Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/429 E. 2021/1423 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/429
KARAR NO: 2021/1423
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2014/819 Esas – 2017/1061 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin ve temsilcisi olduğu şirketin davalı banka nezdinde hesabı olup, taraflar arasında 25.07.2011 tarihli Vadeli İşlemler Sözleşmesi ile bu sözleşmenin tadili için 16.05.2011 tarihli Tadil Sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmeler kapsamında, banka tarafından yapılan 4 ayrı hatalı işlemden dolayı zarar uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın işlem tarihlerinde itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece oluşturulan ara karar üzerine 50.279,00 TL üzerinden harç tamamlanmıştır.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili tarafından yapılan tüm işlemlerin davacının talebi ve beyanı ile gerçekleştirildiği, davacının iddiasının müvekkili banka tarafından satış yerine alış, alış yerine satış işleminin yapıldığına yönelik olduğu oysa davacının talimatları doğrultusunda işlem yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre, bankanın, davacının talimatı ile işlem yaptığı, davacı tarafından tüm talimatların imzalandığının beyan edildiği, taraflar arasındaki vadeli işlemler sözleşmesinin 4.maddesinde öncelikle taraflar arasındaki teyit formunun esas alınması gerektiği, müşteri ile banka arasında teati edilen talep ve kabul formlarının fax veya e-mail yoluyla (lüzumu halinde telefon ile ) yapılabileceği, fax veya e mail yoluyla gönderilen talep formunun aslını müşterinin en kısa sürede bankaya ulaştırılması gerektiğinin taahhüt edildiği, bankanın fax veya e-mail yoluyla gönderilen talep formuna dayanarak gerçekleştireceği işlemler nedeniyle her türlü sorumluluğun müşteriye ait olacağı, müşterinin bu hususu peşinen kabul ile konuya ilişkin bil cümle haklarından dönülemez şekilde feragat ettiğinin kararlaştırıldığı ve taraflar arasındaki vadeli döviz alış ve satış işlemlerinin bu çerçevede gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara, karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece rapora itirazların dikkate alınmadığı, davalının yaptığı zararlandırıcı 1. işlemin,16/05/2012 tarihli vadeli kur değeri 1.94185 TL olan işlem olduğu, müvekkilince 24/12/2012 tarihli işlemle 180.000 dolar satılacakken; banka personeli tarafından hatalı işlem yapılarak 180.000 dolarlık forward alış işlemi yapıldığı ve bu işlemle davalı bankanın müvekkiline 180.000 dolar sattığı, 4. işlemin 14/09/2012 tarihli, vadeli kur değeri 1,81050 TL olan işlem olduğu, müvekkilince 24/12/2012 tarihli forward işlemi ile 180.000 USD alım işlemi yapılıp 1.işlem kapatılacakken; bankanın yine hatalı işlem yaparak müvekkilinden 180.000 USD satın aldığı, bu işlemin, 1. işlemin kapaması olduğu için ilk işlem hatalı yapıldığından bu işlemin de hatalı yapıldığı, banka tarafından müvekkiline 180.000 USD satın alınacağına müvekkilinden 180.000 USD satın aldığı, bu işlemlerin doğru yapılması halinde 23.643,00 TL kar edilecekken 29.587,02 TL zarar edildiği böylece toplam zararın 53.230,02 TL olduğu, davalı tarafından hata yapıldığının anlaşılmasından sonra zararın azaltılması amacıyla müvekkili hesabına 28/02/2013 tarihinde yansıtıldığı ve bu uzatmadan dolayı banka tarafından ayrıca kesinti yapıldığı, 2.işlemin 01/06/2012 tarihinde yapılan, vadeli kur değeri 1.985 TL olan işlem olduğu, müvekkilince 28/01/2013 tarihli forward işlemi ile 180.000 USD satılacakken; bankanın hatalı işlemle müvekkiline 180.000 USD sattığı,3.işlemin 20/06/2012 tarihinde yapılan, vadeli kur değeri 1.87 olan işlem olup, 2. işlemin kapaması için yapılan işlem olduğu, 28/01/2013 tarihli işlemle müvekkilince 180.000 USD alım işlemi yapılıp, 2.işlem kapatılacakken; bankanın hatalı işlemle müvekkilinden 180.000 USD satın aldığı, 3. işlem, 2. işlemin kapaması olduğu için 2. işlem yanlış olunca bu işlemin de hatalı gerçekleştirildiği, banka tarafından müvekkiline 180.000 USD satın alınacağına, müvekkilinden 180.000 USD satın aldığı, işlemlerin doğru yapılması halinde 20.700 TL kar elde edilecekken bankanın hatalı işlemi sonucu bu miktar kadar zarar edildiği ve zararın yansıtılması nedeniyle bu işlemden kaynaklı toplam zararının 41.400 TL