Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/434 E. 2021/1041 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/434
KARAR NO: 2021/1041
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2018
NUMARASI: 2017/641 Esas – 2018/1290 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı aleyhine cari hesap bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu, bu itirazdan sonra davalının müvekkiline göndermiş olduğu mutabakat belgesinde, 31.03.2017 tarihi itibari ile 47.780,68 TL borcu kabul ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirkete OHAL kapsamında TMSF yetkililerinin kayyum olarak tayin edildiğini, müvekkili şirketin hali hazırda TMSF’nin gözetiminde ve Bakanın atadığı yöneticiler tarafından yönetildiğini, devam eden yargılama süreçlerine FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle adli makamlarca soruşturulan/kovuşturulan işbu şirketin ortak ve eki yetkililerine işi terk veya tutukluluk nedeniyle uzun süredir ulaşılamadığını, şirketlerin uhdesindeki tüm evrak ve kayıtlara adli ve idari makamlarca el konulduğu vc inceleme yapıldığı için sağlıklı kayıtlara ulaşmanın zor olduğunu, bu sebeple davacı tarafından haşlatılan icra takibine itiraz edilmesinin makul ve haklı olduğunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun m. 138 gereği, icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalıya meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine rağmen inceleme günü defter ve belge ibraz edilmediği, davacı şirketin kayıtlarının usulüne uygun tutulan ve lehine delil niteliğinde bulunan ticari defterlerinde davalıdan 47.780,68 TL alacaklı olduğu, buna dair davalıya gönderilen mutabakatnamenin davalı şirketin kaşe ve imzası ile doğrulandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ohal kapsamında kayyum atanadığını, müvekkili şirketin kayıtlarının bir kısmının bulunamadığını, bir kısmına ise savcılıklar tarafından el konulduğunu, eski şirket çalışanlarının/ yetkililerinin ise zorunlu veya bağlı olarak görevden ayrıldığından takibe itiraz edilmesinin makul olduğunu, itirazın haksız veya kötü niyetli olarak değerlendirilmeyeceğini, ayrıca bankacılık yasası gereğince, davada icra inkar tazminatı uygulama koşulları da oluşmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı, davalıya verdiği hizmet gereğince düzenlediği faturalara dayalı cari hesap bakiye alacağın tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, ispat yükü üzerinde olan davacının faturalar içeriği hizmeti davalıya verdiğini kanıtlamakla yükümlü olup, usulüne uygun tutulan kendi ticari defter ve kayıtlarında, takip tutarı kadar davalıdan alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin inkar etmediği kaşe ve imzasına havi davacıya gönderilen hesap mutabakatnamesinde de borcun doğrulandığı, ödeme iddiasında bulunulmadığı gözetildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Dosyada bulunan TMSF’nin 03.04.2018 tarihli yazısında, davalı şirkete İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 26.09.2016 tarih ve 2016/4284 D.iş sayılı kararı ile TMSF’nin şirkete kayyum olarak atandığı, şirketin bağımsız tüzel kişiliği ve taraf ehliyetinin devam ettiği, hiçbir hak, borç, dava veya takiplerin devralınmadığı belirtilmiştir. O halde, davalı şirketin yöneticileri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu bakan tarafından ve TMSF tarafından atanan yönetim kurulu tarafından yönetildiği, dolayısyla TMSF’den bağımsız tüzel kişiliğinin devam ettiği, bu bağlamda şirket tüzel kişiliği hak ve alacaklarına sahip; borç ve yükümlülüklerinden sorumlu olduğundan 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 138. Maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığından davacı lehine koşulları oluşan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin HMK 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 896,27 TL harcın, alınması gerekli olan 3.263,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.367,63 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 46,50 TL posta ve tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021