Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/426 E. 2021/1049 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/426
KARAR NO: 2021/1049
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2016/1114 Esas – 2018/1129 Karar
DAVA: Ortaklıktan Çıkarılma
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 25.000,00 TL sermayeli iki ortaklı limited şirket olup, şirket ortağı ve yetkilisi …’in 23.750.00 TL, diğer ortak davalının ise 1.250.00 TL sermaye ile ortak oldukları, davalının şirket çalışanları ile birlikte hareket ederek şirkete ait poliçeleri usulsüz olarak pay ettikleri, poliçe bedellerini şirket hesabına geçirmeden kendi hesabına aktardığı, bu nedenle İstanbul C.başsavcılığına suç duyurusunda bulundukları, davalının bu eylemlerinin ortaklıktan çıkarılması için haklı sebep teşkil ettiği, 07/10/2016 tarihli ihtarname ile şirket hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılması gerektiğinin bildirildiğini belirterek TTK 640.maddesi gereğince davalının davacı şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin bu davayı açabilmesi için şirket genel kurulunda alınmış bir karar ve denetçi onayı olmadığından davanın usulden reddi gerektiği, ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı, bu konuda hiç bir delil ibraz edilmediği, davacının tek amacının müvekkilinin % 5 oranındaki hissesini ele geçirmek olduğu, müvekkilinin münferit müdürlük yetkisinin 2.500,00 TL tutarlı işlemlerle sınırlı bulunduğu, davacının gönderdiği ihtarnameye cevap verilerek iddiaların kabul edilmediğinin bildirildiğini belirterek davanın dava şartı yokluğundan usulden olmadığı takdirde esasta reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, dinlenen tanıklar, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, davacının, haklı neden iddiasının ispatlanamadığı kabul edilmekle birlikte davalının şirket ortaklığından çıkmayı kabul ettiğine dair beyanı ve şirketin haklı sebebe dayanarak ortağın şirketten çıkarılmasının dava yoluyla talep edilmesinin mümkün olması nedeniyle bu konuda alınmış bir genel kurul kararı ve denetçi onayının bulunmasının dava şartı olmadığı, davanın ortaklıktan çıkarılma davası olması ve davalının çıkmayı kabul etmiş olması karşısında ortaklıktan çıkalırma isteminin kabulü gerektiği, bilirkişi raporunda hesaplanan çıkma payının benimsendiği, çıkma kararından sonra faize hak kazanılacak olmasına göre, faize hükmedilmeksizin davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına, hesaplanan çıkma payının davalıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına ve % 5 payına isabet eden 45.714,34 TL’nin müvekkiline ödenmesine ilişkin kararın istinaf edilmediği, davacının iş bu davayı ikame ederken müvekkilinin müşterilerden tahsil edilen tutarları zimmetinde tutarak 278.872,30 TL zarara uğrattığı iddiasına dayandığı ve İstanbul C.Başsavcılığından 2016/102655 no’lu soruşturmanın devam ettiğinin bildirildiği, dinlenen tanıkların beyanları ve yapılan inceleme sonucu alınan rapora göre davacının iddiasını kanıtlayamadığı, davacının asılsız iddiaları karşısında müvekkilince şirket ortaklığının devam ettirilmesinin güç olması nedeniyle çıkma payının ödenmesi karşılığında ortaklıktan çıkarılma isteminin kabul edildiği, davacının davasını kanıtlayamadığı buna rağmen sanki müvekkilince dava kabul edilmiş gibi aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, müvekkili tarafından çıkma payının ödenmesi karşılığında ortaklıktan çıkmayı kabul etmesinin davacının açtığı davanın kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini belirterek ilk derece mahkemesinin, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılmasına ve çıkma payının müvekkiline ödenmesine ilişkin kararının kesinleştirilmesine, harç ve yargılama giderleri ile ilgili kısmının kaldırılarak bu giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına arar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket ortaklığından çıkarılma davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355.maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 640. maddesinde, ” limited şirket ortaklığından çıkarma” düzenlenmiş ve maddenin 3. Fıkrasında da, şirket tarafından haklı sebeplere dayanılarak ortağın şirketten çıkarılması davası açılabileceği belirtilmiştir. TTK’nın 621/1-h maddesinde ise “Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması” önemli kararlar arasında sayılmıştır. Aynı düzenlemede, önemli kararların temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği açıklanmıştır. Somut olayda, davacı şirketin iki ortaklı olduğu ve dava açılmadan önce davalı ortağın ortaklıktan çıkarılması davası açılması konusunda alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir. TTK 621/1/h bendi gereği, limited şirket tarafından, ortağın, haklı sebeplere dayalı olarak ortaklıktan çıkarılması davası açılması bakımından genel kurul kararı alınması zorunlu olup, bu zorunluluk 6100 sayılı HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartıdır. Dolayısıyla mahkemenin haklı nedene dayalı olarak ortağı şirketten çıkarılması davası açılması için genel kurul kararına gerek olmadığı yönündeki gerekçesi yerinde değildir. Esasen davacı şirketin iki ortaklı şirket olduğu gözönüne alındığında, her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması halinde önemli kararlardan sayılan ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için genel kurul kararı bakımından nisap oluşması da mümkün görülmemektedir. Ne var ki, davalı vekili tarafından 31.10.2018 tarihli dilekçeyle, hisse değeri 45.714,34 TL’nin ödenmesi karşılığında şirket ortaklığından çıkarılmanın kabul edildiği beyan edilmiştir. Davalı vekilinin bu beyanı ile TTK 621/1-h bendinde ifade edilen genel kurul kararı alınmasına ilişkin dava şartının yargılama sırasında oluştuğu sonucuna varılması gerektiği gibi dayandığı istinaf nedenlerine göre, HMK 308.maddesi kapsamında, davadaki, talep sonucuna, davalı tarafından muvafakat edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Nitekim davalı vekilince istinaf başvurusunda, mahkemenin şirketten çıkarılma ve ayrılma payının ödenmesine ilişkin kararına yönelik bir istinafının olmadığı, sadece davacının çıkarma isteminin kabul edilmesinin davanın kabul edildiği anlamına gelmeyeceği, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı ileri sürülmüş olup, şirket ortaklığından çıkarılması yönündeki talebinin kabul edilmesi ve buna göre mahkemece yargılama giderlerinden sorumlu tutulması sonucu itibarıyla doğru olduğundan davalı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcından alınması gereken 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerine bırakılmasına, 4- Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021