olduğu, bilirkişi tarafından bu işlemlerin yalış değerlendirildiği zira raporda, 4.işlemin banka tarafından iptal edildiğinin bildirilmesine rağmen 4. işlemin 14/09/2012 tarihinde, 24/12/2012 vade tarihli işlem ile banka tarafından yapıldığı tespit edildiği, iptal edilen bir işlem olmadığı, 4. işlemin talimatının müvekkili tarafından imzalanmadığı, işlemlerin müvekkilinin talimatına aykırı olduğu, davalı banka personeli …’a 01/06/2012 tarihinde telefonla 29/01/2013 tarihine 180.000 USD satış işlemi için talimat verdiği, adı geçen banka personelinin ise cevaben 180.000 USD satış için … hesabından ” şeklinde mail attığı, bu yazışmadan müvekkilinin alış işlemi yapmak istediğinin değerlendirilmesinin anlaşılamadığı, oysa yapılmak istenenin satış işlemi olduğu, ayrıca …’ ın 20/06/2017 tarihinde müvekkiline attığı mailde 20.700 TL kar göründüğünü yazdığı, ancak talimata aykırı ve hatalı olarak uygulandığından davaya konu zararlara sebebiyet verdiği, raporda, bankanın 38.300 TL kar ettiğinin açıklandığı, bu hususun kabul edilemeyeceği zira bankaların mevzuata göre uzun vadeli kur riskleri alamayacağı, müvekkilince yapılan 2 adet işlemde bankanın elde ettiği gelir; anlık döviz alım ve satım kur farklarından elde ediler gelir ve forward işlemi komisyonları olduğu, her ne kadar müvekkilinin vadesine 7 ay olan bir işlemde sadece 19 gün sonra 20.700 TL zarar ettirecek bir işlem yapmasının beklenemeyeceği gibi bir an için talimatının bu yönde olduğu düşünülse bile banka operasyon uzmanının müvekkiline 20.700 TL kar edeceğini bildiren mail atmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, müvekkilinin banka hesapları tamamıyla incelendiğinde görüleceği üzere toplamda 6 adet forward işlemi kapatmaları ile birlikte toplamda 12 adet işlem gerçekleştirdiği, bu işlemlerden 8 tanesinde zarar edildiği halde sadece 4 işlemden dolayı dava açıldığı, bu işlemlerin yanlış yapıldığının 4.işlem tarih olan 14/09/2012 tarihinde öğrenildiği ve derhal davalıya ihtarname çekildiği ancak banka tarafından ihtara cevap verilmediği gibi hatalı işlemin de düzeltilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, vadeli işlemler sözleşmesi kapsamında, davalı tarafından talimata aykırı olarak yapılan kusurlu işlemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında 25.07.2011 tarihli Vadeli işlemler Sözleşmesi ile bu sözleşmenin tadili için 16.05.2012 tarihli Tadil Sözleşmesi imzalandığı ihtilafsızdır. Davacı taraf, 4 ayrı işleme esas talimatının davalı banka tarafından hatalı değerlendirilmesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmüş, davalı ise davacının talimatlarına aykırı işlem yapılmadığını aksine yapılan işlemlerin talimatlara uygun olduğunu savunmuştur. Dava konusu işlemlere dayanak olan ve davacı tarafından bankaya hitaben yazılan ek/vadeli işlemler talep formunun ilki 16.05.2012 tarihli olup, içeriğinde; davacı tarafından, 349.533,00 TL ödeme karşılığında 180.000 USD almayı teklif ettiği, 2. işleme esas olan 01.06.2012 tarihli talep formunun da, aynı içerikte olup, davacının yine 180.000USD almayı teklif ettiği görülmektedir. Ancak davacı, gerçekte bankaya verdiği talimatın, esasen kendisi tarafından 180.000 USD alınması değil, satılması yönünde olduğu, her iki işlemde de amacının, bankaya 349.533 TL ödemesi karşılığında banka tarafından hesabından 180.000 USD’nin satılması yönünde olduğu, buna bağlı olarak bu işlemlerin kapaması niteliğinde olan dava konusu diğer 20.06.2012 ve 14.09.2012 tarihli talep formuna konu işlemlerin de ters olarak yapılması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmektedir. Ne var ki davalı banka tarafından yapılan işlemlerin davacı tarafından bankaya hitaben yazılan talep formu içeriğine uygun olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davacı, dava dilekçesinde, açıkça talimatların kendisi tarafından imzalandığı ancak işlemlerin hatalı olduğunu farkederek bankaya başvuru yaptığında banka tarafından düzeltileceğinin beyan edilmesi üzerine 4. talimatın da imzalandığını beyan etmesi karşısında, davalı tarafından yapılan tüm işlemlerin davacının talimatlarına uygun olduğu aksinin davacı tarafından kanıtlamadığı sonucuna varılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL istinaf peşin karar harcının mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021