raporunda, ürünlerdeki ayıbın, gizli ayıp olduğu sonucuna varıldığı, müvekkili tarafından ayıbın öğrenildiği tarihte yapmış olduğu ihbarın süresinde kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca, davacı tarafın, müvekkilin süresinde ayıp ihbarı yapmadığı yönünde bir itirazının bulunmadığından mahkemece resen dikkate alınamayacağını, icra inkar tazminatı koşullarının bulunmadığını müvekkilinin 23.05.2016 tarihinde temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla, faiz hesaplamasının buna göre yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı, taraflar arasında ticari satıma dayalı süre gelen bir ticari ilişki bulunduğunu, faturalardan kaynaklı cari hesap bakiye alacağının tahsilini istemiş, davalı ise, davacıdan 30.09.2015 tarihli faturada alınan ürünlerin ayıplı çıktığından karşılığında reklamasyon faturası düzenlendiğini, davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, tarafların ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan 27.199,11 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde ise, davacıya borcun gözükmediği, tarafların ticari defterlerindeki farkın, davalının davacıya düzenlediği 13.05.2016 tarihli iade faturasından kaynaklanmakla; esasen taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalıya düzenlediği 30.09.2015 tarihli “Boyalı+Baskılı Örme Kumaş” açıklamalı faturada 1.015,50 kg ürünün ayıplı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6102 sayılı TTK.’nun 23/1-c maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur.. TTK’nun 23. maddesi uyarınca, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Ayıp açıkça belli değil ise, alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğunun ortaya çıkması halinde hakkını korumak için durumu aynı süre içinde satıcıya ihbar ile yükümlüdür. Ayıbın, kullanma sonucu ortaya çıkan gizli bir ayıp olması halinde ise TBK’nun 223. maddesi uyarınca alıcı ayıbı öğrendiği tarih itibariyle hemen satıcıya bildirmelidir. Davalının işyerinde yapılan keşifte, 1.015,50 kg ürünün fiziki olarak depoda bulunduğunun tespiti bilirkişilerce yapılamamış ise de, tekstil mühendisi tarafından davalının incelemeye sunduğu ürünler üzerinde yapılan incelemede, beyaz zemin üzerine lacivert baskılı kumaşın 3 farklı modelde kullanıldığı, örnekleme yöntemi ile seçilen ürünlerin soğuk su ile 1 dakika kadar ıslatıldığında boyanın aktığının ve beyaz kumaşa geçtiğinin görüldüğü, boyanın suyun sıcaklığının artması durumunda daha fazla ve çabuk akarak beyaz kumaşa nüfus ettiğinin tespit edildiği, bu ayıbın ürün satın alınırken fiziki olarak gözle görülemeyeceği, yıkandıktan sonra ortaya çıkacağından gizli ayıp mahiyetinde olduğu belirtilmiştir. Ayıp, aynı nitelikte, cinste normal bir eşyada bulunması gerekli olan iyi niteliklerin satılan malda bulunmaması ya da bulunmaması gereken kötü niteliklerin ise, satılan malda bulunması olarak tanımlanabilir. Satıcının satılan mallardaki ayıplardan sorumlu olabilmesi için kanunun alıcıya yüklemiş olduğu yükümlülükler satılanı gözden geçirme, muayene etme ve var olan ayıpları satıcıya bildirme (ayıp ihbarında bulunma) yükümlülüğüdür. Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada, alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan sorumlu olmayacaktır. Dosyada alınan teknik bilirkişi raporunda, örnekleme yöntemiyle seçilen beyaz zemin üzerine lacivert baskılı kumaşın su ile temasında boya akıttığı tespit edildiğine göre, bu ayıbın muayene ile ortaya çıkabilecek nitelikte bir ayıp olduğundan kullanma ile sonradan ortaya çıkan gizli ayıp niteliğinde olmadığından ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi yerinde olduğu, az yukarıda da değinildiği üzere, alıcının ayıp ihbarında bulunma yükümlülüğü kanunda belirtildiğinden mahkemece resen dikkate alınması gerektiği gibi, davalının ayıp savunmasına karşı, davacının ayıp ihbarının süresi içinde olmadığını ileri sürdüğü, buna göre, dava konusu emtianın satın ve teslim alındığı 30.09.2015 tarihli fatura, davalının 16.05.2016 tarihli ayıp ihtarı, 13.05.2016 tarihli iade faturası hep birlikte gözetildiğinde, davalı alıcının süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığından davalının bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Dava konusu alacak faturaya dayalı olup, likit-bilinebilir olduğundan koşulları oluşan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik görülmediği gibi, dava konusu icra takibinde, işlemiş faiz alacak talebinde bulunulmadığı, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesinin talep edildiği dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 470,00 TL harcın, alınması gerekli olan 1.852,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.382,50 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 37,15 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021