Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/427 E. 2021/1067 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/427
KARAR NO: 2021/1067
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2018
NUMARASI: 2014/114 Esas – 2018/1367 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 25/11/2009 tarihli acentelik sözleşmesi ile davalı …adına poliçe düzenlemeye ve sigortalardan prim tahsil etmeye yetkilendirildiğini, davalı tarafından müvekkiline noter aracılığıyla keşide edilen 10/07/2012 tarihli ihtarname ile sözleşmenin fesih edileceğinin bildirildiğini, bunun akabinde ise 09/08/2012 tarihli ve azilnamenin gönderildiğini, 09/08/2012 tarihli azilname ile herhangi bir haklı sebep bildirilmediğini, sözleşmenin haklı neden olmaksızın feshedildiğini, feshin müvekkilinin zararına sebep olduğunu, bu nedenle de TTK 121 ve 122 uyarınca zararın tazmini (denkleştirme) için iş bu davanın açılma zorunluluğunun hasıl olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 500 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, talebini 29/09/2018 tarihinde ıslah ederek 30.305,77 TL’ye hükmedilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili, acentelik sözleşmesinin sözleşmeye dayalı olarak haklı nedenle feshedildiğini, davacı acentenin sigortalı seçiminde gerekli özeni göstermediğini, hasar prim oranı olması gerekenin çok üzerinde olduğundan, sürekli müvekkili şirketi zarara uğrattığını, denkleştirme tazminatına hak kazandıracak bir müşteri çevresinin sağlanamadığını, davacı acentenin üretimin trafik poliçesi ağırlıkta olup, bu poliçelerin yenilenmesi veya süreklilik arz etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca diğer sigorta şirketleri ile çalıştığını, tazminat koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin davalı tarafın noter aracılığı ile gönderdiği Azilname ile sona erdiği, acentenin ücret isteme hakkını kaybettiği, davacının kazandırdığı müşterilerden davalının önemli menfaatler elde ettiği ve davacıya portföy (denkleştirme) tazminatı ödenmesinin hakkaniyete uygun olduğu, bilirkişi raporu ile belirlenen miktarın davacının son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşmadığı, davalının “… denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez…” hükmünün yürürlükte olmadığına yönelik savunmasına, tazminat şartlarının varlığına ilişkin sonucu değiştirmeyeceği için itibar edilmediği, davalının, davacı acentenin sözleşmenin 6/d maddesini ihlal ettiğine / gerekli özeni göstermediğine / basiretli bir tacir gibi hareket etmediğine yönelik iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 30.305,77 TL ‘nin, 500,00 TL’sinin azil tarihi olan 09/08/2012 tarihinden, 29.805,77 TL ‘sinin ıslah tarihi olan 28/09/2018 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun bankacı bilirkişi tarafından düzenlendiğini, müvekkil şirketin ve dava dışı sigorta şirketlerinin ticari kayıtları incelenmeden eksik incelemeye dayandığını, acentenin hasar prim oranının yüksek olması, pörtföyünü geliştirmemesi geçerli bir fesih nedeni olduğundan feshin haklı nedene dayandığını, sözleşmenin sonra ermesinden sonra müvekkil şirketin acentenin portföyünden yararlandığının, menfaat sağlamaya devam ettiğinin ispat edilemediğini, davacı acentenin sözleşmenin feshinden sonra, kendi portföyünde olduğu iddia edilen poliçelerini diğer sigorta şirketlerinden tanzim etmiş olup, gelir kaybına uğramadığını, portföy kavramı üzerinde durulmadığını, denkleştirme tazminatı koşullarının olayda tartışılmadığını, hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, ıslahla artırılan kısım alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle denkleştirme (portföy) tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında 25.11.2009 tarihinde bağıtlanan sigorta acentelik sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiği ihtilafsızdır. Uyuşmazlık, feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve haksız ise davacının denkleştirme tazminatı koşullarının bulunup bulunmadığı ve denkleştirme tazminatının hesap metodu noktasında toplanmaktadır. Davalı taraf, sözleşme hükmüne dayalı olarak herhangi bir neden göstermeksizin sözleşmeyi feshetmiş, yargılamada sunduğu cevap dilekçesinde, haklı fesih nedeni olarak davacı acentenin prim/hasar oranının normalinden yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda ispat külfeti üzerinde olan davalının, davacı acentenin hasar prim oranın yüksek olduğunu ve bunun davacı acentenin kusurundan kaynaklandığını ve dolayısıyla sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini dosya kapsamı itibari ile kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki sözleşmenin haklı neden olmaksızın davalı tarafından feshedildiğinin kabulü gerektiğinden ilk derece mahkemesinin bu yöndeki gerekçesi ve değerlendirmesinde isabetsizlik bulunmadığından davalının bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. TTK’nın 122/1 ve 3. maddesine göre, müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmesi veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmesi halleri saklı kalmak kaydıyla sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesi de aynı mahiyettedir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez. Bu şartları açıklanacak olursa; Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir. Sigorta acentesi, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebilir. Bu koşul, somut durumun tüm özellikleri dikkate alınarak denkleştirme ödemesinin adil bir sonuç olup olmayacağının belirlenmesini ifade eder. Denkleştirme isteminin sınırları; sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum (Yaşlılık, sağlık durumu, çalışma yeteneği), işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, markanın etkisi (unvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar göz önüne alınıp çizilir. (Koç, Mehmet, Acentenin Denkleştirme İstemi, s. 90). TTK 122 m. uyarınca, acentenin talep edebileceği denkleştirme tazminatı miktarı, son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı tüm ödemelerin (komisyon, prim vs.) yıllık ortalamasını aşamaz. Beş yıldan daha az süren acentelik ilişkilerinde talep edilebilecek denkleştirme tazminatında azami miktar, faaliyet gösterilen sürenin yıllık ortalamasıdır. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan ve bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, hangi müşterilerin, davacı acentenin acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra da devam ettiği ve davalı … şirketinin de bu müşterilerden menfaat temin ettiği konusunda bir tespit yapılmadan davacı tarafından dosyaya sunulan belgelerle sınırlı olarak davacı acentenin talep edebileceği denkleştirme tazminatının üst sınırı belirlenmiş, hakkaniyet ilkesi gereği denkleştirme tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılmamıştır. Buna göre, sigorta konusunda uzmanlığı bulunmayan bilirkişi tarafından düzenlenen yetersiz bilirkişi raporuna göre, denkleştirme tazminatının üst (tavan) sınırından tazminata hükmedilmesi de doğru değildir. İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen hususlar gözetilerek, mali müşavir ve sigorta konusunda uzman üçlü bilirkişi heyetinden taraf ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353(1).a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.23/09/2021